Yeşil piyasalarda AB-Çin rekabet-işbirliği ekseninin bir unsuru olarak Türkiye'de yenilenebilir enerji

Rapor

AB’nin komşuları arasında önemli bir ülke olan Türkiye, AB-Çin yeşil ilişkileriyle de yakından ilgili. Yenilenebilir enerji, AB-Çin rekabet-işbirliği ekseninin Türkiye'de nasıl şekillendiğinin merkezinde yer alırken, ülkenin makroekonomik ve siyasi dinamiklerinden de doğrudan etkileniyor.

Avrupa Birliği (AB) ve Çin, yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir endüstriyel üretimin geleceğinde söz sahibi olan küresel aktörler arasında yer alıyor. Yenilenebilir enerji, her iki aktör tarafından da kendi iklim gündemlerinin önemli bir payandası ve gelişmekte olan teknolojileri ve finansal piyasalarıyla her ikisinin de ekonomik krizden çıkmasına yardımcı olacak stratejilerden biri olarak görülüyor. İklim yönetişiminde liderlik için çabalarken, yeşil teknolojiler ve çevresel standardizasyondaki ilerleme hem AB-Çin ilişkilerinin gelişimi hem de ekonomilerinin karbondan arındırılması için temel olacak.

Çin devleti himayesindeki Yeşil Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) projeleri, Çin'in küresel yenilenebilir enerji piyasalarındaki payını artırdı. Çin'in denizaşırı yenilenebilir enerji piyasalarının üretim ayağındaki yatırımları, Yeşil Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde büyük ölçüde kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT'ler) tarafından kontrol ediliyor.[1] Avrupa ülkeleri, bir yandan Çin'in kayda değer ölçüdeki düşük üretim maliyetlerinden faydalanmak üzere tedarik zincirlerini Çin’le entegre etme eğilimi gösterirken, diğer yandan da komşu bölgelerdeki uzun vadeli müşterilerinin Yeşil Kuşak ve Yol Girişimi projeleri ve anlaşmaları aracılığıyla Çin'in yeşil pazarlarıyla sıkı bir temas kurmasını engellemeyi hedefliyor.

Yeşil BRI, başta Çin'in devlete ait politika bankaları olmak üzere Çinli yatırımcıların denizaşırı rüzgâr ve güneş enerjisi projelerine sağladığı iklim finansmanını da içeriyor. Çin devlet bankalarının denizaşırı enerji finansmanı yatırımları, 2000'li yılların başından 2010'lu yılların ortalarına kadar gelişmekte olan ülkelerde kömür, petrol ve gazdan uzak, fosil olmayan enerji projelerine yönelmişti. Bununla birlikte Avrupa Yatırım Bankası ve Dünya Bankası Grubu gibi yenilenebilir enerjiler için Çin menşeli olmayan finansman kaynaklarına kıyasla, Çin politika bankalarının gelişmekte olan ülkelere verdiği krediler önemli ölçüde düşük düzeyde seyretti. Çin politika bankası kredileri, ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerin somut politika teşviklerinin yanı sıra istikrarlı bir politika altyapısı sağlaması koşuluyla güneş ve rüzgâr yatırımlarını hedefliyor.[2] Projelere finansman sağlandığındaysa, bu finansman genellikle Çin merkezli mühendislik, tedarik ve inşaat yüklenicileriyle paket anlaşmalar şeklinde gerçekleşiyor.

