2015’te G20 dönem başkanlığı bir yıl boyunca Türkiye’de olacak. Türkiye G20’ye neler katabilir? G20 Türkiye dönem başkanlığının bölgeye getirisi ne olabilir?
Üyelerinin küresel hasılanın yüzde 85’ine sahip olduğu, dünya genelinde toplam ticaretin yüzde 75’ini gerçekleştiren ve dünya nüfusunun üçte ikisini temsil eden G20’nin kuruluşunun ardında 1990’larda dünyayı vuran ekonomik krizler var. İlk olarak 1999’da, küresel finansal sistemin geleceği için ortak adımlar atmak üzere dünyanın gelişmiş 19 ekonomisi ve Avrupa Birliği’nin ekonomi bakanları ve Merkez Bankası başkanları bir araya geldi.
2008’de, devlet başkanlarının da ayrı bir zirvede küresel ekonomiyi tartışarak çözüm üretmeye çalışmaları G20’nin bu alanda en üst düzeyde bir istişare platformu haline geleceğinin resmen ilanı oldu. Başta yılda iki defa, 2011’den itibaren ise her yıl bir kez karar alıcıların buluştuğu G20, her ne kadar aldığı kararları uygulatma gücünden yoksun olsa da uluslararası ekonomik işbirliğinin somutlaştığı ve küresel ekonomi politikalarının üretildiği ana mekanizmaların başında geliyor.
Daha kapsayıcı bir G20
G20 genel manada, küresel ekonomik dengesizliklerle nasıl mücadele edileceği, makroekonomik ve finansal istikrarın ne şekilde sağlanacağı, büyümenin devamlılığı ve istihdamın artırılması için atılması gereken adımlar üzerine çalışıyor. Bu çalışmalarda göreli bir başarıya imza atmış olsa da G20, özü gereği, küresel ekonomik krizlerin engellenmesini hedef alıyor.
G20’yi eleştiren çevrelerden yükselen soruların başında küresel bir kriz olmazsa G20’nin varlık sebebinin ne olacağı geliyor. Altı çizilen nokta, öngörülebilir gelecekte bir kriz ihtimalinin olmaması halinde, G20’nin değişen trendlere uyum sağlayabilmek için çalışma alanlarını çeşitlendirmesinin ve daha kapsayıcı bir gündeme sahip olmasının varlığını devam ettirebilmesi açısından olmazsa olmaz olduğu.
Ufukta ekonomik bir kriz olmasa dahi küresel dengesizlikler ve karşılıklı bağımlılıkların varlığını sürdüreceği bir gerçek. Daha gelişmiş bir küreselleşme ve buna bağlı olarak gelişen bağımlılıklar ülkeler arasında daha etkin ve çeşitlendirilmiş ekonomik politika araçlarının oluşturulmasını gerekli kılıyor.
G20 ağırlıklı olarak gelişmiş ekonomiler ve dev uluslararası şirketlerin küresel dalgalanmalardan nasıl etkilendiği üzerinde yoğunlaşıyor. Ancak, küresel ekonominin lokomotifi artık ne gelişmiş ekonomiler ne de dev şirketler, dünyayı şekillendiren artık gelişmekte olan ülkeler ve KOBİ’ler. Pratikte KOBİ’ler ve gelişmekte olan ülkeler daha büyük sıkıntılarla karşılaşıyor. Örneğin, gelişmiş ekonomilerin ağırlıklı olduğu Kuzey’de işbirliği geleneği kökleşmişken, gelişmekte olan ekonomilerin ve KOBİ’lerinin bulunduğu Güney’de etkin Güney-Güney işbirliği halen geliştirilebilmiş değil. Çin’in en büyük üç ihracat ortağı ABD, Meksika ve Almanya. Ama Çin Hindistan, Güney Kore ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilere talep ettikleri ürünleri ihraç etmekte ABD, Meksika ve Almanya’ya oranla daha yetersiz.
