Türkiye’de agroekoloji: Kırsal yapı değişirken, söylemler çekişiyor

Analiz

Türkiye’de agroekoloji tarımsal yöntemlerin ötesine taşıp düşünsel bir rekabet alanına dönüşüyor. Topluluk refahını ve kırsalın geleceğini, sistem değişikliğine dönük taban hareketlerinden agroekolojiyi teknik bir araç olarak gören politikalara uzanan farklı söylemler arasındaki yarış şekillendiriyor.

Teaser Image Caption
Türkiye’de adil, dayanıklı ve sistemi dönüştüren bir agroekolojinin filizlenip serpilmesi ancak çok aktörlü işbirlikleri ve tabandan yükselecek bir seferberlikle mümkün olabilir.

Türkiye’de tarım, çevresel ve ekonomik baskıların yanı sıra derin bir toplumsal ve kültürel dönüşümün de merkezinde yer alıyor. Kırsal göç, iklim değişikliği ve artan piyasa bağımlılığı üretim sistemlerini zorlarken, geleneksel bilgi silikleşip kayboluyor ve yerel kültürler kenara itiliyor. Bu değişen zeminde agroekoloji, yeni bir icadı değil, dünyanın dört bir yanında kök salmış geleneksel ve ekolojik bilgi ve pratiklerin günümüz sorunlarına yanıt verecek şekilde yeniden sahiplenilip canlandırılmasını temsil ediyor. 

İnsanları, toprağı ve bilgiyi yeniden buluşturmak

Küresel ölçekte agroekoloji, endüstriyel gıda sistemine alternatifler önerdiği için gıda egemenliği mücadelesinin temel dayanaklarından biri olarak görülüyor (de Souza, 2022; IPC, 2015). Ancak popülerliği arttıkça, devletler, şirketler ve uluslararası kuruluşlar gibi aktörler tarafından daha teknik, dar bir çerçeveye sıkıştırılarak dönüştürücü nitelikteki politik köklerinden uzaklaştırılmaya çalışılıyor (Levidow, 2015; Rivera-Ferre, 2018). 

Sahada ve akademi çevrelerinde bir bilim, uygulama ve toplumsal hareket biçimi olarak tanımlansa da, anlamı üzerinde halen bir mutabakat yok. Öyle ki, kapsam ve vurguya göre değişen yirmiden fazla tanımı mevcut (Bell ve Bellon, 2021).

Agroekolojinin temelinde köylülerin ve küçük üreticilerin gündelik pratikleri yatıyor.

Türkiye’de ise agroekoloji sadece alternatif tarım uygulamalarında değil, kentlerdeki gıda inisiyatiflerinde de görünürlük kazanıyor. Çiftçiler, kooperatifler ve sivil toplum kuruluşları gibi çeşitli aktörlerce şekillendirilen bu yükseliş hem yerel hem de daha geniş politika iklimlerinden etkileniyor. 

Rosset ve Altieri’nin (2017) vurguladığı üzere, agroekolojinin temelinde köylülerin ve küçük üreticilerin gündelik pratikleri yatar. Yüksek lisans tez çalışması kapsamında gerçekleştirdiğim araştırmam1 sırasında görüştüğüm çiftçilerin bir kısmı, “agroekoloji” kelimesiyle daha önce hiç karşılaşmamış olsa da, aslında tam da Rosset ve Altieri tarafından ima edildiği üzere, bu yaklaşımın temel ilkelerini kendi pratiklerinde somutlaştırıyorlardı. Doğayla çatışmak yerine uyum içerisinde çalışıyor, zararlılarla mücadelede ekolojik yöntem ve biyokontrol uygulamalarına başvuruyor, toplulukları içerisinde bilinçli toplumsal ve siyasi tercihler olarak, işbirliği ve dayanışmayı benimsiyorlardı. 

Görüşmelerim sonucu, Türkiye’de agroekolojinin tarımsal tekniklerden öte, ilişki, topluluk ve insanların toprağına ve birbirine gösterdiği özenle bağlantılı olduğu açıklık kazanmıştı.

Agroekolojinin gerçek anlamı üzerine tartışmalar

Türkiye’de agroekoloji, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi-Sen) gibi kimi aktörlerce tarımsal pratiklerin ötesinde, toplumsal dönüşüme hizmet edecek radikal bir araç olarak da konumlandırılıyor (Doğançayır ve Kocagöz, 2017). Böyle bakınca gıda sistemleri üzerinde kontrolü yeniden kazanmak, endüstriyel tarımdan genellikle dışlanan küçük üreticiyi güçlendirmek, geleneksel ekoloji bilgisini canlandırıp korumak, üreticiyle tüketici arasındaki dayanışmayı takviye etmek için kullanılan bir yöntem olarak anlaşılıyor. 

