Platformlar, topladıkları veriler üzerinden kullanıcıların kişisel içeriklerini hedef alan faaliyetlerde bulunabilecek konumdadır. Medya platformlarında kişiselleşmenin ortak yönleri nelerdir? Bunlar mahremiyetimizi nasıl etkiler? Ve çok sayıda kullanıcının bir havuzda toplanması hâlihazırda veri ekosistemini şekillendiren iktidar yapılarını nasıl değiştirir?
Giriş: Önde gelen platformların iş modeli
Çevrimiçi platformlar kullanıcılarına artık modern yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen hizmetler sunarlar. Sosyal medyadan epostaya, arama motorları ve yayın servislerinden çevrimiçi piyasalara, kişisel ve ekonomik etkinliklerimizin çoğu çevrimiçi ortamda gerçekleşiyor. Bazı platformalar (örn. Netflix, Amazon) sundukları hizmet için ücret alırken bazıları (Facebook, Google, Waze) ücretsiz hizmet sağlıyor. Gelir biçimlerinden bağımsız olarak neredeyse tüm platformların devasa ölçekte veri topluyor olması verinin dünyanın en değerli kaynağı olduğu düşüncesini getirir akla. Kullanıcıları hakkındaki verilere ulaşım sağlayan platformların sakladığı ve analiz ettiği bu veriler, söz konusu platformların mali çıkarları adına kolayca istismar edilebilirler.
Platformların topladıkları kullanıcı verileri, kullanıcıların doğrudan bu platformlardaki aktivitelerinden elde ettikleri verilerden ibaret değildir. Bu veriler diğer kaynaklardan, çevrimiçinden olduğu kadar çevrimdışından da toplanan verilerle tamamlanır. Facebook’un çeşitli sitelere yerleştirdiği “Beğen” butonu, platformların kullanıcılarının başka sitelerdeki çevrimiçi etkinliklerinden nasıl bilgi topladığını gösteren iyi bir örnektir. “Beğen” butonu aracılığıyla Facebook kişilerin üçüncü şahıs sitelerdeki aktivitelerini izleyebilir, hatta söz konusu sitelere eklediği kod parçacıkları sayesinde, bu butona basmayan, hatta ve hatta kendisine üye olmayan kişilerin bile aktivitelerini izleyebilir. Google da üçüncü şahıs sitelerdeki kullanıcı aktivitelerini izliyor, hatta örneğin Google arama motoru kullanılmadan ulaşılan haber sitelerindekini de. Kimi durumlarda bu, üçüncü şahıs sitelerin arama motorunca servis verilen reklamlar içermesi nedeniyle mümkün olabiliyor. Platformlar veri simsarları gibi çevrimdışı kaynaklardan da yararlanarak kullanıcıları hakkında daha pek çok şey öğreniyorlar. Kullanıcılarının konum bilgileri ve seçmen başvuru kayıtlarının yanı sıra alışveriş alışkanlıkları ve kredi notlarına erişim sağlayabiliyorlar.
Bu veriler platformlar tarafından çeşitli şekillerde kullanılıyor. Birincisi, platformlar verileri, türevlerini veya veri analizlerinden çıkan sonuçları paylaşarak üçüncü tarafların toplanan verilere erişimini sağlıyorlar (bu da sık sık kullanıcı mahremiyetinin korunmasına, daha doğrusu böyle bir korumanın olmadığına ilişkin kaygıların ciddi biçimde artmasına neden oluyor). Kullanıcı verilerini satanlar sadece ücretsiz hizmet veren platformlar değildir; örneğin yakın tarihli bir raporda kimi ücretli yayıncılık sitelerinin de kullanıcılarının verilerini üçüncü taraflarla paylaştığı ortaya konuyor.
Platformların topladıkları verileri kullandıkları bir başka mecra ise makine öğrenme modeli eğitimleridir. Örneğin Toplumsal Cinsiyet Sınıflandırma Sistemleri, çok sayıda kullanıcının sosyal etkileşimleri, internette gezinme kalıpları, sözcük seçimleri ve kimi kelimeleri kullanma sıklıklarıyla beslenen bir tür algoritmadır. Farklı türden aktiviteler analiz edilip bu veriler kullanıcılar tarafından açıkça beyan edilen cinsiyet bilgileriyle harmanlanır, bu sayede bu platformlar cinsiyetlerine dair açık bir beyanda bulunmayan kullanıcıların aktivitelerinden onların cinsiyetlerine dair çıkarsamalarda bulunacak şekilde eğitilebilir.
