Karstik Yerşekillerini Neden Korumalıyız

Makale

Karstik yerşekilleri karbondioksit bağlama kapasiteleri nedeniyle iklim için önemlidir. Komplike yeraltı akıntıları sayesinde tüm dünyada insanlara içme suyu sağlarlar. Asya, sekiz milyon kilometrekareyi aşkın toplamıyla dünyada en büyük karstik alana sahip kıtadır. Ancak Endonezya'daki Kendeng dağları gibi karstik alanlar bugün çimento endüstrisi tarafından yok edilme tehdidiyle karşı karşıya. Bu makale, bozulmamış karstik sistemlerin uzun vadeli değerine dikkat çekmektedir.

Güney Almanya'daki Svabya Alplerinde bulunan iki binden fazla mağara arasında en iyi bilineni Blautopf Mağarası'dır. Bu mağaranın girişinin, Blautopf Gölü'nün 20 metreyi aşkın derinliğinde keşfedilmesinin üzerinden çok zaman geçmedi. Bugün artık Blautopf'un, karstik dağların birçok yeraltı akıntısının birleşme noktası olduğu biliniyor. Bu sular, Svabya Alplerinin derinliklerine uzanan bir mağara sistemi boyunca akıyorlar. Erişilebilir mağaralar ve içlerinde bulunan tarih öncesi çizimler 2017 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alındı. Bölgeyi her yıl on binlerce turist ziyaret ediyor. 

Missing media item.Missing media item.

Karstik mağaralar, Taş Devri'ne kadar uzanan erken dönemler boyunca insanlara yalnızca fırtınalardan ve yırtıcı hayvanlardan koruma sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda yer altı kaynaklarından da su sağlıyordu. Bu mağaralar tarihin tanıklarıdır. Mağaracılık uzmanları ve arkeologlar buralarda sürekli olarak on binlerce yıllık kemikler, insan yapımı nesneler veya çizimler bulmaktadırlar. Bu karstik mağaralardan biri olan Fransa'daki Chauvet Mağarası ünlü film yapımcısı Werner Herzog'u öylesine büyülemiştir ki, Herzog ona "Unutulmuş Düşler Mağarası" filmini adamıştır. Chauvet Mağarası, 2014'ten beri UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır. Aynı durum, Avrupa'daki en eski mağara duvar resimlerinin keşfedildiği, İspanya'daki Castillo mağara kompleksi için de geçerlidir.

Missing media item.

Güneydoğu Asya'daki buluntular ise daha da eskidir: Yakın bir zaman önce araştırmacılar, Endonezya'daki bir karstik mağarada dünyanın bilinen en eski temsili sanat eseri olan Sulawesi yaban domuzu tasvirini keşfettiler. Uzmanlar, bunun gibi mağara resimlerinin geçmişteki insan göçleri hakkında önemli bilgiler sağladığını söylüyor. Resmin keşfedildiği Leang Tedongnge Mağarası, kireçtaşı kayalıklarla çevrilidir. Dünyanın en büyük karstik bölgelerinden biri olan Maros-Pangkep karstının parçasıdır.

Karst terimi, Slovence kras, Hırvatça krš ve Sırpça "taşlı zemin" anlamına gelen крш'dan gelmektedir. Jeolojik açıdan karst, yeraltı ve yer üstü sularının nüfuz ettiği, suda çözünür kayalardan (örneğin kireçtaşı, alçıtaşı, tuzlar) oluşan yerşekillerine denir. Bu tipteki yüzey oluşumlarına yüzey karstı, yeraltı oluşumlarına karstik mağara denir. Çözülme süreçleri, düdenler, mağaralar, yer altı nehir yatakları ve karstik göller gibi karakteristik karstik olaylarla sonuçlanır. Dünya yüzeyinin (buz hariç) yaklaşık yüzde 15'i karstik kayalardan oluşur. Asya, 8,35 milyon kilometrekare ile dünya çapında en büyük karstik alana sahip kıtadır. (Goldscheider, N., Chen, Z., Auler, A.S. ve diğerleri, 2020).

Yeraltı ve yer üstü tuhaf kaya oluşumları nedeniyle, karstik dağlar, binlerce yıldır yerli sakinlerin mistik hikayelerine ve manevi törenlerine ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda, Çin'deki Li Jiang Nehri kıyısı boyunca uzanan karstik yapı, Vietnam'daki Halong Körfezi'nin karstik kayaları, Tayland'daki Phang Nga Körfezi veya Filipinler'deki ünlü "Bohol'un Çikolata Tepeleri" gibi bölgeler turistler için mıknatıs görevi görmektedirler.

Missing media item.

