Marakeş’ten Geriye Yine Paris Kaldı

Bu yazıda genel hatları ile 22. BİMÇDS Taraflar Konferansı’nda hem devletler hem sivil toplum tarafından ele alınan gündemleri genel hatları ile kısa kısa ele alacağım. Belirteceğim gündemler ilişkin daha detaylı yazıları ise kıymetli İklim Postası yazarlarının bu dosyadaki yazılarında bulabilirsiniz.

22. BİMÇDS Taraflar Konferansı bir ‘kuralar kitabı ‘olarak Paris Anlaşması’nın yorumlanması görüşmeleri ile geçti. Fakat genel itibari ile Anlaşma’nın uygulanmasına dair teknik ve karmaşık mevzular, kapalı oturumlarda, ‘üst düzey politika’ görüşmeleri olarak gerçekleşti. Daha görüşmelerin ikinci gününde Venezüella Devleti Delegasyonu görüşmelerde çok fazla özel sektör müdahalesi olduğu gerekçesi ile görüşmelerin kapalı yapılmasını talep etti ve ardından, müzakereler kapalı gerçekleştirildi. Kapalı müzakereler boyunca kısaca, Birleşmiş Milletler Sekretaryası altında tarafların iklim koruma, uyum, iklim finansmanı, teknoloji transferi ve kapasite geliştirme konularında, ilgili ulusa çabalarını nasıl raporlayacakları ve uygulama ve geri bildirim mekanizmaları olmaksızın nasıl hesap verilebilir raporlamalar sunabileceği görüşüldü. Özellikle gelişmekte olan ülkeler ulusal iklim eylem planı sahibi olmanın gönüllü olması gerektiğini ve sıkı bir denetle mekanizmasının ulusal kalkınma planlarına zarar vereceği kaygısı ile müzakereler boyunca bu tartışmayı, bazen müzakereleri tıkayacak şekilde zaman zaman öne sürdü. Bununa karşılı endüstrileşmiş ya da gelişmiş ülkeler, kesinleşmiş iklim politikalarının bütün taraflarca belgelenmesi çağrısında bulundu. Raporlama da tüm taraflar hemfikir oldu fakat raporlama kurlarının Tarafların gelişmişlik düzeylerine göre farklılık gösterebileceği esnekliği de sağlandı. Bu açıdan Paris Anlaşması’nın en büyük kazanımı Dünya Ülkelerini iki kampa ayırmaktan çıkarmasıdır. Fakat Marakeş Müzakerelerinde, Paris Anlaşması’nın temel tartışma konusu olan iklim ‘adaleti’ yani eşitlik, müşterek fakat farklılaştırılmış sorumluluklar, CBDR, Common But Differentiated Responsibilities ) konusunda bir çözüme varılmadı.  Paris iklim rejiminin diğer bir tartışmalı ve çözümsüz konusu ise tarafların verdiği sözleri nasıl gerçekleştireceğidir. Zira Paris Anlaşmasının açmazlarından biri de tarafların vaatlerini yerine getirmedeki şeffaflık ve hesap verilebilirliğidir. Paris tarafların endüstrileşmiş ya da gelişmekte olan diye iki sınıfta kutuplaşmasını hafileştirmiş de olsa, bu ayrım yapısal olarak Marakeş’teki çok yeni tartışmalarda da var oldu.

Marakeş Müzakereleri boyunca sivil toplumun temel kaygısı, Paris Anlaşması’nın nasıl uygulamaya geçirileceğiydi. Özellikle, Marakeş müzakerelerinde Paris Anlaşması uygulamaya geçerken insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal dönüşüm gibi önemli başlıklarda nasıl uygulamalar olacağı hakkı ile değerlendirilmedi. Yalnızca insan hakları konusu kademeli olarak ele alındı. Örneğin, ülkelerin ulusal katkı niyetlerine (National Determined Comtributions- NDC)insan hakları konusunun eklenmesinin, kapasite geliştirmeye katkı olabileceği görüşüldü.

