Pandemi ile Ücretli ve Ücretsiz Çalışma Saatleri ve Pratiklerinin Dönüşümüne ilişkin Toplumsal Cinsiyet Bakış Açısından bir Değerlendirme
- İstihdam ve ücret karşılığı çalışma
- Hane içi bakım işleri ve ücretsiz çalışma
- Ücretli ve Ücretsiz Çalışma Saatlerinde Toplumsal Cinsiyete göre Değişimler
- Bakım hizmetleri ve iş-yaşam dengesi politikalarına yaklaşımlar
- Sonuç ve Politika Çıkarımları
- Politika önermelerine
Covid-19 salgınının bir sağlık krizi yaratmasının ötesinde en önemli toplumsal sonuçlarından biri de ekonomik kriz ve çalışma yaşamı üzerine etkileri oldu. “Çalışma yaşamı” dendiğinde ilk akla gelen işgücü piyasasında ücretli çalışma. Ancak Dünyada giderek yaygın uygulanan (Türkiye de dahil takriben 130 ülkede) zaman kullanımı anketleri gösteriyor ki hane içi üretim için ücretsiz çalışma da, gerek toplam çalışma saatlerinin önemli bir kısmını oluşturması
Salgının önemli ekonomik sonuçlarından biri evde kal önlemleri çerçevesinde hane içi üretime olan talebin artması yani ücretsiz çalışma saatlerinin artması, öte yandan istihdamın ve dolayısı ile ücretli çalışma saatlerinin azalması ve büyük ölçüde evden çalışmaya dönüşmesi oldu. Kuşkusuz ki bu dönüşümlerin toplumsal cinsiyet ayrımında incelenmesi, salgının kadınlar ve erkekler arasında farklılaşan ekonomik etkilerine dair ipuçları verecektir. Nitekim aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir grup ülkede
Ekim 2021’de yapılan bu anket ise, salgın koşullarının nispeten rahatladığı, evde kal önlemlerinin kaldırıldığı bir ortamda, Mayıs 2020’de gözlemlenen salgın etkilerinin ne ölçüde değiştiği veya kalıcı olduğunu tespit etmeyi, ayrıca ankete dahil edilen yeni sorular çerçevesinde hane içi üretimdeki alt faaliyetler, uzaktan çalışma ya da iş-yaşam dengesine dair politika müdahalelerine toplumsal yaklaşımlar gibi konulara odaklanmayı hedeflemektedir.
Ekim 2021 anketinin sonuçlarını değerlendirmeye geçmeden önce, Mayıs 2020 anketinin temel bulgularını özetle hatırlatmakta fayda var.
Mayıs 2020 anketinin en önemli sonuçlarının kısa bir özetini bölüm 7'de bulabilirsiniz
1. İstihdam ve ücret karşılığı çalışma
Ekim 2021’de evde kal önlemlerinin bir süredir uygulanmadığı ve salgının sağlık etkilerinin nispeten rahatladığı bir dönemde, istihdamda Mayıs 2020’ye göre genel olarak bir toparlama gözlemleniyor. Gelir karşılığı bir işte çalıştığını söyleyen erkeklerin oranındaki artış (yüzde 49’dan yüzde 65’e 16 puan) kadınlara göre (yüzde 17’den yüzde 25’e 8 puan) daha güçlü. Salgın öncesi Mart 2020’deki istihdam durumu sorgulandığında kadınların yüzde 25’i, erkeklerin yüzde 61’i gelir karşılığı bir işte çalıştıklarını belirtiyorlar. Salgının hemen öncesindeki 36 puanlık istihdamdaki cinsiyet farkı, Mayıs 2020’de 32 puana gerilemişti; kısmi normalleşmenin yaşandığı Ekim 2021’de salgın öncesinden de yüksek 40 puana yükselmiş.
