Türkiye’de güneş enerjisi: Sorunlar ve beklentiler

PDF

Türkiye’de güneş enerjisi eskisinden daha fazla konuşuluyor ve medyanın gündemine geliyor. Güneş enerjisinin sık sık gündeme gelmesi kötü bir şey değil, ancak bu, sorunların tamamen çözüldüğü anlamına da gelmiyor. Avrupa’nın en güneşli ülkelerinden biri olan Türkiye’nin güneş enerjisi konusunda neden bir türlü gerekli atılımı yapamadığını ve bu sektörün önündeki 10 temel engeli sizler için özetlemeye çalışayım.

Güneş enerjisinin önündeki engellerden bir tanesi karar alıcılar. Güneş enerjisinin aslında tüm partiler tarafından desteklendiğini söylemek mümkün, ancak iş kanun ve yönetmeliklere gelince çıkan sonuç, verilen sözlü desteğin biraz daha gerisinde kalıyor. Tüzel kişilikler içerisinde güneş enerjisine destek olanlar da, köstek olanlar da var. Var olan bilgi kirliliği de bu ayrışmayı her iki yönde körüklüyor. Benim görüşüme göre Türkiye’de üç farklı güneş enerjisi uygulaması olacak:

1) Elektrik şebekesine bağlantısı olmayan yerlerde güneş enerjisinden elektrik üretimi (bu seçenek zaten bugün herhangi bir şekilde kanunlara, yönetmeliklere tabi değil),

2) Elektrik şebekesi bağlantısı olan ama lisans başvurusu yapmak istemeyen, büyük yatırımcı olmayan şahısların/kurumların kendi elektriğini sağlamak veya mikro ölçekte satış yapmak için lisanssız elektrik üretim yönetmeliğinden yararlanarak (500 kilovat (kW) altı kurulu güç Türkiye’de lisanssız üretim yapabiliyor) uygulama yapması,

3) 4-5 megavat (MW) ve üstü kurulu güce sahip sistemler kurmak isteyen enerji şirketleri araziler bulup, güneş ölçümlerini yapacak ve en sonunda da büyük olasılıkla yapılacak bir yarışmaya katılacak. İhale benzeri bu yarışmayı kazanırlarsa, lisanslarını alıp büyük güneş enerjisi santralları kuracak...

İlgili mevzuatı boş bir zamanınızda okursanız, muhtemelen, ‘güneş yatırımından vazgeçip, ben paramı bankaya yatırayım ay sonunda da faizimi alayım’ dersiniz. Türkiye’de ilk defa bir enerji kaynağına 600 MW yatırım limiti getirildi, dünyada hiçbir ülkede olmayan bir uygulama ile de güneş enerjisi potansiyelinin ölçüm zorunluluğu kanuna eklendi. Bu da yetmedi, bir de başvuranların yarışmaya tabi tutulacağı açıklandı. Devletimizin hemen çıkmasını istediği bir kanun için ne kadar süre harcadığını, gönüllü olmadan çıkardığı bir kanun için ne kadar süre harcandığı ile karşılaştıran değerli okurlar, gerekli mesajı kendisi alacaktır. Bu konuda tek bir örnek yeterli olacaktır sanırım: Temiz enerjiye destek vermek isteyen bir hükümetin en rahat yapacağı eylem Bakanlar Kurulu’nun tek bir toplantısı kapsamında olan (en azından bir süreliğine geçerli olacak) KDV indirimidir. Ülkemizde dondurulmuş hayvan spermasının KDV’si yüzde 1, güneş panelinin KDV’si yüzde 18’dir.

Bu noktada biraz geriye dönmekte fayda var. Yenilenebilir enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketler başta olmak üzere birçok özel ve tüzel kişiliğin heyecanla beklediği Yenilenebilir Enerji Kanunu 2010 yılının son günlerinde Türkiye Büyük Millet Meclis’inde görüşülerek yasalaşmıştı. Fakat güneş enerjisi ile uğraşanlar, oldukça büyük hayal kırıklığına uğradı. Çıkan kanunda güneşten üretilen elektriğe 10 yıl boyunca 13,3 ABD doları/cent teşvik verilmesi öngörüldü. Bir ufak karşılaştırma yapmamız gerekirse, krizde olduğu söylenen Yunanistan’da bu teşvik yaklaşık 45 ABD doları/cent ve alım garantisi 20 yıl. Yani en basit yaklaşımla, Yunanistan’da güneş enerjisine yedi kat daha fazla teşvik var diyebiliriz.