İklim arşivi ve iklim koruyucusu olarak karst

Karstik yapılar sadece insanlığın kültürel tarihinin aynası değildir. "Karst iklim arşividir," der Alman speleologist Oliver Heil. "Karstik mağaralar büyük bir sarkıt çeşitliliği gizlemektedir. Bunların her bir tabakası, oluşumları sırasında görülen sıcaklık ve bitki değişikliklerine dair bilgiler içerir." Örneğin, araştırmacılar, MÖ 300 ila 1100 yılları arasındaki yağış miktarlarını tespit etmek için Orta Amerika'da Belize'de bulunan Yok Balum mağarasındaki damlataş analizlerini kullanmış ve gelişmiş Maya medeniyetinin yaklaşık bin yıl önceki yokoluşuna, maruz kaldığı şiddetli kuraklığın neden olduğunu açıklayabilmiştir.

Karstik alanlar sadece iklim arşivi değildir, araştırmacılar onların aynı zamanda iklim koruyucuları olduğuna inanmaktadırlar. Karstik yerşekilleri önemli karbon çukurlarıdır çünkü karbon bağlayıcı kayalar içerirler ve karstlaşmanın kendisi bir karbondioksit hapsetme sürecidir. Çinli araştırmacılar Zaihua Liu ve J. Zhao'ya göre, "Karstik bölgeler bir yılda atmosferden 0,41 milyar ton karbodioksit emerken, karstlaşma süreci sırasında atmosfere 0,3 milyar ton karbondioksit salmaktadır. Bu, yılda yaklaşık 0,1 milyar ton depoladıkları anlamına gelir."

Karstik yerşekillerin doğal CO2 haznesi niteliklerinin boyutu bakımından, araştırmacılar, inceledikleri karstik alanlara bağlı olarak farklı sonuçlara varıyorlar. Karstlaşma süreçleri, gerçekleştikleri iklim bölgesine ve yer üstünde yağış yoluyla veya yeraltında kaynaklar yoluyla dolaşan su miktarına bağlı olarak değişirler. Elbette, karstik yerşekilleri de iklim değişikliğinin etkilerine maruz kalırlar. Bu nedenle, "Sıcaklık, akış ve toprak örtüsünün farklı karst havzalarında karbonat ayrışması üzerindeki etkilerine ilişkin karşılaştırmalar: Gelecekteki küresel karbon döngüsüne ilişkin öngörüler" çalışmasının uluslararası yazar ekibi (Zeng ve diğerleri), "Soğuk iklimlerde bitki örtüsüne sahip karstik bölgelerin artan CO2 tüketim potansiyeline sahip olacağı, sıcak iklimlerdeki karstik bölgelerin ise CO2 tüketim potansiyelinin azalacağı" sonucuna varmıştır.

CO2 depolama için tartışmalı süreçler

Bazı bilim adamları ayrıca karstik yerşekillerini, karbon yakalama ve depolama olarak bilinen insan yapımı CO2 depolamaya uygun bir potansiyel kaynak olarak görüyor. Uluslararası Speleoloji Birliği'nin (IUS) şu anki başkanı olan ABD'li hidrojeolog George Veni, bu konuda bir araştırma yapmış durumda: "Dünyanın en büyük petrol yataklarının çoğu paleokarst'tan geliyor. Bunlar, eski karstik yerşekillerinin yeraltına itildiği ve uzun zaman önce gömüldüğü tabakalardır. Ardından, milyonlarca yıl boyunca, uygun kimyasal koşullar altında petrol paleokarst oyuklarında oluşmuş ve toplanmıştır." Veni, "paleokarst'ta kuyu açmak ve karbonu tutmak için diğer kaya türlerine göre daha fazla alan olması gerektiğini" düşünmekte ve eklemektedir: "Bu kanıtlanabilirse, depolamayı daha uygun maliyetli hale getirmek için potansiyel olarak karbon atmosferden ayıklanabilir ve daha fazlası paleokarst'ta depolanabilir."

Öte yandan, bu tür prosedürleri eleştirenler, yer altı CO2 depolama projeleri ile ilgili araştırmaların, çıkarlarını sürdürmek amacıyla enerji şirketleri tarafından yönlendirilip finanse edileceğini, yani aslen büyük ölçekte fosil yakıtların çıkarılması ve yakılması için kullanılacağını savunuyorlar. Örneğin, enerji şirketi RWE'nin Federal Yerbilimleri ve Doğal Kaynaklar Enstitüsü'ndeki kadroları finanse ettiği Almanya'da durum buydu. Personelin görevi, CO2 depolama tesisleri için yönetmelik ve izin teklifleri geliştirmekti.

