İklim pragmatizmi mi Faustvari pazarlık mı? ABD’nin yeni iklim yasası nedir ve eksikleri nelerdir?

Analiz

ABD iklim politikası bugünlerde insanlara bir duygu karmaşası yaşatıyor: daha birkaç hafta önce Yüksek Mahkeme, ABD Çevre Koruma Ajansı’nın geniş kapsamlı iklim düzenlemeleri yapma yetkisini sınırladı. Şimdi ise onlarca yıldır sonuç alınmayan yasama girişimlerinden sonra ABD Kongresi, bugüne kadarki en kapsamlı iklim yasasını kıl payı farkla kabul etti. Kısa süre önce Başkan Biden’ın imzalamasıyla birlikte 369 milyar dolarlık paket artık yasalaşmış bulunuyor. Bu düzenlemeyle önümüzdeki on yılda emisyon düzeyinde ciddi azalma sağlanması ve ABD enerji sektörünün ve ekonomisinin dönüştürülmesi amaçlanıyor. Kimisi bu yasayla kaş yaparken göz çıkarılıyor olabileceğini, bu yasanın hedef odaklı bir iklim pragmatizminden başka bir şey olmadığını düşünürken, kimisi fosil yakıt endüstrisinin ABD ekonomisi üzerindeki mutlak gücünü gevşetmek bir yana, onu dizginleyen Faustvari bir pazarlık olarak değerlendiriyor. Peki pakette tam olarak ne var?

700 küsur sayfalık Enflasyon Azaltma Yasası metninin sürpriz bir paragrafına sağlık ve vergi reformlarıyla birlikte iliştirilmiş bu kapsamlı iklim paketi, bugüne kadar ABD’de sera gazlarını azaltmak ve iklim dostu “yeşil” teknolojileri teşvik etmek amacıyla verilen finansman desteğinin en büyüğünün yolda olduğu anlamına geliyor. Bu destek, 2009’da, Başkan Biden’ın Demokrat selefi Obama döneminde, o zamanki  Amerikan İyileştirme ve Yeniden Yatırım Yasası’nda iklim eylemi için tahsis edilen desteğin yaklaşık dört katı. Bu harcama, Demokrat Kongre çoğunluğunun geçen yıl devasa bir altyapı finansmanına ilişkin yasa tasarısı içinde onay verdiği 200 milyar doları aşan temiz enerji ve iklim eylemi yatırım harcamasına ilave teşkil ediyor. Bu tasarının kabul edilmiş olması, enflasyonun Amerikan haneleri üzerindeki etkisi nedeniyle güven düzeyi çok fazla azalmış olan Biden yönetiminin çok ihtiyaç duyduğu bir zafer. Bu zafer, tam da Cumhuriyetçilerin kazanmasının beklendiği Kasım ara seçimlerinin birkaç ay öncesine denk geldi.

Sopa yerine havuç: yasak yerine finansal teşvik

Yasada, bir federal emisyon ticareti sistemi kapsamında belirlenecek ne bir karbon fiyatından söz ediliyor ne de bir CO2 üst sınırından. Doğrudan iklim değişikliğinin ana nedenini, yani fosil yakıtların çıkarılması ve yakılması sorununu hedef alması gerekirken bunu yapmıyor ayrıca. Kısmen denilebilir ki, Kongre’den karbon vergilendirmesine dayanan bir iklim yasası geçirme girişimleri son birkaç on yılda defalarca başarısızlığa uğradığı için yasada sopadan ziyade havuç ağırlıklı tedbirlere yer verilmiş. Hatırlanacağı üzere, dönemin Başkan Yardımcısı Al Gore’un 1993’teki hamlesi de 2010 tarihli Markey-Waxman karbon ticareti planı da ilgi görmemişti.

