Toprak ve Savaş: SINIR TANIMAYAN KİMYASALLAR

Güneydoğu bölgesindeki çatışmaların herhangi bir toprak kirliliğine yol açıp açmadığı bilinmiyor.

Toprak canlıdır ve canlılık üretir. Sadece erozyon, bitki örtüsünün tahrip edilmesi, endüstriyel veya tarımsal uygulamalar nedeniyle değil, savaşlar yoluyla da toprak zarar görür. Silah, mermi, bomba gibi her türlü öldürme aracı çok ciddi bir kimyasal kirlilik kaynağı. Bu silahlardan açığa çıkan seyreltilmiş uranyum gibi radyoaktif maddelerden; kurşun, kadmiyum, titanyum ve cıva gibi ağır metallere; dioksinlerden, dioksin benzeri PCB’lere kadar pek çok toksik kimyasal çevreye bulaşıyor. Bu kirlilik kalıcı ve nesiller boyunca da yok edici potansiyelini koruyor. Savaş bitiyor ama her şeye bulaşan toksik kiri kalıyor.

Toksik kimyasallar hayatı var eden doğal döngülere genellikle bulaşmaz. Örneğin, kurşun, kadmiyum ve cıva gibi en tehlikelileri doğal hayatın içinde genellikle çok ender bulunur. Ama başta silah sanayi olmak üzere çeşitli endüstriyel faaliyetler bu tehlikeli kimyasalları doğal hayata karıştırıyor. Yeryüzünde savaşlar nedeniyle toksik kimyasalların hem çeşit ve hem de miktar açısından en çok bulunacağı yerlerin başında ise tarihte bereketli hilal olarak adlandırılan coğrafi bölgede yer alan Irak geliyor.

Amerikan ordusu tarafından 1991 yılındaki Körfez Savaşı’nda kullanılan seyreltilmiş uranyum içerikli mermi ve bombaların toprağı, havayı ve su kaynaklarını radyasyon ile kirlettiği ve insanlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı belirlenmişti. 2003 yılındaki Irak işgali ile bu sorunlar daha da büyüdü. Ülke toprakları etkileri nesiller boyunca etkileri sürecek çok ağır bir toksik kirlenmeye maruz kaldı.

Ülkeye bulaştırılan seyreltilmiş uranyum miktarının 2000 ton olabileceğini belirtiyor. Kirlilik toprağın tipi, kimyasal yapısı ve nemlilik durumuna göre değişiklik gösteriyor. Yüzeysel olabileceği gibi toprağın derinliklerine kadar da işleyebiliyor. Şu ana kadar ülkede hangi bölgelerin ne düzeyde kirlendiğini belirleyecek bir çalışma yapılamadı. Ancak seyreltilmiş uranyum ve ağır metal kirliliği ile bağlantılı kanser ve doğum anomalileri gibi hastalıkların görülme sıklığındaki artış ürkütücü.

Özellikle ağır metal ve seyreltilmiş uranyumla kirlenmiş topraklarda üretilen yiyecekler, içecekler ve solunan hava yoluyla vücuda alınan bu kimyasallar anne karnındaki bebeğin sağlığını olumsuz etkiliyor. Yani maruziyet daha anne karnındayken başlıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2012 yılında doğum kusurlarını belirlemek amacıyla yürüttüğü çalışma biteli 2 yıl olmasına rağmen elde edilen sonuçlar "halen" açıklanmadı. Ancak bağımsız örgütler tarafından yapılan çalışmalar durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. 2013'de yayınlanan bir çalışmada atılan mermi ve bombalardan saçılan radyoaktivite miktarının Çernobil’den 100 kat daha fazla olabileceği belirtiliyor. Basra ve Felluce gibi kentlerde doğum kusurları ile ilgili vaka sayısında savaş öncesi döneme kıyasla 17 kat, bazı kanser vakalarında ise 12 kat artış olduğu bildiriliyor. 

 

Kalıcı radyoaktif kirlilik yaratacağı kesin olan bu silahlar neden kullanılıyor? En çok dile getirilen zırhlı araçları çok etkili biçimde yok ediyor olması. Diğer nedeni ise pek dile getirilmiyor: Nükleer atıklardan kurtulmak. Seyreltilmiş uranyum bombaları nükleer santrallerden açığa çıkan atıklardan imal ediliyor. Nükleer atıkları saklamak çok maliyetli bir iş. Bu atıkların yol açtığı sosyal ve çevresel maliyetler; yani “dışsal maliyetler” çok yüksek. Ama bu sorundan kurtulmanın bir yolu bulunmuş gibi: Radyoaktif atıkları topla, mermi veya bomba yap, başka bir yere at.

Bu atıkları temizlemek çok zor. Amerikan askerlerinin eğitim üssü olarak kullanılan Puerto Rico'daki Vieques adasında biriken toksik kimyasalları temizlemek için dört milyar dolar gerekiyor örneğin. Ada sadece 10 km uzunluğunda. Yüzölçümü çok daha büyük ve en az 152 farklı yerleşim bölgesi ağır bir şekilde kirlenmiş olan Irak’ı düşünelim bir de. Toksik kimyasalların pasaporta ihtiyacı yok; sınır tanımaz. Bu kirlilik er veya geç ülkemiz topraklarına ve nihayetinde bütün yeryüzüne dağılacak.

-------------------------------------

Kaynak Bilgisi:

 s.76 Chemosphere Vol.114, November 2014, 268–274. s.72 Fawthrop, Tom; "Vietnam's war against Agent Orange", BBC News, June 14, 2004 s.76 Fawthrop, Tom; "Agent of Suffering", Guardian, February 10, 2008 s.74 http://tinyurl.com/nvqk3kd s.76 https://royalsociety.org/~/media/Royal_Society_Content/policy/publicati… s76 http://www.iacenter.org/du/id/ s.77 Bulletin of Environmental Contamination and Toxicology. November 2012, Volume 89, Issue 5, pp 937-944. s.77 https://www.wsws.org/
en/articles/2014/10/13/fall-o13.html.