Toplumsal cinsiyet konusunda ise 2020 yılına kadarki yeni iklim rejimi için alınan kararları, 2014 Lima Konferansında iki yıl için başlatılıp daha sonra süresi üç yıl daha uzatılan  ‘toplumsal cinsiyet ve iklim değişikliği’ çalışma programının kararları ile karşılaştırdığımızda, Lima Programı’nın kararlarının daha başarılı olduğu görülmektedir. Dolayısı ile Marakeş’te hem yetişmiş müzakerecilerin başarılı cinsiyet oranı hem e kadınların teknik ve finans temelli konularda yer alması oranları hala Lima Program’ının bir katkısıdır. Marakeş’te bunu güçlendirmek için açık bir adım atılmamıştır.

Marakeş Görüşmelerinde iklim politikalarını etkileyecek nitelikte kararlar alındı. Bunlardan ilki 2018 yılında Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’in (Intergovernmnetal Panel on Climate Change- IPPC) 1,5 °C Hedefi Raporu’nu sunacak olmasıydı. Bu rapor öncesi, hâlihazırdaki NDC’ler ile değil 1,5 °C hedefini tutturmak, 3°C ‘lik bir sıcaklık artışı öngörülmektedir. Dolayısı Marakeş’te belirlenen en önemli noktalardan biri özellikle gelişmiş ülkelerin, 1,5 °C hedefini tutturmak için belirttikleri katkıları revize etmeleri gerektiği kararı oldu.

2016 görüşmelerinin en etkli kararlarından biri de 2018’e kadar devam edecek olan ‘Kolaylaştırıcı İletişim’ (Facilitative Dioalog) oldu. Bu görüşümleler, gerekli katkıyı yapmayan tarafları suçlama yada utandırma yerine daha yapıcı müzakere yürütme amacı ile alındı. 2018’de ise bu görüşmelerden en kritik olanı gerçekleşecek. Fakat 2018’de gerçekleşecek olan 24. Taraflar Konferansı Avrupa’da kömürün kalbi olan Polonya’da gerçekleşecek. Dolayısı ile sivil toplum tarafından Polonya ev sahipliğinin bu görüşmeleri gölgeleyeceği kaygısı güdülmektedir.

Marakeş’te endüstrileşmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere, iklim katkılarını gerçekleştirmeleri için yardımcı olması amacı ‘NDC ortaklığı’ başlatıldı. Maldivler, Endonezya ve Uganda gibi ülkeler ilgiye başvurdu. Buna karşılık Almanya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada da yardım teklifinde bulundu. Paris’te, ülkeler kendi hedeflerini sundu, Marakeş'te ise hazır olanlar uygulamaya geçmek için uzun vadeli planlarını sundu. Maalesef ki Türkiye bu uzun vadeli plan sunan ülkeler arasında bulunmaktan öte halen Paris Anlaşmasının onaylanıp, onaylanmayacağı tartışmalarını yürütmektedir.

Marakeş’te çoğunluğu ‘İklim Kırılganlığı Forumu’ (Climate Vulnerable Forum – CVF) üyesi 47 ülke 2030/2050 yılına kadar 100% yenilenebilir enerjiye geçiş yapacaklarını duyurdular. Bu durum bazı gözlemcilere göre  gelişmekte olan ülkelerin birleşik cephesini sanayileşmiş ülkelerin gecikmiş hırsları ve gerçekleşmemiş taahhütlerine karşı zayıflatmak olarak görseler de, siyasi olarak müzakerelerde önemli rol oynamaktadırlar.