Uzaktan çalışma Mayıs 2020’ye göre azalmış. Erkeklerde işyerinden çalışmaya dönüş kadınlara göre çok daha yüksek. İstihdamdaki erkeklerin yüzde 13’ü tamamen (yüzde 5) ya da kısmen (yüzde 8) uzaktan çalışırken (Mayıs 2020’de yüzde 39’du), kadınlar için bu oran yüzde 25 ile erkeklerin iki katı (yüzde 15 tamamen uzaktan, yüzde 8 kısmen uzaktan). Kadınlarda da uzaktan çalışma Mayıs 2020’ye göre (yüzde 49) önemli şekilde azalmış ama gene de istihdamdaki her 4 kadından biri, her 10 erkekten 1.3’ü uzaktan çalışmaya devam ediyor.
Uzaktan çalışmanın olumlu tarafı özellikle bakım yükümlülükleri olan çalışanlar için iş-yaşam dengesini desteklemesi. Ancak olumsuz tarafı, bu konuda yapılan çalışmaların gösterdiği üzere, özellikle de kalıcı bir istihdam biçimi olarak uzaktan çalışmanın terfi, karar verici pozisyonlara gelme, gelir kazanma açısından bir dezavantaj oluşturma riski. Bakım yükümlülüğü olan kadınlara uzaktan çalışma seçeneği tanınırken, benzer durumdaki erkekler için bu seçeneğin sunulmaması ya da teşvik edilmemesi, cinsiyete dayalı geleneksel iş bölümünü desteklemekte. Sonuç olarak uzaktan çalışmada kadın ve erkek farkı, kadınların işgücü piyasasında kalmasını desteklerken, bir yandan da toplumsal cinsiyete dayalı yatay ve dikey iş ayrıştırması ve ücret/kazanç uçurumu gibi eşitsizlerin derinleşmesine katkıda bulunuyor.
Uzaktan çalışmaya dair tercihlere bakıldığında, sonuçlar bu tip esnek çalışma pratiklerinin yaygınlaştırılmasının sadece kadınlar değil, erkekler tarafından da önemli destek gördüğüne işaret etmekte. Kadınların yüzde 42’si evden çalışmayı, yüzde 30’u kısmen evde kısmen işyerinde hibrit çalışmayı tercih ettiklerini belirtiyorlar. Erkekler için bu oranlar sırasıyla yüzde 21 ve yüzde 29; yani her iki erkekten biri uzaktan çalışmayı tercih etmekte. Hanede bakıma muhtaç bebek, çocuk, yaşlı, hasta, engelli bireylerin bulunması uzaktan ve hibrit çalışmaya desteği arttıran önemli faktörler.
İşgücü piyasasındaki haftalık mesai saatleri kadınlar için ortalama 43 saat ile erkeklere göre (haftada ortalama 50 saat) yüzde 15 daha düşüktür. İstihdamdaki her 5 kişiden biri 60 saat ve üstü çalıştığını belirtmektedir. Bu uzun mesai saatlerinin (işe gidiş-geliş zamanı da eklendiğinde) iş-yaşam dengesini olumsuz etkilediği söylenebilir. İşyeri mesai saatlerinin insana yaraşır işler çerçevesinde düzenlenmesi özellikle bakım yükümlülükleri olan işçiler için önem taşımaktadır. Uzaktan çalışmanın ise mesai saatlerini azaltıcı etkisi belirgin şekilde gözlemlenmektedir; uzaktan çalışmaya geçen kadınların yüzde 35’i, erkeklerin yüzde 28’i mesai saatlerinin azaldığını belirtmektedirler. Uzaktan çalışma mekânsal olarak iş-yaşam dengesini desteklemenin ötesinde, uzun mesai saatlerini azaltmak üzerinden de katkı sağlamaktadır.