Dolayısıyla söz konusu paket, cezalandırıcı tedbirler ve kısıtlamalar yerine, teşvik edici unsur olarak finansal desteğe öncelik veriyor ve bu alanda yapılacak yatırımların Amerikan ekonomisine büyük destek sağlayacağını, istihdam yaratacağını ve tüketicilere büyük faydalar sağlayacağını vurguluyor. Bu ABD iş dünyasının bu yasa teklifine muazzam bir destek vermesine de neden oldu; büyük petrol şirketleri dahil 1.000’den fazla şirket, yatırımcı ve ticaret grubu, hatta işçi sendikaları bu yasa için destek mektubu gönderdi. Biden yönetimi, yeşil işler ve ekonomik büyümeyle iklim koruması sağlanabileceğini savunan bu yaklaşımını, görev süresinin başından beri, pandemi nedeniyle baş gösteren ekonomik krizden sonra yürürlüğe koyduğu Tekrar Daha İyi İnşa Et (Build Back Better) başlıklı yeniden inşa stratejisinin bir parçası olarak bilinçli biçimde izledi. Buna göre Beyaz Saray, Enflasyon Azaltma Yasası’nın “Amerika’nın yerli imalat ve temiz enerji tedarik zincirindeki dünya lideri konumunu güvence altına aldığını,” “kırsal bölgeler de dahil olmak üzere inşaat ve imalat alanında iyi ücretli, sendikalı istihdam” yarattığını ve bunun devamlılığını sağladığını ve uzmanların tahminlerine göre, Amerikalıların yıllık enerji maliyetini ortalama 1840 dolara kadar düşürdüğünü vurguladı.

ABD yenilenebilir enerji ve elektrikli ulaşım (e-mobilite) pazarının genişlemesi

Yasa, ABD yenilenebilir enerji pazarının genişlemesini teşvik etmek ve fiyat teşvikleriyle fosil yakıt kullanımına aşamalı olarak son vermek için önümüzdeki on yıl içinde yaklaşık 260 milyar dolarlık vergi indirimi sağlıyor. Bu vergi indirimlerinden rüzgâr, güneş enerjisi, jeotermal veya hidroelektrik enerji üreten özel şirketler ve kamu kuruluşlarının yararlandırılması ve yerel endüstriyel rüzgâr türbini veya güneş pili üretiminin artırılması amaçlanıyor; bununla şu anda yenilenebilir enerji alanına küresel düzeyde hâkim olan Çin ile rekabetin teşvik edilmek istendiği açık. Evlerine güneş enerji sistemleri kuranlar yüzde 30’a kadar, enerji sarfiyatını azaltmak için önlem alanlar hane başına 14.000 dolara kadar vergi indirimi alabilecek; örneğin evlerine ısı pompası taktıranlar 8.000 dolara kadar vergi indirimi alabilecek. Daha şimdiden bazı analistler bu vergi indirimlerinin talebi çok arttıracağını, kısa vadede, sırf artan maliyetler ve bu tür sistemleri kuracak vasıflı işçi sıkıntısı nedeniyle ABD’de bir “yeşil enflasyonun” yaşanabileceğini ileri sürüyor. Orta ve uzun vadede gerekli teçhizatların ABD’de üretilmesiyle birlikte ise bu durumun dengelenebileceğini umuyorlar.

Söz konusu paket, temiz enerji üretimininin yanı sıra ulaşım sektörünün karbondan arındırılma sürecini hızlandırmayı da amaçlıyor. E-mobilitenin yaygınlaşmasına yardımcı olmak üzere elektrikli sıfır araçların alımında 7.500 dolara, kullanılmış araçların alımında 4.000 dolara kadar vergi indirimi uygulanacak; bu toplamda yaklaşık 23 milyar dolarlık bir indirime karşılık geliyor. Ancak bu indirimler, aküleri yüksek oranda “ABD malı” parça barındıran veya Kuzey Amerika’da monte edilmiş araçlar için geçerli olacak. ABD Posta Hizmetleri’nin araç filosunun tamamının elektrifikasyonu için de yaklaşık 3 milyar dolar ayrılmış. Daha yeşil ulaşıma yapılan bu yatırımlar (ki biyodizel için büyük vergi indirimlerini, hidrojen ve yakıt hücresi teknolojilerinin teşvikini de içeriyor) kadar önemli olan bir konu var, o da tüm bu önlemlerin otomobil ağırlıklı olması. Bu düzenlemede toplu taşıma sistemleri için öngörülmüş anlamlı bir fon tahsisi var mı diye araştırma zahmetine girmeyin, çünkü yok. Nedendir bilinmez, elektrikli bisikletler de cömertçe dağıtılan bu vergi indirimlerinin dışında tutulmuş.

