Korona Günlerinde Ürdün: Güven ve Stres Arasında

Ürdün, yeni tip Korona virüsünün yayılmasını yavaşlatmak için dünyadaki en katı karantinayı uygulamaya geçirdi. Getirdiği yasakla bütün vatandaşlarını evde kalmaya mecbur eden ülkede, market ve eczaneler bile bir süreliğine kapandı. Ürdün’ün aldığı önlemler sert görünebilir fakat bunları uygulamaya geçirmek ülkeyi diğer devletlerin yaşadığı yüksek can kayıplarından koruyabilir.

Okuma süresi: 1 dakika

Lara Kirchner

21 Mart 2020 sabah saat 7.00’de, Ürdün’ün bütün şehirleri susmak bilmeyen siren sesleriyle yankılanarak vatandaşlara ülke çapında yürürlüğe giren sokağa çıkma yasağının başladığını haber verdi. Ürdün’ün Başbakanı Ömer Razzaz tarafından bir gün önce açıklanan önlemler, ülkedeki 10 milyon vatandaşı eve hapsetti. Sokağa çıkma yasağının ilk gününün akşamında, yasağı çiğnediği için tutuklanan 392 kişi, 1 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor. Bundan sadece bir gün önce Kral II. Abdullah sıkıyönetim ilan etmişti. Ve o zamandan beri ülkeyi 1992’de kaldırıldığından beri hiç yürürlüğe konmamış sıkıyönetim kanunlarıyla idare ediyor. Çoğu ülkede sokağa çıkma yasağı virüsün yayılmasını engellemek için başvurulacak son çare olarak görülüyor. Haşimi Krallığı’nda oldukça düşük olan resmi Covid-19 vaka sayısı (ki yasak açıklandığında sadece 85’ti) dikkate alındığında bu keskin hareket biraz orantısız gelebilir, özellikle de Avrupa ülkelerinde bu kadar katı yasakların ancak vaka sayısı dört basamaklı rakamlara ulaştıktan sonra alındığı düşünüldüğünde; tabii olur da alınırsa. Benzer bir şekilde 26 Mart’ta ülkenin Filistin, İsrail, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan’la sınırların kapanmasına dair alınan karar da aşırı görünebilir. Aynı kapatma havaalanlarına da uygulandı. Henüz kararın aldığı gün ve ertesi gün ülkeye varan yolcular askeri araçlarla havaalanından alınıp Amman ya da Ölü Deniz’deki, bir gecede karantina binasına çevrilen otellere götürüldüler. Bunlar, 14 gün boyunca ücretsiz hizmet verecek şekilde düzenlenen 5 yıldızlı oteller olsalar da kalanların orta boy odalarından çıkmalarının mümkün olmadığı düşünülürse çok da lüks bir konaklama sayılamaz.

Sokağa çıkma yasağının sadece bir gün içinde başlayacağının ilan edilmesi vatandaşlarda paniğe sebep oldu. Çok sayıda insan kalan sayılı saatlerini fırınlar ve süpermarketlerin kapısında içeri girip temel ihtiyaç maddelerini alabilmek için sırada bekleyerek harcadı. Koruma amaçlı uygulanan evrensel sosyal mesafe kuralı, bir an için unutulmuş gibiydi. Bu, Ürdün hükümetine, devreye girecek uygulamaların bu kadar kısa süre önce haber verilmesinin etkilerine dair bir ders oldu.

