Ermenistan’ın barış ve güvenliği: kadınların katılımı ve feminist perspektifler

Silahlı çatışmalara katılan ve karmaşık bir jeopolitik ortamda güvenliğine ve egemenliğine yönelen konvansiyonel tehditlerle karşı karşıya olan Ermenistan’da, feminist bir dış politika önermek kaşların kalkmasına neden olacaktır. Feminist bir dış politikanın Ermenistan için uygunluğunu değerlendirmek üzere öncelikle ülkenin dış ve güvenlik politikasının zorluklarını, feminizmle ilgili yerel algı ve önyargıları ve kadınların alandaki genel temsil eksikliğini anlamak önemlidir.

Bu makale "Feminist Dış Politika ve Güney Kafkasya" dosyasının bir parçasıdır. Heinrich Böll Vakfı tarafından Ekim 2022'de Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve Almanya'dan karar alıcılar, sivil toplum temsilcileri ve akademisyenlerle gerçekleştirilen çevrimiçi bir atölye çalışmasının yansımalarına dayanmaktadır.

Ermenistan bu aralar Azerbaycan’ın uluslararası hukuku ihlal ederek başlattığı 2020 Dağlık Karabağ savaşındaki askeri yenilginin neden olduğu ağır güvenlik sorunu da dahil olmak üzere, siyasi, iktisadi, sosyal ve psikolojik sonuçlarını yaşamaya devam ediyor. Taraflardan her ikisi de bu ihtilafın çözümüne dair bir ilgi göstermediği izlenimi vermiş olsa da Azerbaycan, AGİT Minsk Grubu himayesindeki müzakerelerde bir ilerleme kaydedilmediğini ileri sürerek, yaşanan savaşı toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmek uğruna meşru bir eylem olarak haklı çıkarmaya çalıştı. Azerbaycan geçtiğimiz yıllar içinde hidrokarbon gelirlerini yeni bir savaşa hazırlanmak için harcarken, Ermenistan da statükoyu korumakla meşguldü. 2020 yılında Azerbaycan yalnızca çevre bölgelerle kalmayıp, Dağlık Karabağ’ın bazı bölümlerini de ele geçirdi ve bu durum Ermenilerin bu bölgelerden boşaltılmalarına neden oldu. Ayrıca Azerbaycan Dağlık Karabağ’ın ayrı bir kimlik olarak varlığını da reddetmeye başlayarak, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulduğunu iddia etti. Yaşanan bu savaşa, uluslararası insancıl, örf ve âdet ve insan hakları hukukunun ihlalleri eşlik etti. Dahası 2020’den bu yana Azerbaycan sadece Dağlık Karabağ’da değil, Ermenistan’ın sınır bölgelerinde de giderek tırmanan ilhak ve askeri harekatlar yaparak ve kendi toprakları dışında bir koridor talep ederek, Ermenistan’dan toprak iddialarında bulunmaya başladı. Azerbaycanlı yetkililer ve ülkedeki kamuoyuna mal olmuş kişiler de nefret söylemiyle Ermenistan ve Dağlık Karabağ karşıtı anlatılar savaşının dozunu iyiden iyiye artırdı.

Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye’yle ilişkilerini normalleştirmek için barış gündemine gönülden bağlı olsa da Azerbaycan’ın barışa dair açıklamalarıyla Ermenistan’ı sonu gelmeyen ve uzlaşması mümkün olmayan tavizler vermeye zorlamayı hedefleyen askeri baskısı arasındaki tutarsızlık nedeniyle sürece güvenmeyen muhafazakâr Ermeni muhalefeti tarafından sert bir dille eleştirildi. Ermeni yetkililer, sürecin çıkmaza girmesini önlemek amacıyla Dağlık Karabağ sorununu Azerbaycan’la devam eden barış müzakereleri gündeminden ayırmaya çalışmak ve müzakereleri sınırların belirlenmesi ve iletişimin başlatılmasıyla sınırlandırarak her iki tarafın toprak bütünlüğünün karşılıklı tanınmasını teklif etti. Nitekim Ermeni yetkililer, bu kapsamda Dağlık Karabağ’daki Ermeni mukabillerine, güvenlik ve haklarının uluslararası bir şemsiye altında korunması için Azerbaycanlı yetkililerle doğrudan müzakerelerde bulunmalarını önerdi. 

