Konferans
27 Mayıs Darbesinin 50. Yıldönümü ve Türkiye Siyasetine Etkileri
İstanbul, 21–22 Mayıs 2010
İstanbul Kongre Merkezi, Çamlıca Salonu
Harbiye-İstanbul
Bugün, üzerinden yarım yüzyıl geçen 27 Mayıs 1960, Cumhuriyet tarihindeki ilk darbenin tarihidir. Bu, aynı zamanda, daha sonraki yıllarda, 1971 ve 1980 darbeleriyle yüzleşmek, 10 yıllık zaman dilimleri içinde, dönemsel askeri müdahalelere mâruz kalma “geleneği”ni Türkiye siyaset ve toplum hayatının ve elbette hukuk düzeninin dokularına yerleştiren bir siyasi zihniyetin de güçle ortaya konulduğu bir tarih. 1990’lar ve 2000’ler bu takvim düzenini bozmuş gibi görünse de, 1997 ve 2007 yıllarında, Anayasal kurumlar aracılığıyla, bir darbe şeklinde olmasa da, demokratik bir toplumun sindirmesi mümkün olamayacak askeri bir müdahale üslûbuyla karşılaşılması, bu onar yıllık zaman ayarının değiştiğini düşündürmeli mi?
Türkiye’nin son 50 yıllık siyasi tarihinde, böyle bir müdahaleler zincirinin, en azından şekli olarak da, başlangıcı sayılabilecek 1960 darbesi Türkiye siyasi hayatında mutlak bir redle karşılaşmış değildir. 1960 darbesine yönelik bir sempati, kısmen de olsa, toplum, siyaset ve akademik yaşantımızda belirgindir. Farklı siyasi çevrelerde, 1960 darbesi tahlilleri bağlamında ve sonraki müdahaleleri gözönünde tutan bir yaklaşımla, “iyi darbe – kötü darbe” şeklinde ayrımların yapıldığı da göze çarpar.
Seçim yoluyla hükümeti oluşturan bir siyasi kadronun görevden alınması, Başbakan ve Bakanlar gibi, öndegelen üç mensubunun, bu müdahale sonucunda kurulan, olağanüstü bir mahkeme önünde yargılanması, idama mahkûm edilmeleri ve bu cezaların infazı, yakın dönem Türkiye siyasi tarihinin unutulmaz olayları arasındadır. Müdahalenin derecesini tartmak bakımından, bu, hâlâ Türkiye toplumunun siyasi hafızasında ağırlığı hissedilen bir durumdur.
1960 darbesi sonucunda yeni bir anayasa hazırlığının başlatılması, buna ilişkin İstanbul ve Ankara’daki farklı çabalar ve tezlerin varlığı, sonuçta ulaşılan anayasa metni, 1961 Anayasası, Türkiye anayasacılık hareketleri içinde, özgürlükçü ve demokratik bir kimliğe sahip olmakla da savunulur. Bunda gerçeklik payı olmakla birlikte, bir darbenin gölgesi altında kotarılmış olma karakteri de gözden uzak tutulamayacak bir durumdur. Ve daha sonraki dönemlerde, askeri müdahale ve “yeni” bir anayasal düzen kurma hedefi arasında sıkı bir bağ kurulmasına yönelik politikalarda da hayat bulur. Üstelik, gitgide koyulaşan bu siyasi tavırdan 1961 Anayasası da nasibini alır ve bugünlere gelinir.
1960 darbesi, bu iki günlük konferansta, o dönemin dinamikleri bakımından olduğu kadar, bugünlere uzanan bir süreçte belirginleşen etkileri bakımından da hukuk ve sosyal bilimlerin farklı açılarından irdelenecek ve tartışılacaktır.
Program için tıklayınız: (PDF 1,85MB, 4S)