AB ve Çin ilişkileri, kimi zaman ana akım medyada kutuplaşmış bir küresel ticaret savaşı olarak tasvir ediliyor. Ancak yeşil pazarlar iç içe geçmiş durumda ve birbirleriyle olan ilişkileri de işbirliği dönemleri ve sektörlerinin, rekabet dönemleri ve sektörleriyle örtüştüğü çok yönlü ilişki şeklinde. Bu nedenle de rekabet-işbirliği ekseni[3], her iki aktörün yeşil dönüşümde birbirleriyle nasıl iç içe geçtiklerini anlamada faydalı olabilir. Nitekim hem AB’nin hem de Çin’in yeşil piyasalara yönelik birbirleriyle yakınlaşan ve uzaklaşan çıkarları bulunuyor. Yakınlaşan çıkarlar arasında piyasalara hâkim olma, enerji güvenliği sağlama (ki Ukrayna’daki savaşın başlamasının ardından bu AB için daha da önemli bir hale geldi) ve sanayileşmeyle yüksek teknoloji gelişimindeki ilerlemeler yer alıyor. Çin için özellikle de BRI aracılığıyla yeşil piyasalara katılım ve denizaşırı ülkelerdeki enerji üretimine yatırım aynı zamanda yumuşak bir güç biçimi. AB içinse bu normatif bir güç biçimi, bir diğer ifadeyle iklim değişikliğine karşı küresel normatif gündemi belirleme gücü anlamına geliyor. Her iki aktör için de yeşil politikalar uluslararası bağlantıları içermekle birlikte kalkınma ve güvenlik çıkarlarını da hesaba katan bir yapıda.

AB’nin komşuları arasında önemli bir ülke olan Türkiye de AB-Çin yeşil ilişkileriyle yakından ilintili. Yenilenebilir enerji, AB-Çin rekabet-işbirliği ekseninin Türkiye'de nasıl şekillendiğinin merkezinde yer alırken, ülkenin makroekonomik ve siyasi dinamiklerinden de doğrudan etkileniyor. Türkiye gerek coğrafi yakınlığı gerek hâlihazırdaki ekonomik ilişkiler geçmişi nedeniyle yenilebilir enerjiye yönelik yabancı yatırımlarla ilk kez Avrupa aracılığıyla tanıştı. Öte yandan Türkiye’deki yenilenebilir enerji piyasalarının büyümesi 2010’ların başında Kuşak ve Yol Girişimi’nin hayata geçirildiği döneme denk geldi. Türkiye'nin BRI ile altyapı, finans, enerji, teknoloji ve sağlık sektörlerinde çok sayıda angajmanı olmasına rağmen, yenilenebilir enerji bu kapsamda özellikle önem taşıyor ve Yeşil BRI çerçevesinde de Türkiye-Çin ilişkilerinin dinamizmini temsil ediyor. 

Türkiye'deki siyasi ve ekonomik koşullar, yenilenebilir enerji yatırımları konusunda Avrupalı ve Çinli aktörler arasındaki rekabeti teşvik ediyor. Çeşitli devlet ve devlet dışı aktörler arasındaki ilişkiler, Türkiye'nin yenilenebilir altyapısının genişletilmesine ilişkin politikalarını, tedarik zincirlerinde yerli işletmelerin arzu edilen önemini ve Türkiye'nin yakın çevresindeki jeo-ekonomik güç rekabetini de etkiliyor. Nitekim Büyük Avrupalı ve Çinli oyuncular da 2010'ların ikinci yarısında Türkiye'nin çevreye ilişkin hukuki düzenlemelerini tamamlamasının ardından kamu ihalelerinde büyük ölçekli rüzgâr ve güneş enerjisi santrali inşası için rekabet etmeye başladı. Bu projelerin çoğu henüz sonuçlandırılmadığından, rekabet de hâlâ devam ediyor. Bu kapsamda Türkiye'nin 2021 yılında Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması da Türkiye pazarını yabancı yenilenebilir enerji yatırımlarına çok daha açık hale getirdi. Türkiye'deki yerel iş aktörleri de hem güneş hem rüzgâr piyasalarında gerekli kapasitenin artırılmasını ve teknoloji çeşitliliğini kolaylaştırmak amacıyla yerel bilgi ve yatırım yetersizliği nedeniyle uluslararası tedarikçilerle çalışma isteklerini ifade etti.