Sonuç olarak, platformlar topladıkları verilere dayanarak kullanıcıların aktivitelerine ve ilgilerine yönelik kişiye özel içerikleri hedef alabilirler. Örneğin, takip edilecek kişi, dâhil olunacak grup ve etkinlik ya da kullanıcının ilgisini çekecek film önerileri kişiye özel içeriktir. Kişiye özel içeriğin en kârlı türlerinden biri reklamlardır. Reklamcılar geçmişte, büyük bir ağ atarak platformların topladıkları verilere ve reklam ile kullanıcıyı kesiştirme yeteneklerine bağlı olarak reklamı yapılan ürün veya hizmetle ilgilendikleri tahmin edilen kişileri yakalamayı umut ederken, reklam işi artık daha çok, belli bir balığı ne zaman açıkacağını ve nereye geleceğini önceden bilerek olta ve yemle yakalamaya benziyor.
Verinin ilişkisel yapısı
Her bireye ait verinin tamamen o bireye ait olduğuna ve gizliliği koruma hakkının bireylerin kendilerine ait veriler üzerindeki denetimlerini koruduğuna inansak da (ki öyle de olması gerekir) gerçeklik çok farklıdır. Aslında verilerin fazlasıyla ilişkisel bir yanları var. Bir kere, birçok çevrimiçi aktivitede diğer kullanıcılarla etkileşim söz konusudur; bu da bir verinin tek bir bireyle ilintili olarak sınıflandırılmasını imkânsız kılar. Jane Michale’a Mary hakkında bir eposta gönderdiğinde, bu eposta en azından üçüyle ilintilidir. Benzer biçimde, Albert George tarafından paylaşılan bir fotoğrafa Henry’yi etiketleyebilir. Taraflardan biri başkası tarafından üretilen veya sağlanan verinin varlığından haberdar olmadığında da veri ilişkisel özelliğini korur. Örneğin, bir kişinin paylaştığı kendine ait genetik veriler aile üyelerini de etkileyebilir. Hatta, platformların topladığı milyonlarca (kimi zaman milyarlarca) kişiye ait devasa miktarda veri, bu platformlara kişilerin açıkça beyan etmediği özellikler konusunda doğru çıkarımlarda bulunulabilmesini sağlar. Buna benzer bir çıkarımda bulunma pratiğinin ilk örneği çevrimdışı ortamda gerçekleşti. Target, kadın müşterilerinin alışverişteki davranış kalıplarını analiz ederek, hamile müşterilerini, hatta bu müşterilerinin doğum yapacakları tarihi oldukça isabetli biçimde tahmin edebilen bir algoritma geliştirmişti. Çok sayıda insan, platformların kendi kullanıcıları olmayan kişiler hakkında bile veri topladığını ve bu kişiler hakkında platformların bizzat kendi topladıkları ya da başkalarının sağladığı verilere dayanarak “gölge profiller” oluşturduklarını öğrendiklerinde dehşete kapılmıştı. Özetle, yukarıdaki analizler, belli koşullar altında, insanlar kendilerine ait verilerin paylaşılmasını engellemek isteseler bile engelleyemediklerini ortaya koyuyor. Verilerin ilişkisel yapısı kişisel mahremiyet konusunda ciddi anlamda engel oluşturuyor.
Veri aracıları
2014’te Yale Üniversitesi öğretim üyelerinden Jack Balkin, Google, Facebook ve Twitter gibi belli kategorideki platformlara güvene dayalı, yani itibari sorumluluk yüklenerek kişisel verilerin korunabileceği önerisinde bulundu. Balkin bu öneriyi söz konusu platformların veri ekosisteminde sahip oldukları özel konumlarına ve bireylerin verileri üzerinde iktidar sahibi olmalarına dayanarak yapmıştı. İtibari sorumluluk zaten belli ilişkiler bağlamında mevcut, doktorun hastaya veya avukatın müvekkiline olan sorumluluğu gibi. Bu tür meslekleri icra edenlerin hak sahibine (hastaya ya da müvekkile) onun bakımını sağlamak veya ona sadakat göstermek gibi özel yükümlülükleri vardır. Bu itibari yükümlülükler vekilin, hak sahibinin güvenini sarsmamasını ve hak sahibinin çıkarlarını koruyup kollamasını gerektirir. Vekiller, hak sahipleriyle aralarında oluşabilecek muhtemel çıkar çatışmalarını engellemeli, hak sahiplerinin çıkarını kendi çıkarlarından önde tutmalıdırlar. Balkin’in önerisi biraz destek görse de (2018’de ve 2021’de Veri Koruma Yasası’nın geliştirilmesine katkıda bulunan senatörler de destek verenler arasındaydı) eleştirilerle de karşı karşıya kaldı. Özellikle David Pozen ve Lina Kahn platformların çıkarlarıyla kullanıcı çıkarlarının son derece aykırı olduğu bu koşullarda, kullanıcı verilerine ilişkin itibari sorumlulukların ciddi anlamada hayata geçirilmesinin beklenemeyeceğini iddia ettiler.