(Çürük) bir uzlaşma

İlerici Demokratların 2019’daki multi-trilyon dolarlık Yeşil Yeni Düzen gündeminden ve Başkan Biden’ın geçen sonbaharda kabul ettirmeye çalıştığı 2 milyar dolarlık Tekrar Daha İyi İnşa Et çerçeve düzenlemesinden geriye iklim konusunda karman çorman önlemler içeren Enflasyon Azaltma Yasası kaldı. Enerji ve iklim eylemine yeni kabul edilen yasama paketinden yaklaşık üçte bir daha fazla, yani 550 milyar dolar bütçe sözü veren Tekrar Daha İyi İnşa Et paketi, geçen sonbaharda muhafazakâr Demokratların, özellikle de kişisel servetini kömür ve gaz girişimlerine borçlu olan fosil yakıt savunucusu, kömür cenneti Batı Virjinyalı Senatör Joe Manchin’in muhalefeti nedeniyle akamete uğradı. Senatör Manchin, iki partinin eşit oy oranına sahip olduğu bir Senato’da de facto veto gücünü bu şekilde kullandı. Zayıflatılmış iklim eylem paketinin, tüm beklentilerin aksine ve Demokratlar arasında bir buçuk yıl süren bir çekişmeden sonra ağustos ayının başlarında şaşırtıcı bir şekilde kabul edilmesi, Senaton’un Demokrat Lideri Charles Schumer ile Senatör Manchin’in kapalı kapılar ardında gerçekleştirdiği müzakereler sonucu varılan karmaşık bir anlaşma sayesinde mümkün oldu.

Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in sonucu belirleyen 51’inci oyu kullandığı bu Senato oylaması, söz konusu tasarı bütçe uzlaştırma sürecinin bir parçası olarak müzakere edildiği için mümkün olmuştu; zira bu tür toplantılarda, Cumhuriyetçilerin parlamentoyu kilitleyerek paketin geçmesini önlemelerine engel olmak için Demokratların 60 oya ulaşmaları gerekmez, bunun için bir oyluk üstünlük yeterlidir.

Demokratların ve iklim uzmanlarının çoğunluğu bu paketin pragmatik iklim politikasının tarihi bir başarısı olduğu düşüncesinde ve daha iyi bir ideal uğruna iyi bir yasanın heba edilmediği için memnun; özellikle de Cumhuriyetçilerin ara seçimlerde galip gelmeleri halinde, iklim eylemlerinin hızlandırılması için son derece kritik olan bu on yıllık zaman diliminin kalan kısmında bir iklim düzenlemesi yapılamama ihtimali olduğu düşünüldüğünde. İklim değişikliğiyle ilgili çabalarından dolayı Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen, bu alanda birçok kişiye örnek teşkil eden, eski başkan yardımcısı Al Gore, yasanın kabul edilmesinin tüm gezegeni kapsayan iklim kriziyle karşı karşıya olan dünya için önemli olduğunun altını çizdi ve yasanın uygulanmasına ilişkin iyileştirmeler yapılabileceğini, yapılması da gerektiğini vurguladı.

Fosil yakıt endüstrisini korumak

Yasamanın bu başarısını kutlayanların sesi, bu yasayı fazlasıyla çürük bir uzlaşma ve Faustvari bir pazarlık olarak gören ABD’nin ilerici iklim hareketinden yükselen eleştiri seslerini bastırıyor. Bunun başlıca sebebi, fosil yakıt endüstrisinin etkisini azaltmak yerine Manchin’e şirin görünmek için bu endüstrinin ABD ekonomisi üzerindeki hakimiyetini sağlamlaştıran sayısız taahhütte bulunulması. Bu taahhütlerin başında, ABD İçişleri Bakanlığı’nın önümüzdeki on yıl boyunca Meksika Körfezi ve Alaska’nın Cook Koyu dahil, federal mülkiyet konusu olan araziler üzerinde kurulu kıyı rüzgârı, güneş ve rüzgâr çiftliklerinin kiralanmasında ön koşul olarak milyonlarca dönümlük yeni petrol ve gaz geliştirme imtiyazının kabul edilmesini şart koşan hüküm geliyor. Bu hüküm gereği örneğin, her yıl ABD’nin Wyoming eyaleti büyüklüğünde, yani yaklaşık 60 milyon dönümlük bir okyanus alanı, açık deniz sondajına açılabilir. Bu tür imtiyazlar fosil yakıt üretiminin yaygınlaşmasına mutlaka yol açacak diye bir şey söz konusu olmasa bile, bunların yeni yenilenebilir enerji projeleri için gereken izinlerin önkoşulu haline getirilmesi bu tür temiz yatırımların hızını kesebilir.