Bir başka örnek de finansal sisteme ilişkin. Günümüzdeki finansal sistem gelişmiş ekonomilerin yapılarına ve ihtiyaçlarına uygun biçimde dizayn edilmiş. Bu sistem gelişmekte olan ekonomilerin yapısına uyum sağlayamıyor. Küresel finansal sistem bir an önce gelişmekte olan ekonomilerin de ihtiyacına cevap verecek şekilde revize edilmeli. Buna en uygun platform olarak ise elimizde G20 bulunuyor.
G20’ye yönelik en büyük eleştirilerden bir diğeri de dünyanın her yerine erişimin sağlanamaması. G20 liderlerince alınan kararlar daha çok G20 ülkelerinde uygulanabilecek cinsten. Her ne kadar G20 ülkeleri dünya ekonomisinin büyük bir bölümünü yönlendirse de, üye dağılımı dikkate alındığında, özellikle Afrika ve Ortadoğu’nun büyük kısmının G20 etki alanı dışında kaldığı görülüyor. G20 küresel makroekonomik politikalara dönük adımlar atmaya niyetliyse, en az gelişmiş ülkeden en gelişmiş ekonomiye kadar her ülkeyi kucaklayacak politikalar üretebilmeli.
Türkiye’nin dönem başkanlığı nasıl bir fark yaratır?
2015’te, G20’nin onuncu dönem başkanlığı bir yıl için Türkiye’ye geçiyor. Bu ev sahipliği hem Türkiye hem Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya hem de G20’nin geleceği açısından iyi değerlendirilmesi gereken bir fırsat.
Türkiye ‘80’lerin ortalarında ciddi bir ekonomik değişim sürecine adım attı. Bu değişim özellikle 2001 krizinin ardından reforma dönüştü. Son on yılda Türkiye ekonomisi üç kattan fazla büyüdü. 2008’de patlak veren küresel kriz ve ardından Avrupa’da yaşanan malî kriz esnasında bile büyüme devam etti. G20 dönem başkanlığı Türkiye gibi büyük bir kriz yaşamış, katı bir reform sürecinden geçmiş ve ekonomisinde gözle görülür iyileşmeler sağlamış bir ülkenin krizlerle ve ekonomik problemlerle mücadele eden ülkelere örnek olması açısından faydalı olacak. Türkiye G20 dönem başkanlığı süresince bu deneyimlerini dünyanın geri kalanına anlatabileceği bir ajanda hazırlayarak hem G20’nin temelindeki ekonomik kriz gündemine hitap edebilir, hem de tanınırlığını artırabilir.
Öte yandan, 2015’te G20’nin ana gündem maddelerinin küresel büyüme ve gelişmekte olan ülkeler olacağına dair emareler var. Kendisi de gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye dönem başkanlığı boyunca gelişmekte olan ülkelerin G20’deki sesi olarak sorunların çözümü için G20 liderleri seviyesinde ortak kararlar alınmasına önayak olabilir.
Türkiye’nin 2015 G20 ev sahibi olarak belki de yaratabileceği en büyük fark, yıllardan beri sadece siyasî hareketliliğiyle dünya kamuoyunun gündeminde olan, ancak yaşadığı ekonomik sorunlara bir türlü küresel dikkatleri çekememiş Ortadoğu’nun G20 platformunda sesini duyurması olacaktır. Bilindiği gibi, G20 zirvelerine ev sahibi ülke tarafından G20 üyesi olmayan ülkeler ya da organizasyonlar da davet edilebiliyor. 2015’te Türkiye hem ev sahibi sıfatıyla hem de bir bölge ülkesi olarak, zirveye bölge ülkelerini ve bölgedeki organizasyonları davet edebilir; böylelikle G20 liderlerinin ve dünya kamuoyunun dikkatlerini bölge ekonomisi üzerine çekebilir.
Türkiye G20 dönem başkanlığıyla büyük bir sorumluluğun altına giriyor. G20’nin en çok eleştirildiği noktalarda iyileşme sağlayabilmesi Türkiye’nin G20 tarihinde önemli bir yer elde etmesini ve bulunduğu coğrafya adına yararlı işlere imza atmasını sağlayabilir.