Hrant Dink Vakfı’nın düzenlediği Ermeni Soykırımı’nda Vicdan ve Sorumluluk: Kurtulanlara Dair Yeni Araştırmalar başlıklı konferans 14 Mart’ta Cezayir Toplantı Salonu’nda yapıldı. Hrant Dink Vakfı destekçilerinden Dr. Alper Öktem’in girişimi ve katkılarıyla 2010’da hayata geçirilen Tarih Araştırma Teşvik Fonu 1915’teki vicdanlı davranışların araştırılmasını, o dönemde tutumlarıyla insanlığa örnek olan kişilerin bulunmasını, yaptıklarının günümüzün toplumuyla paylaşılmasını, tarihin bir başka yüzünün yansıtılmasına yönelik araştırmaları desteklemeyi, teşvik etmeyi amaçlamıştı. 2013 itibariyle bu fonun kapsamı genişletilerek ismi Tarih ve Hafıza Araştırmaları Teşvik Fonu olarak güncellenmişti. HBSD desteğiyle düzenlenen konferansta, bu fon kapsamında 2010-2014 arasında gerçekleştirilen araştırmaların sonuçları “Hafıza ve Yüzleşme”, “1915’in Sanata Yansıyan Hafızası”, “Hayatta Kalma Mücadeleleri” ve “Kurtarma Hikâyeleri” başlıklı dört panelde ele alındı.
Çalışmaların bir bölümüne konferansla aynı adı taşıyan ve yine HBSD desteğiyle yayınlanan kitapta da yer verildi. Ayşe Gül Altınay, Ishkhan Chiftjian, Adnan Çelik, Namık Kemal Dinç, Burçin Gerçek, Öykü Gürpınar, Armen Marsoobian ve George N. Shirinian’ın katkıda bulunduğu kitabın sunuş yazısında Taner Akçam, Tarih ve Hafıza Araştırmaları Teşvik Fonu kapsamında yapılan çalışmaların odağında yer alan “vicdan” unsurunun soykırım araştırmalarında neden değerli olduğunu şöyle ifade ediyor:
Bir demokrasi dinamiği olarak vicdan
“Soykırım sırasında Ermenileri kurtaran Müslümanların bulunup çıkarılması ve onurlandırılması, birçok bakımdan çok önemli. Birincisi, Türkiye hükümetlerinin inkâr politikaları, en iyi ve doğru şekilde bu tür hikâyelerle çürütülür. İkincisi, yıllardır ideolojik beyin yıkama yoluyla düşünme yetisi dumura uğratılan insanlara, geçmişleriyle daha rahat yüzleşme imkânı verir. Tarihi vicdan sahibi insanlar üzerinden anlamaya çalışmak ve konuşmaya başlamak, son derece güçlü bir demokratikleşme dinamiği de taşır. Üçüncüsü, bu hikâyeler, soykırımla yıkılmış olan Ermeni-Türk ilişkilerinin yeniden inşa edilmesine yardımcı olur. Birbirinden uzaklaşmış iki yakın halkı yeniden bir araya getirebilecek bir köprü vazifesi görür. Karşılıklı saygı temelinde, barış içinde bir arada yaşama düşüncesini kuvvetlendirir. Gelecek, bu vicdanlı insanlar üzerine, geçmişi unutmadan, yaşanmış kötülüklerin anlamını küçümsemeden, kalplerde ve vicdanlarda yıkılmış adalet duygusu kuvvetlendirilerek inşa edilebilir.
Vicdanlı insanlara sahip çıkmak sadece birtakım başka amaçlara ulaşmak için yapılmaz; kendi vicdanımız için de bir sınavdır bu. Geçmişte hiç de çok değildi bu vicdanlı insanlar; çok olsalardı, zaten katliam olmazdı. Ama onların geçmişteki azlıkları, bize gelecek için çoklukları yaratma zorunluluğunu hatırlatıyor.”