Türkiye’de çevre sorunu yaratan faaliyetlerin başında madencilik geliyor. Maden cevherinin çıkartılması topografyanın bozulmasına, orman ve bitki örtüsünün zarar görmesine yol açıyor; diğer yandan, madenin ayrıştırılması sırasında kullanılan siyanür ve diğer kimyasallar, doğada zararsız halde bulunan ağır metalleri aktif hale getirerek toprakta, suda, havada kalıcı kirlenmelere neden oluyor.
‘90’lı yılların başında Bergama-Ovacık’ta başlayan altın madenciliği önemli bir ekolojik sorun olmanın yanı sıra, buna karşı örgütlenen toplumsal hareketlerin de simgesi oldu. Ovacık Altın Madeni Türkiye çevre hareketinin dönüm noktasını oluşturdu. Bergama’da başlayan bu süreç, Kozak Yaylası’nda, Kazdağları’nda, İzmir’in su havzası olan Efemçukuru’nda, Uşak Kışladağı’nda, Artvin’de, Erzincan’da, Gümüşhane’de ve daha pek çok yerde devam ediyor. Bugünlerde, hükümet ile Cemaat çatışması kapsamında haberlere konu olan Ovacık Altın Madeni süreci, Türkiye’deki ekoloji sorunları ve ekoloji hareketleri açısından incelenmeye değer bir konu.
Mahkeme kararları hiçe sayıldı
Bergama Hareketi’nin yürüttüğü hukuksal mücadeleyi ayrıntılı anlatmak, ayrı bir çalışmanın konusunu oluşturacak kadar uzundur. Konuyu mahkeme kararlarına boğmamak için özetlemekle yetinelim.
İlk olarak 652 Bergamalı tarafından açılan dava sonunda, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Eurogold firmasına Ovacık’ta siyanür liçi 1 yöntemiyle altın madeni işletmesine izin veren işlemi Danıştay’ın 1997’de verdiği örnek kararla iptal edildi. Danıştay kararında, Anayasa’nın “yaşam hakkı”nı düzenleyen 17. maddesine ve “sağlıklı çevrede yaşama hakkı”nı düzenleyen 56. maddesine dayandı. “Canlı yaşamının en önemlisi olan insan yaşamının sağlıklı, dengeli, bozulmamış bir çevrede sürdürülebileceği, çevrenin korunmasının insan yaşamının vazgeçilmez bir unsuru olduğu, faaliyete ilişkin düzenlenen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarına göre işletmenin çevre sağlığı ve insan yaşamı için risk oluşturduğu, belirtilen risklerin gerçekleşmesi halinde insan yaşamının olumsuz yönde etkileneceği” gerekçesiyle “siyanür liçi yöntemiyle altın madeni işletilmesine izin veren işlemin kamu yararına aykırı olduğuna” karar verdi. Danıştay’ın kararı doğrultusunda, İzmir İdare Mahkemesi Bergama-Ovacık Altın Madeni’nin iznini iptal etti.2
Mahkeme kararı Bergama hareketini adeta taçlandırdı. Bu aşamadan sonra, Anayasa ve yasalara göre bu işletmeden vazgeçilmeliydi. Ama öyle olmadı; Bergama, çevre hakkının yanı sıra, “hukuk devleti”nin de tartışma odağı halini aldı. Mahkeme kararlarını etkisiz hale getirmek, Bergama-Ovacık Altın Madeni’nin faaliyetini sağlamak için akla gelmeyecek yollara başvuruldu.
TÜBİTAK kullanılarak oluşturulan bilim komisyonundan alınan raporla, mahkeme kararları aşılmaya kalkışıldı. Bu raporlara dayanarak verilen yeni izinler hakkında da “kesinleşmiş mahkeme kararının değiştirilmesi niteliğinde olduğundan ve bu durumun hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığından iptaline”3 diyen mahkeme kararları verildi. Bu kararlar da önemsenmedi.
Bu kez de tüm yasal düzenlemeleri altüst eden, mahkeme kararlarının uygulanmamasını içeren Bakanları Kurulu kararı alındı.4 Bakanlar Kurulu kararı da Danıştay tarafından iptal edildi.5 Ardından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Adil Yargılanma Hakkını koruyan 6/1. maddesi ile yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Özel ve Aile Yaşamına Saygı Hakkını koruyan 8. maddesinin ihlal edildiği”ne ilişkin kararlar verildi.6 Bir süreliğine kapansa da bu kararlar da işletmenin temelli kapatılmasını sağlayamadı. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yeniden izin verildi. Ardından, ABD Büyükelçisi’nin ricasıyla7 imar planları düzenlendi ve maden işletmesine yeniden açılma ruhsatı verildi. İmar planları mahkeme kararıyla iptal edilmesine8 karşın, 2004’ten itibaren değiştirilen yasa ve yönetmeliklere dayanarak imar planı olmadan işletme ruhsatı yenilendi. Maden işletmesi hiçbir şey olmamış, hiçbir mahkeme kararı verilmemiş gibi çalışmasını sürdürüyor.
