Türkiye'nin Toprakla İmtahanı: BİR MÜLKSÜZLEŞTİRME TARİHİ

Türkiye kırsalında mülksüzleştirme artarak sürüyor. Halihazırda üretmeye çalışan köylü borç batağına saplanmış durumda. Toprak Atlasından bir makale;

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermeniler ve Rumlar hatırı sayılır miktarda toprağa sahipti. Toprağı işler, topraktan aldıkları ürünleri en iyi biçimde değerlendirirlerdi. Ancak bu halkların büyük bölümünün topraklarından koparılması, arazilerini geride bırakarak gitmek zorunda bırakılması ya da yaşamlarına acımasızca son verilmesi gibi zalimane davranışların sonucunda toprak bolluğu oluştu ve bu toprak, üreticilerin mülksüzleştirilmesini bir süre engelledi. Nüfus az, işlenecek toprak çoktu. Ve işte bu toprağın büyük bir kısmı, Osmanlı’nın toprak yitirdiği yerlerden Anadolu’ya göç etmek durumunda kalan göçmenlere verildi:

1923-1933 döneminde Türkiye’ye 247 bin kişi, 58 bin aile göçmen olarak geldi. Gelenlere parasız olarak, 40.692 ev, 6321 parça arsa, 1 milyon 576 bin 472 dönüm tarla, bağ ve bahçe verildi.

1934-1950 döneminde ise göçmenler için yapılan ev 32.887 adet, dağıtılan arazi ise 157.383 dönümdü.

1923-1934 döneminde nüfus değiş tokuşu ile gelen 99.709 haneye (380.243 kişi) 4,5 milyon dönüm arazi, 99 bin dönüm bağ ve 160 bin dönüm bahçe verildi. Muhacir ve mülteci olarak gelen 58.027 haneye (247.295 kişi) 1,5 milyon dönüm arazi, 59 bin dönüm bağ ve 8 bin dönüm bahçe dağıtıldı. Toprağa muhtaç yerli çiftçilere dağıtılan arazi miktarı 731 bin dönümdü. 2510 sayılı yasanın hükümlerine göre, 21 Haziran 1934 tarihinden 1938 yılı Mayıs ayına kadar 28.536 muhacir ve mülteci ailesine 1,2 milyo, 48.411 topraksız veya az topraklı yerli çiftçi hanesine 1,5 milyon, 7.886 göçebe ailesine de 129 bin dönüm arazi dağıtıldı. 1940-1944 döneminde ise Maliye Bakanlığına bağlı geçici komisyonlar tarafından 619 köyde 197 bin nüfuslu 53 bin aileye toplam 875 bin dönüm arazi dağıtıldı. Ayrıca 1951-1960 döneminde 13.087 göçmene ortalama 60 dönüm büyüklüğünde arazi verildi.

Cumhuriyetle döneminde, tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte dini vakıfların arazilerine ve gayrimenkullerine el kondu. El konan arazilerin bir bölümü hazineye devredildi. Bir bölümü ise yoksul köylülere dağıtıldı.

Eskişehir’deki 36 köyü kapsayan Mahmudu Sani Vakfı’na ait 1 milyon 270 bin dönüm arazi, 2613 sayılı Tapu Tahrir ve Kadastro Kanunu’na dayanılarak, 34 bin parsele ayrıldı ve yerli halkın iskânına verildi. Ayrıca, 23 bin parselde 900.000 dönüm arazi de topraksız köylülere dağıtıldı. Mahmudu Sani Vakfı’nın diğer topraklarının bir bölümü de Türkiye’ye gelen göçmenlere verildi. Mahmudiye Harası da vakıf arazisinden yapılan tahsisle kuruldu. Ayrıca göçmenlere, mübadillere ve yangın felâketlerinden zarar görenlere da bu vakıf arazilerinden verildi.

Silivri’de Sultan Beyazıt Vakfı’ndan 15.000 dönüm arazi Romanya’dan gelen göçmenlere dağıtıldı. Saray ve Vize ilçelerinde bulunan Paşa Vakfı arazileri ise İcra Vekilleri Heyeti’nin 1 Aralık 1926 gün ve 4450 sayılı kararnamesi ile göçmenlere verildi. Bunların dışında Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesine bağlı 17 köyde bulunan Eyüp Nebi Vakfı’ndan 150.000 dönüm arazi, Amasya’nın Taşova ilçesinin köylerinde bulunan Hazinedar Süleyman Paşa Vakfı’ndan 25.000 dönüm arazi, Palu ve Karakoçan İlçeleri’ne bağlı köylerde bulunan 30.000 dönüm vakıf arazisi, Bursa’ya bağlı Karacabey ilçesi köylerinde bulunan 10.000 dönüm vakıf arazisi ve Aydın’ın çeşitli köylerinde 5.000 dönüm zeytinlik arazi iç iskâna tahsis edildi.

