Gerçek şarapta gizlidir, bölgenin toprağı da öyle. Belirli bir bölgedeki mikroklima ve toprağın eşsiz bileşiminin oluşturduğu özel bir karakter vardır. Güneşin yarattığı tatlar ve toprakta depolanan besinler şarapta ortaya çıkar. Bağcılık en eski tarım çeşitlerinden biridir. Ve şarap bağlarında özenle idare edilen topraklar insanlık tarihin detaylı bir arşividir. Toprak, coğrafyanın ve orada yaşayan insanların tarihine tanıklık eder.
Toprak, geçmişe açılan bir kapıdır. Polen tanecikleri, bitki artıkları ve toprağı oluşturan minerallerin çözünme miktarları önceki devirlerin iklim koşullarını yansıtır. Tortul tabakalarını ve özellikle de insan kaynaklı erozyonları inceleyerek coğrafyanın geçirdiği evrim yeniden canlandırılabilir. Bu tür izler medeniyet tarihindeki dramatik dönemeçlere ışık tutar.
Toprak profilleri ve döküntü birikimleri, aşırı kullanım ve ormansızlaştırma sonucunda Orta Avrupa’nın 1342 yılında yıkıcı sellere maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Kiel Üniversitesi’nden coğrafyacı Hans-Rudolf Bork’a göre yaklaşık 13 milyar ton toprak erozyona uğramıştır. Peşi sıra ekinlerde yaşanan kayıplar kıtlığa ve Avrupa nüfusunun üçte birinin vebadan ölmesine yol açmıştır. Kara ölüm ormanların geri dönüşüyle sonlanmıştır.
Toprağın çeşidi ve bileşen yapısı, arazinin geçmişte nasıl kullanılıp idare edildiğine dair sonuçlara varmamıza olanak tanır. “İyileştirme” bizi daha iyi bir hasada, “bozunma” ise daha kötü bir hasada götürür. Ve bu değişimler son derece çarpıcı olabilir. Roma İmparatorluğu döneminde, İtalya’daki Apeninler, Yunanistan’daki Mora Yarımadası ve İspanya’nın bir kısmında geniş bölgeler ormansızlaştırıldı. Yakacak ve inşaat için odun talebi öyle büyük bir erozyona sebep oldu ki; bugün bile hâlâ bu coğrafyalarda yer şekilleri, iklim ve toprak bu bozunmanın izlerini taşıyor.
Dünya çapında tarımın etkileri ciddi boyutlarda ve toprakların orijinal özelliklerini ayırt etmek zor. Mesleki dilde bunlara “anthrosoller” deniyor. Hollanda, Almanya ve Danimarka’nın kuzeyindeki kumlu ve verimsiz topraklarda nesiller boyu çiftçiler, tarım toprağı ve bitki örtüsünün en üst katmanını alıp ahırlara taşımış ve hayvanlara altlık yapmışlar. Hayvan dışkısı ve idrarıyla zenginleştikten sonra ise çiftçiler bunu gübre olarak tarlalarına serpmişler. Bu uygulama Orta Çağ’da başlayıp kimyasal gübrelerin ortaya çıktığı 1930’lara kadar devam etmiş. Uygulamanın izleri hâlâ ilgili bölgelerin toprağı ve bitki örtüsünde görülebiliyor.
Orta Çağ’dan kalma diğer bir uygulama ise öküzlerin çektiği tek taraflı saban ile toprağı şeritler halinde sürmek. Saban, toprağı sağa doğru yığar. Zaman içinde sürekli tekrarlanan sürme işleminin meydana getirdiği tepe-oluk örüntüsü o zamandan beri sürülmeyen toprakta bile hâlâ gözlemlenebilir.
Toprak insanlık tarihini yansıtır. Odun ve kömür kalıntıları arkeologların bölge sakinlerinin yaklaşık nüfusunu tahmin etmelerini sağlar. Bulunan objelerin parçaları gündelik hayat ve ticaret hakkında bir fikir verir. Mezarlarda bulunan mallar kült uygulamaları ortaya çıkarır. Sahiller boyunca bulunan insan ve hayvan kemiklerinin kalıntıları yeme-içme alışkanlıkları ve yaşam tarzlarına dair kanıtlar sunar. Ayrıca deniz seviyesindeki alçalma ve yükselmeler sahil çizgisinin değişen yerlerini gösterir.
2000 yılında kimya alanında Nobel Ödülü’nü kazanan Paul Crutzen “Anthropocene - İnsan Çağı” deyişini bilimsel bir konferansta kullanırken meslektaşlarına insanın uzun zamandır jeoloji üzerinde belirleyici bir etmen olduğunu sadece hatırlatmak istemişti. Fakat bu terim yerleşti. Artık insanın izlerini her yere bıraktığına dair kimsenin şüphesi yok. Ve bizim ekosistemi uğrattığımız bilinçli ve bilinçsiz etkilerin çoğu geri çevrilemez.
Gelecek kuşaklar bunu özellikle kentsel topraklarda görecekler. Kentsel toprakların biyolojik ve kimyasal bileşimi ve aynı zamanda da fiziksel yapısında yaşanan değişim herhangi başka bir topraktakinin çok ötesinde. Kentsel topraklar gerçekten “insan toprağı”dır. “Teknotopraklar” ise daha ziyade beton, cam, tuğla kırığı, inşaat molozu, çöp ve çeşitli endüstriyel atıklar gibi yapay malzemeden oluşan topraklardır. İnsan Çağı’nın toprakları olan insan toprakları ve teknotopraklar insanlığın jeolojik etkisini yansıtıyorlar. Uzmanlar hâlâ İnsan Çağı’nın gelecekteki kaya oluşumlarında nasıl görüneceğini tartışıyorlar. Kaya gazı çıkarmak için gerçekleştirilen hidrolik çatlatmayla, karbondioksit enjeksiyonuyla ve yer altında yapılan nükleer denemelerle bu soru aslında çoktan yanıt buldu.
----------------------------------
Kaynak bilgisi:
s.16: Mobiles Landschaftsmuseum, http://bit.ly/1sJk7OW Hessisches Landesamt für Denkmalpflege: Ursprünge, 3. Aufl. 2001. s.17: Isao Hashimoto: A time-lapse map ofevery nuclear explosion since 1945, http://bit.ly/1gKBMBn updatet. German Wikipedia, Liste von Unfällen in kerntechnischen Anlagen, http://bit.ly/1u1I5ZZ German Wikipedia, Endlager (Kerntechnik), http://bit.ly/1oCy84n Vietnam: Washington Post, Dec. 5, 2011, http://bit.ly/1zQMfHu Bosnia and Herzegovina: landmine. de, 9 Mart 2014, http://bit.ly/1wXU37J Angola: GTAI, 7
Mayıs 2014, http://bit.ly/1oRMmP8