Kadınların yüzde 20’si, erkeklerin yüzde 17’si sosyal güvencesiz çalışmaktadırlar. Lise altı eğitimli kadınlarda sosyal güvencesiz çalışma oranı yüzde 44 ile benzer eğitim grubundaki erkeklere göre (yüzde 28) çok daha yaygındır. Sosyal güvenceden yoksun istihdama dayalı olarak salgında iş kaybına uğrayan kadın ve erkeklerin üçte biri ya işten çıkarıldıklarını (kadınlar ve erkekler için sırasıyla yüzde 18 ve 16), ya da ücretsiz izne ayrıldıklarını (kadınlar ve erkekler için sırasıyla yüzde 18 ve 20) belirtmektedirler.
2. Hane içi bakım işleri ve ücretsiz çalışma
Hanelerin üçte ikisinde 18 yaş altı çocuk, yüzde 12’sinde bebek, yüzde 10’unda bakım desteği gerektiren yaşlı bireyler, yüzde 6’sında engelli ya da hasta bireyler bulunmaktadır. Kadınların ezici çoğunluğu (üçte ikisi) ev işlerini tek başlarına yaptıklarını ifade ederken, bu oran erkekler için yüzde 14’tür. Evli kadınlarda tek başına ev işleri üstlenenlerin oranı daha da artarken (yüzde 75), evli erkeklerde iyice azalmaktadır (yüzde 8). Lise altı eğitime sahip kadınlarda ev işlerini tek başına üstlenenler (yüzde 74), lise (yüzde 59) ve üniversite eğitimli (yüzde 53) kadınlara göre çok daha yüksektir. Ancak en yüksek eğitimlilerde bile her iki kadından birinin ev işlerini tek başına üstlendiğini belirtmesi dikkat çekicidir.
Kadınların yarısından çoğu (yüzde 53), erkeklerin ise üçte birinden çoğu (yüzde 35) salgınla birlikte ev işlerine ayırdıkları zamanın arttığını belirtmektedir. Bu oranlar Mayıs 2020 anketine göre daha düşüktür (evde kal önlemleri altında kadınların yüzde 67’si, erkeklerin yüzde 41’i ev işlerine ayırdıkları zamanın arttığını belirtmekteydiler).
Her iki kadından en az biri (yüzde 53), her üç erkekten en az biri (yüzde 37) ev içi ücretsiz ve/veya ev dışı ücretli işyükü konusunda zorlandıklarını belirtmektedirler. İş yükü konusunda zorlandıklarını ifade edenlerin oranı Mayıs 2020’de kadınlar için yüzde 50, erkekler için yüzde 24 ile daha düşüktü. Bu durum, kısmi normalleşme ile işyeri mesai saatlerinin tekrar artmaya başlaması, uzaktan çalışmanın azalması, öte yandan salgın koşullarına bağlı olarak bakım işlerinin nispeten daha yoğun olması ile açıklanabilir. Buna paralel olarak kadınların yüzde 39’u, erkeklerin ise yüzde 26’sı salgın döneminde kendilerine zaman ayıramadıklarını belirtmekteler. İstihdamda olanlar, ya da hanede bebek, çocuk, hasta/engelli/yaşlı bakıma muhtaç bireyler bulunanlar için iş yükünde zorlandıklarını ve kendilerine yeterli zaman ayıramadıklarını söyleyenlerin oranı belirgin şekilde artmaktadır. Kendine zaman ayıramadığını söyleyenler arasında yüzde 47 ile evli kadınlar ve yüzde 58 ile bebek bulunan hanelerde yaşayan kadınlar için daha yoğun (evli erkekler için yüzde 30; bebek bulunan hanede yaşayan erkekler için ortalama ile benzer yüzde 37). Bu bulgular hanelerin refah düzeyini arttırmak, istihdamdakilerin işe bağlılıklarını desteklemek ve iş başında verimliliklerini arttırmak için bakıma yönelik politikaların önemine işaret etmektedir.
