Toprak yetmez, sistemi de onarmak lazım: Türkiye’de onarıcı tarım ağları

Makale

İklim krizi karşısında toprak salt mağdur değil, aynı zamanda potansiyel bir kurtarıcı. Türkiye’de yürütülen saha araştırmaları, “onarıcı tarım”ın sadece toprağı değil; kurumları, politikaları ve toplumsal ilişkileri de onarması gerektiğini gösteriyor.

onarıcı tarım uygulamalarından bir kompost toprak görüntüsü

Türkiye’de tarım uzun süredir çifte baskı altında: artan pestisit kullanımı, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim krizinin tetiklediği aşırı hava olayları. Çiftçiler toprağın verimliliğini korumak için daha fazla kimyasal girdiye yöneliyor; bu da kısır döngüyü derinleştiriyor.

Toprak, yalnızca üretimin hammaddesi değil. Su döngüsünü düzenliyor, karbon depoluyor, canlı çeşitliliğini barındırıyor. Yani sağlıklı toprak, sağlıklı toplumun ön koşulu. Onarıcı tarım, işte tam da bu noktada umut verici bir çıkış kapısı sunuyor

“Onarıcı” ile “agroekolojik” arasındaki fark

Doğa Derneği’nin tanımıyla “agroekoloji”, tarım anlamına gelen “agro (agriculture)” ile doğa bilimi anlamına gelen “ekoloji (écologie)” kelimelerinin birleşimi. Tarla tarımının ekoloji biliminin prensipleriyle anlaşılması ve bu bilgiyle uygulanması anlamına geliyor; bitkisel üretimi ve hayvancılığı kapsıyor. 

Toprak sağlığını, ekosistem bütünlüğünü ve biyolojik çeşitliliği yeniden güçlendirmeyi hedefleyen bir yaklaşım olarak tanımlanabilecek onarıcı tarım ise çoğu zaman az toprak işleme yahut işlemesiz tarım, örtü bitkisi ekimi, planlı otlatma, hayvancılıkla entegrasyon, kompost uygulaması, yeşil gübreleme, su hasadı, tohum çeşitliliği gibi teknik bir paket olarak sunuluyor.

Ancak bundan çok daha fazlasını ifade ettiğini bir sivil toplum temsilcisinin sözleriyle anlayabiliriz: 

“Toprağı iyileştirmek istiyorsak çiftçinin haklarını, köylünün bilgisini ve tüketicinin erişimini de konuşmalıyız. Yoksa bu sadece yeni bir tarım modası olur.” 

Bu bağlamda Wezel ve diğerlerinin (2009) agroekoloji tanımı bizlere onarıcı tarımın agroekolojik bir yöntem olduğunu söylüyor: Agroekoloji başlangıçta öncelikli olarak bitkisel üretim ve koruma konularıyla ilgilense de, son yıllarda çevresel, sosyal, ekonomik, etik ve kalkınma sorunları gibi yeni boyutlar önem kazanıyor. Günümüzde "agroekoloji" terimi, bilimsel bir disiplin, tarımsal uygulama veya politik ya da sosyal hareket anlamına geliyor. 

Ancak üretim biçimlerini toplumsal adalet, yerel bilgi ve politik dönüşümle birlikte ele almadığımız sürece sistemin onarılmasının mümkün olmadığı da aşikar. “Tarımsal Ağlarda Onarıcı Tarımın Etkisi: Türkiye Örneği” başlıklı yüksek lisans tezim kapsamında gerçekleştirdiğim saha çalışmaları ve varılan sonuçlar da bu tespiti doğrular nitelikte.

Farklı aktörler, farklı motivasyonlar

Tezim çerçevesinde 2024-2025 arasında Türkiye'de 17 kurumla gerçekleştirdiğim saha çalışmasında, kamu kurumları, STK’lar ve özel sektör temsilcileriyle yarı yapılandırılmış görüşmelerde Türkiye’de “onarıcı tarım” çalışmaları ve kurumların yaklaşımlarını inceledim.

  • Kamu kurumları (örn. Tarım İl Müdürlükleri) için onarıcı tarım daha çok “eğitim” ve “gıda güvenliği” bağlamında anlamlı.

Bir yetkili “Biz çiftçiye toprak işleme tekniklerini öğretiyoruz; mesele bu teknikleri uygulayabilecekleri desteklerin devamlılığının sağlanması” diyerek çiftçilerin çoğunlukla kısa vadeli ekonomik kazançlara odaklanmak zorunda kaldığı kapital düzen içerisinde verilen teşvikler sona erdiğinde geleneksel yöntemlere geri döndüğünü vurguladı

  • STK’lar (örn. Buğday Derneği, Defne Kadın Kooperatifi) için onarıcı tarım bir toplumsal dayanışma ve çevresel adalet meselesi.