AB'de de ilgili pilot projeler başlangıçta durduruldu. Yüksek petrol üretimi nedeniyle CO2 emisyonu da çok yüksek olan Norveç'te ise durum farklı. Ülkede 30 yıldır karbon vergisi uygulanmakta ​​ve elde edilen fonlar, dünyanın en büyük karbon yakalama test merkezi de dahil olmak üzere karbon yakalama ve depolama (CCS) tesislerine aktarılıyor. CCS teknolojisinin savunucuları okyanus tabanı altı depolamasına da umut bağlamış durumda. Konuya eleştirel yaklaşanlar ise sızıntı meydana gelmesi ve çevreye zarar verilmesi tehdidine karşı uyarıyorlar. Ve yer altı CO2 depolaması için gereken enerjinin, mevcut sınırlı fosil kaynakların tüketimini yüzde 40'a kadar artırabileceğine işaret ediyorlar.

Enerji yoğun üretimleri küresel ölçekte CO2 emisyonlarının yaklaşık yüzde sekizini oluşturan çimento şirketleri, CCS teknolojilerinin başlıca savunucuları arasındalar. Konuyla ilgili araştırmalara büyük paralar yatırıyorlar. Örneğin, Alman HeidelbergCement grubu, Norveç Brevik'teki çimento fabrikasında dünyanın ilk endüstriyel ölçekli CCS projesini planlıyor.

Karstın en büyük düşmanı çimento endüstrisidir

Şirketlerin "geleceğe yatırım" veya "iklim tarafsızlığına katkı" gibi ifadelerle pazarladıkları şey, nihayetinde, bu şirketlerin esasen karstik dağlar gibi doğal karbon rezervlerini yok ederek kazandıkları paradan besleniyor. Sonuçta, kalkerli kaya, çimentonun üretildiği hammaddedir. Oliver Heil, "Karstın en büyük düşmanı çimento endüstrisidir çünkü bu endüstri karstik dağları oymakta, mağaraları tahrip etmekte ve su yollarını bozmaktadırlar" diyor. "Su, düdenler arasından belirli bir yolu takip ederek akar" diye açıklıyor mağaracı, "Bunlar yok edilirse, su yolları değişir. Heyelanlara ve sellere neden olabilecek erozyon meydana gelebilir." Heil ayrıca, karstik yerşekillerinin eşsiz faunası ve florasının da yok olacağını belirtiyor.

Endonezya'da Kendeng Dağları'nda tam olarak bu sonuçları görmek mümkün. Yedi vilayetteki insanların yaşamı bu karstik sıradağların su yollarına bağlıdır. Kendeng karstı eşsiz bir flora ve faunaya sahiptir ve yerli Samin grubu da dahil olmak üzere yerel nüfus için tarihsel ve kültürel açıdan vazgeçilmezdir. Bununla birlikte, gerek büyük fabrikalar gerekse de küçük kireçtaşı madenlerinden oluşan çimento endüstrisi, bu dağ silsilesine şimdiden çok büyük zararlar vermiştir.

Missing media item.

Vatandaşların inisiyatifi JM-PPK'da bir araya gelen, ağırlıklı olarak yerel küçük çiftçilerden oluşan bölge sakinleri, yıllardır bu faaliyetin sonuçlarına dikkat çekiyorlar ve doğanın bu aşırı sömürüsüne devam edilmemesi konusunda uyarılarda bulunuyorlar. JM-PPK, şiddetli sellerin bir kez daha meydana geldiği ve yaklaşık 5 bin hektarlık alanda ekinin mahvolduğu 2020 yılı Aralık ayında bir basın açıklaması yayınlayarak, "Her yıl ilçelerimizin bir bölümünün sular altında kaldığını görüyoruz" dedi. Açıklamada, toplam değeri 45 milyar Endonezya Rupisi'ni (2,6 milyon Euro) bulan 40 bin tonluk pirincin imha edildiği tahminine yer verildi. Yerel dayanışma derneği, bu sellerin yalnızca şiddetli yağmurların değil, aynı zamanda Kendeng karstının yok edilmesinin neden olduğu toprak erozyonunun sonucu olduğunu söyledi. Nihai mesajı "Seller kader değildir" olan JM-PPK'ya göre, "Bunlar önlenebilecek felaketlerdir, çünkü nedenleri, çevreyi ve çocukları ile torunlarının hayatta kalmasını önemsemeyen insanların açgözlü davranışlarıdır."

Missing media item.

