İstanbul’da nüfus artışı, kentin yatay ve dikey genişlemesine ve yeni yerleşimlerinin özellikle de açıklık alanlar, tarım alanları, su havzaları ile ormanlar üzerinde yapılaşmasına neden olmuştur.1 Özellikle son on yıldan bu yana planlanan ve uygulamaya geçirilen farklı büyüklüklerdeki projeler kent doğası ve kimliğine olumsuz etkilerini göstermeye başlamıştır.
İstanbul’un Avrupa ve Asya kıtalarının birleşme noktasındaki konumu, Karadeniz, Marmara denizi ve Boğaz bağlantısı, iklimi, jeolojik yapısı gibi birçok etken şehrin doğasına özellikle de biyolojik çeşitliliğine zenginlik olarak yansımaktadır. Dünyanın en önemli kuş göç yollarından biri İstanbul üzerinden geçmektedir. Süzülerek göç eden kuşlar İstanbul Boğazı’nda önemli sayılarda görülmektedir. Tüm bu özelliklerle İstanbul’da şimdiye kadar bu zenginlik yaşam alanlarının çeşitliliği ile korunmuş, dolayısıyla birçok bitki ve hayvan türü yaşamlarını devam ettirmişlerdir.
İstanbul’un doğal florasında 2500 civarında çiçekli bitki ve eğrelti bulunduğu çeşitli kaynaklar tarafından bildirilmektedir. Örneğin, yüzölçümü bakımından İstanbul’un yaklaşık 8 katı büyüklüğünde olan Hollanda’da 1600, 47 katı büyüklüğünde olan İngiltere’de 1850 bitki yer almaktadır. Yine İstanbul’dan yaklaşık 60 kat daha büyük alan kaplayan Polonya’da bulunan bitki sayısı, İstanbul’daki bitkilerin sayısı ile hemen hemen aynıdır.2 Türkiye’nin Önemli Bitki Alanlarından (ÖBA) yedi tanesi İstanbul il sınırları içinde bulunmaktadır.3 Ülkemizde on bin bitki çeşidinin dörtte biri İstanbul’da yer almaktadır.
İstanbul’un faunistik çeşitliliğine bakıldığında, omurgasızlardan ülkemizde 405 tanımlanmış kelebek türünden 125’i, omurgalılardan 157 kurbağa ve sürüngen türünden 35’i, 481 kuş türünden 328’i, 149 memeli türünden 38’i İstanbul’da yaşamaktadır1, 4. İstanbul’daki biyolojik çeşitliliğin zenginliği bu kıyaslamalardan da açıkça anlaşılacaktır. Yine Türkiye’nin Önemli Doğa Alanlarından (ÖDA) 11 tanesi İstanbul il sınırları içinde bulunmaktadır5.
İstanbul’da kuş göç yolları
İstanbul, Batı Paleartik bölgede yer alan en önemli kuş göç yollarından biridir. Bu yolu ilkbahar ve sonbaharda leylekler, yırtıcı kuşlar ve ötücü kuşlar olduğu kadar, kışın da su kuşları göç yolu olarak kullanmaktadır.
İstanbul’da yapılan bilimsel çalışmalara göre, ilkbaharda ve sonbaharda yaklaşık 400 bin leylek ile 200 bin yırtıcı kuş, farklı mevsimlerde ise yüzbinlerce ötücü kuş türü, binlerce su kuşu ve kıyı kuşu göç ederler6, 7 Süzülen kuşlar karalar üzerinden, diğer kuşlar ise karalara bağlı olmaksızın farklı yerlerden geçerler. Süzülen kuşların göç dönemleri, ilkbaharda Mart-Mayıs ayları arasında, sonbaharda Ağustos-Ekim ayları arasında gerçekleşmektedir. Süzülerek göç eden kuşların ilkbahar göçleri İstanbul’un kuzeyinde yoğunlaşmaktadır. Sonbahar göçlerinde leylekler Marmara denizini çoğunlukla Büyükçekmece, Küçükçekmece, Yeşilköy, Zeytinburnu, Eminönü ve Adalar üzerinden aşmaya çalışmaktadırlar.