Tüm bunlar, daha fazla acının yaşanmaması için Dağlık Karabağ ve Ermenistan-Azerbaycan ihtilafının acilen ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Peki kadınlar Ermenistan’da savaş ve barışa dair kararlara nasıl katıldı ve bu katılımları savaştan sonra nasıl değişti? Bu durum uluslararası ilişkiler ve güvenlik alanındaki feminist kuram ve politikalarla nasıl örtüşüyor?

Uluslararası İlişkilerde Feminist Kuram

Uluslararası ilişkilerdeki feminist kuram, reflektivizm, yapısalcılık, post-yapısalcılık ve post-kolonyalizmin unsurlarını bir araya getirir ve politikaların şekillenmesinde maddi çıkarlar kadar normlar ve kimliğin de rol oynadığını kabul eder. Feminist uluslararası ilişkiler, salt kadınların uluslararası siyasal sistemdeki temsiline odaklanmakla yetinmeyip, aynı zamanda uluslararası ilişkiler disiplininin ve özellikle de savunma kurumunun doğası gereği eril olduğunu ve bunun da savaşın, insani duygulardan ayrılmasına zemin hazırladığını savunur. Feminist bir uluslararası ilişkiler kuramının uygulanması, uluslararası siyasetin farklı toplumsal cinsiyetleri nasıl etkilediğine ve bunlardan nasıl etkilendiğine ve diplomasi, güvenlik ve savaş kavramlarının nasıl cinsiyete dayandırıldığına bakılmasını da içerir.

Örneğin feminist uluslararası ilişkiler akademisyenleri, erilliklerin kadınları savaşta ve barışta nasıl etkilediğini ve ateşkes ile barış anlaşmaları müzakerelerine katılmaktan nasıl dışladığını da araştırıyor. Zira bu erillikler kadınları görünmez kılarak, onların savaş ve barış esnasındaki deneyimlerini, ihtiyaçlarını ve fikirlerini de ifade edilemez ve bastırılmış bir hale getiriyor. Kadınlar, savaşta çeşitli roller oynamalarına rağmen, savaşın esas aktörleri olarak erkekler görülüyor ve kadınlar daha ziyade “kederli dullar ve analar, fedakâr bacılar ve savaş karşıtı aktivistler” olarak algılanıyor. Ayrıca uluslararası hukukun temel hükümleri ihlal edilerek savaş sırasında kadınlara yönelik cinsel şiddet bir silah olarak kullanılıyor.

Rasyonalist feminizm “demokratik barış” literatürünü vurgulayarak, paradigmalar arasında bir örtüşme yaratır. Bu yaklaşım yalnızca savaşın nasıl ortaya çıktığını değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyetin çatışmanın nedenlerini, olasılığını ve sonucunu nasıl etkilediğini, devletlerde seçici kürtajın yaygınlığı ya da dış politika görüşlerindeki toplumsal cinsiyet eşitliği gibi cinsiyet eşitliği meseleleri ile savaş olasılığı arasındaki ilişki de dahil olmak üzere nicel dış politika ve karşılaştırmalı vaka çalışmaları yoluyla araştırır. Feminist anti-militarist gelenekler, devletlerin askeri güç ve kapasitelerine caydırıcı olarak bile olsa odaklanılmasına karşı çıkar ve silahsızlanmayı teşvik eder.

Uluslararası ilişkilere feminist bir yaklaşım, tüm bunlara ilaveten, kadınların kamusal ve özel alanlarındaki eylemleri için, özellikle de siyasi mevkilere talip olurken nasıl daha üst bir düzeyde bir incelemeye katlanmak zorunda kaldıklarını da analiz eder. Nitekim siyasi iddiası olan kadınlar hâlâ sıklıkla işini yapamayacak kadar kadınsı ya da erkeksi olarak damgalanıyor. Dahası, kadınlar zayıf, anaç ve korunmaya muhtaç olarak görülüyor. Ne yazık ki bu durum tipik olarak kadınların “kadın meseleleri”, erkeklerin de ordu, milli güvenlik ve insan ve kadın güvenliği gibi “erkek meseleleriyle” ilgilenmesi gerektiğine dair beklentiye bağlanıyor.  

