Hava kirliliği ülkemizin en önemli çevre ve halk sağlığı sorunudur. 21. yüzyılın ilk çeyreği biterken 1990’ların başındaki hava kirliliği problemi kentlerimizde hortlamıştır. Doğalgazın yaygınlaşmasına rağmen bu sorunun tekrar ortaya çıkması ve daha da kritik hale dönüşmesinin ekonomik ve toplumsal sebepleri olduğu bir gerçektir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından www.havakalitesi.gov.tr adresi üzerinden detaylı ve şeffaf bir şekilde ülkemizdeki ölçüm sonuçları paylaşılmaktadır. Bakanlık durum tespiti adına üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışmaktadır.
Ülkemizde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen “Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği” üzerinden hava kirliliğine dair neler yapılması gerektiği planlanmaktadır.
Bu yönetmelikte hava kalitesi sınır değerleri belirtilmekte ve il müdürlüklerinin görevleri tanımlanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği tarafından da kükürt dioksit, azot dioksit, azot oksitleri, partiküler madde, kurşun, benzen, karbon monoksit, ozon, arsenik, kadmiyum, nikel, benzo(a)piren ve ozon gibi kirleticilerin ölçülmesi ve değerlendirilmesi gerekliliği ortaya konmuştur.
Ülkemizdeki yönetmelikte de bu kirleticilerin ölçülmesi, değerlendirilmesi ve önlemler alınması zorunludur. Bu sorumluluk Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ve yerel yönetimlere aittir.
Ülkemizde belirlenen sınır değerler Avrupa Birliği ve Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınır değerlerle uyumlu değildir. Bunun yanında, PM 2,5 gibi, akciğer hastalıklarına neden olan kirleticiye dair de herhangi bir kısıtlama mevzuatımızda yer almamaktadır.
Ülkemizdeki sınır değerler AB sınır değerlerinin yaklaşık iki katıdır. Bu değerlerin mevzuat bazında 2019 yılında eşitlenmesi hedeflenmektedir. Ancak sınır değerlerin eşitlenmesi demek hava kirliliğinin çözüldüğü anlamına gelmemektedir. Detaylar örnek illere dair verilen bilgilerde de görülmektedir.
Öte yandan, AB’de ve Dünya Sağlık Örgütü raporlarında, PM 10 denilen kirleticinin günlük ortalamasının bir yıl içinde sadece 35 kez aşılabilmesine izin verilmektedir. 35 günden fazla aşılması halinde (50 µg/m3 ) acil önlemler alınması gerekmektedir. Bizim ülkemizde ise bu sınır değer çok daha fazla aşılmaktadır. Buna rağmen herhangi bir önlem alınmamaktadır.
Ülkemizde 81 ilde de hava kalitesi izleme istasyonu bulunmaktadır. Bazı illerde istasyon sayısı birden fazladır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu anlamda önemli çalışmalar yapmaktadır. Bilgiler şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmaktadır.
Ancak bu istasyonların tümünde aynı kirletici parametreler ölçülmemektedir. Örneğin, Düzce gibi kirliliğin en yüksek olduğu kentte, sadece Partikül Madde 10 ve kükürt dioksit (SO2) ölçülmektedir. Karbon monoksit, PM 2,5 (Partikül Madde), kurşun, kadminyum, ozon, arsenik gibi çok önemli kirleticiler ölçülmemektedir.
Bu istasyonlardan alınan veriler yetersizdir. Yetersiz olması nedeniyle kirliliğin düzeyi eksik tespit edilmektedir.
Birçok istasyonun kurulduğu bölgeler de doğru veriyi ortaya koymaktan uzaktır. Örneğin, trafikten uzak veya şehir merkezinden uzak alanlara istasyonların kurulduğu ve kirliliğin kaynağını tespit edebilecek konumda olmadıkları görülmektedir.
Hava kirliliğinin halk sağlığına etkileri
Hava kirliliğinin halk sağlığı üzerine etkileri açık bir biçimde bilinmektedir. Gerek Sağlık Bakanlığı’nın raporlarında gerekse Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarında, hava kirliliğinin cilt hastalıkları, saç dökülmesi, akciğer hastalıkları ve hatta kansere yol açtığı somut bir gerçektir.
Özellikle partikül maddeler (PM 10 ve PM 2,5) civa, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller ile kanserojen kimyasalları bünyelerinde bulundurmakta ve sağlık üzerinde önemli tehdit oluşturmaktadır. Bu zehirli ve kanser yapıcı kimyasallar nemle birleşerek aside dönüşmektedir. Kurum, uçucu kül, benzin ve dizel araç egzoz partikülleri benzo(a)pyrene gibi kanser yapıcı maddeler içerdiğinden bunların uzun süre solunması kansere sebep olmaktadır.