Türkiye’deki yenilebilir enerjinin mevcut görünümü

Türkiye yenilenebilir enerjiler konusunda önemli bir potansiyele sahip. İklim ve topografyası da rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerjiler için uygun doğal kaynakları barındırıyor. Ancak Küresel Güney'deki pek çok ülke gibi Türkiye de yenilenebilir enerjileri geliştirme masraflarını göze alamayıp, ağırlıklı olarak kömür ve doğalgaz gibi yenilenemeyen enerji kaynaklarını kullandı. 21. Yüzyıla yasal çerçevesini yeniden düzenleyerek giren Türkiye, geçişe yönelik siyasi irade beyanları yoluyla yenilenebilir enerjilere uyum sağlamaya çalıştı. Fakat bu değişiklikler, kömür ve doğalgazdan yenilenebilir enerjilere kayda değer bir geçişle sonuçlanmadı.

2010 tarihli Yenilenebilir Enerji Kanunu, Türkiye'nin yenilenebilir enerji sektörü için iki ana teknoloji sağlayıcısı olan Çin ve AB'nin küresel piyasalara hâkim olduğu bir dönemde çıkarıldı. Türkiye, aynı zamanda 2014 yılında yenilenebilir enerjilerin toplam enerji arzının %30'unu karşılamasını hedefleyen Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı'nı da hayata geçirdi.[4] 2021 yılındaysa Paris Anlaşması’nı da onaylayarak, 2053 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefini benimsedi. Türkiye’nin bu hedefe ulaşmak için fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş yapan ve ilgili sektörlerde enerji verimliliğini ve elektrifikasyonu artıran bir karbonsuzlaştırma rotası izlemesi gerekiyor. Türkiye'nin fosil yakıtlardan elektrik üretimi Ocak 2022 tarihinde %67,3 gibi yüksek bir orandayken, rüzgârdan elektrik üretimi sadece %10,9 ve güneşten elektrik üretimi de %5,0 seviyesindeydi. Aralık 2022'de ise rüzgârdan elektrik üretiminin payı %11,3’ken, güneş enerjisinin payı hafif bir artışla %9,4'e yükseldi. Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanında, 2030 yılına kadar 35 GW rüzgâr ve güneş enerjisine erişebilmesi için her yıl ortalama 1 GW güneş ve 1 GW rüzgâr kurulu enerji kapasitesine ulaşılması gerekiyor.[5]

TABLO 1: Türkiye’deki Yenilenebilir Enerji Kapasitesindeki Değişimler, 2011-2021 (Kaynak: Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi İstatistikleri[6] ve Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi’nin Ekim 2022 Aylık Raporundan[7] uyarlanmıştır)

Birincil Kaynak

Kurulu Güneş Enerjisi Gücü (MW)

Toplam Kapasitedeki Güneş Enerjisi Yüzdesi (%)

Kurulu Rüzgâr Enerjisi Gücü (MW)

Toplam Kapasitedeki Rüzgâr Enerjisi Yüzdesi (%)

2011

-

-

1728,7

3,27

2021

7815,6

7,83

10607,0

10,63

2022

9120.4

8.83

11306.8

10.94

Enerji Bakanlığı yenilenebilir enerjinin yerel üretimini artırmak üzere 2011 yılında Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması (YEKDEM) adı altında yeni bir kamu ihale mekanizması oluşturdu. Buradaki temel mantık devletin yerel üretimi tercih etmesiydi. Bu mekanizmaya göre şayet önerilen küçük ölçekli bir yenilenebilir enerji tesisi en az %60 oranında yerli üretim ekipman kullanırsa devletten teşvik alabilecekti. Bakanlık dört yıl sonra Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) adlı ilave bir programı da hayata geçirdi. Bu programsa ekipmanlarının Türkiye'de üretildiği 1 GW'ın üzerinde kapasiteye sahip enerji santrallerini desteklemeyi amaçlıyordu.