Uluslararası Gündemde Kadınlar, Barış, Güvenlik ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Feminist ve kadın merkezli yaklaşımların uluslararası kurumlardaki artan etkisi, kadınların barış ve güvenlikteki rolüne ve sahip oldukları bakış açılarına politika yapımında eşit derecede kıymet verilmesine ve temsil edilmesine yönelik liberal feminist vurguyu yansıtıyor. 1979 yılında BM, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) kabul etti. 1995’teyse Pekin’de düzenlenen BM konferansında toplumsal cinsiyet eşitliğine dair küresel düzeydeki temel politika belgesi olarak kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu kabul edildi.

BM Güvenlik Konseyi’nin 2000 yılında kabul ettiği 1325 Sayılı Karar Kadın, Barış ve Güvenlik (WPS) Gündemini ortaya koydu ve bu karar, kadınların çatışmaların önlenmesi ve çözümü, barışın koruması, barışın inşası, barış müzakereleri, insani yardım ve çatışma sonrası yeniden yapılanma süreçlerindeki önemli rolünün altını çizen bir milat teşkil etti. Avrupa Birliği, Afrika Birliği, AGİT ve NATO gibi diğer uluslararası örgütler de kendi yetki alanlarındaki bölgesel ve tematik kapsama giren konularda kadınların rolünün güvence altına alınması amacıyla çeşitli politika, strateji ve eylem planlarını benimsedi.   

2010’lu yıllardan bu yana, İsveç, Kanada, Fransa ve Meksika gibi birkaç ülkede feminist dış politikalar geliştirilerek uygulamaya konulmuştur. Feminist diplomasi, bir devletin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için değerleri ve iyi uygulamaları teşvik etmesi ve diplomatik ilişkiler yoluyla tüm kadınların insan haklarından yararlanmalarının garanti altına almasını gerektirir. Feminist diplomasi, kadınların karar alma ve politika oluşturma süreçlerine ve barış müzakerelerine dahil edilmelerini ve büyükelçilik görevlerinde cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını da amaçlar. Nitekim imzalanan barış antlaşmalarına dair istatistiki bir analiz de kadınların dahil olduğu barış antlaşmalarının “on beş yıl sürme olasılığının %35 daha fazla” olduğunu ortaya koyuyor.

Ermenistan’ın BMGK 1325 Sayılı Kararına İlişkin Resmi Taahhüdü ve Uygulama

Ermenistan, BM Güvenlik Konseyi’nin 1325 Sayılı Kararı’nın uygulanmasını resmen kabul etmesine karşın, resmi vaatler ve gerçekteki durumla beyanlar ve içerik arasında bir uçurum söz konusudur.

WPS Gündemi, “Katılım, Koruma, Önleme ve Yardım ve İyileşme”den oluşan dört temel üzerine inşa edildi. 2019 yılında Ermenistan tarafından kabul edilen WPS Gündemi’nin uygulanmasına ilişkin ilk Ulusal Eylem Planı (UEP) sivil toplumun katkılarıyla Ermenistan Dışişleri Bakanlığı tarafından geliştirildi. Ermenistan’ın Eylem Planı savunma sistemi (ordu, polis ve barışı koruma misyonları) dahilinde kadınların katılımı ve kadın haklarının korunmasına ilişkin farkındalığın artırılmasına odaklanıyor. Planda çatışmalardan etkilenen ya da çatışmalar nedeniyle yerlerinden edilen kadınların ve kız çocuklarının ihtiyaçlarına yönelik kapsamlı programların oluşturulmasına vurgu yapılıyor. Ayrıca bu belgede Ermenistan’ın UEP’yi “kamusal yaşamda kadın haklarının korunması ve geliştirilmesi için ulusal bir mekanizma” olarak gördüğünün özellikle altı çiziliyor. Öte yandan planda ilgili eylem, gösterge ve sorumlu makamları içeren 18 hedef tanımlandığı halde, bunlar için bir fon ayrılmamıştır.

Ermenistan tarafından 1325 Sayılı Kararın uygulanmasına ilişkin bir rapor bulunmamakla birlikte, BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’nin Ermenistan’ın CEDAW’ı uygulamasına dair yakın tarihli bulguları bu konuya bir nebze ışık tutabilir. Ermenistan’da çatışmalardan etkilenen bölgelerde yerlerinden edilmiş kadınlar ve kız çocukları açısından cinsel şiddet, sömürü ve yoksulluk riskinin daha yüksek olduğu tespit edilen temel sorunlardan biridir. Komite, bu kişilerin haklarının güvence altına alınması için sürdürülebilir çözümlerin bulunması çağrısında bulundu. Komite ayrıca kadınlar için tehlikeli sayılan meslekler listesinin kaldırılmasında bir ilerleme sağlanamamasından duyduğu endişeyi de kaydederek, Ermenistan’ı bu listeyi kaldırmaya, kadınların bu mesleklere erişimlerini kolaylaştırmaya ve istihdam politikalarını toplumsal cinsiyet eşitliğine yeniden odaklamaya davet etti.