Platformların veri toplama ve analiz faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan sorunların çözümü için, platformlara bünyelerinin kabul etmeyeceği itibari görevler yüklemeye çalışmak yerine, veri ekosistemi içinde yeni bir yapı oluşturmak daha uygun bir yol olacaktır. Bu yeni yapı, platformla ilişkilerinde kullanıcılarını temsil etmek ve onların çıkarlarını korumak suretiyle platformlarla kullanıcılar arasında aracılık görevi üstlenecektir. Platformlar ile bireyler arasındaki aşırı güç dengesizliğini azaltıcı bir konumda olacaktır. Bu aracı yapının üyelerine karşı itibari sorumluluğu olacaktır ve Pozen ile Kahn’ın dikkat çektiği türden bir çelişkiyle karşı karşıya kalmayacaktır.
Aracılığın ortaya çıkışı, verinin ilişkisel yapısının ve verilerin korunması için kolektif bir çözümün zorunlu olduğunun kabulüne dayanıyor. İnsanlar bireysel olarak kendilerine ait veriyi tümüyle denetleyemediği için çok sayıda kişinin verilerinin bir havuzda toplanması platformlar karşısında çok daha güçlü olmalarını sağlayacaktır. Aslında aracı kurum gücünü çok sayıda kullanıcıyı temsil ediyor oluşundan alacak. Bu kurum, üyelerinin verilerini ve kolektif pazarlık gücünü bir araya getirerek, verilerin korunması ve kullanılmasıyla ilintili birçok alanda çıkarlarını artıracaktır.
Örneğin hâlihazırda, platformların sunduğu gizlilik politikaları bütünüyle bizzat platformlar tarafından belirleniyor. Genel olarak, platformların hizmet şartları kullanıcılara tek taraflı bir anlayışla sunulduğu için bireysel kullanıcıların platformlar üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olamıyor. Bir veri aracısı ise üyeleri adına daha iyi şartlar sağlanması için daha fazla pazarlık gücüne sahip olacaktır. Veri aracıları ile platformlar arası daha az veri paylaşımı, daha güçlü mahremiyet koruması talebinde bulunmak, bireylerin verilerinin işlenmesine dair daha fazla sınırlama getirmek, hatta üyelerin verilerinin kullanımına mali karşılıklar belirlemek gibi birçok şart öne sürülebilir.
Aracıların iç yönetim mekanizmalarına ilişkin akla gelen sorular (aracıları kimlerin yöneteceği, kararların nasıl alınacağı, üyelerin kimi kararlardan çekilmesinin mümkün olup olmayacağı) gibi daha fazla araştırılması gereken bir dizi konu var. Ayrıca ekonomik çıkarların çatışması ve aracıları veri ekosistemine başarılı biçimde entegre edecek düzenleyici altyapının nasıl oluşturulacağı gibi çözüm bekleyen temel konular da var.
Açık olan bir şey var, o da çok sayıda kullanıcıyı bir araya toplayacak yeni altyapının mevcut veri ekosistemini şekillendiren iktidar yapılarını değiştireceğidir.
Bu yazıda ifade dilen görüşler tümüyle yazar(lar)a aittir, Heinrich Böll Vakfı’nı ve/veya İsrail Kamu Politikaları Enstitüsü’nü (IPPI), personelini, paydaşlarını ve/veya çalışmalarını destekleyen örgütleri bağlamaz.
İngilizceden Türkçeye çeviren Hülya Osmanağaoğlu