Ruh İkizleri? Trump, Netanyahu ve İran’la İhtilaf

Analiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump’un İran’a karşı çatışmacı tutumunu destekliyor ve teşvik ediyor. Ama askeri bir çatışma, İsrail için büyük riskler de taşıyor.

1.Askeri çatışmanın İsrail için riskleri

2.Yanlış hesapları önlemek ve iletişim kanallarını açmak

3.Belirsiz bir gelecek: ABD’nin kuşkulu stratejisi

İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu yıllardır İran’ın İsrail’in varlığı için bir tehdit olduğu konusunda uyarılarda bulunuyor. Daha geçenlerde, İran’ın nükleer silahlanmasını engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını açıkça ifade etti. İsrail aynı zamanda İran’ın Suriye’deki bölgesel çıkarları, Hizbullah’ı ve Filistin İslami Cihad Örgütü’nü desteklemesine dikkat çekiyor.  İsrail ordusu aylardır Suriye’de askeri harekat düzenliyor ve bununla iki temel amaç güdüyor: Birincisi, İran ordusunun İsrail-Suriye sınırında kalıcı olarak konuşlanmasını engellemek. İkincisi Hizbullah’ın hassas silahlar edinmesinin önüne geçmek. İsrail’in bu siyaseti yurtiçinde muhalifler de dahil geniş bir kesim tarafından destekleniyor.

Binyamin Netanyahu, İran’la nükleer anlaşmanın en başta gelen eleştirmenlerinden biriydi. Anlaşmayı en başından beri yanlış buluyordu, çünkü anlaşmanın, İran’ın atom silahı peşinde koşmasını sürekli olarak engellemeyeceğini ve ülkenin agresif ve dengeleri bozucu bir bölgesel siyaset izlemesini mümkün kıldığını öne sürüyordu. Bu nedenle Netanyahu, Trump’ı İran’ın bölgesel siyaseti ve konvansiyonel silah geliştirmesi konusunda sıkıştırılması konusunda destekledi ve bunu teşvik etti. İsrail başbakanı, İran iktidarının yalnızca sert bir dilden anladığına kesin bir şekilde inanıyor. Bu yüzden Netanyahu, Amerikan siyasetinin Tahran’a azami baskı yapmasına katılıyor. Ancak Obama döneminden farklı olarak, İsrail ordusunun İran’daki nükleer tesislere bir saldırısı söz konusu değil.

  1. Askeri çatışmanın İsrail için riskleri

ABD ve İran arasındaki gerilim İsrail için büyük riskler taşıyor. Gerçi hem İran’dan hem de Trump yönetiminden askeri bir çatışma istenmediğine dari işaretler geliyor. Yine de halihazırdaki durum, uygulanan yaptırımların ekonomik maliyeti nedeniyle İran için katlanılabilir değil ve buna karşılık olarak da İran rejimi ABD üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Her iki tarafın bir diğerine azami bir baskı kurma mantığı yanlış bir hesaba dayanıyor ve tehlikeli bir dinamik taşıyor. İsrail, İran’ın kuzey sınırında provokasayonda bulunarak İsrail’i çatışmaya dahil etmesinden korkuyor. İsrail ordusu böyle bir senaryo için hazırlanıyor ve bununla ilgili daha geçenlerde geniş kapsamlı bir tatbikat yapıldı.

Eğer ABD İran’a bir askeri harekatta bulunursa, İran’ın İsrail’Ie karşı ya doğrudan ya da Hizbullah aracılığıyla büyük bir missilleme yapma tehdidi bulunuyor. Hizbullah’ın İsrail-Lübnan sınırında bulunan binlerce füzesi İsrail’in kalabalık şehirlerine büyük hasarlar verebilir ve çok sayıda kişinin ölmesine yol açabilir. Bu riskler İsrail kamuoyunda neredeyse hiç tartışılmıyor. Bunun tersine, eski ulusal güvenlik danışmanı Yaakov Amidror gibi isimler İran’daki nüükleer altyapıya karşı önleyici bir saldırıyı savunuyor. Öne sürdüğüne göre, iki saat içerisinde görev tamamlanabilirmiş. Bu karşın İsrail ordusu, daha önce olduğu gibi bu tip saldırılara çekinceyle yaklaşıyor. Kaldı ki, Suriye’deki askeri operasyonlar, İsrail’in İran’ı şu anda askeri bakımdan caydırabileceğini gösteriyor. Bu bakımdan Netanyahu’nun manevra alanı, kesin retoriğine rağmen şu anda sınırlı gözüküyor.

 

Amerika’nın Bakış Açısı:

Savaş yorgunluğu ve askeri harekat arasında kalan Donald Trump kendini bir çıkmaza sokmuş gibi görünüyor. Seçim kampanyasının ortasında, Yakın ve Orta Doğu’daki bir savaştan sorumlu tutulmak istemiyor. Aynı zamanda, geri adım atmayan güçlü bir adam profile çizmek istiyor. Bu da genel durumu öngörülemez kılıyor. Daha fazlası…

İsrail’in Bakış Açısı

Ruh İkizi mi? Trump ve Netanyahu

İsrail Başbakanı Netanyahu, Trump’un İran’a karşı çatışmacı tutumunu destekliyor ve cesaret veriyor. Ancak askeri bir harekat İsrail için büyük riskler taşıyor. Daha fazlası…

Avrupa’nın Bakış Açısı

Gerginliğin Hafifletilmesi

AB dış politika sorumlusu, ABD ve İran’ı körfezdeki gerginliği tırmandırmamaları konusunda uyardı. AB aynı zamanda nükleer anlaşmanın kurtarılmasına çalışmalı. Daha fazlası...

 

 

  1. Yanlış hesapları önlemek ve iletişim kanallarını açmak

Azami baskı stratejisi, ekonomik sıkıntının İran’ı ya müzakere masasına getirmeye ya da halihazırdaki rejimin çözülerek yeni bir yönetimin kurulmasına dayanıyor. Her iki olasılığı da hem Amerikan hem de İsrail yönetimi destekliyor, ama yakın bir gelecekte her ikisi de olası gözükmüyor. Bu bağlamda, Amerikan tarafında, yaptırımların müzakereyle sonuçlanmamasından dolayı hayal kırıklığının ilk işaretleri görülmeye başlandı. Diğer yandan Amerikan siyasetinin ekonomil bedeli İran’da o kadar yüksek ki, iktidarın Trump yönetimine sonuna kadar direnme stratejisine karşı çatlak sesler çıkıyor. Bu durumda, kısa vadede en doğru olan, yanlış hesapları ve gerilimi tırmandıran dinamikleri önlemek, bunun yerine, özellikle ABD ve İran arasındaki ihtilafın saygı, itibar ve statü çerçevesinde de devam ettiğini düşünerek, iletişim kanallarını yeniden açmak olmalıdır.

3. Belirsiz bir gelecek: ABD’nin kuşkulu stratejisi

Trump yönetimi, nükleer tesisleri bombalama tehdidi dışında tutarlı bir diplomatik ve askeri strateji izlemiyor. ABD’nin İran’a kapsamlı bir müzakerede ne önerdiği hiç belli değil. Sonuç olarak yalnızca baskı yapmak yeterli olmayacak, özellikle de İran, Trump’ın askeri tehditlerinden şüphe duymaya başladığı zaman. Bu nedenle, İran’ın kısa vadede ABD’nin baskısına