Türkiye’nin yenilebilir enerji sektöründe Çin ve Avrupa

Türkiye'de yenilenebilir enerji yatırımları 2000'li yıllarda hız kazandı. Avrupalı ve Çinli özel şirketler serbest piyasa rekabeti altında Türkiye pazarına girdiler. Çinli şirketler daha düşük maliyetleri sayesinde pazarda geçici bir hakimiyet elde ettiyse de 2010'larda uygulanan anti-damping vergileri bu pazar avantajını ellerinden aldı. Sonuç olarak Türkiye yenilenebilir enerji alanında Avrupa'dan dışarıya yapılan yabancı yatırımlar açısından yedinci sırada yer alır bir hale geldi.[8]

Yenilenebilir enerji sektöründeki bu büyük dönüşümün yapısal bir nedeni de vardı. YEKA sistemi küçük ve dağınık santraller yerine büyük ölçekli santrallerin inşasını öngörüyordu. Gerekli yatırımların büyüklüğü de hem yerli hem uluslararası büyük sermayeden oluşan konsorsiyumları zorunlu hale getiriyordu. Hem güneş hem de rüzgâr enerjisi santralleri için YEKA'nın ilk iki turunda rakip konsorsiyumların yapısı çok benzerdi: büyük bir yerli firmayla büyük, deneyimli bir Avrupalı veya Asyalı şirket arasındaki ortaklıklar. Tüm YEKA ihalelerinde Çin destekli konsorsiyumlar, Türkiye'deki siyasi elit tarafından desteklenen konsorsiyumlara karşı kaybetti. Siyasi elit, Avrupa destekli konsorsiyumları tercih etme eğilimindeydi. Böylelikle büyük Çinli KİT'ler yavaş yavaş YEKA sahnesinden çekildiler. Ancak ilginç bir şekilde, kazanan teklifler, gerçekçi olmayan bütçe tahminleri ve Türkiye'nin pandemi sırasında içine düştüğü döviz krizi nedeniyle projelerini tamamlayamadı. Çinli KİT'ler gayri resmi olarak yeniden davet edildi, ancak yüksek finansal risk algısı nedeniyle şu ana kadar sadece yan sektörlerde faaliyet gösterebildiler. Çinli ve Avrupalı yatırımcılar YEKA sisteminden farklı şekillerde etkilendi. Çin destekli konsorsiyumlar, Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı bürokrasisinin müdahalesi nedeniyle ihale sürecinde kenara itilirken, Avrupa destekli konsorsiyumlar da başlangıçta YEKA ihalelerini kazanmalarına rağmen, projeleri önerilen bütçe dahilinde tamamlamakta zorlandılar. Önerilen bütçeler, kısmen pandemi ve Ukrayna Savaşı, kısmen de daha ilk baştan çok düşük olmaları nedeniyle artık uygulanamaz hale geldi.

Ancak Çinli özel şirketler, Türk muadilleriyle ticari anlaşma arayışlarını sürdürüyor. Örneğin Çinli Talesun Solar, 2020 yılında Türkiye'nin Cengiz Enerji şirketiyle, şirketin Bingöl ve Konya'daki tesislerinde kullanılmak üzere 130 MW'lık bir güneş PV modülü anlaşması imzaladı. 2022 yılında Huawei ve Tosyalı Grup da toplam 140 MW kurulu kapasiteye karşılık gelen bir çatı üstü güneş enerjisi anlaşması imzaladı.[9] Projenin 2023 yılında tamamlanması bekleniyor. Buna karşın Çin'in Türkiye rüzgâr sektöründeki payı, kurulu rüzgâr kapasitesinin yalnızca %1,21'ine yapılan yatırımla düşük kaldı.[10] Türk KOBİ'lerinden Çin’le çalışma talebi gelirken, daha büyük yatırımcılar Çinli, diğer Asyalı ve Avrupalı ortaklarla seçeneklerini açık tutuyor. Çinli şirketlerse henüz kullanılmamış potansiyeli nedeniyle Türkiye pazarına ilgi duymaya devam etse de Türkiye pazarındaki siyasi ve idari zorluklar nedeniyle büyük ölçekli projelere girmekten kaçınıyor ve bunun yerine yenilenebilir enerji teknolojileri pazarındaki ölçek ekonomilerine odaklanıyor. Çinli şirketler büyük ölçekli projelere girmekten kaçınırken, Türkiye'ye yatırım yapmak yerine Türkiye'ye ürün satmaya ağırlık veriyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye

Denizaşırı yatırımlara yönelik yeşil kılavuz ilkeleri henüz yürürlüğe girmemiş olan Çin'in aksine, Avrupa'nın Türkiye'nin karbonsuzlaşmasına dahlinin iki boyutu var: Avrupa'nın Türkiye'nin yenilenebilir sektörüne yaptığı yatırımlar ve Türkiye'nin Avrupa'nın yeşil yatırım kılavuzuna gösterdiği uyum.