Yaşananları şöyle özetleyebiliriz: Bergama-Ovacık Altın Madeni ile ilgili 1997’den bu yana çok sayıda mahkeme kararı verildi, bu kararların hiçbiri uygulanmadı. AİHM karar verdi, o da uygulanmadı. Eurogold, Normandy, Newmont, şimdi de Koza maden şirketleri faaliyetini sürdürüyor.
İşletmenin arzusuna göre yasa değişiklikleri
Uygulanan neoliberal sistemde sermayenin serbest dolaşımını sağlamak, ekonomik faaliyetleri kamunun koyduğu kuralların sınırlayıcı etkisinden kurtarmak amacıyla yasal düzenlemelerin azaltılması veya ortadan kaldırılması için çabalanıyor; küreselleşen şirketler çıkarlarını korumak için meclislerden rahatlıkla istedikleri yasaları çıkartabiliyor. Bergama-Ovacık Altın Madeni sürecinde oluşan toplumsal tepki ve mahkeme kararları üzerine, yerin altındaki altından çok büyük kazanç elde etmek isteyen çokuluslu şirketler de boş durmadı. Çevreyi koruyan yasal düzenlemeleri beğenmediler, “bu yasalarla Türkiye’de madencilik yapılmaz, yabancı sermaye gelmez” yaygarasını kopardılar. İstekleri doğrultusunda, “5177 sayılı, Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” 2004’ün 5 Haziran günü, yani Dünya Çevre Günü’nde yürürlüğe girdi. Yasanın hazırlık aşamasında, Newmont’un yöneticilerinden Gordon Nixon “Maden Yasası’nın Ankara’daki Newmont yetkilileri ile eşgüdüm içerisinde hazırlandığını” söyledi.9 Yine yasanın yürürlüğe girmesinden önce, Eldorado Gold şirketi temsilcilerinin de içinde bulunduğu yirmi işadamı Başbakan Erdoğan’ı ziyaret ederek destek istedi. Başbakan da işadamlarına “Maden Kanunu Meclis’te, yabancı yatırımın önünü açan yasa da çıkarıldı sorunlarınız çözülecek” dedi.10
Böylesine sözler ve güvencelerle, adeta bu şirketler tarafından hazırlanan Maden Yasası ile birlikte toplam on bir yasada önemli değişiklikler yapıldı. Yasa değişikliklerinin tek hedefi “madenciliğin (madencilerin) önündeki engelleri kaldırmak”tı. Yasa değişikliği madencilik adı altında hiçbir çevre koruma kaygısı taşımıyor, çevre koruma alanında elde edilen pek çok toplumsal ve hukuksal kazanımı da yok sayıyordu. Yasa değişikliğine dayanarak Bakanlar Kurulu’ndan çıkartılan Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği ile madencilere yasayı da aşan kolaylıklar sağlandı. Yeni tür bir hukuk yaratıldı, yaratılan hukuk, çevreyi koruma(ma) hukuku, talanın hukuku niteliğindeydi. Yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’nde, yönetmeliklerin iptali için de Danıştay’da davalar açıldı. Anayasa Mahkemesi, davanın açılmasından dört buçuk yıl sonra, Maden Yasası’nın 7/1. maddesini Anayasa’ya aykırı buldu.11 Anayasa Mahkemesi ayrıca “maden, petrol ve jeotermal kaynakları arama faaliyetlerini ÇED kapsamı dışına çıkaran” Çevre Yasası’nın 10. maddesinin üçüncü fıkrasını da Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Anayasa Mahkemesi, iptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermişti ancak, Danıştay Anayasa’ya aykırılığına karar verilen yasaya dayanılarak çıkartılan Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliğinin yürütmesini durdurdu.12
