2011
2011 yılında “güvenli nükleer santral” söylemi, dünyanın en sağlamcı ülkelerinden Japonya’da yaşanan Fukuşima felaketinin ardından görkemli bir çöküş yaşayacaktı.
Ta ki “nükleere dönüş” çabaları, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle fosil yakıt bağımlılığından kurtulma arayışıyla hortlayana kadar.
Türkiye o sıralar Sinop’ta kurulacak ikinci nükleer santral için şirket arayışındaydı.
Ancak Rusya ile yakınlaşmayı akamete uğratacak dalga, Kuzey Afrika’da yükseliyordu. Manav Buazizi’nin kendini yakmasıyla başlayan ve Tunus’tan Mısır, Cezayir ve Suriye’ye sıçrayacak Arap Baharı, Ortadoğu’nun otoriter rejimlerini arka arkaya salladı.
Türkiye için sonuçların neler olabileceği tartışması, daha o günlerde başlamıştı.
Suriyeli mülteciler için ilk kamplar o yıl Hatay’da kuruldu. Türkiye sınırında, Avrupa’yı yüzyılın en büyük demokrasi sınavlarından birine sokacak bir savaş başlamıştı.
Heinrich Böll Stiftung Türkiye önce bir konferans, ardından Perspectives Türkiye dergisinin ilk sayısıyla birlikte bu bölgesel dönüşüme ve etkilerine odaklanmaya başlamıştı. Kurumun üçüncü ayağı dış politika ve güvenliğin odağı, çok geçmeden Avrupa’dan Ortadoğu’ya kayacak ve göçe odaklanacaktı.
1 – Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi 17 Aralık 2010'da kendisini yakmış, Tunus'tan başlayarak hızla yayılan bir isyan dalgası başlatmıştı. Bu dalganın otoriter rejimleri devirip demokrasiyle taçlanması umudu, sonraki yıllarda boşa çıktı. Aslında beklentiler daha o günlerde bile düşüktü. Arap Baharı'nın Türkiye ve bölge açısından olası sonuçlarını tartışmıştık. 2 – Önceki yıl çalındığı anlaşılan KPSS sorularının ardından Gülencilerin devlet içindeki kadrolaşma iddialarını araştıran ve dile getiren gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener tutuklandılar. Türkiye ifade ve basın hürriyetinde son yıllarda aldığı mesafeden hızla, koşarak geri dönüyordu. 3 – Hopa'da Metin Lokumcu'nun ölümüyle sonuçlanan polis şiddetini protesto ederken kalçası kırılan Dilşat Aktaş hakkında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "kadın mıdır kız mıdır bilemem" demişti. 4 – Çözüm sürecinin tohumlarının atıldığı ilk yıllarda takıldığı ilk tümsek: İki rakip siyasi gücün çekişmesi… 5 – Türkiye'de dijital alanın regülasyonu sansürle başlamıştı. İnternet aktivistleri, Linuxçular ve sivil özgürlüklerden yana olanlar o gün Taksim'de bir araya geldiler.