Ülkemizdeki en önemli ve sınır değerleri aşan kirletici de PM 10 ve PM 2,5’dur.
Temiz Hava Eylem Planları
Yönetmeliğe göre, her İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü temiz hava planı hazırlamak zorundadır. Bu planlarda kirliliğin düzeyi, kirletici parametreler, kirlilik noktaları, kaynağı gibi temel veriler yer almak zorundadır. Bunun yanında kirliliğin azaltılmasına yönelik olarak hangi çalışmaların yapılacağı da tanımlanmak zorundadır. Ani kirlilik durumunda yöneticilerin ne yapacağı, halkın ne yapacağı da tanımlanmak zorundadır.
Temiz hava planı 2014–2019 yıllarını kapsayacak şekilde 2013 bitmeden bütün kentlerde hazırlanması gerekirken bu hazırlıklar tamamlanmamıştır. Birçok ilde bu planlar katılımcı bir anlayışla hazırlanmamış ve kamuoyu ile paylaşılmamıştır.
İstanbul özelinde ise İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, 2013 yılında bitirilmesi gereken eylem planını 7 Aralık 2015 tarihinde valiliğin onayına sunmuştur. Duyuru haberinde kamuoyu ile paylaşılacağı yazılmış olmasına rağmen plana internet sitesi üzerinden ulaşılamamaktadır.1
İstanbul’da hava kirliliği
İstanbul’da özellikle Yenibosna, Kadıköy ve Esenyurt’ta hava kirliliği son yılların en üst seviyesine ulaşmıştır. Ulaşımdan, kömür kullanımından ve hiç kuşkusuz “kentsel dönüşüm” faaliyetleri nedeniyle hava kirliliği oranları artmıştır. Kentsel dönüşüm sürecinin çevresel etkilerinin değerlendirilmemesi ve üst ölçekli planlama ile önlemler alınmaması nedeniyle PM 10 kirleticisinin kaynağı olan toz miktarı artmaktadır.
Ölçüm sonuçları, coğrafi yapı ve nüfus irdelendiğinde İstanbul’daki kirliliğin temel nedenleri arasında ulaşım ve ısınmadan kaynaklı kirlilik olduğu görülmektedir. İstanbul’un kronikleşen bir hava kirliliği problemi olduğu açıktır. Nüfusun giderek artması, betonlaşma, özellikle doğanın ve ormanların tahrip edilmesi, bireysel araba kullanımının teşvik edilerek toplu taşımanın hala istenen seviyeye getirilememesi hava kirliliği sorununun kronikleşmesinin nedenleri arasında geliyor.
Enverziyon riski
Terselme (Enverziyon, Inversion) kirli havanın dağılmasını engelleyen meteorolojik ve coğrafi koşullarla bağlantılı bir sonuçtur. Atmosferdeki farklı yükseklikteki sıcaklık farkı nedeniyle yaşanan terselme, 1952 yılında Londra’da 4000 kişinin ölmesine, 100 bin kişinin hastalanmasına neden olmuştu. Yani dikkatlice değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Aşağıdaki internet adresinden günlük olarak envzerziyon risk haritası görülebilmektedir. http://www.mgm.gov.tr/tahmin/enverziyon-risk-haritasi.aspx
Yerel yöneticilerin bu risk haritasını değerlendirerek ve kamuoyunu bilgilendirerek önlemler alması gerekmektedir.
Acil tedbirler, kalıcı çözümler
Şehirlerin coğrafi yapısını veya konumunu değiştirmek mümkün değil. Bu nedenle çağdaş, bilimsel çözümler üretmek gerekmektedir.
2015 yılında hâlâ kalitesiz kömür ile ısınma ihtiyacının gideriliyor olması hava kirliliğini dönüşü olmayan bir hale sokmaktadır. Bir yıl içinde üç seçim olması nedeniyle kömür dağıtımı arttırılmış ve kalitesiz kömür kullanımı teşvik edilmiştir.
Yoksul yurttaşlara yardım amacıyla yapıldığı belirtilen kömür desteği aslında yurttaşların yaşam kalitesini düşürmekte, sürdürülebilir olmayan bağımlı bir ısınma politikasını hayata geçirmektedir.
Bu nedenle eğer yoksul yurttaşlara destek verilecekse bu doğalgaz yardımı ile olmalıdır. Aksi halde akciğer hastalıkları ve kanserle boğuşan yoksul kitleler oluşacaktır.