Maden Yasası’nda 10 Haziran 2010’da önemli değişiklikler yapıldı. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarından sonra yapılan bu değişiklik öncekileri aratır düzenlemeler getirdi. Yasa değişikliğiyle, işletmeci şirket temsilcilerinin de katılabileceği yeni idarî kurullar oluşturuldu. Bir başka yatırım nedeniyle madencilik faaliyetinin kısıtlanmasına karar verilmesi halinde, faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin yatırım giderlerinin, lehine karar verilen tarafça karşılanacağı hükmü getirildi. Özel çevre koruma bölgeleri, millî parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, belli bir oranda kapalı doğal olarak yetişmiş sedir ve ardıç ormanları, Kıyı Kanunu’na göre korunması gerekli alanlar, birinci derece askerî yasak bölgelerdeki başvurulara “hak sağlaması halinde” ruhsat verileceği, Orman İdaresi’nin izniyle orman sayılan alanlarda yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için zorunlu geçici tesislerin yapılabileceği şeklinde düzenlendi. Değişiklikle maden üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve çalışma ruhsatlarını verme yetkisi İl Özel İdareleri’nde ve Valilerde toplandı, belediyeler saf dışı edildi. İmar planı ve yapı ruhsatı olmadan madencilik faaliyetlerine ve tesislerine izin verilmesi yasal düzenleme haline getirildi.13 Bu yasa değişikliği ve ardından çıkartılan pek çok yasa ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulmasına dair kanun hükmünde kararnamelerle korumacılık rafa kaldırıldı, ekolojiyi mahveden yatırımların önü açıldı. En son yapılan yönetmelik değişikliği ile orman alanları madencilik faaliyetlerine tamamıyla açıldı.14
Yasalarda yapılan değişiklikler Bergama sürecini de derinden etkiledi. Art arda verilen mahkeme kararlarına rağmen, Bergama Ovacık Altın Madeni’ne yeni izinler verildi, imar planı olmadan işletme ruhsatları yenilendi. Maden işletmesi hiçbir mahkeme kararı verilmemiş gibi çalışmasını halen sürdürüyor. Ovacık’ta maden rezervinin azalması ya da çıkarma maliyetinin artması üzerine çevrede rezerv arayışına yönelindi. Önce, Balıkesir-Havran’dan, Gümüşhane’den kazılan toprak taşındı; ardından, Kozak Yaylası’nda dört yerde maden ocağı açılmasına girişildi. Şu anda bunlardan Çukuralan’da faaliyet sürdürülüyor, üstelik kapasitesi iki kez artırılarak. Onca yargı kararına rağmen faaliyetin durmaması yöre insanında çaresizlik duygusunun yerleşmesine yol açtı, yaşanan işsizlik altıncı şirketin işini daha da kolaylaştırdı, her aileden bir kişiyi işe alarak direncin kısmen kırılmasına yol açtı.
17 Aralık operasyonu “altın ittifakı”nın sonu mu?
17 Aralık 2013’te İstanbul’da başlatılan bakanların adının da karıştığı, bakan çocuklarının tutuklandığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonu iktidar odaklarında taşları yerinden oynattı, düne kadar işbirliği içinde olanlar birbirlerine düşman oldu. Gülen Cemaati ile AKP hükümeti arasındaki köprüler atıldı, kılıçlar çekildi. Bu gelişmeler Koza Altın İşletmeleri’nin faaliyetlerine de yansıdı. 2013’ün son günlerinde, İzmir İl Özel İdaresi Cemaat’e yakınlığıyla15 bilinen Koza Altın firmasının Çukuralan Altın Madeni’nin faaliyetini “Çevre İzni veya Çevre İzin ve Lisans Belgesi olmadığı” gerekçesiyle durdurdu.16
Bu kapatma kararıyla çevre izni ve lisansı olmadan madenin üç yıl çalışmasına göz yumulduğu ortaya çıktı. İşletmeye İl Özel İdaresi tarafından Nisan 2010’da deneme izni, 2011 Nisanı’nda da birinci sınıf gayrisıhhi işyeri açma ruhsatı verilmişti. Anlaşılan, deneme izni ve açılma ruhsatı için gereken “Çevre İzni veya Çevre İzin ve Lisans Belgesi” olmadan işletmeye izin verilmişti. Bu da idare ile şirket arasında hukuka aykırılıklar konusunda işbirliği olduğunu gösteriyor. Diğer yandan, işletmenin temelli kapanmasını sağlayacak işyeri açılma ruhsatının geri alınması yerine, kapatma kararı verilmesi bir atışmayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Nitekim hukuken zayıf olan kapatma kararının yürütmesi idare mahkemesi tarafından durduruldu ve maden yeniden çalışmaya başladı.