Anket bulguları bakım hizmetlerinin ve iş-yaşam dengesi için işgücü piyasası düzenlemelerinin yaygınlaştırılmasının ötesinde, daha etkin hale getirilmesine olan gereksinimlere de işaret etmektedir. Okul çağında çocuğu bulunan hanelerin yüzde 66’sı, çevrimiçi eğitime geçişle birlikte ciddi sorunlar yaşadıklarını belirtmektedir. Her 10 haneden birinde çocuklar çevrimiçi eğitime katılamamış, katılanların ise yüzde 22’si uyumda sorun yaşadıklarını, yüzde 22’si internet sıkıntısı çektiklerini, yüzde 25’i teknik ekipman eksiği olduğunu belirtmektedirler. Öte yandan uzaktan çalışmaya geçenlerin de yüzde 77’si işyerinden yeterli desteği görememek, teknik ekipman sıkıntısı, eş zamanlı olarak bakım işleri yapmanın getirdiği stres gibi sorunlar yaşadıklarını ifade etmektedirler.
3. Ücretli ve Ücretsiz Çalışma Saatlerinde Toplumsal Cinsiyete göre Değişimler
Zaman kullanımı sorusuna verilen yanıtlar Mayıs 2020 anketi ile karşılaştırıldığında, hane içi ücretsiz çalışma saatlerinde gerek kadınlarda gerekse erkeklerde bir azalış söz konusu (kadınlarda günde ortalama 1,2 saatlik azalışa karşılık erkeklerde 0,7 saat). Ancak ücretsiz çalışma saatleri hem kadınlar hem erkekler için salgın öncesi (2018’de) gözlemlenen seviyenin kısmen üstünde; 2018’de kadınlarda ortalama günde 2,9 saate karşılık 2021’de 3,3 saat; erkeklerde 0,3 saate karşılık 0,4 saat. Kadın-erkek arasındaki ücretsiz çalışma saatlerindeki fark salgın öncesi (2018) günde 2,6 saatten, salgın ve evde kal uygulamalarında 3,4 saate çıkıp, Ekim 2021’de 2,9 saate iniyor; bu haliyle ücretsiz bakım emeğindeki toplumsal cinsiyet uçurumu 2018’e göre daha yüksek. Salgın öncesi kadınlar haftada ortalama erkeklere göre 18 saat daha fazla ev işi yaparken, salgınla 24 saat daha fazla ev işi yapmaya başlamışlardı; salgının kısmen hafiflediği 2021 sonbaharında 20 saat daha fazla ev işi yapıyorlar.
İşgücü piyasasında ücretli çalışma saatleri gerek kadınlar gerekse erkekler için Mayıs 2020’den Ekim 2021’e ortalamada artıyor ancak kadınlar için bu artış erkeklere göre daha düşük (günde 0,8 saate karşılık 2 saat). Toplam (ücretli + ücretsiz) çalışma saatleri kadınlar için Mayıs 2020’ye göre 0,4 saat azalırken, erkeklerde 1,3 saat artıyor. Salgın öncesine göre toplam çalışma hem kadınlar hem erkekler için daha yüksek: 2018’de kadınlarda ortalama günde 4,5 saate karşılık 2021’de 5,1 saat; erkeklerde 5,3 saate karşılık 5,7 saat.
Ancak toplam çalışma saatleri için burada metodolojiye ilişkin düşülmesi gereken bir not var. Zaman kullanımı sorusu anketin yapıldığı tarihten önceki hafta içinde tipik bir iş günü için sorulmakta. Ücretli çalışma genelde çoğunluk için hafta içi 5 gün ile sınırlı iken, ücretsiz hane içi çalışma haftanın tüm 7 gününü kapsıyor.
