Pestisit zehirlenmeleri her yıl 385 milyon kişinin hastalanmasına neden oluyor. Dünya Sağlık Örgütü pestisit kullanımına ve zehirlenmelerin önlenmesine dair tüm dünyada iyileştirme sağlamak amacıyla bir uluslararası davranış kuralları geliştirdiyse de, ulusal seviyede yasal düzenlemelerin yapılmaması bu çabayı büyük oranda sonuçsuz kılıyor.
İnsanlar arazide, ormanda, gıda ya da içme suyu gibi yollarla farkında olmadan çok farklı pestisitlerle temas edebilir. Temastan hemen sonra hastalık semptomlarının görülmesine akut pestisit zehirlenmesi diyoruz. Mağdurlar kendilerini yorgun, halsiz ve bitkin hissedebiliyor ya da gripte olduğu gibi baş ağrısı ve eklem ağrıları yaşayabiliyorlar. Bunun ötesinde sindirim sistemi etkilenebiliyor, mide bulantısı, kusma ve ishal görülebiliyor. Sinir sisteminin pestisitlerden etkilendiği vakalar da mevcut. Ve nihayet ağır seyreden vakalarda kalp, akciğer ya da böbrek gibi organların bir pestisit zehirlenmesinde iflas etmesine de rastlanıyor. Her yıl yaklaşık 11.000 kişi bu şekilde hayatını kaybediyor.
Pestisitler en çok tarım sektöründe çalışanlar açısından risk yaratmakla birlikte, havaya ve suya kolayca karışabildiği için diğer insanlar açısından da tehlike yaratıyor. Bulaş yoluyla çevreyi kirleterek nihayetinde sofralarımıza kadar ulaşıyor.
Güvenlik önlemlerinin alınmaması veya var olan önlemlere uyulmaması ciddi zararlara ve hatta ölümlere yol açabiliyor. Buna örnek vermek gerekirse, 2013 yılında Hindistan’ın Bihar eyaletinde yirmi üç öğrenci körili patates ve pilavdan oluşan bir öğlen yemeğini yedikten sonra birkaç dakika içinde hayatını kaybetti. Yapılan adli tıp incelemesinde, yemeğin pişirken kullanılan sıvıyağda monokrotofos pestisiti tespit edildi. İşin ironik yanı, okulda verilen bu yemeğin yeterli gıdaya ulaşamayan öğrenciler için organize edilen bir beslenme programı kapsamında sunulmuş olmasıydı. Yine aynı yıl, Brezilya’daki bir köy okulunun üzerine 20 dakika boyunca uçakla böcek ilacı püskürtüldü. Okuldaki çocuklar ve öğretmenleri o esnada açık havada öğlen yemeklerini yiyorlardı. Onlarca çocuk ve yetişkin üzerlerine yağdırılan zehirli kimyasallar yüzünden hastanelik oldu. Mısır ve soya tarlalarının ortasında yer alan bu okula püskürtülen bu kimyasal madde, tarım şirketi Syngenta tarafından üretilen Engeo Pleno adlı pestisitti.
Bu maddelerden zehirlenen kişilerin pek çoğunda uzun vadeli etkiler gözleniyor: Parkinson hastalığı veya lösemi gibi kronik rahatsızlıklarda son yıllarda yaşanan artış ile pestisitlere maruz kalma oranı arasında bir ilişki tespit eden pek çok bilimsel çalışma mevcut. Pestisitler ayrıca karaciğer ve meme kanseri, tip 2 diyabet ve astım, alerji, obezite ve hormon bozuklukları açısından artan risk oranlarıyla da ilişkilendiriliyor. Yine doğum kusurları, erken doğum ve büyüme bozukluklarını da pestisitlerle olan temasla gerekçelendirmek mümkün. Son yılların en yoğun pestisit tartışması hiç şüphesiz ki glifosat hakkındadır. Bu herbisitle temas eden ve kanser olan sayısız insan, pestisit üreticisi Bayer’e tazminat davası açtı: Bu davaların 30 bin kadarı halen devam ediyor; geçtiğimiz yıllarda birçok davayı kaybeden holding yaklaşık 96 bin davacıyla uzlaşmaya vardı.Bugüne kadar varılan uzlaşmaların 11,6 milyar avroya mal olduğu tahmin ediliyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün alt kuruluşu olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), glifosatı 2015 Mart’ında olası bir kanserojen olarak sınıflandırdı. 2019 yılında Washington Üniversitesi’nde yapılan bilimsel bir meta-analiz, pestisite maruz kalan kişilerde non-hodgkin lenfoması geçirme riskinin göreli olarak %41 arttığını ortaya koydu.
Araştırmalar, mesleki pestisit zehirlenmesi vakalarının yıllardır ciddi biçimde arttığını gösteriyor. 1990 yılında yapılan tahminlere göre, yılda yaklaşık bir milyon ciddi pestisit zehirlenmesi ve 20 binölüm vakası yaşanıyor. Daha hafif seyreden vakalar da bu rakama eklenecek olursa, 25 milyon mesleki zehirlenme vakasına ulaşmak mümkün. Toplam vakanın 385 milyona çıkmasının bir nedeni de, dünya çapında giderek daha fazla miktarda pestisit kullanılması olabilir. 2017 yılında, 1990 yılına oranla yaklaşık yüzde 80 daha fazla pestisit kullanılmıştı. Dünyanın kimi bölgelerinde bu artış daha da bariz. Örneğin Avrupa’da sadece yüzde 3’lük bir düşüş olduğu dönemde Güney Amerika’da neredeyse yüzde 500’e ulaşan bir artış tespit edildi.
Pestisit zehirlenmelerine sırayla Güney Asya, Güneydoğu Asya ve Doğu Afrika gibi Küresel Güney ülkelerinde daha sık rastlanıyor. Bu bölgelerde yaşayan insanların özellikle mağdur olmasının çeşitli nedenleri var. Bir neden, kullanılan son derece tehlikeli pestisit oranlarının aşırı yüksek olması. Üstelik insanlar yeterli ölçüde korunmuyor. Bunun bir nedeni koruma amaçlı giysilerin ya hiç olmaması ya da insanların bunları alacak ekonomik gücünün bulunmaması veya iklim koşulları nedeniyle giyilememesi. İkinci bir neden, pestisit kullananların çoğunlukla ürünün tehlikeleri konusunda bilgilendirilmemesi ve kimyasalların ve püskürtücülerin kullanımıyla ilgili eğitilmemiş olması. Üçüncü nedense aletlerini ve iş kıyafetlerini yaşadıkları ortamdan başka bir yerde muhafaza etme imkanı bulamamaları.
DSÖ yüksek pestisit zehirlenmesi vakalarını azaltmak için Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’yle (FAO) birlikte Pestisitlerin Kullanımına İlişkin Uluslararası Yönetim Kurallarını yayınladı. Bu kurallar pahalı ya da kullanışsız koruyucu ekipman gerektiren pestisitlerden kaçınılmasını öngörüyor. DSÖ ayrıca ekolojik tarım alternatiflerinin kullanılmasını ve yüksek derecede toksik pestisitlerin yasaklanmasını tavsiye ediyor. Ancak bu tavsiyeler bugüne değin neredeyse hiç uygulanmadı ve bağlayıcı bir yasal temele oturtulmuş da değil.