Üçüncü Köprü - Havalimanı ve Kanal İstanbul gibi mega projelerin yaban hayatı üzerine etkileri
Ülkemizde geçmişten günümüze kentsel gelişmenin karayolu ağırlıklı büyüme şeklinde geliştiği ortadadır.1 Üçüncü bir köprü yapılmasıyla Marmara otoyolunun etrafı kentsel gelişme gösterecek ve İstanbul bugünkü nüfusun üçte biri oranında artacaktır. Üçüncü köprü İstanbul trafiğini rahatlatması beklenirken kendi trafiğini de beraberinde getirecektir. Üçüncü köprünün yeri ve Kuzey Marmara otoyol güzergâhı bilimsel temellerle değil, tamamen siyasî temellere dayanarak saptanmıştır. Köprü inşaatı bugünlerde bitmek üzereyken otoyol güzergâhı üzerinde viyadükler, yeşil-ekolojik köprülerin planlanması ile ilgili çalışmalar sürerken bu işin uzmanlarının görüşleri yok sayılmaktadır. Kamuoyuna otoyol güzergâhı tam olarak açıklanmadan güzergâhtaki değişimin kuş göçü bahane edildiği birçok gazete tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Kuş göçü dikkate alınmış olsaydı, birbiriyle bağlantılı bu projelerin yapılmaması ve planlanmaması gerekirdi.
Kentlerde nüfus artışının ve genişlemenin yaban hayatı alanlarında ilk yansıması yapılaşma ve yol yapımı şeklinde gelişmektedir. Bu yansımaların yaban hayatı üzerine kısa ve uzun dönemli etkileri görülmektedir8, 9. Kısa dönem etkileri; psikolojik etkiler (yaban hayvan türlerinin nabız, stres, hormonsal değişiklikler), hastalıklar, yer değiştirme, göçe zorlama ve huzursuzluk olarak kendini göstermektedir. Uzun dönem etkileri ise; ölüm oranının artması, doğum oranının azalması, tür yoğunluğunda azalmalar, tür dağılımında dengesizlikler, tür çeşitliliğinde değişmeler ve türün yok olması süreci olarak görülmektedir.
Köprünün yapım aşamasında ve bağlantı yollarının geçeceği güzergâh üzerinde otoyol yapımına ait ön çalışmalarda bir milyondan fazla ağaç kesilmiştir. Bu ağaçlar bazı kuş ve memeli türlerinin yuvalarıdır. O yörede yaşayan ve her yıl aynı bölgede üreyen yaklaşık 40 yerli ile 30 yaz göçmeni, toplamda 70 kuş türünün ve yaklaşık 20 memeli türünün yaşam alanları doğrudan yok olmuştur. İstanbul Boğazı’ndan Belgrad Ormanı etrafınca D020 karayoluna (2006’ya kadar D010-01) bağlanacak yaklaşık 260 hektarlık (100 metre genişlik x 26 kilometre uzunluk) otoyol alanı doğrudan yaban hayatı yaşam alanı olarak yok olacaktır. Otoyol alanındaki yol çalışmaları incelendiğinde 100 metre olarak dikkate aldığımız genişliklerin zaman zaman 200 metreye kadar genişlediği görülecektir. Proje alanın çok yakınında bulunan Belgrad Ormanı’nda yaşayan kuşların hektardaki yoğunlukları hesaplanmıştır10. Bu hesaplamaya göre, bir hektarda dört adet bulunan ispinoz türünden, 1040 adet artık yola dönüşen alanda üreyemeyecek, 780 adet büyükbaştankara yuvalanamayacaktır. Proje alanında yaşayan 70 ötücü kuş türüne göre bu hesaplama yapıldığında, on binlerce ötücü kuşun sadece yolun geçtiği kısımda yaşam ve yuvalanma hakkı ortadan kalkmıştır. Bir o kadar kuş da yolun etkilediği alandan uzaklaşmak zorunda bırakılacaktır. Göçmen kuşların dinlenme ve konaklama alanları da yok olmaktadır. Göçmen kuşlar kesintisiz ve güvenli alanlarda dinlenmek istediklerinden yolun geçtiği ve etkilediği alanı kullanamayacaklardır. Özellikle leylekler geceleyin belirli büyüklüğe sahip ormanlardaki ağaçlar üzerinde konaklayabilmektedirler. Kendini güvende hissetmeyen her hayvan türü benzer davranışlar sergilemektedir.