Başta politika belirleyiciler olmak üzere kimi aktörlerse daha dar bir perspektif benimseyerek, agroekolojiyi mevcut piyasa yapılarıyla uyumlu ve sistem değişikliğinden ziyade kademeli iyileştirmelere odaklanan sürdürülebilir teknik yöntemlerden ibaret görüyor. Böyle hareket eden devlet girişimleri de, çoğu zaman uluslararası kurumlarla ortaklık içinde hareket ederek, tek boyutlu, teknik odaklı agroekoloji projelerini destekliyor. 

Buna karşılık yerel yönetimlerde tablo farklılaşabiliyor. Bazı belediyeler devletle benzer yönde, teknik bir bakış açısı benimserken; bazıları agroekolojiyi yerel tarımsal gıda alanını dönüştürmek ve uluslararası agroekoloji ağlarıyla bağlantı kurmak için fırsat olarak görüyor. Kimi örneklerde bu belediyeler daha da ileri giderek, sadece ekolojik tarımı desteklemekle kalmayıp, tarımsal gıda sistemi içerisinde kültürel ve toplumsal bir değişimi hedefleyen girişimleri de aktif olarak teşvik ediyor (Büyükyılmaz, 2020; Karakaya Ayalp vd., 2022). 

Nilüfer Belediyesi, geçtiğimiz 10 yılda yurttaşlarla gıda arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendirecek daha geniş kapsamlı girişimlerle küçük üreticiye yönelik desteği birleştirerek agroekolojinin takviyesi bakımından öncü bir duruş sergiledi. Bu minvalde uluslararası gıda sistemini dönüştürmeye yönelik projeler geliştirerek, tarım ve kadın kooperatifleri, tohum kütüphaneleri, topluluk destekli tarım modelleri, üretici pazarları ve ekolojik tarım eğitimleri kurup destekliyor. 

Bu girişimler, Nilüfer Belediyesi’nin agroekolojiye sadece teknik bir mesele olarak değil, sivil ve kültürel bir proje olarak yaklaştığını gösteriyor. Böylece kentteki tüketici ile kırsaldaki üretici arasında dayanışma güçlenirken, belediye de uluslararası agroekoloji ağlarıyla eşgüdüm imkanına kavuşuyor. Ancak, süreç yapısal olarak katılımcı olsa dahi, büyük oranda yukardan aşağıya ilerlediği için, ortaya çıkan sonuçların kapsamı sınırlı kalma riski taşıyor. 

Araştırmamın temel amacı, yalnızca bu söylemlerin varlığını saptamak değil, Türkiye’de agroekolojinin nerede ve nasıl kurulup müzakere edildiğini sistematikçe ortaya koymaktı. Anket ve derinlemesine görüşmeler yoluyla, agroekolojinin Türkiye’de farklı paydaş gruplar tarafından nasıl anlaşılıp hayata geçirildiği incelenerek birbiriyle çekişen söylemler arasında örtüşen noktalar, sınırlar ve gerilimlerin ortaya konması amaçlandı. 2024 yazında tamamlanan çalışma sonucu Türkiye’de agroekolojiyi şekillendiren üç temel söylem tespit edildi. Bu tespit sayesinde agroekoloji kavramının yeniden tanımlanması ve sahiplenilerek dönüştürülmesine ilişkin mevcut çalışmalar doğrulanmakla kalmayıp, yerel ölçekte yeni bir katman ekleyip tartışmayı daha da derinleştirmek mümkün oldu.

  1. Dönüştürücü agroekoloji: Agroekolojiyi adalet, gıda egemenliği ve kolektif eylem temeline dayandıran söylem. Dış girdilerin en düşük seviyede tutulmasını, yerel bilginin canlandırılmasını ve kendine yeten topluluk inşasını vurguluyor. Bu söylemde agroekoloji, tarım şirketlerinin iktidarına karşı çıkan ve sistemin değişmesini savunan siyasi bir proje olarak algılanıyor.
  2. Reformist agroekoloji: Agroekolojiyi devlet, tarım şirketleri veya uluslararası kurumlar tarafından teşvik edilen bir dizi teknik çözüm olarak gören söylem. Çoğu zaman temelde yatan güç ilişkilerini veya piyasa bağımlılıklarını sorgulamaksızın, kademeli reformlara, eğitime ve agroekolojik uygulamaların mevcut sistemlere entegresine odaklanıyor. Reformist agroekolojide amaç, sistemi baştan sona değiştirmek değil, bazen siyasi olarak radikal bir tutum takınmadan mümkün olan en iyi çözümleri arayarak toplumsal ve ekonomik saiklerle iyileştirmek. Ancak nihayetinde mevcut kurumsal gıda düzenini yeniden üretme tehlikesi içeriyor.
  3. Bırakınız yapsınlar: Agroekolojiyi bireysel, piyasa odaklı bir uğraş olarak gören söylem. Devlet desteğine veya kolektif eyleme karşı çıkarak, agroekoloji ürünlerini yüksek gelirli kesime yönelik niş ürünler olarak çerçevelendiriyor. Bu durumda agroekoloji bir adalet veya sürdürülebilirlik hareketi olmaktan uzaklaşıp bir pazarlama etiketine indirgenme riski taşıyor. 
     