Ovacık’tan Soma’ya
İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün web sitesinde, 6 Şubat’ta Ovacık Altın Madeni Üçüncü Atık Depolama Tesisi Projesi halkın katılımı toplantısı yapılacağı duyuruldu. Ancak, toplantının saat kaçta, nerede yapılacağı belirtilmemişti. 6 Şubat’ta toplantı yapıldı mı, yapıldıysa kimin katılımıyla yapıldı, bilmiyoruz. Projeye göre, Ovacık köyünün tepesindeki madenin açık ocağına atık depolama tesisi yapılmak isteniyor. Daha önce Ovacık Altın Madeni’nde uzun yıllar çalışan maden mühendisi Hasan Gökvardar’a göre, “Atık deposu yapılacak alan deniz seviyesinin altında, yaklaşık -50 ile -100 kotlarında. Ovacık yöresinde yeraltı su tablası ise +40 ile +60 kotlarında. Madenin başlama noktası +900 kotta. Dolayısıyla, atık deposu yeraltı su tablası ve geçirimli alüvyon tabakalar üzerine yapılmış oluyor”.17
Bugüne kadar riskler hep gözardı edildi, hukuka aykırı uygulamalar Ovacık Altın Madeni sürecinde sıradanlaştı. Bakalım, hukuksuzluklar devam mı edecek, yoksa “altın ittifakı”nın bozulması neticesinde Bergama’nın doğası biraz nefes alacak mı?
Diğer yandan, doğa düşmanı başka ittifaklar boş durmuyor, doğayı mahvedecek yasa ve yönetmelik değişiklikleri yapılmaya devam ediliyor. Soma’da kömür ocağında 13 Mayıs’ta meydana gelen katliamda resmî açıklamaya göre 301 maden işçisinin ölümü yaşama yönelik saldırının boyutlarını göstermeye yetiyor. Bergama Ovacık Altın Madeni’ne karşı yürütülen mücadele sürecinde yaşananlar ve diğer olaylar ekolojinin ve yaşamın korunması için ekoloji siyasetinin örgütlenmesi gerektiğini gösteriyor. Ekolojik toplumu yaratmayı ana eksenine koyan bir siyasete ihtiyacımız var. Doğayı mahveden, yaşamı tehlikeye sokan ittifakların önüne geçmek için bunu yapmak zorundayız.
1 Siyanür liçi yöntemi düşük tenörlü ve ince taneli altın cevherlerinden altının ayrıştırılması için kullanılan bir yöntem.
2 Danıştay 6. Daire’sinin 13.05.1997 tarih ve 1996/5477 E. - 1997/2312 K. sayılı kararı, İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 15.10.19997 tarih ve 1997/636-877 sayılı kararı.
3 İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 01.06.2001 tarih ve 2000/896 E. 2001/485 K., İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin 10.01.2002 tarihli ve 2001/401 E., İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 23.01.2002 tarih ve 2001/239 E. Sayılı kararı ve diğer kararlar.
4 Bakanlar Kurulu’nun 29 Mart 2002 tarih ve P 2002/4 sayılı kararı.
5 Danıştay 6. ve 8. Dairesi Ortak Heyeti 23.06.2004 tarih ve 2002/2618 E. sayılı kararı, Danıştay 8. Dairesi’nin 2005/2927 E. ve 2006/1138 sayılı kararı.
6 AİHM 3. Dairesi’nin 10 Kasım 2004 tarih ve 46117/99 numaralı “Taşkın ve Diğerleri/Türkiye” kararı.
7 Bkz. www.evrensel.net/05/01/27/gundem.html#1
8 İzmir 4. İdare Mahkemesi’nin 21.04.06 tarih ve 2005/5 E., 2006/636 K. sayılı kararı.
9 evrensel.net/04/03/17/ekonomi.html#1 ,
10 radikal.com.tr/haber.php?haberno=77929
11 rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2009/06/20090611-16.htm.
12 egecep.org.tr/Admin/photos/urunpdf/633806947104843750.pdf
13 izmirizmir.net/arif-ali-cangi-cevre-gunu-madenciligi-y1449.html
14 t24.com.tr/haber/birakin-baltalari-ormanin-sesini-dinleyin,256622
15 patronlardunyasi.com/haber/Akin-Ipek-Fethullah-Gulen-benim-ilham-kaynagim/153424
16 yesilgazete.org/blog/2014/01/01/cemaatin-altin-madenine-durdurma/
17 yesilgazete.org/blog/2014/02/07/bergama-ovacik-koyune-ucuncu-siyanur-cukuru/