Köprü ve yol yapımı çalışmalarından birçok yaban hayvanı türü rahatsız olmaktadır. Bu türlerden bazıları yer değiştirmek, bazıları ise yaşam alanlarını terk etmek zorunda bırakılmıştır. Haberlere konu olan yaban domuzlarından iki aile, yaklaşık 20 adetlik sürü 2013 yılının Ekim ayında farklı zamanlarda İstanbul Boğazı’nı yüzerek Avrupa yakasından Anadolu yakasında doğru geçmişlerdir. Rumelifeneri yaban hayatı geliştirme sahasında geriye kalan farklı ailelerden yaklaşık 80 adetlik sürünün ne olacağı bilinmemektedir. 2015 yılında da genç yaban domuzları Boğaz’dan Tarabya’ya ve Bebek’e kadar inmişler, Boğaz’a dökülen dereler vasıtasıyla kente girmek zorunda kalmışlardır. Bununla birlikte, söz konusu projelerde yürütülen çalışmalar sırasında yaban hayvanlarının üreme zamanlarına ve yavrulama miktarlarına etki etmekte, çoğu kez düşüklere neden olmaktadır.
Köprü ve otoyollar yaban hayatı habitatlarını parçalamakta ve küçültmektedir. Her yaban hayvanı türünün yaşadığı alanın, yani habitatın bir taşıma kapasitesi vardır. Habitat sınırlı bir alan olduğundan bu alan içerisinde yaşayabilecek hayvan sayısı taşıma kapasitesiyle sınırlıdır. Yaban hayvanı türleri habitatın büyüklüğü ölçüsündeki taşıma kapasitesine göre popülasyonlara sahip olmaktadırlar. Habitatlar köprü ve otoyollarla parçalanıp küçüldüğünden taşıma kapasitesi doğrudan azalmaktadır. Dolayısıyla, türlere ait popülasyonlar da küçülmektedir.1
Köprü ve otoyollar yapıldıktan sonra o bölgede trafik başlayacak, araçlardan çıkan gaz ve ağır metaller yine yaban hayatını tehdit etmeye devam edecektir. Otoyol kenarlarında gürültü kirliliği artacak, yaban hayvanları yeniden rahatsız olacaktır. En kötüsü, otoyollar yapıldıktan sonra karasal yaban hayvanlarının yol güzergâhı üzerinden geçişleri engellenecektir. Bir tarafı otoyol, bir tarafı İstanbul Boğazı ve diğer tarafı kentle sınırlanmış yaşam alanında ve yetersiz besinle yaban hayvanlarının sayıları hızla azalacaktır.1 Ayrıca, akrabalık ilişkileri artacağından sağlıklı popülasyonlar gün geçtikçe azalacaktır. Genetik kirlilik ve hastalık etmenleri her geçen gün popülasyonu daha da olumsuz etkileyecektir. Bağlantı yollarında artan trafikle birlikte daralan habitatlarda sıkışan yaban hayvanlarının bu yollardan geçişleri sırasında trafik kazası oluşma riskleri de artmaktadır. Oluşabilecek kazalardan yaban hayvanları zarar görmekte ve yaşamlarını yitirmektedirler.
Üçüncü Havalimanı proje alanının yüzde 81’i orman, yüzde 9’u göl ve yüzde 4’ü mera, kuru tarım ve fundalıklardan oluşmaktadır. Proje alanının yüzde 94’ü kuşlar için uygun yaşam alanıdır. Aynı zamanda proje alanı kuş göç yolu üzerindedir. Süzülen kuşlardan 300 bini aşkın leylek ve 100 binin üzerinde yırtıcı kuş ilkbaharda, yaklaşık 200 bin kuş ise sonbaharda bu alanı kullanmaktadırlar.6 Ayrıca, on binlerce su kuşu, kıyı kuşu ve martılar ile yüz binlerce ötücü kuş türü de hem göçleri sırasında hem de yer değiştirirken bu alan üzerinden geçmektedirler. Üçüncü Havalimanı projesi ilk gündeme geldiğinde, Avrupa’nın en büyük ikinci havalimanıyken bugünlerde dünyanın en büyük havalimanı olarak planlanmış ve kamuoyuna bildirilmiştir. Sonbahar göç mevsimde İstanbul’un güneyinde yer alan Atatürk Havalimanı uçak kazaları için davetiye oluştururken, ilkbahar göç mevsiminde İstanbul’un kuzeyinde yer alan Üçüncü Havalimanı uçak trafiği ve süzülen kuşların sayısal fazlalığı dikkate alınırsa, uçak kazaları için ne denli büyük riskler taşıyacağı ortadadır. Mega projelerle en büyüğü yapma isteğimiz keşke doğayı korumada da en büyüğüne dönüşebilse.