Bu üç söylemin bir arada var olması, agroekolojinin güçlü tarımsal gıda aktörleri tarafından araçsallaştırılma riskini de ortaya çıkarıyor. Bu anlamda küresel deneyimlere bakıldığında farklı rotalar görüyoruz. Örneğin Küba’da agroekoloji ideolojik bir tercih değil, Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından hayatta kalabilmek için düşük girdili, ekolojik pratiklere doğru mecburi bir yönelişin parçası olarak ortaya çıkmıştı (Boillat vd., 2012; Rivera-Núñez vd., 2020). 

Latin Amerika genelinde ise La Vía Campesina gibi köylü tabanlı hareketler başta Brezilya ve Nikaragua olmak üzere, iktidardaki yönetimi agroekolojiyi ulusal politikalara resmen entegre etmeye itti (Van den Berg vd., 2022). 

Öte yandan Avrupa’da agroekoloji genellikle daha dar, teknokratik bir çerçevede algılanıyor: Fransa’da “ekolojik yoğunlaştırma” ile eş anlamlı algılanırken (Levidow, 2015; Rivera-Ferre, 2018), Britanya'da büyük oranda teknik çözümlere ve verimlilik eksenli inovasyonlara indirgeniyor (Ajates Gonzales vd., 2018). Hindistan’da ise devletin öncülük ettiği “agroekoloji” programları ilk başta köylü bilgisini temel alsa da, zamanla güçlü aktörlerin elinde araçsallaştırıldı ve derinlerde yatan eşitsizlikleri hedef alacağı yerde kapitalist, sömürgeci ve ataerkil yapıları yeniden üreten bir mekanizmaya dönüştü (Ramdas ve Pimbert, 2024).
 

Değişim için köprüler kurmak ve ittifaklar yaratmak

Yukarıda anlatılan söylemler sadece akademik tartışmaları yansıtmakla kalmıyor, Türkiye’de agroekolojinin gelecek tahayyülünü de fiilen şekillendiriyor. Merkezi ve yerel yönetimlerin sivil toplumla ortaklık kurarak bu alana gitgide daha fazla dahil olması, dönüştürücü uygulamaların çoğalmasına dair umut veriyor. Ancak ekonomik, sosyal ve siyasi desteklerin devamlılık içermemesi ve agroekolojinin dar, teknokratik tanımlanıyor olması, bu yolla ekolojik tahribatın ele alınmasına ve dışa göç, yaşlanan nüfus ve tarımın terk edilmesi karşısında ekonomik kırsal ekonomilerin dayanıklılığının ve demografik yenilenmenin güçlendirilmesine yönelik taşıdığı potansiyeli zayıflatırken, daha geniş sürdürülebilirlik hedeflerine sunulacak katkıları da zedeleyebilir. 

Agroekolojinin şirketler tarafından ele geçirilmesi ve taşıdığı radikal potansiyelin seyreltilmesi tehlikesi de, bilhassa kurumsal aktörlerin bu kavramı mevcut politika çerçevelerinin içine hapsetme girişimleri ışığında acil bir mesele olmayı sürdürüyor. 

Agroekolojinin şirketler tarafından ele geçirilmesi ve taşıdığı radikal potansiyelin seyreltilmesi tehlikesi acil bir mesele olmayı sürdürüyor

Türkiye’de dönüştürücü agroekolojinin uzun vadeli ve kalıcı başarısı muhtemelen reformist ve dönüştürücü aktörler arasında stratejik ittifaklar kurulmasını gerektirecek. Kurumlar ile politika belirleyici merciler daha ziyade reformist agroekolojiyi desteklese de, çiftçiler üzerindeki ekonomik baskı ve piyasada neoliberal, şirket odaklı tarımın hakim olması sebebiyle daha geniş ve yapısal destekler olmadan dönüştürücü uygulamaların yaygınlaşması güç görünüyor. 

Dönüştürücü agroekolojinin uygulanabilir ve yaygın bir alternatif haline gelebilmesi için yerel yönetimlerin ve uluslararası kuruluşların kalıcı desteği hayati önemde. 