Savaş ve Barış Bağlamında Ermeni Kadınlarının Rolü

Karmaşık jeopolitik ortam ve Dağlık Karabağ ihtilafı nedeniyle Ermenistan’ın dış politikası, bağımsızlığını ilan ettiği günden bu yana güvenlik ve insan hakları konularına odaklanmıştır. Dağlık Karabağ sorunu ve Ermenistan’ın daha geniş bağlamdaki jeopolitik ve güvenlik sorunlarının toplumsal cinsiyete dayalı etkileri ortadadır. Kadınlar savaş nedeniyle evlerini kaybetti ve yerlerinden edildi. En az iki kuşaktan binlerce erkek savaşlarda öldürüldü ve annelerini, eşlerini, kızlarını ve kız kardeşlerini geride acı içinde bıraktı. Öldürülenlerin çoğu genç erler olduğundan, savaşın anneler üzerindeki etkisi en belirgin olandı. Öte yandan savaşın demografi üzerindeki etkisi de son derece kayda değerdi. Nitekim bu erkeklerin birçoğu aile ya da çocuk sahibi olmak için çok gençti ve bu da birçok kadın için müstakbel eşlerinin, birçok müstakbel çocuk için de babalarının kaybı anlamına geldi. 

Kadın örgütleri barış talebinde ön saflarda yer almış olsalar da üst düzey diplomatik müzakerelerin dışında bırakıldılar. Kadınlar, Dağlık Karabağ sorununun çözümü için görüşmeler yürüten ekipte yer alamadı ve Azerbaycan’la sınırların belirlenmesi, iletişimin kurulması veya diğer zorlu konularda devam eden görüşmelerin son iki toplantısında yalnızca tek bir kadın diplomat hazır bulunabildi.

2020 Ulusal Güvenlik Stratejisi kadınların sosyal ve siyasi hayata, özellikle de devlet yönetimine katılımlarının düşük düzeyde olduğunu ve bunun da ülkenin ulusal güvenlik ve sürdürülebilir kalkınma için insan sermayesinden tam olarak faydalanılmasını engellediğini ikrar etti. Stratejide aynı zamanda devletin yalnızca eşit hakları güvence altına alması değil, aynı zamanda da kadınlar ve erkekler için fırsat ve şartlar yaratarak, kadınların karar alma süreçlerine katılımlarının teşvik edilmesi taahhüdünde de bulunuldu. 2020-2022 İnsan Hakları Stratejisi de kadınların silahlı kuvvetlere katılımlarının teşvik edilmesine odaklandı. Ayrımcılık gözetmeme ilkesi de Askerlik Hizmeti ve Asker Kişilerin Statüsüne İlişkin Kanun’da askerlik hizmetinin örgütlenmesine ilişkin bir ilke olarak tanımlandı.

Kadınların Ermenistan’daki Devlet Kurumlarındaki Temsili

Ermenistan yönetimi, dış politika ve güvenlik politikasında kadınlara görünür bir politika belirleme rolü vermiyor. Bu alanlar geleneksel olarak erkeklerin tekelinde ve hakimiyetinde olup, kadınlar önemli istişare ve destek pozisyonlarında olduklarında dahi görünmez olarak sahnenin arkasında kalıyor. Atamaların liyakate dayalı olması gerektiği şeklindeki bir algı nedeniyle de kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılması ya da kadınlar için olumlu eylemlerin hayata geçirilmesine karşı bir direnç söz konusu. Ancak gerçekte, dış politika ve güvenlik yönetişimi alanlarında nitelikli kadın uzmanlar olsa bile, bu kişiler üst düzeydeki pozisyonlar için düşünülmezken pek çok erkek ise iyi bir yönetici ya da karar verici veya politika yapıcı olduklarını ortaya koyamıyor.

