Jürinin Anne Klein Kadın Ödülü 2021 gerekçesi

Ödül

Türkiyeli avukat ve kadın hakları savunucusu Cânân Arın 2021 Anne-Klein Kadın Ödülünü aldı. İstanbullu avukat, 40 yılı aşkın süredir kadın hakları ve kadınların kendi geleceğini belirleme hakkı için mücadele veriyor. Türkiye’deki ilk bağımsız kadın sığınma evi olan Mor Çatı’nın kurucuları arasında yer alan Arın, sayısız davada şiddet gören kadınları savundu.

Canan Arın

Türkiyeli avukat ve kadın hakları savunucusu Cânân Arın 2021 Anne-Klein Kadın Ödülünü aldı. İstanbul’da yaşayan Cânân Arın 40 yılı aşkın süredir kadının geleceğini belirleme hakkı için mücadele veriyor. Türkiye’deki ilk bağımsız kadın sığınma evi olan Mor Çatı’nın kurucuları arasında yer alan Arın, kadına karşı şiddetle ilgili sayısız davada kadın haklarını savundu.

Türkiye’de kadın hakları mücadelesinde büyük kazanımlar elde edilmesinde önemli katkıları olan Arın, şu anda bu başarılara yönelik ciddi bir tehdit olduğunu söylüyor ve ülkedeki bir dizi kadın örgütüyle birlikte İstanbul Sözleşmesinin yürürlükte kalması için mücadele veriyor. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığındaki hükümet Türkiye’deki kadın hareketinin önemli kazanımlarını, özellikle de Cânân Arın ve diğer birçok cesur kadının kararlı çabalarıyla hayata geçirilen yasal güvenceleri yok etmeye çalışıyor.

Jürinin gerekçesi

Arın Türkiye’de 1980 askeri darbesinden sonra başlayan „ikinci dalga“ kadın hareketine katıldı. Arın o günden bu yana kadına karşı her türlü şiddetle mücadele ediyor. Türkiye’deki ilk bağımsız kadın sığınma evi olan Mor Çatı’nın kurucuları arasında yer alan Arın, bunun yanı sıra pek çok sivil toplum örgütlenmesinde yer aldı, hala da yer alıyor: 1997’de kadınların siyasette (siyasi partilerde ve parlamentolarda) daha fazla yer alması için çalışan KADER’in kuruluşunda da Arın’ı görüyoruz.

Cânân Arın, Türk Ceza Kanunu'nda (2005 yılına kadar geçerli) iki önemli değişiklikte avukat kimliğiyle çok önemli bir rol oynadı: Örneğin, seks işçilerinin tecavüzcülerine ceza indirimi öngören bir düzenleme tamamen kaldırıldı. Türk Ceza Kanununda evlilik içi tecavüz de 2005 yılına kadar  suç sayılmıyordu. Arın, bu konuda da bir reforma önayak oldu. O zamandan beri evlilik içi şiddet de tecavüz de, evlilik dışı bir suç gibi yargılanıyor.

Canan Arın yine avukat kimliğiyle, 90'lı yıllarda kocanın hala “ailenin reisi olarak” eşinin ikamet edeceği yere ve çalışmasına karar vermesini sağlayan ve kadına ayrımcılık uygulayan Türk Medeni Kanunu’na karşı mücadele yürüttü. Yasa erkeklere "namus cinayetlerinde” ceza indirimi öngörüyordu. Arın, buna karşı büyük bir mücadele verdi ve sayısız kadının avukatlığını üstlendi. Bugün, reşit olmayan kız çocuklarının zorla evlendirilmesine, sayıları dehşet verici şekilde artan kadına ve özellikle de reşit olmayan kız çocuklarına tecavüzü masumlaştırmak için ceza yasasında yapılan değişikliklere karşı savaşıyor. İstanbul Sözleşmesinin kazanımları için sözleşme imzalanmadan çok önce mücadeleye başlayan Arın tek başına değildi: 2012’den itibaren bu kazanımların hayata geçirilmesi, onun mücadele arkadaşları, hatta bütün kadınlar sayesinde mümkün oldu.  

İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, Avrupa’da kadına yönelik ve aile içi şiddetin önlenmesini ve cezalandırılmasını hedefleyen ilk sözleşmedir. Avrupa Konseyi üyesi 45 devlet sözleşmeyi imzaladı, 34 üye kabul etti. Türkiye sözleşmeyi imzalayan ilk ülkeydi. 

Uluslararası bağlayıcılığı olan sözleşmeyi, kabul edildikten sonra ulusal bir yasaya dönüştürmek şarttı. Türkiye bunu kadın hareketiyle el ele veren Cânân Arın’ın da sonsuz katkılarıyla başardı. Ancak bundan bağımsız olarak aile içi şiddet Türkiye’de bugün de hızla artmaya devam ediyor. Son on yılda sadece kadın cinayetleri iki katına çıktı. Türk hükümetindeki muhafazakar siyasetçiler de bu cinayetleri kınıyor kınamasına, ama bu durumdan kadınları sorumlu tutuyor. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin durdurulmasını öngören İstanbul Sözleşmesi’nin “geleneksel aile yapısını yok ettiği” ve “toplumsal cinsiyet çılgınlığını” öncelediği söyleniyor. Bulgaristan ve Macaristan gibi ülkelerin bugüne dek İstanbul Sözleşmesini imzalamamak için öne sürdükleri bir gerekçe ve düşünce tarzı.

Jüri Cânân Arın’a bu ödülü bütün kadınların, şiddetin olmadığı ve geleceklerini kendilerinin belirleyebileceği bir hayata sahip olmaları adına birey olarak gösterdiği cesarete ve inatla ve ısrarla yürüttüğü mücadelesine atfen verdi. Arın bizzat fiziksel ve hukuki tehlike altında olmasına rağmen 40 yılı aşkın süredir kadınlar için mücadele ediyor. Kadına yönelik şiddetin engellenmesini, ifşa ve dava edilmesini kendine görev edinen Arın için, durduğu yerden geri adım atması söz konusu değil. Onun için ülkesinin İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmesini kabul etmek imkansız. Cânân Arın bütün dünyadaki kadınlar ve kız çocukları için bir rol modeli.  

 

Anne-Klein Kadın Ödülü jüri üyeleri:

Barbara Unmüßig, Heinrich-Böll Stiftung Eş Başkanı, Jüri Başkanı

Renate Künast, Birlik90/Yeşiller Milletvekili

Prof. Dr. Michaele Schreyer, Avrupa Hareketi İletişim Ağı Almanya Başkan Yardımcısı

Jutta Wagner, Avukat, Alman Kadın Hukukçular Birliği Eski Başkanı

Thomas Herrendorf, İç mimar

Berlin, xx. Aralık 2020

____

İletişim

Ulrike Cichon
Email: cichon@boell.de
Telefon: (030) 285 34-112