Türkiye'nin Avrupa Yeşil Mutabakatına (EGD) uyumu

Türkiye ihracat odaklı bir ülke olup, ihracatının büyük bir kısmı (%54,9) Avrupa bölgesine yöneliktir.[11] EGD kuralları ve kılavuz ilkeleri de bu nedenle Türkiye'nin endüstrileri üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahip. Temiz enerji yatırımlarının yanı sıra inşaat, ağır kimyasallar ve tekstil üretimi gibi emisyon yoğun ticarete maruz kalan sektörlerin, EGD'ye dahil olan ülkelerle ticari ilişkilerini sürdürebilmeleri için üretim ve lojistik süreçlerinde yeşil bir dönüşümden geçmeleri gerekiyor.

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’yla İstanbul Ticaret Odası gibi Türkiye'deki iş dünyası dernekleri, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi EGD tarafından belirlenen kuralların, üretim ve ihracat lojistiği maliyetlerini Türk şirketlerinin kısa süre içinde pazardaki rekabet güçlerini kaybedecekleri bir düzeye çıkaracağına dair Türk KOBİ'lerince paylaşılan bir endişeyi sıklıkla dile getiriyorlar.[12] Buna ek olarak Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Türk sanayilerinin yeşil dönüşümü için elli milyon avroya kadar ek fonlar sunsa da, yeni yeşil finansman kuralları Türk şirketlerinin güvendiği kredileri de kısıtlıyor.[13]

Sınırda karbon düzenleme mekanizması (CBAM)

CBAM, AB içindeki Emisyon Ticaret Sisteminin (ETS) uluslararasılaşma aşamasıdır. ETS, şirketlerin AB içinde kota satın almalarını zorunlu hale getirerek enerji ve endüstriyel üretimlerinde ürettikleri emisyonlara bir üst sınır koymak amacıyla 2005 yılında hayata geçirildi. Bununla birlikte AB içindeki emisyonların sınırlandırılması, AB'nin karbon emisyonu azaltma hedeflerini karşılamak için yeterli değil. Avrupa'nın Çin ve Türkiye gibi Avrupa'ya komşu ülkelerle yaptığı ihracat ve ithalat, Avrupa'nın karbon emisyonlarının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bu nedenle 2021 yılında AB, 2023 yılında uygulamaya konulacak ve 2026 yılında tümüyle devreye girecek CBAM için hazırlıklara başladı.[14] CBAM, karbon emisyonlarının küresel olarak azaltılması ve AB şirketlerinin benzer kısıtlamalara tabi olmayan uluslararası rakipleri karşısındaki maliyet dezavantajlarının telafi edilmesi yönünde atılmış bir adım olma özelliği taşıyor.[15] Türkiye sıklıkla “karbon kaçağının”, yani Avrupalı şirketlerin ETS'den kaçınmak adına yüksek karbonlu tesislerini Türkiye'ye taşımalarının alıcısı oldu. CBAM'ın uygulamaya konması artık bu durumu değiştirecek. CBAM başlangıçta Türkiye'nin ihracatına yılda yaklaşık iki milyar avroya mal olacak. Türkiye'nin Rusya-Ukrayna savaşından önce demir-çelik, alüminyum, çimento ve kireç sektörlerinde Rusya ve Ukrayna'dan sonra CBAM'den en olumsuz etkilenen üçüncü ülke olacağı tahmin ediliyordu.[16] CBAM sonrasında ilaveten Türkiye'nin Bulgaristan ve Yunanistan'a elektrik ihracatında da fiyat artışları yaşanacak.[17] Bu durumda Türkiye'nin yapması gereken kendi ETS'sini geliştirmek ve bunu CBAM'ın ağ benzeri yapısına dahil etmek olmalıdır. Diğer yandan bu durum tam da Türkiye'nin kendi karbonsuzlaştırma programını geliştirmemesinden kaynaklanan artan maliyetlerin açık bir örneği.[18] Türkiye karbonsuzlaştırmaya çevresel değil, enerji güvenliği perspektifinden[19] baktığından, EGD'yi yakalamakta yavaş kaldı. Enerji Bakanlığı, yenilenebilir enerji sektöründe, yerli KOBİ'lerin AB (ve daha sonra Çin) yeşil standartlarına ayak uydurmalarına yardımcı olmak üzere YEKA sistemi kapsamında sübvansiyonlar sağladı. Ancak YEKA sübvansiyonları hızla değer kaybeden Türk lirası cinsinden ödendiğinden, devam eden döviz krizi şimdiye kadar elde edilen faydaları boşa çıkardı.[20]