Bütün bunların yanı sıra, Beyaz Saray ve kongre üyesi Demokratlar tartışmalı Mountain Valley Boru Hattı projesinin hızlandırması konusunda Manchin’e yeşil ışık yaktı; Batı Virgina’dan Doğu Kıyısı pazarlarına doğal gaz taşınmasını kapsayan bu proje anlaşmazlıklar nedeniyle yıllardır atıl durumda. Oil Change International, bu boru hattının bir yılda 19 milyon arabanın saldığı kadar sera gazı salabileceği görüşünde. Manchin’e sağlanan bu imtiyaz onunla yapılan daha kapsamlı bir yan anlaşmanın bir parçası; bu anlaşma kapsamında Manchin’e boru hatları veya gaz terminalleri gibi yeni fosil yakıt altyapı projeleri için ama aynı zamanda yenilenebilir enerji projeleri için gereken izin sürecine yenilikler getirebilecek ve örneğin, katı zaman çizelgeleriyle veya çevrecilerden gelecek yasal itirazları azaltarak izin sürecini daha da kolaylaştıracak erken onaylanacak ek bir yasa tasarısı sözü verildi. Bu tasarı en az 60 senatörün oyunu, dolayısıyla Cumhuriyetçilerin de desteğini gerektiriyor, ancak bu rakama ulaşabileceği düşünülüyor. Bu durum, fosil yakıt endüstrisinin ABD yasama organı üzerindeki etkisini daha da pekiştirecektir.

Uzun vadede ABD’deki fosil yakıt altyapısının zayıflamasına değil, güçlenmesine katkıda bulunanlardan biri de karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojisi desteği için sağlanan vergi indirimlerinin genişletilmesidir. İklim paketi Milli Gelirler Yasasının 45Q bölümünde düzenlenen mevcut vergi iadesini üç kat artırıp CO2 yakalamaları için ton başına 180 $ ödenmesini sağlıyor; bunun da bir patlama yaratması olası. Bir basın açıklamasında Enflasyonu Azaltma Yasası’nı “koalisyonun mevcut 117. Kongre’sindeki tüm yasama önceliklerine değindiği” için öven ABD Karbon Yakalama Koalisyonu, bu yasa sayesinde 2035 yılına kadar bu tür teknolojilerin kullanımında on üç kat genişlemenin mümkün olduğu görüşünde. Alphabet ve Meta gibi şirketlerin yanı sıra Tesla’nın Elon Musk’ı da şimdiden hazır bekliyor.

ABD emisyonlarının azaltılması: iyi ama yeterince iyi değil

Bu uzlaşma tasarısını savunanlar, iklim paketinde sağlanan fosil yakıt vergi desteğinden kaynaklanan her ilave bir ton emisyonun, 24 ton sera gazı tasarrufuyla fazlasıyla telafi edileceğine işaret ediyor. Örnek olarak, metan emisyonlarını azaltan petrol ve gaz şirketlerini ödüllendirecek yeni bir metan azaltım programı için ayrılan 1.5 trilyon dolarlık bütçeyi gösteriyorlar.

Aslında, yürürlüğe giren iklim eylemi yasası teknoloji ayrımı yapmıyor, nükleer santral ömrünün uzatılması için de vergi desteği getiriyor mesela. Rhodium Grup, tasarının bu finansman taahhütleri olmasa, 2030 itibarıyla ABD’deki nükleer santrallerin yaklaşık üçte birinin maliyet nedeniyle kapanmak zorunda kalacağını tahmin ediyor. Nükleer füzyon araştırmalarını desteklemek için ayrıca yüz milyonlarca dolar harcanıyor.

Genel olarak, Princeton Üniversitesi’nin REPEAT analizine göre, Enflasyon Azaltma Yasası’nda öngörülen iklim önlemlerinin ABD sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2005 seviyelerine kıyasla yaklaşık yüzde 40 oranında azaltması bekleniyor; yasa paketi olmadan sera gazı emisyonunun tahminen yüzde 30 azalmasının beklendiğini de bu hesaba katmak gerekir tabii. Ancak bu analizi eleştirenlerden bazıları, yeni fosil yakıt inşaat projelerinden, mesela binlerce kilometrelik boru hatlarından veya CCS altyapısı için gereken depolama tanklarından kaynaklanan sera gazı etkilerini hesaba katmadıkları için bu varsayımları abartılı buluyor. Bununla birlikte, en iyi senaryoda bile bu emisyon azaltımları, Başkan Biden’ın ABD’nin emisyonlarının 2030’a kadar 2005 seviyelerine göre yüzde 50 ila 52 oranında azaltılacağına dair küresel topluluğa verdiği iklim taahhüdünün çok altında. Bu nedenle, ABD’nin Paris iklim Anlaşması’na vereceği ulusal katkıyı (NDC) yerine getirmesi için Yüksek Mahkemenin son EPA kararı nedeniyle uygulama gücünü biraz yitirmiş olan başkanlık kararnameleri veya eyaletlerin hazırladığı programlar yoluyla ek önlemler alınması gerekecek.