Üçüncü Havalimanı inşaatı da benzer şekilde yaban hayvanlarının yaşam alanlarını şimdiden yok etmeye başlamış, devamı ile birlikte tamamen yok olacağı aşikârdır. Proje sahası içinde kalan orman ve tarımsal alan ile göletler havalimanına dönüştürülecektir. Orman ve tarım alanlarındaki yerli ve göçmen kuşlar ile göletlerde yaşayan su kuşlarının yaşam alanları yok olacaktır. Göçmen kuşların yol güzergâhı üzerinde dinlenmek ve konaklamak için güvende hissettikleri alanlar havalimanı olacaktır. Aynı zamanda bu kuşlar, konaklamadan daha uzaklara göç etmeye zorlanacaktır. Göçmen kuşlar göç ederken beslenme ve dinlenme zorlukları yaşacaklardır. Memeli hayvanların yaşam alanları yok olacaktır. Terkos Gölü, su kuşları açısından önemli bir yaşam alanıdır. Burada kışlayan on binlerce ördek ve kaz, deniz kıyısında binlerce martı bir taraftan uçak kazaları için tehdit oluşturacak diğer taraftan bu kuşlar da yok olacaktır. Binlerce yıldır devam eden kuş göçü havalimanı kurulduktan sonra da aynı yoğunlukta devam edecektir. İlkbahar ve sonbaharda süzülen kuşların yoğun geçtiği dönemde uçak kazası oluşma riski artacaktır. Yaklaşık 400 bin leylek, 200 bin yırtıcı kuş türü göçleri sırasında kuzey İstanbul’u kullanmaktadırlar. Bu kuşların kütlesi üç-beş kilogram arasında olup, sürü halinde uçtuklarından uçaklar açısından ne denli riskler oluşturacakları ortadadır. Benzer şekilde, su kuşları da kışın daha yoğun olarak yer değiştirmekte, havalara bağlı olarak göç etmektedir. Aynı risk bu kuşlar açısından da görülmektedir. Süzülerek göç eden kuşlar başta olmak üzere, alanı kullanan tüm kuşlar Bern Sözleşmesi ile koruma altındadır. Bu kuşlar arasında nadir sayıda olanlar uçak kazası gibi risklerle yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır.
Kuşlarda göç, tanımlanmış iki coğrafî bölge arasındaki düzenli tekrarlanan nüfus hareketi olarak tanımlanabilir. Günümüzde izlediğimiz göç hareketleri son buzul çağı bitiminde buzulların geri çekilmesi ile şekillenmiştir11. Binlerce yıldır kuşlar kendi rotalarını oluşturduklarından ve bu yön bulma özellikleri kuşların iç ritimleri, kalıtımla aktarılması, öğrenme yoluyla, güneş pusulasının kullanılması ve manyetik alan gibi etkenlere bağlı olduğundan, havalimanı yapılmasından dolayı kuşların göç yollarını değiştirmesi mümkün değildir. Sadece havalimanı üzerinden geçerken huzursuz olacaklar ve bir an önce bu alanı geçmeye çalışacaklardır. Dolayısıyla, havalimanından geçerken bazı davranışları değişecektir.
Kanal İstanbul Projesi ise, İstanbul’un Avrupa yakasında kalan tarafı Trakya’dan ayırarak adeta dört tarafı denizlerle çevrili adaya dönüştüren bir projedir. Kanal projesinin yapılmasının bilimsel temelleri var mıdır? Böyle bir izolasyon bu kara parçasında yaşayan tüm hayvanlar açısından tehdit oluşturmaktadır. Uzun vadeli düşünüldüğünde, karasal biyoçeşitlilik sınırlanmış bir alan içerisinde hapsolacak ve kent sürekli genişledikçe bu hayvan çeşitliliği üzerine baskılar artacaktır. Bu baskıların etkisi alan daraldıkça katlanarak çoğalacaktır. Bu projenin öncelikle yabanıl yaşamı ve biyolojik çeşitliliği azaltıcı etkisi bulunmaktadır. Bu kara parçasında yaşayan hayvanların popülasyonları zaman içerisinde azalacaktır. Bu azalma sürecinde birçok tür zaman içinde yok olacaktır. Şehir yaşamına uyum sağlayan hayvan türleri için fırsatlar oluşacaktır. Doğal dengenin bozulup yeniden kurulması uzun sürelere malolurken, birçok tür için yaşama fırsatı kalmayacaktır. Büyük bir alanın biyolojik çeşitliliğin azalması demek, o alandaki bitkiden hayvana kadar tüm canlılar âlemindeki grupların azalması demektir.