Çin, CBAM'den en az etkilenen ülkeler arasında yer alırken, demir-çelik ve alüminyum sektörleriyse en çok etkilenen sektörler olacak. Çin'in AB'ye yaptığı ithalatın sadece yaklaşık %2'si CBAM'den etkilenecek.[21] Buna karşılık Çin'in düşük karbon teknolojileri, tedarik zincirlerinin birbirine yaklaştığı düşünüldüğünde CBAM'den fayda bile sağlayabilir. Çin'in kendi ETS'si eyaletler düzeyinde başladı ve ülkede ancak 2021'de ulusal bir ETS oluşturabildi. Şimdilerde bile eyalet düzeyindeki ETS'ler karbon fiyatlandırmasında sektörler arasında farklılık gösteriyor.[22] Bu da Çin'e CBAM açısından koz sağlıyor. Ayrıca Çin ve AB, sahadaki nispeten eşit aktörler olarak ETS'lerini baştan birbirlerine bağlama şansına sahipti.[23]

Türkiye'nin yeşil dönüşümüne AB-Çin dahlinde gelecek yönelimler

Özetle, Çin ve AB yenilenebilir enerji sektörünü genişletmek gibi ortak bir çevresel hedefi paylaşıyor olsalar da, bu alandaki işbirliği-rekabet ekseninin rekabet boyutu, özellikle 2010'lardan itibaren Türkiye gibi Doğu Akdeniz'deki üçüncü ülkelerde önem kazandı.

Türkiye'nin yeşil dönüşümüne Avrupa ve Çin'in dahli arasındaki temel fark, her ikisi de ticaret ve yatırımla ilgilenirken, Avrupa'nın yatırım ve ticaret için kural koyma konusunda aktif olması, Çin'inse kural koymada geç kalmış olmasıdır. Çin'in kural koyma sürecine katıldığı durumlarda bile, bu süreç çoğunlukla Avrupa'nın çerçevesiyle uyumlu bir şekilde ilerledi. Dahası Çin'in Türkiye'nin yeşil dönüşüm sürecine dahli AB'nin katılımını azaltmadı. Aksine Türkiye'nin geniş bölgedeki daha büyük ve yüksek teknolojili yeşil BRI yatırımlarının dışında bırakıldığına dair açık göstergeler söz konusu. Çin destekli konsorsiyumların rüzgâr ve güneş enerjisi sektörlerindeki ihaleleri kaybetmelerinden de anlaşılacağı üzere Türkiye, Çin'in yeni gelişmekte olan yenilenebilir enerji sektöründeki yatırımlarını sınırlamayı tercih etti. Bu durum Türkiye'nin AB ve Çin arasındaki işbirliği-rekabet ekseninde bir aktör olduğunu gösteriyor. Bu aktörlüğün yönü ve tercihleri sadece makro veya ikili ilişkiler tarafından tayin edilmiyor. Bu tercihler aynı zamanda Türkiye'deki iç siyasi ve ekonomik kaygılar tarafından da şekilleniyor.