Tarım ve ormancılık sektörleri Paris Anlaşmasının uygulanmasında önemli bir rol oynamaktadır ve bu nedenle Marakeş'te çeşitli çalışma gruplarının ve tartışmalarının konusu olmuştur. Burada tartışılan çözümler ve araçlar, tarımın dönüşmesine, toprak haklarının korunmasına ve ormansızlaşmayı durdurmaya yardımcı olabilir niteliktedir. Öteki taraftan bum çözüm ve araçlar endüstriyel tarımı ve ormancılık faaliyetlerini yoğunlaştırabilir, yerli toplulukların yerinden edilmesine neden olabilirler ve ile fosil-yakıt emisyonlarını dengelemek için yeni arka kapılar açabilirler. Toprak ve ormanlar önemli miktarlarda CO2 tutabilir fakat tarım ve ormancılık sektöründeki önlemler emisyon artışını mazur kılmak için hiçbir koşulda kullanılmamalıdır. Uluslararası toplumun Paris'te koyduğu CO2 bütçesi, ofset için yer bırakmamaktadır. Başka bir deyişle, sanayileşmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelerde tarım ve ormancılık sektörlerindeki ucuz  emisyon azaltma projeleri sayersinde gerekli emisyon azaltma yükümlülüklerinden kaçınmamamladır. Emisyon ticaretini tarım ve ormancılık sektörü ile birleştirme ve bu yolla ofset sağlama  tartışması yeni bir tartışma değil. Marakeş'te kilit önem taşıyan bir husus, yeni oluşturulan Sürdürülebilir Kalkınma Mekanizması’nın (SDM) ofset için kapıların açılmasına müsaade etmemiş olmasıdır.

Marakeş’te, sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki çıkar çatışmaları çok büyük olduğundan, tarımla ilgili resmi iklim görüşmeleri oldukça sıkıntılı gerçi. Brezilya, Arjantin ve Hindistan gibi G77 grubundaki başlıca tarım ülkeleri tarım hakkında, iklim koruma kontekstinde müzakere yapmak istememekte, ancak iklim değişikliğine uyum kontekstinde müzakere yapmak isteğindeydi. Marakeş tarım müzakerelerinde, sanayileşmiş ülkeler ve Avrupa Birliği ise tarımın ‘karbon nötürlük’ hedefi gibi sivil toplum tarafında oldukça eleştirilen bir kontekstte ele alınması yönünde müzakere yürüttü. Müzakerler devam ederken bazı STK'lar iklimi korumayı ve uyumu da kapsayacak tarım ve gıda güvenliği konularında bir çalışma programı çağrısında bulunurken, geniş kapsamlı hedeflerin ofsetin yolunu açmamsı, endüstriyel artımın ekolojik tarımın yerini almamsı, ,insan haklarının gözetilmesi ve sosyo-ekolojik kriterler ile hedef belirlenmesinin güvenceye alınması talep etti. Ancak müzakereler Mayıs 2017 ertelendi.

Küresel İklim Eylem Gündeminin mevcut platformları (hem devletlerin  Lima-Paris Eylem Gündemi hem de devlet dışı aktörlerin NAZCA iklim platformu) Marakeş'taki yeni bir platforma katıldı: "İklim Şampiyonları". Böylece Marakeş'te Laurence Tubiana ve Hakima El Haité Küresel İklim Eylem ortaklığını başlattı. Bunun açık mesajı şu, iş dünyası, sivil toplum ve politika yapıcılar iklim krizini ancak birlikte çözebilir. Fakat iklim krizinin temel sorumlusu büyük şirketlerinin genel tutumunun ‘greenwash’tan yana olduğunu düşünürsek bu çağrının gerçek etkisi tartışılabilir. Zira, Karbon Yakalama ve Depolama (CCS), fosil yakıt şirketlerinin gelecekteki düşük karbonlu iş modellerini korumak için kullandıkları koz olarak değil, aynı zamanda "negatif emisyon" üreten temel teknoloji olarak Marakeş görüşmelerinde yerini aldı. Öyleki bir çok taraf CCS’i 1,5 ° C sınırı içinde kalmak için bir araç olarak görmekte.

Sivil toplumun temel endişelerinden biri ise endüstriyel tarım, yoğun gübre kullanımı ve genetik mühendisliğin ve birçok ekolojik olarak sorunlu yaklaşımın İklim Eylem Gündemi'nin arka kapısı aracılığıyla iklim müzakerelerinin bir parçası olacağıdır.

