Devletin cambazlığı ve GAP ilüzyonu - Demokratikleşme

Mustafa Sönmez

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) uzun yıllara ait bir düşün adı... Ete kemiğe bürünmesi 1980 sonrası oldu. Patentini eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel selefi Özal’a hitaben “GAP’ı gaptırmam!” diyerek sahiplendi. Bölgesel eşitsizlikte dünya rekortmeni Türkiye’nin ihmal edilmiş makûs talihli Güneydoğu’sunun derdine deva bir proje olarak takdim edildi. Daha da önemlisi, yükselen Kürt siyasetine bir tür dalgakıran da olacaktı. Yöre halkı iş, aş yüzü görünce “bir avuç eşkiyaya” yüz vermeyecekti.

“Yedi küpeli gelin” güzellemesi yapılan GAP Fırat ve Dicle sularından elektrik üretmeyi, suya muhtaç topraklara su götürmeyi amaçlıyordu. Elektrik, enerjide dışa bağımlılığı artan Türkiye kapitalizmi için acil ihtiyaçtı; sulama ile tarımsal kapitalizm gelişecek ve onun üzerinden gıda endüstrisi bölgede boy atacak, feodalitenin hüküm sürdüğü bu coğrafyaya uygarlık gelecekti.

Uygulamada ise öncelik enerji projelerine verildi, sulama geride kaldı. 1980’lerden 2000’lere, Türkiye’nin yıllık kamu yatırımlarının yaklaşık yüzde 7’si GAP yatırımlarından oluştu. GAP güya bir bölgesel kalkınma projesiydi, ama iktidarlar “nalıncı keseri” gibi kendine yontmuştu. Bölgeye ilk elde pek hayrı olmayan baraj yapımlarına, sudan üretilecek elektriğe öncelik vermişlerdi. GAP barajlarından üretilen enerji Türkiye elektrik üretiminin yüzde 7’sine denkti ama sulama projeleri ağır ilerliyordu ve 2007 sonuna kadar hedefin ancak yüzde 15’i tamamlanmıştı.

GAP Eylem Planı ve sonuçları

2009’da “Kürt açılımı”nı büyük bir şovla başlattığını ilan eden AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) iktidarının bu hamlesi kısa sürede büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. Çöken açılımın bir ayağını da GAP Eylem Planı oluşturuyordu. Planın bugün için vardığı yere baktığımızda, “açılım”ın GAP’ta da başarısız olduğunu görüyoruz. Konulan hedeflere ulaşmak için öngörülen kaynakların ancak yarısı sağlandı. Sonuçta, 2008-2012 dönemine ait beş yıllık planda yatırım hedeflerinin ancak yarısının biraz üzerine çıkılabildi.

GAP’ın malî portresi 2008 yılı fiyatlarıyla toplam 41,2 milyar TL olarak hesaplanmıştı. 2007 sonuna kadar ise 26 milyar TL harcama yapılmış ve nakdî gerçekleşme yüzde 62,2 düzeyinde kalmıştı. Bundan sonra ne olacaktı?

2008’de adına GAP Eylem Planı denen yeni bir hamle başlatıldı; “Kürt açılımının ekonomik ayağı” diye de nitelendiriliyordu. Plan 2008-2012 döneminde yaklaşık 27 milyar TL harcanarak konulan hedeflere ulaşmayı amaçlıyordu.

Kaynağın bir kısmı merkezî bütçe dışından bulunacaktı. “Nereden ?” diye merak edilirken AKP iktidarı elini İşsizlik Sigortası Fonu’na daldırdı ve 2008-2012 döneminde işsizler için kullanılması gereken fondan 10 milyar TL’ye yakın kaynak çekilip GAP’a aktarıldı. Kalkınma Bakanlığı 2012 sonunda Eylem Planı için harcanan kaynağın 20 milyar TL’ye ulaştığını belirtiyor.Yani, yarısı merkezî bütçeden, yarısı İşsizlik Sigortası Fon’undan. Bu durumda, Eylem Planı’nda öngörülen 27 milyar TL’lik harcamanın dörtte birinden fazlası gerçekleştirilememiş görünüyor. Hazırlanan ikinci Eylem Planı’nın malî portresi bilinmiyor, ancak ilkinde yapılamayanlara ek bir maliyet daha çıkacak ve belki yine İşsizlik Fonu kaynakları kullanılacak.

Gerçekleştirilemeyen plan hedefleri neleri öngörüyordu? GAP Eylem Planı yaklaşık 27 milyar TL’lik yatırımın yüzde 43’ünü sulamaya ayırmış bulunuyor. Enerji yatırımları yüzde 12 ile yine ön plandaydı. Eğitim ancak yüzde 11, sağlık ise yüzde 4’ün altında pay almıştı.

