Suriye krizi: Türkiye’nin Ortadoğu rüyasının sonu mu Şimdi mesele, Suriye ihtilafının Türk-İran ilişkilerine ciddi zarar verip vermeyeceği sorusudur. Bunu ağırlıklı olarak Suriye’deki olayların seyri ve özellikle de Şam’daki müstakbel rejimin niteliği belirleyecek. İran, Suriye’de Türkiye’nin ve Batı’nın müttefiki bir rejime olumlu bakmayacaktır, bu da iki ülke arasındaki karşılıklı çıkar bağımlılığının gerektirdiği ekonomik ilişkileri daha da karmaşık bir hale getirecek. Zira Türkiye, hızla gelişen ekonomisi için hayati bir önem taşıyan doğalgaz ve petrol ihtiyacının büyük bir kısmını İran’dan tedarik ediyor. Uluslararası düzeyde tecrit edilmiş ve ekonomik yaptırımlar altında boğulmuş olan İran’ın ise Türkiye ile ilişkilerini tamamen koparma lüksü yok. İran’ın Türkiye ile başta Kürt sorununda olmak üzere, bir takım başka ortak çıkar alanları da mevcut.
Türkiye’nin Ortadoğu politikası ve “yeni coğrafya” algısı Davutoğlu, bir tarafında “güvenlik ve demokrasi arasında denge”, diğer tarafında “komşularla sıfır sorun” ilkesi olarak tanımlanan kriterler bulunan bir AKP dış politika stratejisini sistematik ve tutarlı bir yöntemsel yaklaşımla formüle etmek istemiştir. Türkiye diğer küresel aktörlerle rekabetçi değil ama tamamlayıcı ilişkiler geliştirirken, uluslararası kurumlarda daha aktif rol oynamayı hedeflemiştir (ritmik diplomasi). Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde 2010 yılında, Kuzey Kore, Afganistan ve Teröre Karşı Savaş komisyonlarında yer alarak, başkanlık yapması “ritmik diplomasinin” ritmine kanıt olarak gösterilmiştir.
Habap çeşmeleri Elazığ’ın Kovancılar ilçesinin bir köyü olan Habap (yeni adıyla Ekinözü), 1900’lü yılların başına kadar Ermeniler’in yaşadığı, içinde iki kilise, iki okul ve bir manastır olan bir köydür. Fethiye’nin anneannesi Heranuş da bu köydendir. 1915 felaketinden sağ kurtulan birçok insan gibi, Heranuş da doğup büyüdüğü yerlere geri dönemedi. Torunu Fethiye Çetin, Zeynep Taşkın ile birlikte, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Hrant Dink Vakfı’nın katkıları ile bu köydeki çok gözlü iki çeşmenin restorasyonunu, Türk-Kürt-Ermeni gönüllü gençleri ile birlikte gerçekleştirdi.
Gazeteci Değişim Programı Bu sene gerçekleştirilen bölümünde Türkiye’den on kişilik bir gazeteci grubu 3 Mayıs-9 Mayıs 2012 tarihlerinde Ermenistan’ı ziyaret etme olanağını buldu. Programın 4. senesinde yapılan bu seyahat ile Ermenistan’da 6 Mayıs’ta gerçekleşen genel seçimleri yerinde izleyen gazeteciler, seçim öncesi ve sonrası gözlemlerini okuyucu ve izleyicilerine sıcağı sıcağına komşu ülkeden aktardılar.
Kırsal Kalkınma Girişimi KKG; işsizliğin, göçün, yoksulluğun, politikaların belirsizliğinin giderek yoğunlaştığı bir ortamda kırsal kalkınma ve yerel kalkınmaya olan gereksinimin arttığını, bu gereksinimin küreselleşme ve AB süreciyle daha da belirgin hale geldiğini düşünen bir grup, kişi ve kurumun bir araya gelmesiyle oluşmuş bir girişimdir.
Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu ile Orta Avrupa Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği bu konferansta, savaş ve siyasal şiddet deneyimlerinin nasıl hatırlandığı toplumsal cinsiyet ekseninde ele alındı. Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteği ile gerçekleşen konferansa 22 ülkeden 46 feminist akademisyen konuşmacı veya tartışmacı olarak, 200 kadar ilgili de dinleyici olarak katıldı.
Çernobil unutulmayacak Yönetmen Alain de Halleux tarafından Çernobil’deki nükleer felaketten tam 25 yıl sonra çekilen ‘Çernobil Unutulmayacak’ adlı belgesel, 1986 yılından beri Ukrayna’da yaşananları ve kazanın günümüzdeki etkilerini inceliyor. Filmde, nükleer felaket kaynaklı radyoaktif kirlenmeyi önleme çalışmalarının bugünkü durumuna ve radyoaktif sızıntının önlenmesi için yenilenmesine çalışılan, ‘lahit’ adı verilen beton yapıya odaklanılıyor.
Uluslararası Siyaset Söyleminde Milliyetçilik ve Nükleer Enerji Nükleer enerji hakkındaki tartışma ‘ulusların hakları’ söylemine paralel bir çerçevede sürdürüldüğünden, tartışmadaki kavramı ‘toplumların ve halkların menfaati’ne döndürmeyi öneriyorum. Böylece tartışmadaki çıkmaza son verip bu akıl tutulmasının üstesinden gelmenin yolları açılabilir. Burada söz konusu olan mesele hakların reddi değil, toplumları tehlikeye atmayan akılcı enerji politikalarının araştırılmasıdır.
İnsanlığa karşı işlenen suçlar ve zulüm politikalarına karşı ısrarlı direniş Bu coğrafyanın egemen muktedirleri zulmü sonuna kadar uygulamakla birlikte, politikalarında unutturmayı, belleksizleştirmeyi tercih etmiş. Halbuki bir insanın, kendisi için anlamlı olan tek bir gün dahi unutturulmaya çalışılırsa, ruhu yaralanır. Muktedirler insan ruhunun yaralanması pahasına unutturma politikasını seçer ama sonuç olarak tarih, yaşanmışlıklar unutulmuyor, unutulduğu sanılıyor ama o ruhumuzun derinlerinde yaşanmışlıklarımızın derin düş uykusundadır, sağaltılmadığı sürece sadece patlak vereceği zamanı, kendi zamanını bekliyor.
Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü sorunları kaç yönlü? Son 10 yıla damgasını vuran ‘tayin edilmişler’le ‘seçilmişler’ arasındaki amansız çatışma, giderek ikinciler lehine gelişti ama henüz bitmiş değil. Ordunun, büyük skandallarla itibar kaybedip mecburen geri çekilirken kendinden boşalan yere yargıyı sürmesi, yargının yapısına önemli reformlar getiren anayasa değişikliklerine yol açtı. Yargının ‘yansızlığı’ hedefine yönelik bu değişiklikler, bu kez de bağımsızlığını zedelediği iddiasıyla eleştiriliyor.