Türkiye'nin AB'ye katılım süreci, bölgeyle ortak tarihi ve AB'nin Türkiye'nin ihracatı için bir hedef olarak hâkimiyeti, Türkiye'nin Çin’le ilişkisinin aksine, Türkiye'yi AB'nin karbonsuzlaştırma konusundaki normatif ve ticari gündemine bağlı hale getiriyor. Bu durum hem Türkiye'ye hem de AB'ye yeşil dönüşümün finansmanı için fırsatlar sunuyor. Ancak CBAM'ın Türkiye üzerindeki etkisinde de açıkça görülebileceği gibi, zaman zaman maliyetli olabiliyor. Türkiye'nin yeşil dönüşüm konusunda AB ile ilişkilerinde, önemli ölçüde sınırlı olsa da, hâlâ bir temsil gücü var. AB'nin karbon kaçaklarını AB içinde olduğu kadar, ticari ortaklarıyla da durdurma çabası, Türkiye'nin karbonsuzlaşma hızını ve maliyetini belirleyen bir faktör olacak.

Sonuç olarak Türkiye'nin hüküm süren ülke içi siyasi ve ekonomik ağları, Çin'in daha geniş bölgeye yönelik tercihleri ve Türkiye'nin enerji sektörüne adaptasyonu ve AB'nin düzenlemeleri ve politikaları (CBAM gibi), Türkiye'deki yenilenebilir enerji sektörünün geleceğini etkileyecek. Bu değişkenler, yeşil dönüşümün finansmanı daha da hız kazandıkça ve AB ile Çin bu dönüşümdeki iç içe geçmiş ilişkilerini daha fazla değerlendirdikçe büyük önem kazanacak.

Kısaltmalar

BRI                 Yeşil Kuşak ve Yol Girişimi

CBAM            Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması

EGD               Avrupa Yeşil Mutabakatı

ETS                Emisyon Ticaret Sistemi

AB                  Avrupa Birliği

KOBİ'ler        Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler

KİT'ler           Kamu İktisadi Teşebbüsleri

YEKA            Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları

YEKDEM      Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması

 

[1] Chen, C.G., & Lees, C. (2016). Growing China’s renewables sector: a developmental state approach, New Political Economy, 21(6), 574-586. https://doi.org/10.1080/13563467.2016.1183113

[2] Bhandary, R. R., Gallagher, K.S., Jaffe, A.M., Myslikova, Z., Zhang, F., Petrova, M., Barrionuevo, A., Fontaine, G., Fuentes, J.L., Karani, P., Martinez, D., Seitlheko, L., Staicu, D., Ullah, N. & Yimere, A. (2022). Demanding development: The political economy of climate finance and overseas investments from China. Energy Research & Social Science, (93), 1-16, https://doi.org/10.1016/j.erss.2022.102816.

[3] Altun, S. & Ergenc, C. (2023 yılında çıkacak). The EU and China in the global climate regime: A dialectical collaboration-competition relationship. Asia Europe Journal

[4] Akdoğan, İ. & Kovancılar, B. (2022). Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Dostu Yenilenebilir Enerji Politikalarının Teşvik Türleri Açısından Değerlendirilmesi. Yönetim ve Ekonomi Dergisi. 29(1), 69-91. https://doi.org/10.18657/yonveek.1004872

[5] Şahin, Ü., Tör, O.B., Kat, B., Teimourzadeh, S., Demirkol, K., Künar, A., Voyvoda, E. & Yeldan, E. (2021). Turkey’s Decarbonization Pathway: Net Zero in 2050 Executive Summary. Istanbul Policy Center. https://ipc.sabanciuniv.edu/Content/Images/CKeditorImages/20211103-20111678.pdf; https://www.teias.gov.tr/kurulu-guc-raporlari

[6] TEİAŞ (2021). Türkiye Elektrik Üretim-İletim 2021 Yılı İstatistikleri. https://www.teias.gov.tr/turkiye-elektrik-uretim-iletim-istatistikleri. Yenilenebilir enerji sektöründe yatırımların menşe ülkelere göre dağılımına ilişkin kamuya açık veri bulunmamaktadır.