Ermenistan’da kadınlar, bazı lider pozisyonlarında yer almakla birlikte bunlar çoğu zaman sağlık, adalet, sosyal işler, eğitim ve kültür gibi kadınlar için geleneksel olarak kabul edilen alanlarla sınırlı. Ermenistan’daki makamların çoğu ile kadınlar da dahil olmak üzere toplumun geneli de kadınlara yönelik bir ayrımcılık olduğunu reddetme eğilimi içindeler. Dahası, feminizm kavramı Ermenistan’da olumsuz olarak algılanıyor. Bir diğer deyişle, bu terim, kadınlar için fırsat eşitliği arayışı olarak görülmekten ziyade aksine aksine aşırı hırslı, baskın, otoriter, aile ve eş sahibi olmak istemeyen ve yapmacık sorunlara dikkat çekmek isteyen kadınlarla özdeşleştiriliyor.

En fazla kadın Ulusal Meclis’te yer alıyor. Aralık 2020’de kabul edilen ve Siyasi Partiler Kanunu’na getirilen kota nedeniyle yasama organının üçte biri kadınlardan oluşuyor. Öte yandan bir önceki mecliste bir kadın meclis başkan vekili, iktidar grubunun başkanı ve bir komisyon başkanı kadın varken, şimdilerde yalnızca tek bir kadın komisyon başkanımız var. Ulusal Meclis Savunma ve Güvenlik Daimî Komitesi’nde de tek bir kadın milletvekili yer alıyor. İktidardaki Sivil Sözleşme partisinin savaş sonrasındaki iki yönetim kurulunda da (15 üyeden) yalnızca biri kadınken, önceleri bu sayı üçe kadar çıkıyordu.

Son iki hükümette de sağlıktan sorumlu sadece tek bir kadın bakan bulunuyor. Önceki hükümetlerdeki kadın sayısı en fazla üçtü ve bu kadınlar her zaman çalışma ve sosyal işler, eğitim, kültür ve çevre gibi alanlardan sorumluydu. Adalet ve ekonomi gibi bakanlıklardaysa birkaç kadın bakan yardımcısı var. Yeni atanan Kamu Denetçisi de bir kadın.

Şurası bir gerçek ki Ermenistan’ın diplomatik personelinin yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor. Ancak bu görevlerdeki kadınların üst düzey pozisyonlara gelmelerinin önünde görünmez bir engel var; zira bu hizmetlerdeki kadınların kariyeri genellikle orta yönetim seviyesinde donuyor. Şimdiye dek yalnızca tek bir dışişleri bakan yardımcısıyla birkaç daire başkanı kadındı ve Ermenistan’ın büyükelçilerinin sadece beşte biri kadın.

Aynı zamanda basit bir nedenden ötürü hiçbir kadın Ermenistan Güvenlik Konseyi üyesi olamadı; çünkü hiçbir kadın savunma, dışişleri ve acil durumlar bakanlıklarında ya da Silahlı Kuvvetlerin, polisin veya Milli İstihbarat Teşkilatı’nın kadrosunda liderlik pozisyonlarında yer alamadı. Kadınlar, yine Güvenlik Konseyi Sekreterliği’nde de orta düzey yöneticilik ve danışmanlık görevlerinde bulundu. 2020 Ulusal Güvenlik Stratejisi, Ermenistan’ın ulusal güvenlik ve sürdürülebilir kalkınma için insan sermayesinden tam olarak faydalanılmasını engelleyen kadınların sosyal ve siyasi hayata, özellikle de devletin yönetimine düşük katılımları olduğunu kabul etti.

Dolayısıyla son otuz yıldır ülkenin dış politikasına ve güvenlik yönetimine erkekler yön verdi ve bu ne çatışmaların diplomasi yoluyla çözümünü ya da savaşın önlenmesini, ne de çağdaş standartlar ve Ermenistan’ın karşı karşıya olduğu zorluklarla uyumlu bir silahlı kuvvetlerin oluşturulmasını sağladı.

