Perspectives - 12. Sayı

Perspectives Dergisi Kapakları

2012 yılından beri okurlarına ulaşan Perspectives-Türkiye'den Siyasi Analiz ve Yorum Dergimizin bugüne kadar çıkan sayılarının kapakları...

Editörden

Perspectives - Sayı 12

Perspectives - "Türkiye'den siyasi analiz ve yorum" dergimizin 12. sayısı çıktı. Bu sayının dosya konusu "Küresel Yönetişim ve Toplumsal Cinsiyet". Dosya yazıları ekonomiden siyaset ve hukuka uluslararası toplumun ve kuruluşların toplumsal cinsiyet konusundaki "körlüğüne" dikkat çekiyor. Her zamanki gibi bu sayıda da Türkiye gündemine demokrasi, dış politika, ekoloji, çevre ve kültür başlıkları çerçevesinden bakan yazılara yer verdik. Haziran'da yapılacak genel seçimler öncesinde nükleer santralden eğitim reformlarına, IŞİD'in bölgedeki varlığının anlamından iç güvenlik paketine, ülkenin öne çıkan tartışma konularını ele alan birbirinden kıymetli yazıları keyifle okumanızı diliyor, eleştiri ve önerilerinizi bekliyoruz. 

Perspectives’in bu sayısında küresel yönetişim ve toplumsal cinsiyet konularına ışık tutmak istiyoruz: Alınan kararlarda toplumsal cinsiyet ne ölçüde dikkate alınıyor? Kararları kim veriyor? Odak noktalarımızdan biri BM Pekin +20 süreci. Yeni bir deklarasyonun yayınlanmasının gerekli olup olmadığı konusu çok tartışıldı. Dünyanın pek çok ülkesinde karşılaştığımız sert tepki nedeniyle, pek çok feminist dahi Pekin’de alınan kararları gözden geçirmek istemedi. Bu sert tepki karşısında, Yasemin Öz makalesinde, bugün kadın hakları için yürütülecek bir uluslararası mücadeleye –kadın hareketinin doğuşundakine benzer bir mücadeleye– duyulan ihtiyacı ele alıyor.

Bengi Akbulut’un yazısı ise, G20 sürecine baktığımızda, toplumsal cinsiyet temelli bakış açısının eksikliğinin derhal göze çarptığını savunuyor. Kamu bütçesinin daralması ya da özelleştirme kadınları erkeklerden çok daha fazla etkiliyor. Peki ama kaç kişi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair bu bariz tespitlerin bilincinde? Avrupa Birliği’nde Yunanistan’ın borçları üzerine süren tartışmada, toplumsal cinsiyetten dem vuran ya da politikaların toplumsal cinsiyet boyutuna değinen kimse oldu mu?

Toplumsal cinsiyet perspektifinden bölgedeki gelişmelere baktığımızda, sözde İslâm Devleti ve diğer radikal İslâmcı grupların hem genel hem de kadınlara yönelik özel gaddarlığının inanılmaz boyutlar aldığını görüyoruz. Uluslararası koalisyonun hava bombardımanları İslâm Devleti’nin belirli bölgelerden çekilmesine yol açtı açmasına, ancak henüz bu grupları kadınlara yönelik tavırlarını değiştirmeye zorlayacak bir strateji yok ortada. Köle pazarlarında kadın satın alan kişiler uluslararası toplum nezdinde yeterli düzeyde kınanmıyor. Bölgedeki kadınlar üzerindeki etkinin kapsamı, muhtemelen radikal İslâmcı grupların kontrolündeki bölgelerin sınırlarını da aşıyor. Bu gelişmeler bölge genelinde demokrasiye yönelik ciddi bir darbe teşkil ediyor.

Türkiye’nin politik sisteminin akıbeti büyük ölçüde 7 Haziran’da gerçekleşecek genel seçimlere bağlı. Şimdiden, seçimlerin son derece gergin bir ortamda geçeceği belli: Yeni iç güvenlik paketi nedeniyle siyasî muhalefet yine dezavantajlı bir konumda. Önümüzdeki aylar, Türkiye’nin bu yasalar altında özgür ve adil seçimler düzenleyip düzenleyemeyeceğini gösterecek. Seçimlerde, toplumsal cinsiyet konusuna dair yegâne olumlu gelişme, HDP’nin kadın kotası ve eşbaşkanlık sistemi. Bu gelişmenin sosyal dinamiği ve diğer partiler üzerindeki etkisi, kadınların siyasetteki temsilinin geleceğine dair müthiş önem taşıyor.

AKP hükümetinin karşısına çıkan bir diğer zorluk dış politika alanında olacak: Ermenilere yönelik soykırımın 100. yıldönümü şüphesiz Nisan ayı sonunda kamuoyu gündemini etkileyecek. Resmi tepkilere baktığımızda, hükümetin, insanlığa karşı işlediği suçunu bir biçimde kabul ettiğini, ancak bu suça paralel olarak Ermenilerin de suç işlediğinde ısrar ettiğini görüyoruz.

Kamuoyu açısından, Çanakkale Savaşı’nın yıldönümü bağlamında Osmanlı’nın emperyal gücü vurgulanırken aynı esnada yaşanan soykırıma hiç değinilmemesi çok rahatsız ediciydi. Yönetici elit henüz Osmanlı İmparatorluğu’nun geçmişiyle yüzleşebilmiş gibi görünmüyor. Bu kritik bir nokta, zira hükümet “Yeni Türkiye”yi kurma iddiasında bulunuyor ve Osmanlı tarihiyle arasında doğrudan bir bağlantı kuruyor; bunun yerine, Osmanlı tarihine insan hakları perspektifinden ve eleştirel tarih perspektifinden bakmak son derece değerli olurdu.

Suriye’deki radikal İslâmcı muhalefet gruplarıyla olan flört, Yemen’e yönelik müdahalede Türkiye’nin rolü ve elbette Kürt meselesiyle ilgili bölgesel gelişmeler gibi etkenler, mevcut hükümetin karşısına dikilecek diğer zorluklar. Bugüne kadar bütünlüklü bir dış politika izlendiğini söylemek güç.

Bu satırlara Heinrich Böll Stiftung Derneği ekibindeki değişikliklerden söz ederek son verelim. On bir yıldan uzun bir sürenin ardından, genel direktörlük görevini Kristian Brakel’e devrediyorum. Öte yandan, ekimize katılan iki yeni isim var: Bahar Şahin Fırat ve Menekşe Kızıldere. Bahar Perspectives dergisinden ve dış politika programımızdan, Menekşe ise enerji ve iklim programından sorumlu olacak.

7 Haziran seçimlerinin sükûnet içinde geçmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde bir kilometre taşı olması dileğiyle...

Perspectives ekibi adına

Ulrike Dufner