Bir dernek çalışanı, “Yanı başımızdaki savaşlar bitmeden bizim de onların da toprağında zehir bitmeyecek” diyerek aslında sadece kendi bölgemizi onarmamızın da yetmeyeceğini, savaşlarda kullanılan kimyasalların hava, su, rüzgar gibi etmenlerle yer değiştirdiğini ve bölgesel kalkınma planlarına ihtiyacımız olduğunu vurguladı.

  • Özel sektör (örn. gıda ve tekstil şirketleri) ise onarıcı tarımı ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) stratejilerinin parçası olarak görüyor.

Bir gıda firması temsilcisi, “Onarıcı tarımı çevre için benimsediğimiz kadar, şirketimizin tedarik güvenliği için de benimsiyoruz” diyerek kendi çıkarlarını korurken hem tüketici hem de üretici ile iletişimde kalmak zorunda olduğundan çok aktörlü bir ağın oluşmasına katkıda bulunuyor.

Engeller ve potansiyeller

Görüşmelerimin sonuçları, agroekolojiye geçişin önündeki engellerin yalnızca teknik değil, kurumsal ve politik olduğunu gösteriyor. Aşağıda yarı yapılandırılmış görüşmelerde sorulan bazı sorular üzerinden bu çerçeveyi inceleyeceğiz: 

İlk olarak, katılımcılara “Şu anda hangi onarıcı tarım yöntemlerini uyguluyorsunuz?” sorusu yöneltildi. Bu soruda “onarıcı tarım” ifadesi, agroekolojik yaklaşımlarla kesişen bir pratik alanı da kapsayacak biçimde kullanıldığı için tabloda hem onarıcı tarım hem de agroekolojik yöntemlere ilişkin uygulamalar birlikte değerlendirildi.

hangi oranıcı tarım yöntemlerini uyguluyorsunuz sorusuna verilen yanıtlar
Tarımsal Ağlarda Onarıcı Tarımın Etkisi: Türkiye Örneği başlıklı yüksek lisans tezi kapsamında hazırlandı. (Tez no: 946198).

Buradaki sayılar, yarı yapılandırılmış görüşmelere katılan kurum temsilcilerinin hangi yöntemleri benimsediğini gösteriyor. Her kurum yalnızca bir kategori altında değerlendirildi. Kamu kurumları çoğunlukla yayılımcı politika araçları (bilgi, yönlendirme, teşvik ve destek mekanizmaları) ile sürece dahil oluyor. Yani uygulayıcı bir konumdan ziyade yönlendirici bir pozisyon üstlenerek üretici dışındaki aktörlerle ilişki kurmakta daha geri planda kalıyor.

Katılımcılara yöneltilen ikinci soru “Bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştınız?” oldu.

Bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştınız sorusuna verilen yanıtlar
Tarımsal Ağlarda Onarıcı Tarımın Etkisi: Türkiye Örneği başlıklı yüksek lisans tezi kapsamında hazırlandı. (Tez no: 946198).

Bu çizelgede yer alan sayılar da, görüşmelerde belirtilen zorluk alanlarının kaç farklı kurum tarafından dile getirildiğini gösteriyor. Elde edilen bulgulara göre, üreticilerin onarıcı tarıma gösterdikleri direnç, kamu-üretici arasındaki ilişkiyi de önemli ölçüde zedeliyor. 

Uygulamalara gösterilen direnç, ortaklaşılan temel bir zorluk alanı olarak öne çıkıyor. Konvansiyonel tarım alışkanlıklarının terk edilmesindeki isteksizlik ve yeni yöntemlerin benimsenmesindeki direnç, sürecin yaygınlaşmasını sınırlayan başlıca unsurlardan biri.

STK’lar birçok aktörle iç içe olmalarına rağmen tüketicilerin onarıcı tarım konusundaki farkındalığı henüz düşük olduğundan yeterli arz-talep dengesi oluşamaması nedeniyle ölçeklenme ve finansman sıkıntıları yaşanıyor.

Özel sektör ise değişen hava koşulları ve azalan verimle ortaya çıkan ürün dengesizliği sonucu büyüyen belirsizlik sebebiyle piyasada yeterli teşvik bulmakta zorlanıyor.

Tez kapsamında katılımcılara toplam üç başlık altında 12 soru soruldu; bu soruların cevaplarına göre aşağıdaki Onarıcı Tarım Ağ Haritası oluşturuldu. Sorular ve cevapların tamamı bahsi geçen yüksek lisans tezinde yer alıyor.

Türkiye onarıcı tarım ağ haritası
Türkiye onarıcı tarım ağ haritası (Tarımsal Ağlarda Onarıcı Tarımın Etkisi: Türkiye Örneği, s:71, Tez No: 946198).