Ermenistan Silahlı Kuvvetlerinde Kadınlar

Beklenildiği üzere Savunma Bakanlığı’ndaki durum çok daha vahim. İnsan Hakları ve Fazilet Merkezi ve Millî Savunma Bakanlığı’na bağlı Sosyal İşler Dairesi gibi orta düzey yönetici kademelerinde çok az sayıda kadın bulunuyor. Ermenistan Kamu Denetçiliği Kurumu’nun 2021 yılı bildirimlerine göre Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin sözleşmeli hizmetli personelinin %9,5’ini kadınlar oluşturuyor. Subay kadrosunun %14,3’ü (%4,7’si kıdemli subaylar, %9,6’sı alt kademe subay), astsubayların %34,9’u ve alt kademe astsubaylarla erlerin %50,8’i kadın. Yaşanan olumlu gelişmelerden biri de 2017 yılında kadınların barışın korunması faaliyetlerine katılımlarına öncelik verilmesi oldu. Nitekim 2019’da Barışı Koruma Tugayı’ndaki kadın ordu mensubu sayısı, 2018’e kıyasla %8, BM ve NATO barışı koruma operasyonlarındaki kadın ordu mensubu sayısı da %60 oranında arttı. Eylül 2022’deki saldırının ardından Ermenistan Savunma Bakanlığı, ilgi gösteren sivil kadınlara ateşli silah kullanımını öğreten eğitimler düzenlemeye başladı. Sivil toplum kuruluşları tarafından sivillerin sivil savunma becerilerini güçlendirmeyi amaçlayan eğitimlere katılan kadınların sayısı da benzer bir şekilde artıyor. Ancak Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nde görünür liderlik pozisyonlarında hâlâ kadınlar yok.

Ermenistan’daki kamuoyu, kadınların askerlik hizmeti hakkında birbirinden çok farklı görüşlere sahip. Halkın bir bölümü, Ermenistan’ın artan güvenlik sorunları dikkate alındığında, benzer şekilde ciddi güvenlik sorunları yaşayan bir ülke olarak algılanan İsrail’deki gibi kadınların da erkeklerle birlikte orduda görev yapmaları gerektiğine inanıyor. Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan da kamuoyuna yaptığı açıklamalarda bu konuya değinmiştir. 6 Kasım 2022’de Savunma Bakanlığı, üç kadın milletvekilinin katılımıyla, kadınların da aralarında olduğu sivillere yönelik ateşli silah kullanımını öğreten bir eğitim düzenledi. Ancak kadınların orduya entegrasyonu için hem uygun hizmet koşullarının ve altyapının kurulması, hem de insan hakları ihlalleri ve askerlere yönelik zorbalıklarla mücadele eden bir orduda kadınların taciz edilmelerini engelleyecek etik ve davranış kuralları açısından gerekli koşulların sağlanması gerekiyor.

Cephe hattında görev yapan Ermeni kadın subay ve askerlerin ele geçirilmeleri halinde Azerbaycan ordusu tarafından işkence, aşağılayıcı muamele ve cinsel şiddet görme ihtimaline ilişkin endişeler de söz konusu. Bu kaygıların temelinde, 2020’deki Dağlık Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan kuvvetleri tarafından esir alınan kadınlar da dâhil olmak üzere Ermeni sivillere ve askerlere karşı Azerbaycan silahlı kuvvetleri tarafından işlenen korkunç savaş suçlarına ilişkin raporlar yatıyor. Nitekim yakın bir zaman önce, Eylül 2022’de Ermenistan’ın bir sınır bölgesine yapılan bir askeri saldırı sırasında Azerbaycan silahlı kuvvetleri tarafından yakalanan dört Ermeni kadın ordu mensubu sakat bırakıldı, aşağılandı, çıplak olarak filme alındı ve katledildi. Bu video Azerbaycan’daki Telegram kanallarında elden ele dolaşıp, nihayetinde kurbanların akrabaları da dâhil olmak üzere Ermenistan toplumuna ulaştı.

Ermenistan’da kadınlar için zorunlu askerlik hizmeti olmadığından ve Ermenistan’ın da ciddi güvenlik ve savunma sorunlarıyla karşı karşıya olan bir ülke olması nedeniyle kadınların güvenlik meselelerini yeterince anlayamayacakları algısı son derece yaygın. Ancak Silahlı Kuvvetlerde görev yapan kadınlar olduğu gibi, Ermenistan’ın güvenlik politikasında karar verici ve politika belirleyici pozisyonlarda bulunan bazı erkekler de farklı gerekçelerle orduda görev yapmaktan muaf tutulmuştur.