Partikül Madde 10 kirleticisinin yüksek olması kimi zaman çöl tozları ile ilişkilendirilmeye çalışılmaktadır. Ancak, bu ilişkilendirmenin sağlıklı olmadığı, şehir dışına kurulan istasyonlardaki veriler incelendiğince net bir biçimde görülmektedir.
Acil olarak yapılması gerekenler kısaca şöyle sıralanabilir:
Mevzuatta zorunlu olan 2014-2019 Temiz Hava Planı bütün İl Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri tarafından kurumların, STK’ların katılımı ile hazırlanmalı, kamuoyu ile açıkça paylaşılmalı ve bu plandaki çözüme yönelik kararlar kesin ve kararlı bir biçimde uygulanmalıdır.
Kentlerde, coğrafi konumdan kaynaklı enverziyon (terselme-inversion) problemi nedeniyle kirli havanın dağılamaması problemi bulunmaktadır. Bu sorunla yaşamayı öğrenmek gerekiyor. Bu nedenle, kentin alanlarının imara açılması acilen durdurularak hava koridorlarının önüne bina yapımı engellenmelidir. Eğer bir kentsel dönüşümden söz edilecekse, hava kirliliğini çözme odaklı yürütülmelidir.
Ölçüm noktasında ölçüm yapılan kirlilik parametrelerinin sayısı arttırılmalı, ölçüm cihazları geliştirilmelidir.
Kömür kullanımını teşvik etmek yerine doğalgaz kullanımı için maddi olarak vatandaşa destek sağlanmalıdır.
Ulaşımda toplu taşıma hakim kılınmalı kent merkezine araç girişi kısıtlanmalıdır. Toplu taşıma bütün kentlerde hızlı, konforlu hale getirilmelidir.
Çocuklar, yaşlılar, hastalar ve hamileler hava kirliliğinin yoğun olduğu saatlerde sokağa çıkmamalıdır. Bu konuda valilik güncel olarak internet sitesinden uyarıları yapmalıdır. (Terselme etkisi akşam ve sabah saatlerinde yoğunlaştığı için özellikle 18:00’den sonra kirlilik ciddi şekilde artmaktadır.)
İl Sağlık Müdürlükleri solunum yolu enfeksiyonları ve akciğer hastalıklarıyla ilgili başvuru sayılarını acilen açıklamalıdır.
Yerleşim alanları ile sanayi alanı arasında yeşil kuşaklar oluşturulmalı, şehir planlaması yapılırken ilin hakim rüzgar yönü ile komşu illerden olası kirletici taşınımı göz önünde bulundurulmalıdır.
Kömür kullanan konutlarda doğru yakma sistemlerinin kullanılarak emisyon azaltımı sağlanması için halka eğitimler düzenlenebilir. Konutlarda izolasyon tekniklerinin uygulanması, kullanılan yakıt ve salınan emisyon miktarında yüzde 50 oranında bir azalma sağlanacağı dikkate alındığında, halkın bu konuda hazırlanan mevzuatlara uyumu konusunda teşvik edilmesi ve desteklenmesi sağlanabilir.
Kalitesiz kömür kullanımına dair denetimler arttırılmalı, kalite standartları altındaki kömürün kente girişi dahi yasaklanmalıdır.
Trafikten kaynaklı emisyonların azaltımı için yeşil dalga ve akıllı sinyalizasyon sistemlerinin kullanımı yaygınlaştırılabilir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın elindeki ölçüm sonuçları ile Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün Enverziyon Risk Haritası valilik ve belediyeler tarafından ortak bir şekilde değerlendirilmeli ve çözüm bu verilerin kullanımı ile üretilerek kamuoyu sürekli olarak bilgilendirilmelidir.
Hava kirliliğinin yağışlarla birlikte toprağı ve doğal alanları da kirleteceğini unutmamak gerekir. Bu nedenle hava kirliliğinin aynı zamanda toprak kirliliğinin ve tarım alanlarında yaşanan kirliliğin kaynaklarından birisi olduğu unutulmamalıdır.
Sağlıklı, konforlu, huzurlu yaşamak halkın temel ihtiyacı olması nedeniyle genel bütçeden harcamalarda bu ihtiyaçlara öncelik tanınmalıdır.
NOT:
PM 10: 10 mikrogramdan küçük partikül maddeleri
PM 2,5: 2,5 mikrogramdan küçük partikül maddeleri ifade etmektedir.
1 İstanbul Temiz Hava Eylem Planı Valilik Onayına Sunuluyor, https://www.csb.gov.tr/iller/istanbul/index.php?Sayfa=haberdetay&Id=210… , Erişim Tarihi:06.03.2016)