OHAL'de Feminizm

Okuma süresi: 1 dakika
Teaser Image Caption
İstanbul'da sokak sanatı

OHAL’de Feminizm, 2010’dan bu yana Concordia Üniversitesi’nin siyaset anabilim dalında hukuk ve siyaset, kimlik ve azınlıklar ile toplumsal cinsiyet çalışmalarını sürdüren Ceren Belge’nin 2006, 2007, 2010 ve 2011 yıllarında Nebahat Akkoç ile yaptığı uzun, upuzun söyleşisinden oluşuyor. KAMER’in kurucusu ‘öğretmen Nebahat Hanım’ın hayat hikâyesinin aslında daha en başından itibaren nasıl da bir direniş hikâyesi olarak örüldüğünün kanıtı bu kitap, bu uzun söyleşi.

Nebahat Akkoç, Diyarbakırlı bir ailenin kızı. Uzun yıllar Diyarbakır’ın merkezinde ve köylerinde öğretmenlik yapmış, tam da Diyarbakır Eğitim–Sen Şube Başkanı olduğu dönemde, 1993 yılında, kendisi gibi öğretmen olan kocası Zübeyir Akkoç’un vurularak öldürülmesinin ardından emekliye ayrılmış ve… Aslında bütün hikâye, bu cinayetten sonra başlar gibi görünse de gerek Akkoç’un ailesinin kökleri gerekse 12 Eylül sonrası ve ‘90’lı yıllarda Diyarbakır’da yaşamın olağanüstü seyreden hali nedeniyle kaçınılmaz olan gerçekleşmiş; Nebahat Akkoç, bir tavır alması ve direnmesi gerektiğini görmüş. Tarihe ‘Akkoç Davası’ olarak geçen ve Nebahat Akkoç’u, Türkiye’den AİHM’e ilk başvuranlar arasında olması nedeniyle çeşitli biçimlerde şiddetle karşı karşıya bırakan dava süreci, Nebahat Akkoç’un direnişinin sadece bir yönünü gösteriyor. Çünkü 2000’de sonuçlanan ve Zübeyir Akkoç’un ölümünde devlet ihmalinin olduğu sonucuna varan AİHM kararından önce de sonra da Nebahat Akkoç direniyor.

Kökler, ‘normal’ler, hayatlar 
Akkoç’un babası köklerini 1915’te, annesi ise 1938’de kaybetmiş; o tarihlerde sürgün edilmiş, yalnız bırakılmış, koparılmışlar ailelerinden, yurtlarından. Sonra da köksüz iki insan olarak evlendirilmişler. Ermeni–Alevi bir ailenin Kürt kızı olan Nebahat Akkoç, ailesindeki ‘farklılığı’ sezse de erken yaşlarda bu farklılığı çok anlamlandıramıyor ama bir şekilde ‘diğerleri gibi’ veya ‘normal’ olmadıklarını biliyor. Tıpkı, kendi kızının hissettiklerini hissediyor belki de çocuk yaşında. Ceren Belge, OHAL’de Feminizm kitabında Nebahat Akkoç’un kızı ve oğluyla da söyleşmiş. Kızının annesiyle benzeşen duygusunu bu satırlar nedeniyle biliyoruz: “Arkadaşlarımın ailelerine bakardım, derdim bunlar ne kadar normal aileler. Bir düzenleri var, belirgin, onları yapıyorlar. Bende öyle değildi. (…) Normal aileler gibi veli toplantılarıma biri gelsin, biri benle ilgilensin, biri beni tamamlasın…”

Belki de tam bu sebeple, hatta ‘belki’si fazla, bu sebeple diyelim, Nebahat Akkoç kitap boyunca okuyarak tanıklık ettiğimiz, pek çok insanın dayanamayacağı sertlikte bir hayat sürerken hiç vazgeçmiyor, pes etmiyor. Bulabildiği tek yurda sığınıyor, orada kök salmaya çalışıyor, bir aidiyet hikâyesi kurguluyor. ‘Diğerleri gibi’ ve ‘normal’ olma ihtimali çoktan kaçmış fakat hiç değilse bir köy, bir yurt, bir ev var… Çalan telefona yanıt verenler bazen çocuklar olur, karşıdaki ses çocuk dinlemez, ölüm tehdidini savurur; etraf, Akkoç’a gitmesi için bazen baskı yapar bazen öğüt verir ama Nebahat Akkoç, Diyarbakır’da kalır.
Okuyanlar fark edecektir, yaşananların tüm sertliğine, acımasızlığına rağmen, mağduriyet diline dair tek bir iz yok Nebahat Akkoç’un ne anlatısında ne de yaşamında.

“Kadın hakları yokmuş”
1994 yılında DEP aday adaylığı için adı geçen isimlerden biri olması ve AİHM’e yaptığı başvuru nedeniyle gözaltına alınan Nebahat Akkoç, on iki günlük bu gözaltı süresince yaşadığı işkencenin ardından, kadınların maruz bırakıldığı şiddet üzerine ayrıca düşünmeye başlar. “Gözaltından çıktıktan ve biraz iyileştikten sonra İnsan Hakları Derneği’ne gittim. O zaman Genel Yönetim Kurulu üyesiydim. (…) ‘Artık İHD’de çalışmayacağım, çok kötü yaşadım ben bu işkenceyi. Kadınlar için bir şeyler yapmak istiyorum’ dedim. Gözaltında insan hakları olmadığını, kadınlarınsa hiçbir hakları olmadığını yaşayarak öğrenmiştim”. 1994 – 1997 aralığını Kadın Merkezi KAMER’in hazırlık çalışmalarıyla geçiren ve nihayet 1997’de kuruluşu gerçekleştiren Nebahat Akkoç, bu süreçteki en büyük mücadelesini, bağımsız bir kadın örgütlenmesi için vermiş. “KAMER’in bağımsız olduğuna ne siyasal hareketler ne de devlet inandı.” KAMER sürecinde pek çok kez tehdit alan, kimi çevrelerce tecrit hatta sabote edilen Akkoç, bugün 23 ilde örgütlenmiş bulunan KAMER’deki çalışmaları nedeniyle ulusal ve uluslar arası birçok ödüle değer bulundu. Birçok kadının yaşamına dokundu, ‘namus’ adına ölüm fermanı çıkarılmış çoklarının hayatta kalmasını sağladı.

Klasik anlamda bir söyleşi kitabı değil OHAL’de Feminizm. Ceren Belge’nin soruları, nadiren bölüyor Nebahat Akkoç’u. Akkoç, yılları dökmüş anlatısına. Kişisel yaşam hikâyesini anlatırken Türkiye’nin son 30 küsur yılına –hatta 1915’e diyelim- uzanan tarihçesini de aktarmış. Bir ülkenin tarihinin, tek bir bireyin kişisel tarihi üzerindeki etkisini görebilmek açısından da çok önemli bir çalışma. OHAL’de Feminizm, Olağanüstü Hal koşullarında feminist olmanın zorluklarından söz etmesi bir yana, tam da olağanüstü koşulların adeta görünmez kıldığı ya da daha fenası yok saydığı kadının yaşam hakkını görünür kılmak ve onu hayatta tutabilmek için “o halde feminizm” diyen bir kitap.

OHAL’DE FEMİNİZM
Nebahat Akkoç Anlatıyor
Ceren Belge
Ayizi Kitap
2012, 240 sayfa,

Bu yazı Sema Aslan tarafından yazılmış ve 21.10.2012 tarihinde Radikal Kitap'ta yayınlanmıştır.

http://kitap.radikal.com.tr/makale/kitap-tanitimi/o-halde-feminizm-2512…;