4. Bakım hizmetleri ve iş-yaşam dengesi politikalarına yaklaşımlar
Yukarıda değinildiği üzere Mayıs 2020 anketinin önemli saptamalarından biri salgın koşullarında kadın-erkek, eğitimi ve hane geliri (satın alma gücü) yüksek-düşük, istihdamda olan-olmayan, toplumun tüm kesimlerinin hane içi üretim, ücretli ve ücretsiz bakım emeğinin önemi konusundaki farkındalıklarının artmasına ilişkindi. Buradan yola çıkarak, bakım politikalarına olan toplumsal desteğin güçlenebileceğini öngörmüştük. Bu anketten çıkan sonuçlar toplumda bakım hizmetlerinin yaygınlaşması ve iş-yaşam dengesi için işgücü piyasası düzenlemelerinin yapılmasına dair beklentilerimizin de ötesinde bir destek olduğunu gösteriyor. Bu desteğin ne derecede salgın koşullarında güçlendiğini saptamak için salgın öncesine ait verilerimiz yok; ancak desteğin kadın-erkek tüm kesimler tarafından yüzde 90 ve üstünde olmasını, salgınla gelen farkındalığa bağlamak mümkün.
Bakım politikalarına ilişkin sorularımızı altı başlık altında topladık:
- ‘‘Yaşlı, engelli, hasta bakımı için kamu kurumlarının ve belediyelerin evde bakım hizmeti sunması gereklidir.’’ fikrinin kesinlikle doğru veya doğru olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 94 ile büyük bir toplumsal desteğe işaret etmekte.
- ‘‘Kamu kurumları ve belediyeler yaşlı ve engelli bakımı için gündüzlü merkezler (aktif yaşam merkezleri, toplum merkezleri gibi) aracılığıyla hizmet vermelidir.’’ fikri toplumun yüzde 91’i tarafından kesinlikle doğru veya doğru olarak değerlendirilmekte.
- ‘‘Tüm çocuklu aileler için kaliteli kreş ve anaokulları hizmeti sağlanmalıdır.’’ fikrinin kesinlikle doğru veya doğru olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 83; yüzde 11 fikri ne doğru-ne yanlış bulurken, yanlış veya kesinlikle yanlış olduğunu söyleyenler ise toplumun sadece yüzde 6’sını oluşturuyor.
- ‘‘Pandemi gibi olağanüstü hallerde gerekli tedbirler alınarak kreş ve anaokullarının açık kalması gerekir.’’ fikrinin doğru veya kesinlikle doğru olduğunu toplumun yüzde 59’u düşünürken, toplumun yüzde 26’sı bu fikrin yanlış veya kesinlikle yanlış olduğunu söylüyor (geriye kalan yüzde 15, önermeyi ne doğru-ne yanlış olarak değerlendirmekte). Olumsuz yaklaşanların oranının nispeten yüksek olması, salgın koşullarında küçük çocukların okula gitmelerinin hastalık riskini arttırıcı olacağına dair endişelere dayalı açıklamak mümkün. Öte yandan kreş ve ana okullaşma oranlarının neredeyse yüzde 100’e yakın evrensel olduğu çoğu ülkede (İskandinav ülkeleri başta olmak üzere), salgına rağmen gerekli önlemlerin alınarak, kreş ve anaokullarının olabildiğince açık tutulmasının toplumsal bir öncelik olarak benimsendiğine de dikkat çekmek gerekir.
- ‘‘İstihdamdaki ebeveynlerin zorunlu hallerde çocuk bakımı için gerekli izinleri alması yasallaşmalıdır.’’ önermesinin toplumun yüzde 87 gibi büyük bir kesimi kesinlikle doğru veya doğru olduğunu düşünürken, toplumun yüzde 3’ü bu fikri yanlış veya kesinlikle yanlış olarak değerlendiriyor.
- ‘‘İstihdamdaki ebeveynlerin çocuk bakımına dair kolaylaştırıcı uygulamalar sadece anneleri değil babaları da kapsamalıdır.’’ şeklindeki eşitlikçi yaklaşım ise toplumun yüzde 80’i tarafından kesinlikle doğru veya doğru olarak değerlendirirken, toplumun sadece yüzde 8’i yanlış veya kesinlikle yanlış olarak değerlendiriyor.