2020 Savaşı’nın Ardından Ermenistan’da Barış ve Güvenlik Alanında Kadın Aktivizmi

Dış politika ve güvenlik politikası yönetişimiyle ilgilenen uzman topluluğu, birkaç kadın uzmanın savunma reformu ve güvenlik yönetişimi konularını ele alan aktif roller üstlendiği yakın zamana dek erkeklerin tekelindeydi. Öte yandan kadınlar, insan hakları aktivistleri, insan hakları savunucuları ve insani yardım STK’ları arasında büyük saygı görmektedir. Kadınlar, Dağlık Karabağ ile Ermenistan çatışmalarından etkilenen sınır bölgelerinde yerlerinden edilenlere yardım sağladı, araştırma ve bilgi toplama heyetleri kurdu, savaş suçları ve diğer insan hakları ihlallerini raporladı ve insani güvenlik endişelerini dile getirdi. Ayrıca halk diplomasisi ve barışın inşasında aktif rol alan kadınlar, hem ulusal makamlar hem de uluslararası örgütler nezdinde savunuculuk faaliyetleri yürüttüler.

Özellikle ilerici kadın aktivistlerin barış ve güvenliğe dair yaklaşımları 2020 savaşından bu yana önemli ölçüde değişti. Önceden pasifistlerle barışın inşası için çalışanlar, muhafazakâr muhalefet tarafından demokrasi, insan hakları ve barışçıl politikaların güvenliği ve “ulusun dokunulmazlığını” zayıflatarak askeri mağlubiyete yol açtığı şeklindeki aslı astarı olmayan anlatılar yoluyla hedef alındı. Bu kadınlar, bazı Azerbaycanlı kadın grupları ve sivil toplumun belli kesimlerinin savaşı tek taraflı ve zorlayıcı bir çatışma çözümü olarak meşrulaştıran tutumları karşısında geleneksel barış inşası faaliyetlerinde de hayal kırıklığına uğradıklarını hissettiler. En önemlisi de sivil toplumdaki bazı kadın üyeler, karmaşık bir jeopolitik ortamda taviz vermeyi Ermenistan’ın önündeki tek seçenek olarak görürken, kamusal alanda daha aktif olan kadın grubuysa Azerbaycan’ın saldırgan tutumunun yanı sıra mevcut jeopolitik ortamda uluslararası desteğin kırılganlığı ve güvenilmezliği dikkate alındığında, barış sürecine güvenmenin yeterli olmadığı sonucuna vardılar.

Kadın aktivistler ve uzmanlar da bu nedenlerle silahlı kuvvetleri güçlendirmek için uluslararası siyasi ve hukuki mekanizmalarla hesap verebilir bir savunma reformunu kullanmayı amaçlayan önleyici, değer temelli ve insan merkezli bir dış ve güvenlik politikasını savunmaya başladı. Amaç “barış istiyorsan savaşa hazır ol” ilkesi temelinde olası bir askeri saldırıya karşı caydırıcı olmaktı. Ermeni yetkililerden daha hesap verebilir bir güvenlik yönetişimi, kriz önleme ve yönetimi, stratejik planlama ve iletişim talep ediyorlar. Bu bakış açısı, pasifizm ve anti-militarizm üzerine inşa edilmiş feminist dış politikaya ilişkin çağdaş Batılı liberal idealist yaklaşımlardan farklıymış gibi görünebilir. Ancak BM ve diğer uluslararası örgütlerin kadınların barış ve güvenlik alanındaki rollerinin artırılması gerektiğine dair yaklaşımıyla uyumludur. Son olarak bu bakış açısı, sürekli dış saldırı tehdidi altındaki bir ülke için daha mantıklıdır.

Kamu diplomasisinde yer alan kadın uzmanlar ve aktivistler, Dağlık Karabağ ihtilafıyla ilgili olarak 2005 yılında BM tarafından onaylanan ve 2009 yılındaki BMGK’nın 1894 sayılı Silahlı Çatışmalarda Sivillerin Korunmasına İlişkin kararında daha ayrıntılı bir biçimde ifade edilen Koruma Sorumluluğu ilkesinin uygulanmasını da savunuyor. Bu kişiler, çatışma sırasında işlenen savaş suçları ve diğer insan hakları ihlallerinin cezasız kalmaması ve adaletin sağlanması adına Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kullanılmasının yanı sıra etnik nefret ve daha fazla şiddetle mücadele edilmesine öncelik veriyor. Yine kadınlar 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündeminde BM üye devletlerince taahhüt edilen “kimseyi geride bırakmama” ilkesinin ihlalini teşkil eden Dağlık Karabağ’a kalkınma yardımının erişiminin olmayışına da dikkat çekiyor. Dağlık Karabağ’da uluslararası bir barış gücü misyonunun konuşlandırılmasını, oradaki Ermenilerin güvenliğinin ve haklarının korunması için bir araç olarak görüyorlar. Dahası Freedom House’un raporlarında da değerlendirildiği üzere nispeten daha demokratik olan Dağlık Karabağ’ın otokratik Azerbaycan’ın yetki alanına sokulamayacağını da savunuyorlar. Son olarak yeni bir askeri saldırı ve etnik temizliğin, BM Şartı ile uluslararası normatif çerçevenin çizdiği diğer normlara dayalı uluslararası düzeni daha da tehlikeye atacağının altını çiziyorlar.