Ürdün ilk önce çok katı önlemler dayattıysa da krizin toplum üzerinde yaratacağı ekonomik etkileri en az indirgemeyi hedefleyen çözümler de sundu hızlıca. Örneğin, Başbakan Razzaz şirketlerin çalışanları için ödemesi gereken sosyal sağlık primlerini önümüzdeki üç ay boyunca %21.75’ten %5.4’e düşürdü. Bu durum, şirketlere likiditelerinin bir kısmını muhafaza ederek çalışanlarına maaşlarını ödemeye devam edebilmelerini mümkün kılacak bir rahatlama sağladı. Hükümet, süreci şeffaf bir şekilde yöneterek halkın güvenini kazanmaya halen devam ediyor. Alınan tüm önlemler Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tavsiyelerine dayandırıldı. Yeni kararlar almak ve birbirlerine danışmak için bakanlar her gün toplantı yapıyor. Gerekli görüldüğü zamanlarda kamuoyuna açıklamaları Başbakan ya da Kral tarafından yapılırken, halk günlük haberleri çoğunlukla o anki durumu abartmadan ya da azımsamadan aktaran Sağlık Bakanı Saad Jaber’den alıyor. Her gece televizyona çıkan Bakan, Ürdün’deki güncel vaka sayılarını basit bir dille açıklıyor, insanlara konuyla ilgili bilgileri ve tavsiyeleri aktarıyor. Aynı zamanda diğer ülkelerdeki duruma da dikkat çekerek hiç önlem alınmasa ya da önlem alınmakta geç kalınırsa neler yaşanabileceği konusunda halkı uyarıyor. Geçtiğimiz haftalarda Sağlık Bakanı, Ürdün siyaset sahnesinin yükselen bir yıldızı oldu. Önümüzdeki milletvekili seçimlerinden sonra Başbakan olarak atansa, yeni görevine çok fazla artı puana ve halkın saygısına haiz bir politikacı olarak başlayacak. Aslında, Ürdünlülerin hükümetlerine ve onun krizle baş etme şekline olan inancı; çeşitli sektörlerden aldığı finansal destekle daha da arttı. Elini taşın altına koyarak Sağlık Bakanlığı’na bağışta bulunanların içinde en büyük katkıyı sağlayan, 3 milyon Ürdün dinarı bağışlayan (3.8 milyon Avro’nun biraz üzerinde) Arab Potash Şirketi’nin yöneticileriydi. Hikma Pharmeceuticals (İlaç Şirketi) iki milyon dinar (2.55 milyon Avro) değerinde ilaç bağışlama sözü verirken, hâkimler ise toplamı yüz bin dinara varan (127.6 K Avro) bağışta bulundular.

Katı karantina dört gün sürdü. Bu sürenin sonunda bazı marketler ve fırınların açılmasına ve insanların ihtiyaçlarını satın almak için evden çıkmalarına izin verildi. Fakat, dışarı çıkışlar acil ihtiyaç maddeleri için en yakındaki dükkâna saat sabah 10.00 ile akşam saat 18.00 arasında gitmekle sınırlandırıldı. Kişisel araçların kullanımı özel izne tabi tutuluyor. Bu kurallara uyulmasını sağlamak için polis ve askeriye sıkı takibe başladı. Süpermarket ya da fırınlarda kuralların çiğnenmesi ya da kargaşa çıkması durumunda, hükümet tekrar çok katı bir sokağa çıkma yasağı ilan etmekten çekinmeyeceğini açıkladı.

Panik oluşmasını önlemek için hükümet, fazlasıyla ithalata bağımlı oldukları temel ihtiyaç maddeleri, özellikle de gıda ve doğalgazda, stoklarının yeterli miktarda olduğunu duyurdu. Fakat bu mallara erişilebilirliğin sadece satın alma gücüne sahip olanlarla sınırlı olması muhtemel. Ürdün’de yerleşik nüfus 10 milyonken, bu nüfusun sadece 7 milyonu Ürdün vatandaşı. Nüfusun geri kalan üç milyonu ise genelde Suriye ve Irak’tan gelen mülteciler, göçmen işçiler ve Filistin vatandaşlarından oluşuyor. Bazı mülteciler kendine bakabilecek durumda ya da yeterli yardımı alabiliyor. Öte yandan birçoğu bu şansa sahip değil. Şimdilik hükümet onlar için bir ek yardım sunmuyor. Ürdün’e ekonomik sebeplerle gelmiş birçok göçmen işçi şu anda işsizlikle karşı karşıya. Bu kişilerin çoğu hali hazırda zorlu ekonomik koşullarda yaşıyor ve sıklıkla kayıt dışı istihdam ediliyor. Büyük çoğunluğunun tek geçim kaynağı ise günlük yevmiyeleri. Onların günlük yevmiye almadan yaşamaya güçlerinin nasıl yeteceği ve daha da önemlisi eski işlerine geri dönüp dönemeyecekleri meçhul. Şirketler ve işverenler, kanuna göre yanlarında çalıştırdıkları elemanlarını sosyal güvenlik sistemine kaydettirmekle ve gerekli katkı paylarını ödemekle yükümlü olsalar da gerçekte göçmen işçilerin çok küçük bir bölümü sisteme kayıtlı. Bunun sebebi kanunda bulunan yasal boşluklar. Bu boşluklar Ürdün vatandaşı olmayan çalışanları sisteme kaydettirmekten kaçınmayı kolaylaştırıyor.