Genel olarak çok yüksek toplumsal destek alan bu politika önermeleri için değişik grupların yaklaşımları kayda değer bir farklılık göstermemekte. Bu altı önermenin 1 ile 5 arasında ortalama ne kadar doğru olarak değerlendirildiğine dair skorlar (5 çok doğru, 1 çok yanlış), kadın ve erkek ortalamalarının birbirleriyle büyük ölçüde benzeştiği görülmekte. Kadın ve erkeklerin bu altı fikir arasında en fazla ayrıldıkları fikir, ‘‘İstihdamdaki ebeveynlerin çocuk bakımına dair kolaylaştırıcı uygulamalar sadece anneleri değil babaları da kapsamalıdır.’’ Ancak bu fikre yaklaşımda bile kadınlarda 5 üzerinden 4,22, erkeklerde 4,12 ile destek çok yüksek ve fark yok denecek kadar az.
Benzer şekilde hanesinde 2 yaş altı çocuk olanlar ile olmayanların skorlarını ‘‘Pandemi gibi olağanüstü hallerde gerekli tedbirler alınarak kreş ve anaokullarının açık kalması gerekir.’’ ya da ‘‘Tüm çocuklu aileler için kaliteli kreş ve anaokulları hizmeti sağlanmalıdır.’’ önermeleri için karşılaştırdığımızda, hanesinde 2 yaş altı bebek bulunmayanların da bu politikalara büyük ölçüde destek verdiği görülmekte. İlk önerme için hanesinde 2 yaş altı bebek bulunanların ortalama skoru 3,70 iken, bebek olmayanlar için ortalama 3,49. İkinci önerme için hanesinde 2 yaş altı bebek bulunanların ortalaması 4,33 iken, hanesinde 2 yaş altı bebek olamayanların ortalaması 4,22 ile sadece kısmen daha düşük.
5. Sonuç ve Politika Çıkarımları
Salgın öncesi (Mart 2020) ile evde kal önlemlerinin uygulandığı salgının başlangıç dönemi (Mayıs 2020) anket verileri karşılaştırıldığında, gerek erkekler gerekse kadınlarda ciddi bir istihdam kaybı söz konusu idi, ancak kadınlarda erkeklere göre daha güçlü bir kopuş gözlemlenmişti. Salgının nispeten hafiflediği ve evde kal önlemlerinin kaldırıldığı Ekim 2021’de ise gerek kadın gerekse erkek istihdamında önemli bir toparlama söz konusu, ancak kadınlardaki artış erkeklere göre daha zayıf, ve bunun sonucu olarak gelir karşılığı bir işte çalıştığını beyan eden erkeklerin ve kadınların arasındaki fark (40 puan) salgın öncesine göre (36 puan) daha yüksek.
Uzaktan çalışma (tamamen uzaktan çalışma, ya da kısmen uzaktan kısmen işyerinden hibrit çalışma) Mayıs 2020’de istihdamdaki erkeklerde yüzde 39, kadınlarda yüzde 49 ile en üst seviyelere ulaşmıştı. Ekim 2021’de kısmi normalleşme ile uzaktan çalışma oranında ciddi bir düşüş var; erkelerde yüzde 13’e, kadınlarda yüzde 25’e. Gene de istihdamdaki her 4 kadından biri, her 10 erkekten 1.3’ü uzaktan çalışmaya devam ediyor. Salgın öncesi karşılaştırılabilir veriler bulunmamasına rağmen, TÜİK hanehalkı işgücü istatistiklerine dayalı bir değerlendirme evden çalışanların (çoğunluğu evde parça başı iş yapanlar ve serbest çalışanlar olmak üzere) toplam istihdamın yüzde 2,6’sını oluşturduğunu göstermektedir.