İlginç olan bir madde de güneş elektriği üretim teknolojilerinin belli bir bölümünü Türkiye’de üretilmesi ve yaptığınız yatırımda bu yerli ürünleri kullanmanız durumunda teşvik oranında beş yıl boyunca yüzde 50 oranında artış alabilmeniz. Yani, 13,3 ABD doları/cent yerine artık beş yıl boyunca 20 ABD doları/cent destek alıyorsunuz. Burada yerli üretim teşviğinin üretimi yapacak firma yerine, yerli malı ürün kullanan kişilere verilmesi biraz garip. Bu, yerli üretim araba kullananların ucuz benzin kullanma hakkı almasına benziyor. Buna güvenerek Türkiye’de kim güneş paneli üretimine girer, hep beraber göreceğiz.

Çıkan kanunun 500 kW ve üstü kurulumlar ile lisans alacak tüzel kişilikleri hedeflediğini gözönüne alırsak, bu daha çok açık arazilerde kurulacak güneş enerjisi santrallarını (GES) işaret etmektedir. Buna karşılık üç yıldır kanunu olan ama yönetmeliği yeni yayımlanmış 500 kW altı kurulumlara yönelik uygulama, aslında tam da yapıları ve kendi elektriğini kendi üretmek isteyenleri hedefliyor. Buradaki uygulamayı özetlemek gerekirse, öncelikle güneşten ürettiğiniz elektriği kullanıyor, eksik miktarı şebekeden karşılıyorsunuz. Ürettiğiniz elektrik bazı dönemlerde tüketiminizden fazla ise fazla miktarı şebekeye veriyorsunuz. Aslında temel hedef, ürettiğiniz elektrik ile tükettiğiniz elektriği eşitleyerek sıfır enerjili bir bina kurgusunu oluşturmak. Üstelik bu sistemde kilovat/saat (kWh) üzerine mahsuplaşma olması ve üretilen elektriği tespit için basit ek bir sayaç kullanımı; hem teknik hem de mali mevzuat açısından uygulamaya geçilmesinin önünde önemli bir engel olmadığını gösteriyor. Burada kritik nokta mevzuat, yasa, yönetmeliklerden ziyade, çatısı bu tip kurulumlara müsait yerlerin halihazırda ödediği elektrik parası, bu bedelin önümüzdeki yıllarda nasıl değişeceği, bölgenin ne kadar güneş aldığı ve güneş elektriği sistemlerinin fiyatlarındaki düşüş.

Temel beklenti otel, alışveriş merkezi vs gibi en pahalı elektriği ödeyen mekanlarda iki-üç yıl içinde güneş elektriği fiyatı ile şebeke elektriği fiyatının eşitlenmesidir. Bu noktadan sonra Türkiye’de çok büyük bir güneş enerjisi pazarı doğmaya başlayacak ve herhangi bir teşvik vs. ihtiyacı olmadan elektrik aboneleri daha ucuz (ve temiz) olduğundan dolayı güneş enerjisini seçmeye başlayacaktır. Bu noktada da Türkiye’de gerçek ‘yeşil enerji devrimi’nin başlayacağını söylemek pek de yanlış olmayacaktır.

Türkiye’de güneş enerjisi sektörünün ilerlemesinin önündeki engelleri sadece yasayla sınırlamak doğru olmaz. Güneş enerjisi sektöründe faaliyet gösteren, beş yıldızlı otellerde şatafatlı ‘Ben güneş enerjisi işine girdim’ kutlamaları yapan şuursuz girişimcilerin hâla varlığını sürdürdüğü bir piyasadayız. Bu ‘sözde girişimciler’, kanun hazırlanırken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan fahiş denebilecek miktarlarda teşvik talep ediyordu; ne bir vizyonları, ne yerli üretim çabaları ne de uzun vadeli bir güneş enerjisi stratejileri vardı. Tek istedikleri en kısa zamanda köşe dönmekti. Neyse ki bu kişi ve kurumların çoğu bir süre sonra ortadan kayboldu. Çünkü mevcut güneş enerjisi sistem maliyetleri ile verilen teşvikler, ancak uzun vadeli düşünen yatırımcıların bu sektörde barınmasını mümkün kılabilecek nitelikte. Yukarıda kısaca değindiğim girişimci arkadaşların bir bölümü sektörde iş yapmaya devam ediyor ve maalesef hem sektörün kendisine, hem de potansiyel güneş enerjisi müşterilerine büyük zararlar veriyor. Bunlara müdahale etmek de kolay değil, çok rahatlıkla uluslararası konferanslarda bile boy gösterip ‘Artık güneş enerjisi kömürden daha ucuzdur’ şeklinde saçma sapan, gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan sunumları çok büyük rahatlıkla yapabilmektedir.

