‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ ve 2012’de Türkiye’nin Sağlık Panoraması Aile hekimliği uygulaması kağıt üzerinde ülkenin tamamında başlamış, ancak ‘en düşük gelirli’ kesimin yararlandığı bir ‘tanı ve tedavi hizmet birimi’ olmanın ötesine gidememiştir. Tümüyle ‘yoksul’ olanlar, ‘sürekli hizmet gereksinimi bulunanlar’, ‘yaşlılar’, ‘engelliler’ hizmetleri sık ile yoğun kullandığı ‘işsizler’, ‘göçmenler’, ‘kaçaklar’ vb. dezavantajlı gruplar ise SGK kapsamında olmadığı ve ekonomik olanakları olmadığı için aile hekimlerine de başvur(a)mamaktadır.
4+4+4: Bir toplama değil, çarp(ıt)ma işlemi 4+4+4’ olarak tarihe geçen 6287 sayılı yasal düzenleme, eğitim sistemi için birçok değişiklik getiriyor. Bu değişikliklerin önemli bir kısmının nasıl uygulanacağı, bu yazının kaleme alındığı 2 Mayıs 2012 tarihi itibarıyle büyük ölçüde belirsiz. Bu belirsizliklerin en önemlilerinden biri, okula başlama yaşı konusunda yaşanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, ilköğretime başlamanın bir yıl erkene çekildiğini belirtiyor.
Türkiye / İran: Tarihsel rekabette kritik hamle Türkiye özellikle BM Genel kurulunda Brezilya ile birlikte İran’ın nükleer programı ile ilgili yapılan oylamada İran lehine oy kullanarak cesur bir adım atarak kendini de riske atmış ama bu ülkeyiı ikna edememiştir. İran tüm çabalara rağmen kendi politikasından en küçük bir taviz vermeyerek bizi açıkta bırakmış, ‘Türkiye’yi kullanmış’ ya da Türkiye bu konuda saf davranmıştır.
Suriye: ‘Arap Baharı’nın ‘Arap Devrimi’ne dönüşme durumu 15 Mart 2011 tarihinde ‘Arap Devrimi’nin alevleri, Suriye’ye en tahmin edilemeyecek yerden, güneyde Ürdün sınırı yakınındaki Dera’a’dan girdi. İnternet ile El-Cezire çağının çocukları, Tunus’ta ve Kahire’de Tahrir’de olanları televizyon ekranlarından seyretmişti. ‘Beşşar İrhal’, yani ‘Beşşar Çekil’ yazılarını Dera’a’nın duvarlarına graffiti olarak yazmaları, kendilerine işkence ve ölüm olarak geri döndü.
Türkiye’de mevsimlik tarım işçilerine dair kısa bir değerlendirme Mevsimlik tarım işçilerinin yaşamları, çalışma dönemlerinin bazı aşamaları ele alınarak açıklanabilir. Sorunlar işçilerin yaşadığı şehirlerdeki yüksek işsizlik oranları ile başlar. Güneydoğu’da çalışma alanlarının sınırlı olması, kırsal alanda toprak dağılımının eşitsizliği, burada yaşayanlar için geçinme yöntemlerini oldukça azaltır. Nitekim işçilerle yapılan gazete röportajları ve araştırmalar, onların yaşadığı yerlerdeki işsizliği en büyük problemleri olarak tanımladığını göstermiştir.
Türkiye’de güneş enerjisi: Sorunlar ve beklentiler Güneş enerjisinin önündeki engellerden bir tanesi karar alıcılar. Güneş enerjisinin aslında tüm partiler tarafından desteklendiğini söylemek mümkün, ancak iş kanun ve yönetmeliklere gelince çıkan sonuç, verilen sözlü desteğin biraz daha gerisinde kalıyor. Tüzel kişilikler içerisinde güneş enerjisine destek olanlar da, köstek olanlar da var. Var olan bilgi kirliliği de bu ayrışmayı her iki yönde körüklüyor.
Türkiye’de sanatta ifade özgürlüğü ve sansürün bugünkü hali Devlet, kendine bağlı çalışan tiyatroların içerik, organizasyon sorunlarının tespiti ve iyileştirilmesi yerine, çözüm sürecine ana aktörleri dahil etmeden aniden yürürlüğe koyduğu bir yönetmelikle organizasyon yapısını değiştirmiş, repertuvar oluşturma görevini sanat yönetmeninden alıp, kendi atadığı bir bürokrata vermiştir. Bu süreç, tiyatroların halkla ilişkisinin kopuk olması ve izleyici sayısının düşüklüğü gibi spekülatif nedenlerle meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.
Dink cinayeti ve devlet yalanları Dink cinayeti siyasi cinayetler tarihimizin son halkasıdır ve her siyasi cinayet gibi katillerin, sorumluların ve devletin gerçekten yargılandığı yer toplumun vicdanıdır. Toplumun vicdanında kimin suçlu olduğu da çoktan karara bağlanmıştır. Mahkemelerin karanının vicdanlardaki karara uygun olması beklenirdi. Siyasi cinayet davalarının doğası da budur; vicdanlara uygun karar verilmesi.
Ergenekon davası bir olanak mı, bir handikap mı? Ümraniye operasyonu ile başlatılan soruşturmaların ilki 25 Temmuz 2008 tarihinde tamamlanıyor ve İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından 86 sanık hakkında İstanbul Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘Birinci Ergenekon Davası’ açılıyor. 2 bin 500 küsur sayfalık bir iddianame ve 440 delil klasöründen oluşan bu ilk davanın ilk duruşması 20 Ekim 2008 tarihinde İstanbul Silivri Ceza İnfaz Kampüsü içerisinde oluşturulan duruşma salonunda yapıldı.
Devletleşen kontrgerilla, kontrgerillalaşan devlet Avrupa’da Soğuk Savaş’ın ardından tasfiye edilen Gladio örgütlenmesinin benzeri olan kontrgerillanın Türkiye’de de tarihe gömülebilmesi için 2007 yılında başlayan Ergenekon soruşturmaları yeni bir fırsat doğurdu. Öyle ki, Susurluk soruşturmaları sırasında kontrgerilla ile ilişkili olduğu belirlenen ama dokunulamayan derin devlet örgütü Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Birimi’nin (JİTEM) kurucuları Veli Küçük, Arif Doğan gibi isimler tutuklandı. Ne ki bu fırsat, Arif Doğan’dan çıkan JİTEM’in arşivinin Ergenekon davasının 2. iddianamesinin ek belgelerine sansürlenerek konulmasıyla kaçırıldı.