İklim adaleti açıkları

Birçok ABDli iklim aktivisti, yasa paketinin kabulünü, yasanın hem içeriğindeki hem de uygulanması sırasında ortaya çıkacağı tahmin edilen ciddi adaletsizlikler nedeniyle tamamen öfke ve hayal kırıklığıyla olmasa da karışık duygularla karşıladı. Enflasyon Azaltma Yasası’nın seçilmesi bir yana, ortaya çıkmasını bile Demokratlar üzerinde siyasi baskı oluşturarak, seçmenleri harekete geçirerek ve son yıllarda uygulamaya dair önerilerde bulunarak onlar mümkün kılmıştı ne de olsa. Bu önlem paketinin, Cumhuriyetçilerin daha geniş kapsamlı iklim reformlarına sıcak bakmadığı kutuplaşmış iki partili bir siyasi sistemde yapılabileceklerin sınırını temsil etmesi de onları teselli etmiyor, zira yasanın potansiyel olumsuz etkilerini en çok marjinalleştirilmiş ve düşük gelirli, ağırlıklı olarak siyah ve koyu tenli nüfusun hissedeceğini biliyorlar. Louisiana’daki “Kanser Geçidi”nde olduğu gibi, fosil yakıt altyapısı, maden çıkarma tesisleri ve enerji santralleri kanunun da desteği alınarak daha çok bu insanların yaşadığı yerlerde kuruluyor ve bu tesislerin neden olduğu kirlilikten, sağlık sorunlarından ve yarattığı toplumsal etkilerden en ağır şekilde bu insanlar zarar görüyor. Örneğin, Gündoğumu Hareketi’nin (Sunrise Movement) kurucularından Varshini Prakash Washington Post’a verdiği mülakatta, “Bu yasa yeterli değil. İnsanı dışlıyor. Birçok topluluk yaşadıkları ve çalıştıkları yerlerdeki pislik ve sefalate maruz kalmaya devam edecek” diyor. Yani pek çok liberal çevre grubu gibi o da, kapsamlı sosyal ve çevresel adalet için öngörülen trilyon dolarlık bir ABD programının son iki yılda gitgide küçüldüğünü görüyor.

İklim paketinde, iklim değişikliği ve kirlilikten en çok etkilenen dezavantajlı, siyah ve koyu tenli topluluk ve nüfusa yarar sağlamak, bu grupların yaşam kalitesini yükseltmek için daha fazla çevresel adalet sağlamayı hedefleyen birçok girişim var. ABD Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) çeşitli ten renginden topluluklar ve düşük gelirli topluluklara yerel düzeyde gerçekleşecek iklim eylemi için tahsis edilmiş blok hibeler içeren 3 milyar dolarlık programı var mesela. Amerikan Yerlileri, diğer yerli gruplar ve kabile yetkilileri de rezervasyonlara elektrik sağlanması ve iklim değişiklikleriyle başa çıkmak için geliştirilecek planlama ve faaliyetler için mali destek alacak. Ayrıca ABD’deki temiz enerji altyapı projelerinin finansmanı için yenilerde tahsis edilen 27 milyar dolarlık sera gazı azaltma fonu, bu yatırımların en az yüzde 40’ının dezavantajlı topluluklara fayda sağlayacak şekilde geliştirilmesini şart koşuyor. Ancak, konuyu yakından takip edenlerin Enflasyon Azaltma Yasası’nın kalıcı hale getirdiğini savunduğu ABD’deki sistemik çevresel ırkçılığı telafi etmek için bu mali tahsisler yeterli değil. Yasanın, hedeflenen diğer sağlık reformları konusunda anlamlı herhangi bir sosyal destek önlemi içermediği düşünülürse hiç mi hiç yeterli değil hem de; bu önlemler Yeşil Yeni Anlaşma’nın başlangıçtaki vizyonunun önemli bir parçasını teşkil ediyordu.