BM üye ülkeleri, yıllardır iklim kayıp-zararları için ek bütçe ve finansman yarılıp yaratılmaması gerektiğini tartışıyor. Bu açıdan Marakeş 2013 Yılında Varşova’da kabul edilen Varşova Uluslararası Hasar ve Hasar Mekanizması’nın (WIM) geleceği oldu. Sanayileşmiş ülkeler konuyu çabucak ele alıp neticelendirmek istese de, gelişmekte olan ülkeler ayrıntılı ve kapsamlı bir inceleme süreci istedi. Konu 2019 yılından önce de kapanmayacak gibi durmakta. Marakeş’te en azından, birçok sanayileşmiş ülkenin şiddetle direndiği büyük bir atılım olan WIM'in 2017'den itibaren kayıp ve hasar için fonlama konusunu özellikle ele alması kararlaştırıldı. Küçük bir ada ülkesi Fiji'nin COP 23'teki başkanlığı nedeniyle, 2017, bu önemli çevre sorununa umut verici bir ivme kazandıracaktır. Fiji, iklim değişikliğinin yol açtığı kayıp ve hasar konusunda çok fazla deneyim sahibidir: 2016 başlarında Siklon Winston felaketi 44 kişiyi öldürdü ve 40.000 konutun yanı sıra okullar, limanlar ve enerji hatları gibi kritik altyapıları tahrip etti.

COP 22, en azından Marakeş’teki sivil toplum ve iklim aktivistlerine mütevazi bir destek sağladı.

COP'den üç gün önce, uluslararası aktivistler, Attac Fas tarafından düzenlenen Safi'deki "İklimi Değil Sistemi Değiştir" konferansı ile çok sayıda Faslı grupla bir araya geldi. Marakeş bölgesindeki bu şehirde hava, toprak ve sahiller, çimento, kum ve fosfat endüstrisinden kaynaklanan kirlilikten çok etkilenmiş durumda. Gruplar "Safi Deklarasyonu" nda, fosil yakıtların yerinde kalmasını ve iklim değişikliğinin etkilerinin yerel halkın sosyal eşitsizliğini (özellikle kadınların) güçlendirdiğini vurguladı. Ancak bu mesaj henüz parlamento seviyesine gelmedi: Fas'ta otuz parti var ve hiçbirinin gündeminde çevre ve iklim doğrudan yer almamakta. Ayrıca Müzakereler devam ederken COP çadırlarının uzağında, tüm dünyadan aktivistler Marakeş'te fikir alışverişinde bulunmak için "Espace auto-geré" de (özerk bölge) bir araya geldi. Bu buluşma neticesinde; iklim adaleti, 1.5 ° C hedefi,%100 yenilenebilir enerji, sağlıklı bir çevre ve insan haklarının gözetilmesi için çağrıda bulunuldu.

COP22 neticesinde ortaya çıkan ‘Marakeş Eylem Bildirgesi’ ile Fas Devleti zirveye kendi izini bırakmış oldu. Bir çok gelişmekte olan ülkenin bu belgeye tepkisi Kopenhag'daki 2009 müzakerelerinin başarısızlığına neden olan süreçleri içermesinden dolayı yanı akderi paylaşacağı kaygısı oldu. Neyse ki Marakeş'te, bu korkuların kısa sürede  yersiz olduğu kanıtlandı. Bu Bildirge şimdiden yapılan taahhütler ve görkemli teyitlerinden biraz daha fazlasını içeriyor.

Marakeş’in en önemli çıktısı olarak Uluslararası toplum, çok az bir fire ile devletlerin genelinin  Paris İklim Anlaşmasının arkasında olduğunu gördü. Marakeş devrimci bir zirve olmasa bile, Paris'in kazandırdığı ivmeyi korudu.

Gönül isterdi ki Türkiye de Paris Anlaşması’nın arkasındaki devletlerin arasında yer alsın. Fakat Paris Anlaşması yolu ile uzun vadeli samimi bir iklim eylem planı hâlihazırda ne yazık ki Ülke gündemlerimiz arasında bile yer bulamamaktadır.