Bu durum iş-yaşam dengesi için olumlu sonuçları çerçevesinde kadınların işgücü piyasasına bağlılığını arttırsa da, uzaktan çalışmada kadın-erkek oranlarındaki fark, cinsiyete dayalı iş ayrımı ve ücret uçurumu gibi diğer eşitsizlikleri daha da derinleştirmeyi tehdit ediyor. Buradan yapılacak ilk politika çıkarımının, kadınların uzaktan çalışma oranını azaltmaktan ziyade, bakım yükümlülükleri olan erkeklerin de eşitlikçi bir yaklaşımla esnek ve uzaktan çalışma pratiklerinin yasal düzenlemeler ve işyeri pratikleri ile düzenlenmesine ilişkin. Bu tip düzenlemeler işyerinde kadın ve erkekler için eşit koşul ve fırsatları sağlamanın ötesinde, erkeklerin hane içindeki bakım sorumluluklarını daha etkin üstlenmelerini de destekleyecektir. Zira Mayıs 2020 anketinin bulgularına dair analizlerimiz, evden çalışmaya geçen erkeklerin hane içi ücretsiz çalışma saatlerinin işyerinden çalışan erkeklere göre belirgin şekilde arttığını bulgulamaktadır. Öte yandan uzaktan çalışmaya dair tercihlere bakıldığında, bu tip esnek çalışma pratiklerinin sadece kadınlar değil, erkekler tarafından da önemli destek gördüğüne işaret etmektedir. Kadınların yüzde 42’si evden çalışmayı, yüzde 30’u kısmen evde kısmen işyerinde hibrit çalışmayı tercih ettiklerini belirtirken, erkekler için bu oranlar sırasıyla yüzde 21 ve yüzde 29’dur. Yani her iki erkekten biri uzaktan çalışmayı tercih etmektedir.
Hane içi ücretsiz çalışma saatlerine dair bulgular, kısmi normalleşme ile hane içi üretime talebin salgının ilk dönemine göre hafiflediğini, gerek kadın gerekse erkeklerin ücretsiz çalışma saatlerinin azaldığını göstermektedir. Gene de ücretsiz çalışma özellikle kadınlar, kısmen de erkekler için salgın öncesi döneme göre daha yüksek düzeydedir; ücretsiz çalışma saatlerinde zaten yüksek olan cinsiyet uçurumu da salgın öncesine göre daha da artmış görünmektedir. Salgın öncesi kadınlar haftada ortalama erkeklere göre 18 saat daha fazla ev işi yaparken, salgınla 24 saat daha fazla; salgının kısmen hafiflediği 2021 sonbaharında ise 20 saat daha fazla ev işi yapıyorlar. Eş zamanlı olarak kısmi normalleşme ile ücretli işyeri çalışma saatleri artarak, eski düzeylerine, hatta kısmen salgın öncesi mesai saatlerinin üstüne çıkmıştır. İstihdamdaki her beş kişiden biri 60 saat ve üstü çalıştığını beyan etmektedir.
Ev içi bakım işleri ve iş yerindeki çalışma ile toplam iş yükünde zorlandıklarını söyleyenlerin oranı (kadınların yüzde 53’ü, erkeklerin yüzde 37’si) salgının ilk dönemine göre (kadınların yüzde 50’si, erkeklerin yüzde 24’ü) daha da artmıştır. Kendilerine zaman ayıramadığını söyleyen kadınların oranı oldukça yüksektir. Bu durum, kısmi normalleşme ile işyeri mesai saatlerinin tekrar artmaya başlaması, uzaktan çalışmanın azalması, öte yandan salgın koşullarına bağlı olarak bakım işlerinin nispeten daha yoğun seyretmesi ile açıklanabilir. Buna paralel olarak kadınların yüzde 39’u, erkeklerin ise yüzde 26’sı salgın döneminde kendilerine zaman ayıramadıklarını belirtmekteler. Kendine zaman ayıramadığını söyleyenler arasında yüzde 47 ile evli kadınlar , yüzde 58 ile çocuklu kadınlar en üst sıradadır (evli ve çocuklu erkekler için sırasıyla yüzde 30 ve 37).