Sektörün bir başka sorunu ise yetersiz sivil toplum örgütlenmeleri. Türkiye’de temiz enerji konusunda birçok sivil toplum örgütü kurulmuş ve kurulmaktadır. Kurumsallıktan henüz çok uzak olan bu dernekler, acilen bünyelerine büyük, tecrübeli, ulusal ve uluslararası yenilenebilir enerji şirketleri ile STK’lerini katarak onların ekonomik gücünden, deneyimlerinden yararlanıp, istenilen güce, etkiye ulaşmak için gerekli eylem planlarını hayata geçirmelidir. Temiz enerji konusunda Türkiye’de faaliyet gösteren STK’lerin nihai hedefi, başta üyelerinin sürdürülebilir gelir seviyesine ulaşacağı bir sektör yaratmak olmalıdır.

Hiç kimse farkında değil, ‘çatılar güneş enerjisi için büyük bir potansiyel oluşturuyor’ diyoruz, ancak Türkiye’de hem çatıların hem de binaların genel durumu içler acısı. Küçük ve orta ölçekteki tüm uygulamaların yapılacağı yer olan bir binanın güneşe en yakın kesimi, genelde müteahhitin parasının bittiği veya azaldığı döneme denk geldiği için burada çok büyük sorunlar bizi bekliyor. İzolasyonu olmayan, statik olarak üzerine bir kedinin bile çıkmaktan korkacağı, bazen de üstü soğutma ekipmanları, güneş kolektörleri, onlarca çanak uydu anteni ile kaplı çatılarda, güneş elektriği sektörü kendisine nasıl bir uygulama ve montaj alanı bulacak çok merak ediyorum. Galiba bu durumda esas hedef, kentsel dönüşüme tabii tutulacak ve yeni yapılacak binalar olacak. Yeter ki bu binaların çatıları güneş paneli montajına uygun yönlendirme ve eğimle yapılsın. Güneşlenme hakkı (daha sonra yapılacak bir binanın daha önce yapılmış bir binayı güneşten mahrum etmemesi) mutlaka imar planlarında kendisine yer bulsun.

Son olarak da finans konusuna değinmekte fayda var. Türkiye’deki hâlâ birçok finans kurumu bir güneş paneli gördüğünde ‘Bu ne kadar su ısıtıyor, ben de geçen yıl yazlığıma taktım çok memnunum, bize ne ihtiyacınız var ki?’ şeklinde tepki veriyor. Doğal olarak hiçbir finansçı, anlamadığı bilmediği bir sistemi risk alarak finanse etmek istemeyecektir, bu da ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Çünkü yurtdışı birçok fonun Türkiye’de kullanımını Türk bankaları ve finans kurumları aracı olarak sağlamakta ve bu kurumların konuya vâkıf olmaması yine güneş enerjisi sektörünün istenilen büyüme oranlarına ulaşamaması için bir engel oluşturmaktadır. Bunun üzerine bugün tüm dünyada yaşanan finans krizi de müşteri tarafında güneş enerjisinin cazibesini bir miktar yitirmesine yol açabilir.

Tüm bu sorunlara rağmen içinde yer almayı tercih ettiğimiz Türkiye’deki güneş enerjisi sektörü, yasal alanda birkaç düzenleme daha bekliyor. Güneş ölçüm tebliğ revizesinin ardından Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından ölçüme ilişkin uygulamayı gösterecek bir alt düzenleyici işlemin (yönerge, genelge gibi) hazırlanarak yayımlanması gerekiyor. İkinci beklenti ise Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’ndan (EPDK). Lisans başvurularının alınma tarihinin, güneş enerjisine dayalı lisans başvurularında istenecek bilgi ve belgelerin EPDK kararı ile belirlenerek ilan edilmesi gerekiyor. Sonra da gözler Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) Genel Müdürlüğü’ne çevrilecek ve onlar tarafından hazırlanacak yarışma yönetmeliği beklenecek.