Üretici (çiftçiler) tüm kurumların temas ettiği merkez aktör konumunda; bu durum, onarıcı tarımda çiftçilerin yalnızca uygulayıcı değil, aynı zamanda kurumlar arası etkileşimi sağlayabilecek bir köprü işlevi gördüğünü gösteriyor. 

Sivil toplum kuruluşlarının, ağ içinde daha topluluk temelli, yerel işbirlikleri kuran yapılar olarak öne çıkıyor. Kooperatifler, pazar yerleri, gıda işleme tesisleri ve danışmanlık hizmetleriyle bağlantılı olarak, üretici ile doğrudan temas kurup sürecin önemli bir kolaylaştırıcısı rolünü üstleniyor. 

Özel sektör çok aktörlü bir ağ yapısı içinde faaliyet gösteriyor. Onarıcı tarımı yalnızca üretim biçimi olarak değil, aynı zamanda kurumsal sorumluluk ve kalite politikaları çerçevesinde değerlendiriyor. Kamu kurumları ise daha çok teknik bilgi paylaşımı düzeyinde ilişki kuruyor, bu da saha ile bağlarının zayıf olduğunu düşündürüyor. Onarıcı tarımı destekleme niyetine rağmen uygulama aşamasında koordinasyon eksikliği dikkat çekiyor. 

Toprağın ötesinde bir onarım

Çalışma Türkiye’de onarıcı tarımın çok aktörlü ve politik bir dönüşüm süreci içinde olduğunu ortaya koyuyor. Kamu kurumları, STK’lar ve özel sektör farklı motivasyonlarla hareket etseler de şu ortak paydayı gözettikleri anlaşılıyor: Toprağı iyileştirmek, iklim krizine karşı direnci artırmak ve kırsal kalkınmaya katkı sağlamak..

Yani onarıcı tarımla birlikte sadece toprağı değil; politikaları, kurumları ve ilişkileri de iyileştirmek zorunda olduğumuz anlaşılıyor.

Neden “sistemi” onarmak?

Toprağın iyileşmesi, onunla birlikte kurulan sosyal ve ekonomik ilişkilerin de iyileşmesini gerektiriyor. Yani mesele yalnızca organik madde oranını artırmak değil; çiftçinin pazardaki konumunu güçlendirmek, yerel bilginin değerini tanımak ve üretimden tüketiciye giden zincirde adaleti sağlamak.

Onarıcı tarım ağ haritasında görülen yapı, yalnızca kimin kimle çalıştığını değil, kurumların hangi aktör gruplarını sürecin merkezine koyduğunu, hangilerini ise görmezden geldiğini gösteriyor. Bu da onarıcı tarımın sahadaki kurumsallaşma düzeyi ve eksik etkileşim alanları hakkında önemli bir gösterge. 

Harita, sürdürülebilir bir onarıcı tarım yapısının ancak kurumlar arası yatay (aynı düzeyde, benzer türden veya aynı rolü üstlenen aktörler arasındaki ortaklık) ve dikey (farklı düzeylerde, yani hiyerarşik olarak farklı konumlarda bulunan aktörler arasındaki ilişkiler) işbirliğinin birlikteliği ile güçlendirilebileceğini gösteriyor.

Agroekolojik bir yöntem olan onarıcı tarım; bu nedenle sadece teknik bir çözüm değil; kolektif bir yeniden yapılanma çağrısı. Bu çağrının karşılık bulması için çok aktörlü, yerel bilgiyi merkeze alan ve politik olarak sahiplenilen bir yaklaşım gerek.

Alıntılar / Daha fazla okuma

Anadolu Meraları. (2024). Anadolu Meraları – Kütüphane. Erişim adresi: https://www.anadolumera.com/kutuphane 

Dudu, D. (2017). Hem doğa hem de insan için bir kazan-kazan durumu yaratabiliriz. Anadolu Meraları. Erişim adresi: http://www.sivilsayfalar.org

Doğa Derneği. (2025). Bilgi Notu. Erişim adresi: https://dogadernegi.org/wp-content/uploads/2023/06/agroekoloji-bilgi-notu.pdf

Greenpeace. (2019). Türkiye’nin gıda ve tarım sistemi: İstanbul’un gıda tedarik zinciri eğilimler, sorunlar ve alternatifler. İstanbul.

Wezel ve diğerleri. (2009). Agroecology as a science, a movement and a practice. A review. Erişim adresi: https://link.springer.com/article/10.1051/agro/2009004

Zehirsiz Sofralar. (2019). Pestisitlerin etkileri ve yönetim ilkeleri. Erişim adresi: https://zehirsizsofralar.org