Uluslararası etkiler

Yakın zamanda kabul edilen ABD iklim paketinin uluslararası düzeyde algılanışı da yeni uyanan iyimserlik ile hayal kırıklığı arasında gidip geliyor; en iyi ihtimalle ise her ikisinin karışımı bir duygu hakim. İklim krizinin acil çözüm beklediği, ABD’nin ise tarihsel olarak en büyük iklim kirleticisi olduğu düşünülürse, ABD şimdiye kadar toplu emisyon sınırlama çabalarına katkıda bulunmak konusunda önemli ölçüde yetersiz kaldı, bu nedenle Enflasyon Azaltma Yasası’nın kabul edilmesi, Biden yönetiminin iklim eylemi konusunda ciddi olduğuna dair umut verici bir gösterge. Bu da Kasım ayında Mısır’da yapılacak COP27 iklim zirvesi öncesinde gerçekleştirilecek uluslararası iklim müzakerelerinde ABD iklim diplomasisinin sergilediği çabaların güvenilirliğini artırıyor. Bununla birlikte, iklim paketindeki tüm önlemler başarıyla uygulansa bile, ABD’nin 2030 yılına kadar emisyonlarını 2005 seviyelerine göre yüzde 50-52 oranında azaltacağı yönündeki NDC iklim taahhüdünü yerine getiremeyecek. Ek çabalarla eksik kalan yüzde 10’luk emisyon azaltımının sağlanıp sağlanamayacağı, özellikle eyalet ve belediyeler düzeyinde, belirsiz. ABD’nin NDC taahhütleri, birçok iklim uzmanına göre, küresel iklim krizine çözüm çabalarına ABD’nin adil bir katkı yapması için ihtiyaç duyulanın çok gerisinde kalıyor ayrıca. İklim paketi, gelişmekte olan ülkeler ve uluslararası iklim adaleti grupları için tam bir hayal kırıklığı, çünkü Yeşil İklim Fonu gibi uluslararası iklim finansmanları için hiçbir parasal yardım içermiyor. ABD, Yeşil İklim Fonu’na destek olmak üzere Obama yönetimi tarafından vaat edilen 2 milyar dolarlık borcunu bile hâlâ ödemedi ve ikinci ikmal dönemi için müzakerelere daha yeni başladı. Son olarak, uluslararası gözlemciler, ABD’nin verdiği iklim vaatlerine bağlılığı konusunda daima endişeli; Cumhuriyetçiler iki yıl sonra yapılacak başkanlık seçimlerinden sonra Beyaz Saray’a geri dönerse endişeleri daha da artacak.

ABD iklim politikası işte şimdi gerçekten başlıyor

Dolayısıyla soru, bundan sonra ne olacağı. Sonraki kritik adımlar neler? Enflasyon Azaltma Yasası, ABD iklim politikasının sonunun değil, ciddi anlamda daha yeni başladığının bir işareti. Biden yönetimi, şimdi iklim düzenlemesinin hızlıca uygulanabilmesi için yönetmelik taslağını hazırlamak konusunda daha saldırgan davranmalı. Örneğin, Çevre Koruma Ajansı’nın geçen Kasım ayından bu yana taslak halinde olan metan yönetmeliğini derhal tamamlaması gerekiyor. Benzer şekilde, otomobil egzoz gazı emisyonları düzenlemesi en geç 2024 yılının ortalarında, yani bir sonraki başkanlık seçiminden aylar önce sonuçlandırılmalı; aksi halde, Cumhuriyetçiler seçimi kazanırsa bu tür idari düzenlemeler Kongre İnceleme Yasası kapsamında geçersiz kılınabilir.

ABD’deki birçok ilerici iklim grubu, iklim paketinin, tüm kusurlarına rağmen veya daha doğrusu tam da bu nedenle kabul edilmesini, ara seçimlere kadar iklim aktivizmini hızlandırmak ve eğer Kongre’ye daha ilerici iklim aktivistleri seçilecek olursa, daha ilerici yasama hedeflerini uygulayabilmeleri için Demokratların üzerindeki baskıyı sürdürmek için itici güç olduğu görüşünde. Bu gruplar Başkan Biden’ın, aktivistlerin talep ettiği gibi, kendisine başkanlık kararnameleri aracılığıyla örneğin ABD ham petrol ihracatının durdurulması, yurtdışındaki fosil yakıt projelerine yapılacak özel yatırımın sınırlanması ya da savunma bütçesinden yenilenebilir enerjiye para ayrılması gibi yetkiler verecek bir ulusal iklim acil durumu ilan edebileceği umudundan henüz vazgeçmediler. Daha çok da, iklim-adil sosyal ve çevresel korumayla ilgili daha kapsamlı vizyonlarını önümüzdeki yıllarda genç iklim aktivistlerinin tüm ABD eyaletlerindeki şehirlerde ve belediyelerde siyasi olarak hayata geçireceklerine güveniyorlar.