Birçok hükümet karstik yapıların önemini kabul etmiyor

Karstik yerşekillerinin ve mağaraların önemini ve korunmaya değer olduklarını vurgulamak için Uluslararası Mağaracılık Uzmanları Birliği (IUS), 2021'i, Karstlar ve Mağaralar Yılı ilan etti. "Mağaralar ve karstlar gezegenin en çeşitli, önemli ve nadir ekosistemlerinin çoğuna ev sahipliği yapmaktadır ve yerin altında ve üstünde ekolojik çeşitliliği desteklemektedir" diyor UIS, bu insiyatifi açıklarken ve ekliyor: "Karst aküferleri en karmaşık, en az anlaşılan, modellemesi en zor ve su kaynaklarını kirletmesi en kolay olanlardır. Sıklıkla patojenleri ve kimyasalları fark edilmeden hızla onlarca kilometre taşıyıp hayati insani ve ekolojik su kaynaklarına aktarabilirler." UIS, bu karmaşık sistemler hakkında daha fazla bilgi ve anlayışa ihtiyaç olduğunu vurguluyor: "Çoğu zaman, mağara ve karst gibi saklı karakteristikler ve yerşekilleri genellikle tam olarak anlaşılamamaktadır. Bunları düzgün bir şekilde inceleyecek ve yönetecek uzmanlığa sahip çok az sayıda bilim insanı ve doğal kaynak yöneticisi bulunmaktadır. Çoğu hükümet mağaraları ve karstik yapıları ya hiç tanımamakta ya da arz ettikleri önemi anlamamaktadır."

Karstik yapılar karmaşık ve benzersiz ekosistemlerdir. Biz insanlara temiz su ve iyi bir geçim kaynağı sağlayan doğal alanlardır. Bilim, bu faydaları ve insan yaşamı için gerekli bu ürünleri "ekosistem hizmetleri" olarak tanımlar.

Ekosistem hizmetleri üç kategoriye ayrılır:

1) Tedarik hizmetleri: Ekosistemler tarafından sağlanan gıda, tahıl, meyve, şifalı otlar, yakıt, lif, vb. ürünler.

2) Düzenleyici hizmetler: İklim, hava ve su kalitesi, sel düzenleme ve azaltma, döllenme, haşere kontrolü gibi istikrarlı ve güvenli yaşam koşulları sağlamak.

3) Kültürel hizmetler: İlham, rahatlama, manevi zenginleşme gibi yarı manevi hizmetler ve ve kültürel miras, bilişsel gelişim ve sosyal gelişim.

Missing media item.

Örneğin, Avrupa'da, "Karst Koruma Alanlarının Ekosistem Hizmetleri - Yerel Sürdürülebilir Kalkınmanın Motoru" (ECO KARST) projesi, yedi ülkede yedi korumalı karstik alanda ekosistem hizmetlerinin ormancılık, tarım ve turizm gibi farklı sektörlerin ekonomik uygulanabilirliğine ve sürdürülebilirliğine nasıl katkıda bulunabileceğini incelemiştir.

https://youtu.be/9Br_5MPz81s

Dünya nüfusunun önemli bir kısmı içme suyunu karstik sistemlerden elde ediyor

Çalışmaya katılan bilim adamları şu sonuca varmıştır: "Karstik bölgeler özeldir. Bunlar çok önemli su kaynaklarıdır, dünya nüfusunun önemli bir kısmı içme suyunu bu sistemlerden alır. [...] İnsanlar için temiz suyun değeri paha biçilmezdir. Karstik sistemler sağlamasaydı, suyun uzak mesafelerden taşınması ve muhtemelen maliyetli teknolojik çözümlerle arıtılması gerekecekti. Su taşımanın ve temizlemenin maliyetlerini hesaba kattığımızda bile karstik sistemlerin yerel halk için ne derece değerli olduğunu anlayabiliriz."

ECO KARST araştırmacıları ayrıca, "karstik ormanların iklim düzenlemesindeki rolü (karbon tutumu dahil), faydanın karst alanının kendisiyle sınırlı kalmadığı bir hizmeti göstermektedir" demektedir. Buna ek olarak, "karstik alanlar, doğanın korunmasında olağanüstü bir rol oynadıkları için genellikle benzersiz bir yaban hayatı zenginliğine ve özel yaşam alanlarına sahiptir. Yerşekillerinin ve vahşi yaşamın doğal güzelliği, mağaralar veya kaya oluşumları gibi belirli özellikler çok sayıda ziyaretçiyi cezbetmektedir." Araştırmacılar, ekoturizm başta olmak üzere turizmin yerel halk için gelir yaratabileceğini vurgulamaktadırlar. Karstik alanların ekosistem hizmetlerinin değerlendirilmesinin, "yerel paydaşlara ve karar vericilere, kaynaklarını daha iyi kullanmada ve yerel nüfus için yaşam kalitesini artırmada yardımcı olabileceği" sonucuna varmışlardır.

Bu metin İngilizce'den Türkçe'ye Gülşah Karadağ tarafından çevrilmiştir.