İklim değişikliğinin sağlık etkileri penceresinden COP23

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 23.Taraflar Konferansı (Conference of Parties, COP23) 6-17 Kasım 2017 tarihlerinde Fiji’nin başkanlığında Almanya’nın ev sahipliğinde Bonn’da gerçekleştirildi.

İklim değişikliğinin yol açtığı küresel ısınma temel olarak bir "Halk sağlığı" sorunu olduğu halde, COP23'ün resmi programında sağlığa ayrılan oturum sayısının sınırlı olduğu gözlendi. Küresel İklim ve Sağlık Birliği (The Global Climate & Health Alliance), Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık ve Çevre Birliği (Health and Environmental Alliance, HEAL) tarafından 11 Kasım günü düzenlenen “İklim ve Sağlık” zirvesi bu açıdan önem taşımaktaydı. Zirvede, iklim değişikliğinin küresel ölçekte yol açtığı sağlık sonuçları ele alındı. Lancet Gerisayım (Lancet Countdown) tarafından hazırlanan raporda yer alan bulgular ışığında küresel iklim değişikliğinin sağlık sonuçları ile ilgili kestirimler tartışmaya açıldı.

Zirvede özellikle Çin’in yeni kömür yatırımlarından vazgeçmesine ilişkin kararı olumlandı; ancak Çin sermayesinin Türkiye’nin de içinde bulunduğu bazı ülkelerde kömürlü termik santral kurma ve işletme girişimleri göz ardı edildi. Zirvenin en sorunlu yanı, enerji politikaları ile kapitalist üretim ilişkileri ve küresel kapitalizmin kar maksimizasyonu arasında bağ kurmaktan ısrarla kaçınılması ve bu bağlamda eleştirel bakışların sınırlı olmasıydı. Örneğin Almanya’da kömürlü termik santrallerin kapatılmasıyla ilgili çabalardan övgüyle söz edilirken, Alman sermayesinin Türkiye’de kömürlü termik santral kurması ve işletmesine ilişkin her hangi bir eleştiri getirilmedi.

Esasen, Taraflar Konferanslarının genel olarak iklim değişikliğini kapitalist üretim ilişkileri üzerinden ele alan yaklaşımı (Karbon bütçeleri, vergilendirme vb.), küresel iklim değişikliğinin azaltılmasına ilişkin atılması gereken adımları sınırlar niteliktedir. Tek başına ABD Başkanının değişmesinin bile, bu bağlamda COP23’te izlerini görmek mümkündür.

COP23’te Türkiye Pavilyonunda Sağlık ve Çevre Birliği tarafından “Türkiye’de enerji politikaları ve halk sağlığı” adıyla bir panel düzenlendi. Panel’de Türkiye’de enerji politikalarının halk sağlığı üzerindeki etkisi, kentlerdeki hava kirliliği düzeyleri ve fosil yakıtlara verilen teşvikler ele alındı, çözüm önerileri tartışmaya açıldı. 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından COP21 ve COP22’de de paylaşılan üç öneri bu panelde de dile getirildi:

  1. Türkiye’de yeni kömürlü termik santraller yapılmamalı,
  2. Tüm ülkelerde hava kirliliği sınır değeri olarak Dünya Sağlık Örgütü hava kalitesi rehberlerinde yer alan sınır değerlerin kullanılması benimsenmeli ve
  3. Endüstriyel tesislerin kurulmasına karar verilemeden önce sağlık etki değerlendirmesi (SED) yapılması zorunlu tutulmalıdır.

TTB ve diğer sağlık meslek örgütlerinin, hem hava kirliliği hem de iklim değişikliği konusunda tutum belgeleri hazırlaması ve bu tutum belgelerini yaygın olarak kamuoyu ile paylaşması uygun olacaktır.

Daha iyi bir dünya için, hepimizin daha fazla çaba tüketmesine gereksinim var.