Ayrıca, sivil toplum kuruluşlarının, kentsel gıda inisiyatiflerinin ve dayanışma temelli üretici-tüketici ilişkilerinin aktif katılımı da Türkiye’de tarımın geleceğini şekillendirmekte belirleyici olacak. Neoliberal ve otokratik baskıların yoğun olduğu bir ortamda, yerel yönetimlerin ve uluslararası kurumların – reformist eğilimli dahi olsa – sunacağı destek agroekolojik alternatifler açısından yaşamsal bir kaynak ve meşruiyet sağlayabilir. 

Türkiye’de daha adil, dirençli ve sistemi değiştirecek nitelikte bir agroekoloji yaklaşımının kök salıp serpilebilmesi ancak böylesi çok aktörlü işbirlikleri ve tabandan yükselecek bir seferberlikle mümkün. 

Referanslar 

Ajates Gonzalez, R., Thomas, J., & Chang, M. (2018). Translating Agroecology Into Policy: The Case Of France And The United Kingdom. Sustainability, 10(8), 2930. https://Doi.Org/10.3390/Su10082930

Bell, M. M., & Bellon, S. (2021). The Rhetorics Of Agroecology: Positions, Trajectories, Strategies. In Agroecological Transitions, Between Determinist And Open-Ended Visions (Pp. 289–309). Peter Lang.

Boillat, S., Gerber, J.-F., & Funes-Monzote, F. R. (2012). What Economic Democracy For Degrowth? Some Comments On The Contribution Of Socialist Models And Cuban Agroecology. Futures, 44(6), 600–607. https://Doi.Org/10.1016/J.Futures.2012.03.021

Büyükyılmaz, M. (2020, July 2). Üreticiler Ve Uzmanlar Agroekoloji Ile Ticarileşmenin Arka Planını Anlattı: Organik Tarım Ama Nasıl? Independent Türk.e. 

De Souza, C. C. (2022). The Role Of The State In Agroecological Transitions [Master’s Thesis]. Utrecht University.

Doğançayır, C. M., & Kocagöz, U. (2017, April). Operationalizing Food Sovereignty: A Critical Approach From An Ongoing Experiment In Türkiye. The Future of Food and Challenges for Agriculture in the 21st Century: Debates About Who, How And With What Social, Economic And Ecological Implications We Will Feed The World.

IPC. (2015). Declaration Of The International Forum For Agroecology. International Planning Committee For Food Sovereignty. 

Karakaya Ayalp, E., Yılmaz, M. C., Geçer Sargın, F., Kuban, B., & Akgül Mahrebel, G. (2022). Roadmaps To Foster Urban Food System Transitions: Multi-Level Implementations In Nilüfer Türkiye. The European Journal Of Research And Development, 2(2), 400–410.https://Doi.Org/10.56038/Ejrnd.V2i2.87

Levidow, L. (2015). European Transitions Towards A Corporate-Environmental Food Regime: Agroecological Incorporation Or Contestation? Journal Of Rural Studies, 40, 76–89. https://Doi.Org/10.1016/J.Jrurstud.2015.06.001

Ramdas, S. R., & Pimbert, M. P. (2024). A Cog In The Capitalist Wheel: Co-Opting Agroecology In South India. The Journal Of Peasant Studies, 1–23. Https://Doi.Org/10.1080/03066150.2024.2310739

Rivera-Ferre, M. G. (2018). The Resignification Process Of Agroecology: Competing Narratives From Governments, Civil Society And Intergovernmental Organizations. Agroecology And Sustainable Food Systems, 42(6), 666–685. https://Doi.Org/10.1080/21683565.2018.1437498

Rivera-Núñez, T., Fargher, L., & Nigh, R. (2020). Toward An Historical Agroecology: An Academic Approach In Which Time And Space Matter.

Rosset, P. M., & Altieri, M. A. (2017). Agroecology: Science And Politics. Practical Action. Publishing. https://Doi.Org/10.3362/9781780449944

Van Den Berg, L., Behagel, J. H., Verschoor, G., Petersen, P., & Gomes Da Silva, M. (2022).Between Institutional Reform And Building Popular Movements: The Political Articulation Of Agroecology In Brazil. Journal Of Rural Studies, 89, 140–148. https://Doi.Org/10.1016/J.Jrurstud.2021.11.016


Bu makale ilk olarak burada yayınlandı. 

Footnotes
  • 1

    Bu araştırma, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri yüksek lisans programında Doç. Dr. Pınar Ertör-Akyazı danışmanlığında yürütülen bir tez çalışması için gerçekleştirildi.