İstanbul’un biyolojik çeşitliği oldukça yüksektir. Bitkilerde olduğu gibi, hayvanlarda da bu oran yüksektir. Türkiye’den farklı sınıflardan hayvanların büyük bir kısmının dörde biri oranında hayvan türü İstanbul il sınırları arasında yaşamaktadır. Öncelikle bu zenginlik önemlidir. Ayrıca, dünyanın en önemli süzülerek göç eden kuşlarının göç yolu İstanbul Boğazı üzerinden geçmektedir. Çok az sayıda İstanbullu bu değeri bilmektedir. Projesini bildiğimiz mega projeler ve bilmediğimiz bir sürü mega proje İstanbul’un etrafını kuşatmıştır. Bu projelerle İstanbul’un doğası yok olma sürecine girmiştir. Ülkemizde yaban hayatının karşılaştığı en büyük sorun yaşam alanlarının bozulması ve değişmesidir. Gelişmekte olan birçok ülkenin kaderinde doğada gerçekleşen tahribatlar geri dönülmez bir etki bırakmaktadır. Doğa ve doğadaki canlılar yitirilmeye başlandığında önlemler alınmakta ya da sözde bir şeyler yapılmaktadır. Koruma çalışmaları ise kaybedilen alan ve yaşamlar için daha maliyetli olmaktadır. Yaban hayatı için tek çözüm bu projelerin yapılmaması, çalışmaların olduğu şekilde bırakılmasıdır. Görünen şudur ki, elimizdeki doğal zenginlikleri yok etmeden bu değerlerin farkına varamayacağız.
1 Arslangündoğdu, Z. 2014. İstanbul’daki Nüfus Artışı ve Genişlemenin Yaban Hayatı Üzerine Etkisi ve Çözüm Önerileri (Ed.: Akkemik, Ü., İstanbul Ormanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri). Türkiye Ormancılar Derneği, Marmara Şubesi Yayınları No: 03, 195-208, İstanbul.
2 Avcı, M., 2014. Kentsel, Biyolojik Çeşitlilik Açısından İstanbul (Ed.: Akkemik, Ü., İstanbul Ormanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri). Türkiye Ormancılar Derneği, Marmara Şubesi Yayınları No: 03, 85-124, İstanbul.
3 Özhatay, N., Byfield, A. ve Atay, S., 2005. Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanı. WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), İstanbul.
4 Bacak, B., Özkoç, Ö. Ü., Bilgin, S. ve Beşkardeş, V., 2015. İstanbul Kuşları. T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, I. Bölge Müdürlüğü, İstanbul, 302 s., ISBN: 978-605-4610-80-8.
5 Eken, G., Bozdoğan, M., İsfendiyaroğlu, S., Kılıç, D.T., Lise, Y., 2006. Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları. Doğa Derneği, Ankara, ISBN: 978-975-9801-3-1.
6 Arslangündoğdu, Z., Dalyan, C., Bacak, E., Yardım, Ü., Gezgin, C., Beşkardeş, V., 2011. Spring Migration of the White Stork, Ciconia ciconia, and the Black Stork, Ciconia nigra, over the Bosphorus. Zoology in the Middle East 53: 7 -13.
7 Arslangündoğdu Z., 2014. İstanbul’da Yapılması Planlanan Projelerin Kuş Göç Yolları Üzerindeki Etkileri (Ed.: Gülersoy, N.Z., Mutlu, Ö.E., Gökmen, E.Y., İstanbul’un Geleceğini Etkileyecek Üç Proje (3. Köprü – 3. Havalimanı – Kanal İstanbul). TEMA Vakfı, 76-84, İstanbul.
8 Jackson, S. D., Griffin, C. R., 2000. A Strategy for Mitigating Highway Impacts on Wildlife (In: Messmer, T. A. ve West, B. (ed.) Wildlife and Highways: Seeking Solutions to an Ecological and Socio-economic Dilemma. The Wildlife Society.
9 Bangs, E. E., Spraker, T. H., Bailey, T. N., Berns, V. D., 1982. Effects of Increased Human Populations on Wildlife Resources of the Kenai Peninsula, Alaska. (In: Sabol, K., Transactions of the Forty-Seventh North American Wildlife and Natural Resources Conference Washington), US Fish and Wildlife Publications, 36.
10 Arslangündoğdu, Z., 2005. İstanbul-Belgrad Ormanı’nın Ornitofaunası Üzerinde Araştırmalar. İ.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, XIII+234 s. (Yayımlanmamıştır).
11 Erciyas, K., 2004. Kuşlarda Göç ve Oriyantasyon. OMÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Samsun, 23 s. (Yayımlanmamıştır).