Bu bulgular hanelerin refah düzeyini arttırmak, istihdamdakilerin işe bağlılıklarını desteklemek ve iş başında verimliliklerini arttırmak için bakıma yönelik politikaların önemine işaret etmektedir. Küçük çocuklar için kreş ve anaokullarının, okul çağındaki çocuklar için okul içi ve dışı destek hizmetlerinin (etüt saatleri, okul dışı faaliyetler, öğrenme güçlüğü olan öğrenciler için destek hizmetleri, vb.), yaşlı ve engelliler için gündüzlü aktif yaşam merkezlerinin, ev içi hasta/yaşlı/engelli bakımı için profesyonel bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması bu amaca hizmet edecektir. Aynı zamanda bakım yükümlülükleri olan çalışanlar için iş-yaşam dengesini sağlayan esnek çalışma biçimleri, mesai saatlerinin azaltılması, işyeri ve hane içi iş sorumluluklarının uzlaştırılmasını destekleyen işyeri pratikleri önem taşımaktadır.
6. Politika önermelerine
Nitekim araştırma bulguları da bakım ekonomisi ve iş-yaşam dengesi politika önermelerine toplumun her kesiminden (çoğu önerme için yüzde 90 üstünde) büyük bir destek olduğunu göstermektedir. Aşağıda sıralanan altı başlık altında anket katılımcıları ile paylaşılan politika önermelerinin neredeyse tamamı 5’lik bir ölçek üzerinden yapılan değerlendirmede (kesinlikle katılıyorum 5, kesinlikle katılmıyorum 1), dört üstü skorlar almıştır:
1.
Yaşlı, engelli, hasta bakımı için kamu kurumlarının ve belediyelerin evde bakım hizmeti sunması gereklidir.
2.
Kamu kurumları ve belediyeler yaşlı ve engelli bakımı için gündüzlü merkezler (aktif yaşam merkezleri, toplum merkezleri gibi) aracılığıyla hizmet vermelidir.
3.
Tüm çocuklu aileler için kaliteli kreş ve anaokulları hizmeti sağlanmalıdır.
4.
Pandemi gibi olağanüstü hallerde gerekli tedbirler alınarak kreş ve anaokullarının açık kalması gerekir.
5.
İstihdamdaki ebeveynlerin zorunlu hallerde çocuk bakımı için gerekli izinleri alması yasallaşmalıdır.
6.
İstihdamdaki ebeveynlerin çocuk bakımına dair kolaylaştırıcı uygulamalar sadece anneleri değil babaları da kapsamalıdır.
En düşük skor 3,51 ile dördüncü önermeye aittir; burada küçük çocukların salgında okula devamının getireceği sağlık risklerinin rol oynadığı düşünülebilir. Öte yandan anne ve babaların bakım işlerini eşit paylaşmaları yönündeki altıncı önermenin sadece kadınlar değil (ortalama skor 5 puan üzerinden 4,22 ) erkekler tarafından da destek görmesi (4,12), toplumun mevcut eşitsiz yasal çerçeve ve pratik uygulamaların çok daha ilerisinde olduğuna işaret etmektedir.
Bu sonuçlar kaliteli bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve iş-yaşam dengesine yönelik işgücü piyasası düzenlemelerinin gerek hane halklarının refahını, gerekse işyerinde verimliliği arttırmak, özellikle kadınların işgücü piyasasına bağlılıklarını desteklemek, Covid-19 salgını gibi şoklara karşı toplumsal direnci güçlendirmek açısından aciliyetine ve çarpan etkilerine işaret etmektedir. Bu yöndeki olası politika müdahalelerine tüm kesimlerden ifade edilen büyük destek ise uygulama için toplumun hazır olduğunu göstermektedir.