Dolayısıyla rahatlıkla söylenebilir ki; Türkiye kırsalında 1923-1946 döneminde önemli boyutta bir mülksüzleştirme yaşanmadı. Aksine ekilen topraklardaki artış, nüfus artışına paralel olarak genişledi. O dönemde köylüler arasında hazine arazilerine ve meralara el koyma arzusu o kadar gelişkin değildi ve işlenen arazi miktarını sınırlayan en önemli faktör tarım araç ve makinelerindeki yetersizlikti.

Bu tablo 1946’da Türkiye’ye çok sayıda traktör ve diğer tarım araç gereçlerinin getirilmesiyle değişti. Makinelere sahip olan zengin köylüler, toprak ağaları ve kapitalist çiftçiler bu yeni araçlarla sadece kendi topraklarını sürmekle kalmadılar, hazine arazilerini ve köy meralarını da sürüp talan ettiler. Tahıl ürünlerinde ekili alan 1946 yılında 71,9 milyon dönüm iken 1953 yılında 110,8 milyon dönüme, 1960 yılında 129,5 milyon dönüme çıktı. 1980 yılında tahıl ekilen alan 132,9 milyon dönümdü.

Osmanlı ile her alanda hesaplaşan Cumhuriyet yönetimi, toprak meselesinde bu hesabı bir türlü göremedi. Bunda en büyük etken ülkenin yönetimindeki üçlü saç ayağının en güçlüsünü toprak ağalarının oluşturuyor olmasıydı. Halk arasında toprak reformu olarak bilinen 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu 15 Haziran 1945’te çıktı çıkmasına ama toprak ağalarının Meclis’teki etkinliği nedeniyle bu kanun, kamulaştırılarak büyük toprak sahiplerinin topraklarının değil devletin topraklarının bir kısmın köylüye dağıtılmasıyla yarım yamalak uygulandı. Öyle ki 1947-1972 döneminde halka dağıtılan 22 milyon 313 bin 646 dönüm toplam arazinin sadece 54 bin 252 dönümü şahıslardan kamulaştırılmıştı. Geriye kalan miktar ise dağıtılan toprağın yüzde 97’sine tekabül ediyordu; bu kanunla toprak sahibi olan topraksız çiftçi ailesi sayısı ise 446.817 idi.

Bu kanunu uyarınca 1947-1950 döneminde 32.639, 1951-1960 döneminde de 311.972 yerli aileye toprak verildi. 1947-1950 döneminde yerli halka dağıtılan arazi miktarı 1 milyon 463 bin 833 dönüm; 1951-1960 döneminde yerli halka dağıtılan arazi miktarı ise 16 milyon 300 bin 911 dönümdü. 1947-1950 döneminde köylüler, arazinin dönümü 7,39 liradan, 1951-1960 döneminde ise dönümü 12,12 liradan borçlandırıldılar. Topraklandırılan aile başına düşen borçlandırma bedeli 1947-1950 döneminde 331,58 lira, 1951-1960 döneminde ise 633,16 liraydı.

Böylece 1947-1972 döneminde toplam 433.117 aileye toprak dağıtılmış oldu. 1947-1972 döneminde Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çerçevesinde topraklandırılan tüm çiftçi ailelerinin sayısının Türkiye’deki çiftçi ailesi sayısına oranı yüzde 10,47; topraklı çiftçi ailesi sayısına oranı ise yüzde 15,12 idi.

Bu kanun, 19 Temmuz 1973’te 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu ile yürürlükten kaldırıldı.

Cumhuriyetin demokrasiyle anılan dönemlerinden biri olan 1963-1970’ler köylülerin, emekçilerin, devrimci gençlerin ekonomik ve demokratik haklarını kazanmak, korumak ve geliştirmek için örgütlü/örgütsüz mücadelesine sahne oldu. Bir yanda uçsuz bucaksız toprağa sahip olan Ege ve Doğu Anadolu'daki toprak ağaları, diğer tarafta ise bir avuç toprak için yanıp tutuşan topraksız çiftçiler vardı. Uçurum büyüktü. Bu derin uçurum 1960’larda kıvılcıma dönüşüp ateş aldı. Köylüler hakları olan toprakları geri alarak hükümetlerin gerçekleştiremediği toprak reformunu gerçekleştirmek için saygıdeğer bir mücadeleye başladılar. Yaptıkları işgal değildi. Zira bu topraklar kendilerine hak olarak intikal eden ancak bazılarının iktidar, vali ve jandarma desteğiyle ellerinden aldığı topraklardı.

