Pekin +20’de küresel düzeyde kadın hakları 59. oturumda benimsenen Siyasî Deklarasyon’da, bazı köktendinci Müslüman ve Hıristiyan hükümetler ve Vatikan’ın yarattığı baskı grubunun, kadının annelik yönünü öne çıkarma, heteroseksüel aileyi güçlendirme, kadınların cinsel ve bedensel haklarını kontrol etme gibi muhafazakâr değerleri deklarasyona sokma gayretinin etkisi görülmektedir. By Yasemin Öz
Bir siyasal model olarak AKP’nin havuz ekonomisi “İmar-ihale-kredi” çarkını yöneten ve burada oluşan artıktan pay alan hükümet aktörlerinin farklı amaçlarla kullanabileceği büyük tutarlar oluşuyor. Bu, hızlı artık üretme kapasitesi olmayan güçsüz kapitalist ekonomilerde ortaya çıkan bir “artık biriktirme modeli”. Doğrudan kapitalist piyasanın işleyişiyle oluşan ve üretim sürecinden transfer edilen artıklardan değil, siyasal süreçlerde, devletin tek yanlı yetkilerini kullanarak el koyduğu rantlardan oluşan bu “rant havuzu”nun paylaşımına dayalı bir model. By Serpil Sancar
Küresel krizin 2015 manzarası ve Türkiye ekonomisi 15 Eylül 2008’de, ABD’de Lehman Brothers’ın iflasıyla birlikte, kapitalizmin tarihinin dördüncü büyük krizinin başladığı da ilan edilmiş oldu. Kriz patlak verdiğinde, nedenlerine dair üç farklı düzeyde açıklama getirildi: Yapısal dinamikler, kurumsal düzenlemeler ve ekonomi politikası tercihleri.1 Küresel krizin hem kökenlerini hem de güncel gelişimini anlamak için bu üç düzeyi beraber ele almamız gerekiyor. By Ümit Akçay
G20 ve rahatsız edici gerçek: Yolsuzluk “Group of 20” yani “20’ler Grubu” ifadesinin kısaltması olan G20, dünya liderlerinin en önemli tartışma zeminlerinden biri kabul ediliyor. Dünyanın en büyük ekonomilerinin liderleri her yıl bir araya gelip küresel ekonomiyi nasıl canlandıracaklarını ve uluslararası ticaretle ekonomik gelişmenin önündeki engelleri nasıl kaldırabileceklerini konuşuyorlar. By Oya Özarslan
Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında Türkiye: Yeni bir tartışmanın zamanı Yerel hareketin etki, gizlilik ve dayanıklılığa ihtiyacı var. Ancak, bugünkü durumda bile geçtiğimiz yıllardaki büyüme kriterlerine dair basın açıklamalarından çok daha fazla dikkat çekiyor ve değişim getiriyorlar. Dolayısıyla, cesaretimiz kırılmasın. Türkiye sivil toplum hareketinin gücü kendisinde yatıyor. Dış aktörler ise Türkiye’de tanımlanan koşullar çerçevesinde destek olmalı. Ancak o zaman neyin katkıda bulunacağını bilebiliriz. Dengelerin değişmesinin vakti geldi. By Ska Keller
Türkiye’nin Ortadoğu politikası ve “yeni coğrafya” algısı Davutoğlu, bir tarafında “güvenlik ve demokrasi arasında denge”, diğer tarafında “komşularla sıfır sorun” ilkesi olarak tanımlanan kriterler bulunan bir AKP dış politika stratejisini sistematik ve tutarlı bir yöntemsel yaklaşımla formüle etmek istemiştir. Türkiye diğer küresel aktörlerle rekabetçi değil ama tamamlayıcı ilişkiler geliştirirken, uluslararası kurumlarda daha aktif rol oynamayı hedeflemiştir (ritmik diplomasi). Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde 2010 yılında, Kuzey Kore, Afganistan ve Teröre Karşı Savaş komisyonlarında yer alarak, başkanlık yapması “ritmik diplomasinin” ritmine kanıt olarak gösterilmiştir.
Suriye: ‘Arap Baharı’nın ‘Arap Devrimi’ne dönüşme durumu 15 Mart 2011 tarihinde ‘Arap Devrimi’nin alevleri, Suriye’ye en tahmin edilemeyecek yerden, güneyde Ürdün sınırı yakınındaki Dera’a’dan girdi. İnternet ile El-Cezire çağının çocukları, Tunus’ta ve Kahire’de Tahrir’de olanları televizyon ekranlarından seyretmişti. ‘Beşşar İrhal’, yani ‘Beşşar Çekil’ yazılarını Dera’a’nın duvarlarına graffiti olarak yazmaları, kendilerine işkence ve ölüm olarak geri döndü.
Türkiye’nin Dış Siyasetini Çözmek Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, çok kutuplu dünya düzeninde Türkiye’nin yeni, etkin dış politikasını ve onun üstlendiği rolü ele almak üzere “Türkiye’nin Dış Politikasını Çözmek” adlı bir dizi toplantı düzenlemiştir. Bu bağlamda Beyrut, Belgrat, Moskova, Prag ve Tel Aviv’de gerçekleştirdiğimiz toplantıları 3-4 Aralık tarihlerinde İstanbul’da düzenleyeceğimiz uluslararası bir konferans ile noktalamak istiyoruz.
Ermeni Soykırımı ve Alman Kamuoyu Soykırım konusu Türkiye’deki sivil toplum çevrelerinde giderek artan oranda tartışılıyor olsa da, bu durum resmi politika için geçerli değil. Türkiye tarihinin bu kısmıyla ilgilenmek isteyen bilimadamları ve yazarlar, cezai takibatı ve itibarlarının kamusal alanda yerle bir edilmesini göze almak zorunda. Heinrich Böll Stiftung Derneği 22 Eylül 2011 Türkiye saati 21:00'de Berlin'de Almanya, Ermenistan ve Türkiye’den konuklarla Almanya’nın Ermeni Soykırımı konusunda gösterdiği tavrı tartışacak. Tartışma paneli sitemizden canlı yayınlanmıştır.