[7] TEİAŞ (2022). Ekim 2022 Kurulu Güç Raporu. https://www.teias.gov.tr/kurulu-guc-raporlari.

[8] Türkiye, Avrupa'nın yabancı yenilenebilir yatırımlarında 7. sıradadır. (2020, Mayıs 13). Anadolu Agency. https://www.aa.com.tr/en/energy/invesments/turkey-is-7th-in-europes-foreign-renewable-investments/29255

[9] Turkey launches world’s largest rooftop solar power project, EnergyTrend. (2022, Mart 17). https://www.energytrend.cn/news/20220317-103175.html.

[10] ENSİA’dan Çin’e yenilenebilir enerji için yatırım daveti. (2021, Kasım 17). https://www.ensia.org.tr/ensiadan-cine-yenilenebilir-enerji-icin-yatirim-daveti/   

[11] The World Bank. (2022). Unlocking Green Finance in Turkey. https://www.tbb.org.tr/en/Content/Upload/Dokuman/1198/WB-Turkey_Green_Finance_Report.pdf

[12] Yeşil dönüşümle dış açığı kapatabiliriz. (2022, 30 Ekim-12 Kasım). Ekonomist. 32 (2022/22).

[13]  Sarı, D. (2022). EBRD supports green, low carbon investments in Turkey. European Bank for Reconstruction and Development. (2022, Sep 14). https://www.ebrd.com/news/2022/ebrd-supports-green-low-carbon-investments-in-turkey.html

[14] CBAM and its implications for companies in China. (2022, October 10). Sustainability Spotlight Series No.50, https://www2.deloitte.com/cn/en/pages/risk/articles/esg-cbam-china-implications.html

[15] Aşıcı, A. A. (2021). The EU’s Carbon Border Adjustment Mechanism and the Turkish Economy. Istanbul Policy Center-Sabancı University-Stiftung Mercator Initiative. https://ipc.sabanciuniv.edu/Content/Images/CKeditorImages/20210106-00013649.pdf

[16] CBAM and its implications for companies in China. (2022, October 10). Sustainability Spotlight Series No.50, https://www2.deloitte.com/cn/en/pages/risk/articles/esg-cbam-china-implications.html; ‘CBAM’ carbon levy will only hit a fraction of Chinese exports to EU. (2021, September 23). China Dialogue. https://chinadialogue.org.cn/en/climate/cbam-carbon-levy-will-only-hit-a-fraction-of-chinese-exports-to-eu/

[17] Şahin, G., Taksim, M.A. & Yitgin, B. (2021). Effects of The European Green Deal on Turkey’s Electricity Market. The Journal of Business, Economic and Management Research. 4(1), 40-58. https://doi.org/10.33416/baybem.835052 

[19] Tastan, K. (2022). The Challenge of Decarbonisation and EU-Turkey Trade Relations: A long-term perspective, SWP Comment. 2022(66). doi:10.18449/2022C66 

[20] Yazarlarca yapılan saha mülakatları, Ağustos 2022.

[21] CBAM and its implications for companies in China. (2022, October 10). Sustainability Spotlight Series No.50, https://www2.deloitte.com/cn/en/pages/risk/articles/esg-cbam-china-implications.html

[22] Kardish, C., Duan, M.,Tao, Y. Li, L. & Hellmich, M. (2021). The EU carbon border adjustment mechanism (CBAM) and China: unpacking options on policy design, potential responses, and possible impacts. Berlin: adelphi.

https://www.adelphi.de/en/publication/eu-carbon-border-adjustment-mechanism-cbam-and-china

[23] Sun, A. (2022). Linking the China and EU ETS’s. Kleinman Center for Energy Policy.  https://kleinmanenergy.upenn.edu/wp-content/uploads/2022/06/KCEP-Digest46-East-Meets-West.pdf