Antalya Elmalı’nın Beyler, Bayralar, Karamık, Sarılar, Taşağıl, İslamlar, Eymir, İmircik ve Yuva köylerindeki topraksız köylüler Subaşı Ağa’ya karşı isyan etti, işledikleri toprakları sahiplendiler. Bu toprakları ekip biçmeye başladılar. Bunun üzerine ülkede kızılca kıyamet koptu. O dönemde köylülere destek vermek üzere 500 öğrenci yöreye gitti. Antalya’nın ardından, 28 Ocak 1969’da, İzmir’in Torbalı İlçesine bağlı Atalan köylüleri, ağaların el koydukları hazine arazilerini işgal etti, işgal eylemi Atalan Köyü'nden sonra işgal Torbalı’nın Göllüce köyüne de sıçradı. Atalan köylüleri 600 kişilik işgal komitesiyle, talancı ağalardan kurtardıkları hazine topraklarını sürmeye başladı. Köylüler haklı mücadelelerini duyurmak için anayol üzerine “Bu Köyde Toprak Mücadelesi Vardır” yazılı büyük bir pankart açmışlardı. Gelen geçen herkes bu pankartı görüyordu. Bu sırada dönemin Tarım Bakanı Bahri Dağdaş köylülerin mücadelesine karşı çıkıyor, bütçe görüşmelerinde “Türkiye’de dikta, zalim ağa yoktur. Ağalık ve beylik, saygı ifadesi için kullanılır” diyerek ağaları savunuyordu.

Köylüler ile öğrenci gençliğin ortak çabaları topyekûn bir toprak reformunu gerçekleştirmeye yetmedi. Fakat o dönemde Torbalı’da köylülerin ele geçirdiği toprakların önemli bir bölümü toprağı işleyen köylüler tarafından bugün de işlenmeye devam ediliyor. Antalya’daki ele geçirilen toprakların çoğunluğu ise halen ağanın elinde, çok az bir bölümü köylülerce işlenebiliyor.

Türkiye serbest piyasa politikalarına 24 Ocak 1980’de geçti. Bu dönemde Türkiye’nin fotoğrafı daha hızlı biçimde değişti: 1980’de il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların toplam sayısı 19,6 milyondu; bu sayı 2000 yılında 44 milyona çıktı. Buna karşılık belde ve köylerdeki nüfus 25,1 milyondan 23,8 milyona düştü. Belde ve köylerde yaşayanların oranı da aynı dönemde yüzde 56,1’den yüzde 35,1’e geriledi. Bu hızlı değişimin temel nedeni üretim girdilerinin maliyetinin artması ve üretilen ürünlerin fiyatının maliyetin altında belirlenmesiydi. 2002’de iktidara AKP geldi. AKP’nin uyguladığı politikalar köylüleri hızla yoksullaştırdı ve mülksüzleştirdi. Köylerden kentlere hızlı bir göç başladı. Bu değişim ve dönüşüm süreci DİE/TÜİK verilerine şöyle yansıdı: 2000 yılında belde ve köylerde 23,8 milyon kişi yaşarken 2012’de bu sayı 17,2 milyona geriledi. Belde ve köy nüfusunun toplam nüfus içindeki oranı da 2000’de yüzde 35,1 iken 2012 yılında yüzde 22,7’ye düştü.

Türkiye kırsalında mülksüzleştirme artarak sürüyor. Halihazırda üretmeye çalışan köylü borç batağına saplanmış durumda. Zira toprağını uygulanan fiyat politikalarına, kredi faizlerine ve Acil Kamulaştırma Kanunu’na kurban veriyorlar. Birçok bölgede küçük ve orta köylünün toprakları ipotek altında.  

-------------------------------

Kaynak bilgisi:

s.70 Derin, H., Türkiye’de Devletçilik, Istanbul, 1940, s.35. s.68 Basın-Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğü, Türkiye Nasıl İlerliyor, 1950-1957, Ankara, 1957, s.95. s.68 Barkan, Ö.L., Türkiye’de Toprak Meselesi, Gözlem Yay., İstanbul, 1980 s.455. s.70 Taraklı, D., Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Uygulama Sonuçları, ODTÜ Yay., Ankara, 1976 s.168. s.68 Vakıflar Genel Müdürlüğü, Cumhuriyetin 50. Yılında Vakıflar, Ankara, 1973, s.245. s.70 Taraklı, D., Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Uygulama Sonuçları, ODTÜ Yay., Ankara, 1976, s.107, 110. s.68 Alpat, S., “Türkiye’de Toprak Reformunun Sosyal Yönü,” Sosyal Siyaset Konferansları, 26. Kitap, İstanbul, 1975, s.14. s.69 Taraklı, D., a.g.k., 1976, s.117, 118, 122, 128 ve 130. s71 Taraklı, D., a.g.k., 1976, s.277.