Kadın uzmanlar, insan hakları savunucuları ve diğer sivil toplum aktivistlerinden oluşan bu grup, zorlayıcı diplomasiyi ve Azerbaycan tarafından daha fazla askeri güç kullanımını dışarda tutmak üzere caydırıcı bir unsur olarak Ermenistan-Azerbaycan sınırında uzun erimli bir AB veya AGİT sınır izleme misyonu konuşlandırılmasını savunuyor. Dolayısıyla da güvenliğin, demokrasi ve insan haklarını destekleyen değer temelli örgütler ve ortaklarca sağlanan uluslararası siyasi ve hukuki mekanizmalarla diplomatikleştirilmesini destekleyen bu kadınlar, Azerbaycan’la barışı, ancak Ermenistan’ın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve dirliğini ve Dağlık Karabağ’daki uyuşmazlığın çözümünü tehlikeye atmadan, uluslararası standartlara uygun, güvenilir ulusal ve uluslararası güvenlik düzenlemelerince garanti altına alınan insan merkezli, olumlu ve sürdürülebilir bir barış olarak destekliyorlar.

Yayının içeriği yazarın sorumluluğundadır ve hiçbir şekilde Heinrich Böll Vakfı Tiflis Ofisi- Güney Kafkasya Bölgesi'nin görüşlerini ifade ettiği şeklinde yorumlanamaz.


[1] Collins, Adam. Contemporary Security Studies. 4. baskı. Oxford: Oxford University Press. ISBN 9780198708315 (2016), pp. 448-449. "Glossary", entries for "rationalism" and "reflectivism".

[2] Cohn, Carol (1987), "Sex and Death in the Rational World of Defense Intellectuals," Signs: Journal of Women in Culture and Society, vol. 12, no. 4 (Summer 1987).

[3] Enloe, C. (2004), III "‘Gender’ is not enough: the need for a feminist consciousness". International Affairs, 80: 95–97. doi: 10.1111/j.1468-2346.2004.00370.x.

[4] Parashar, Swati (2015). Gender Matters in Global Politics: A Feminist Introduction to International Relations. New York: Routledge. s. 99–109. ISBN 978-0-415-71521-8.

[5] By Elisabeth Prügl, Professor of International Relations/Political Science, The Graduate Institute, Geneva. New Grammars of War | Article 5. Sexual Violence: A New Weapon of War? https://globalchallenges.ch/issue/5/sexual-violence-a-new-weapon-of-war/

[6] Hansen, Lene (2015). Gender Matters in Global Politics: A Feminist Introduction to International Relations. New York: Routledge. s. 14–23. ISBN 978-0-415-71521-8.

[7] Cohn, C., & Ruddick, S. (2003). A Feminist Ethical Perspective on Weapons of Mass Destruction. Boston Consortium on Gender, Security and Human Rights, Working Paper 104, 3-33. http://www.genderandsecurity.umb.edu/cohnruddick.pdf

[8] Wasburn, Philo; Wasburn, Mara (2011). "Media Coverage of Women in Politics: The curious case of Sarah Palin". Media, Culture & Society. 7 (33): 1027–1041. doi:10.1177/0163443711415744S2CID 145315805.

[9] A Global Study on the Implementation of United Nations Security Council Resolution 1325. UN Women 2015. https://wps.unwomen.org/participation/

[10] National Security Strategy of the Republic of Armenia: Resilient Armenia in the changing world, 2020.

[11] National Security Strategy of the Republic of Armenia.

[12] Action Plan for 2020-2022 deriving from National Strategy for Human Rights Protection of the Republic of Armenia, N 1978-L, 26 Aralık 2019, Action 48.

[13] RA Law on Military Service and Status of a Serviceperson, 15 Kasım 2017, Madde 4 (1) (6).

[14] See https://peacedialogue.am/wp-content/uploads/2022/10/Survey_report.pdf; https://hcav.am/en/ombudsman-military-2020/