İklim: Hava ve Toprağın Alışverişi

Okuma süresi: 1 dakika

İklim ve toprak birbirlerini pek çok farklı şekilde etkiler; iklim toprağın oluşumuna yardım eder, toprak da atmosferin bileşen dengesini, özellikle de karbondioksit ve diğer sera gazlarının miktarını etkiler.

İklim, toprak oluşumundaki etken faktörlerden biridir ve toprakla yakından ilgilidir. Herhangi bir anda toprak, iklimle dinamik bir denge içindedir. Bir kürek alıp toprakta yaklaşık 50 cm derinliğinde bir çukur kazın. Çukurun duvarlarını düzleştirirseniz bir dizi katman göreceksiniz: muhtemelen en üst katman siyah, sonraki katmanlarsa giderek kahverengiye dönüşüp en sonunda da griye çalacak, arada belki de siyah ve kırmızı şeritler olacak.

Bu katmanlara “horizon” adı verilir ve bunlar iklime özgü özellikler taşır. Kuzey enlemler boyunca uzanan iğne yapraklı ormanlarla kaplı topraklarda, bu iklime özgü kül gibi görünen ve gri bir bant vardır ve bu topraklara “podzoller” denir. Tropik nemli iklimlerin toprakları ise içerdiği demir ve alüminyum sebebiyle sarı veya kırmızı renktedir ve bu yüzden “ferralsoller” olarak adlandırılırlar.

Bu katmanların oluşmasına iklim sebep olmuştur. Yağmur bazı mineral ve tuzları çözer, onların dibe doğru akmasını sağlar. Buharlaşma ve kılcal hareket ise onları tekrar üst katmanlara doğru çeker, onların farklı katmanlara ve hatta yüzeye doğru çıkmalarını sağlar. İnce parçacıklar belirli bir derinlikte birikerek sert bir tabaka meydana getirebilir. Su ve asit ise alt katmanlardaki kayaları için için kemirir, parçalara ayırır ve yeni toprak oluşmasını sağlar. İklimin; bu anaç materyalin topografya ile etkileşimi ve toprağı sürmek, sulamak gibi beşeri aktiviteler, kumlu, milli ya da killi; asidik ya da bazik; balçık ya da suyu iyi süzebilen, verimli ya da verimsiz topraklar üretir.

İklim, toprağı, üstünde yetişen bitki örtüsü ve hayvanlar ile içinde yaşayan mikroorganizmalar aracılığıyla da etkiler. Bitki kökleri ve mantarlar toprağı tutar, su ve besin maddelerini ortaya çıkarır; toprak solucanları, köstebekler ve böcekler toprağı kazar ve toprakta tüneller açar. Bitkiler ölünce çözünüp humusa dönüşür. Humus, birçok toprakta yüzeye yakın bulunan siyah tabakadır. Bu organik madde toprağın verimliliği için yaşamsal önem taşır. Toprağın partiküllerini bir arada tutar, suyu ve besin maddelerini bitki köklerinin ulaşabilecekleri şekilde hapseder.

Toprağın sürülmesi sonrasında ya da daha kurak bölgelerde yaşanan bitki örtüsü eksikliği toprağı dış etmenlere açık hale getirir. Yağmur damlaları toprak kütlelerini parçalar ve ortaya çıkan partiküller de yağmur suyuna kapılıp akar gider. Yüzeyi döven sağanak yağış toprakta kabuksu bir tabaka yaratır ve bu da suyun alt katmanlara nüfuz etmesini engeller. Akan yağmur suyu paha biçilmez üst toprak katmanını alıp götürür, nehirleri bulandırır ve baraj rezervuarlarının dolmasına sebep olur. Kurak mevsimlerde rüzgar, toz ve toprağı havalandırıp yüzlerce kilometre öteye savurabilir.

Yinelemek gerekir ki; iklim toprağı etkiler, ama toprak da iklimi etkiler. Karbondioksit ve diğer sera gazları da bunda önemli rollere sahiptir. Toprak dev bir karbon yutağıdır. Atmosfer ve bütün bitki örtüsünün toplamından daha fazla karbon barındırır. Topraktaki organik madde miktarında meydana gelen ufak sayılabilecek değişimlerin bile atmosfer ve küresel ısınma üzerinde devasa etkileri olabilir.

 

Dünya çapında ekili alanlar toplam 1500 milyon hektarlık bir alanı kaplıyor. Bu bölgeler doğal bitki örtüsünün olduğu komşu alanlara kıyasla daha az organik maddeye sahip. Ekilebilir arazilerin sürülmesi ve ekinlerin hasat edilmesi, karbondioksitin atmosfere salınmasını ivmelendiriyor. Çeltik tarlalarında pirinç yetiştirmek karbondioksitten 25 kat daha güçlü bir seragazı olan metan gazı salımına yol açıyor. Azot bazlı gübrelerin kullanılması karbondan 310 kat daha güçlü azotoksit gazının ortaya çıkmasına neden oluyor. Gelişmiş toprak idaresi karbonu tekrar toprağa hapsedebilir: bunu yapmak için uygulanabilecek teknikler arasında toprağın daha az sürülmesi, erozyonun önlenmesi, koruyucu bitki örtüsü oluşturmak, kompost ve hayvan gübresi uygulamak sayılabilir.

Otlaklar yaklaşık 3500 milyon hektarlık bir alanı kaplıyor. Sığır ve diğer otlak hayvanları da sera gazının önemli kaynaklarından biri. Dışkıları, mide ve bağırsak gazları hem metan hem de azotoksit salımına yol açıyor. Kurak bölgelerdeki çayırlıklar hektar başına görece az karbon depolasalar da çok büyük alanları kapladıkları için iyi idare edildikleri takdirde toplu olarak çok büyük miktarlarda karbon emme kapasitesine sahipler. Ancak bu, örneğin kontrollü hayvan otlatılması, yangınların önlenmesi, erozyona uğramış ve tuzlanmış toprakların ve sulak alanların rehabilite edilmeleri sayesinde gerçekleştirilebilir.

Ormanlar küresel olarak yaklaşık 4000 milyon hektar alan kaplıyor. Tropikal yağmur ormanlarının toprakları ilginç bir şekilde verimsiz topraklar. Yağmur toprağın içindeki besin maddelerini hızla alıp götürebiliyor. Bitki besinlerinin ve karbonun çoğu buradaki bitki örtüsünün içinde gizli. Bu organizmalar öldükleri zaman sıcak ve nemli ortamda hemen çözünüyor ve besinler yeni bitkilere geçiyor. Ağaçların kesilmesi ya da yakılmasıysa büyük miktarda karbondioksitin atmosfere salınmasına yol açıyor. Kuzey Amerika, İskandinavya ve Rusya’nın geniş kuzey ormanları özellikle de turbalık alanlar yüksek miktarda karbon içeriyor.

Doğru bir şekilde idare edilirse toprak, devasa miktarda karbonu emme ve böylece iklim değişikliğiyle mücadele etme kapasitesine sahip. Toprağın karbonu içine hapsetme kapasitesinin tekrar canlandırılması iklim değişikliğinin etkilerini azaltmanın önemli bir yolu.

 

-------------------------------------

Kaynak bilgisi:

s.28: FAO, Küresel Orman Kaynakları Değerlendirmesi 2005, cf. Atlas der Globalisierung spezial: Klima, 2008, s.35, http://bit.ly/1vZlQqi s.29: EC, Soil organic matter management across the EU, teknik rapor, 2011-051, s.20, http://bit.ly/1yQrKctJRC, Topsoil Organic Carbon Content, 2003, http://bit.ly/1DcY51f