Sokağa çıkma yasağı sadece günlük yevmiyeli işçiler için değil, hane içi şiddete maruz kalanlar için de korkunç bir hale dönüşebilir. Ürdün toplumunda hane içi şiddet kamuoyunda yeterince yüksek sesle dile getirilemeyen bir konu. Fakat birçok kişi, özellikle de kadınlar ve çocuklar, bu tür şiddete maruz kalıyor. Sivil toplum örgütleri sokağa çıkma yasağı esnasında hane içi şiddet vakalarının hızla artmasından ve bu durumun mağdurlar kelimenin tam anlamıyla kapana kısılmışken gerçekleşmesinden endişeleniyor. Başka bir deyişle içerdeyken şiddete maruz kalıp, kaçıp dışarı çıkmaları durumunda da sokağa çıkma yasağını ihlal ettikleri için hapis cezasıyla yüz yüze gelecekler. Birkaç sivil toplum örgütü uzun süredir bu mağdurlara el uzatmak için acil yardım hatları aracılığıyla ulaşılır olmaya çalışıyorlar. Örneğin, Heinrich Böll Vakfı’nın yerel ortaklarından biri, Ürdün Kadınlar Birliği, hane içi şiddet ve insan kaçakçılığı mağdurları için sığınma evleri açıyor. Bu acil yardım hatları, sokağa çıkma yasağı boyunca da aktif kalacak olmasına rağmen, fiziksel koruma sağlamak giderek zorlaşıyor ve yerel yönetimlerle yoğun koordinasyon gerektiriyor.

Krallık, son yıllarda birçok siyasi zorluğa tanıklık etti. Bu dönemde vatandaşlar, ekonomik istikrarsızlık ve yüksek işsizlik yüzünden duydukları memnuniyetsizliği dile getirmek için çok sayıda protesto gösterisi düzenlediler. Başbakan Razzaz’ın kabinesi resmen göreve geldiği Haziran 2018’den beri dört kez değişiklik geçirdi ve halkın dile getirdiği taleplere uygun siyasi çözümler bulma çabaları birçok defa sonuçsuz kaldı. Hükümetin şu anki krizi ele alış biçimiyle kaybedilen güvenin bir kısmını tekrar kazandığını görmek dikkate değer. Zorunlu sokağa çıkma yasağının katı önlemleri, hükümet bunu ihlal edenleri acımasız cezalara mahkûm etmesine rağmen şimdiye kadar toplum tarafından yaygın bir anlayışla karşılandı. Ürdünlülerin yeni bir ulusal aidiyet hissi geliştirmeye başladıkları ve dünyada sadece birkaç ülkenin başarabildiği gibi virüsün yayılmasını engellemek için gereken önlemleri uygulama becerisine sahip bir hükümetleri olduğu için bir çeşit gurur duymaya başladıkları gözlemleniyor. Avrupa’da insanlar balkonlara çıkıp sağlık çalışanlarını alkışlıyorlar. Birkaç gün önce Ürdünlüler de balkonlarına çıkıp asker ve polislere verdikleri hizmet için alkış tuttular. Böyle yaparak, devlete ve harekete geçme kabiliyetine olan güvenin altını çizdiler.

-------------------------------------------------------

Bu metin İngilizce'den Türkçe'ye Çağrı Ekiz ve Cana Ulutaş tarafından çevrilmiştir.