Sulamada bile bazı sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu, 2013 Programı’nda şöyle ifade edilmektedir: “2007-2011 dönemindeki son beş yılda, her yıl ortalama 69 bin hektarlık bir sahada su kaynağı yetersizliği nedeniyle sulama yapılamaması, su tüketiminde etkinliğin artırılması gereğini öne çıkarmaktadır. Diğer yandan, iklim değişikliğinin etkileri de dikkate alındığında, sulama projelerinde planlamaların su kaynaklarının yetersizliği yönüyle gözden geçirilme ihtiyacı bulunmaktadır.”

Öte yandan, GAP Eylem Planı kapsamında 2008-2012 döneminde bitirilemeyen eylemlere yönelik, planın 2013-2017 dönemini içerecek şekilde revize edilmesi çalışmalarına da devam ediliyor.

İstendiği kadar bir bölgesel kalkınma projesi olarak takdim edilsin, GAP son tahlilde enerji ağırlıklı ilerledi ve hiç de “bölgesel / bölge ihtiyaçlarını ön plana alan” bir proje olmadı. İleride sulama ayağı tamamlansa bile, toprak dağılımındaki büyük eşitsizlik nedeniyle, sulu tarımdaki gelişme büyük toprak sahiplerinin daha çok işine yarayacak. Geri kalan sosyal alanlara yapılması öngörülen ve kaynak bulunamadığı için sürüncemede kalan yatırımların bu boyutuyla, toplumun refah düzeyini geliştirici özellikte olduğunu söylemek ise pek mümkün değil.

GAP Eylem Planı Finansman Tablosu (Bin TL)

GAP Eylem Planı Finansman Tablosu (Bin TL)

Eylem

Toplam Finansman İhtiyacı

Halihazırda Öngörülen Olağan Kaynak(*)

Eylem Planı Sonucunda Ek Finansman İhtiyacı

Merkezî Bütçe Dışı Finansman Kaynakları

2008-2012 Merkezî Bütçeden Öngörülen Ek Kaynak

I. Ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi

1.344.213

247.377

1.096.836

0

1.096.836

Cazibe merkezleri

265.000

0

265.000

0

265.000

Teşvik politikaları

0

0

0

0

265.000

KOBİ destekleri ve kümelenme

110.000

50.000

60.000

0

60.000

Teknoparklar

6.000

0

6.000

0

6.000

Kültür-Turizm

192.024

62.170

129.854

0

129.854

Doğal kaynaklar ve Yenilenebilir enerji

79.039

33.207

45.832

0

45.832

Tarım

692.150

102.000

590.150

0

590.150

II. Sosyal gelişme

5.114.770

2.416.618

2.698.152

0

2.698.152

Eğitim

3.014.622

1.955.472

1.059.150

0

1.059.150

İstihdam

347.819

8.490

339.329

0

339.329

Sağlık

999.190

412.000

587.190

0

587.190

Sosyal hizmet ve yardımlar

345.839

11.756

334.083

0

334.083

Kültür, sanat, spor

407.300

28.900

378.400

0

378.400

III. Altyapı

20.099.067

4.622.808

15.476.259

4.882.046

10.594.213

Sulama

11.323.949

600.000

10.723.949

1.939.398

8.784.551

Enerji

3.279.579

1.710.931

1.568.648

1.568.648

0

Ulaştırma

1.977.550

610.108

1.367.442

0

1.367.442

Sosyal fizikî altyapı

3.517.989

1.701.769

1.816.220

1.374.000

442.220

IV. Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi

121.125

200

120.925

0

120.925

Yerel idareler ve bölgesel kuruluşlar

121.125

200

120.925

0

120.925

GAP Bölge kalkınma

0

0

0

0

0

Yedek ödenek

22.890

0

22.890

0

22.890

Genel toplam

26.702.065

7.287.003

19.415.062

4.882.046

14.533.016

(*) Eylem Planı olmaksızın, daha önce mevcut proje stoğunun gidişatına göre planlanmış olağan ödenek ihtiyacıdır.

Kaynak: Kalkınma Bakanlığı

Enerji ve sulamadan başka ne var?

Büyük GAP fotoğrafının kadrajında enerji ve sulamadan başka bir şey yok mudur? Eksik bırakmamak için kadraja sonradan eklenen birkaç figürü daha eklemek gerekir. Bunlardan biri Sosyal Destek Programı’dır. Bu konuda yapılan ve alınan yol için 2013 Programı’nda şöyle denilmektedir:

Beşeri sermayenin geliştirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin sağlanması amacıyla 2008 yılında 9 GAP ilinde Kalkınma Bakanlığınca uygulanmaya başlanmış olan Sosyal Destek Programı (SODES); toplumun dezavantajlı kesimlerinin ekonomik ve sosyal hayata daha fazla katılmalarını sağlamayı; kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetler yoluyla bölgedeki çocukların, gençlerin ve kadınların kendilerini daha iyi ifade etmelerine katkı vermeyi hedeflemektedir. Sosyal içerme, kültür-sanat-spor ve istihdam alanındaki projeleri destekleyen Program; 2010 yılında 16 GAP ilini, 2011 yılında ise pilot uygulama olarak Adana, Mersin, Hatay, Osmaniye ve Kahramanmaraş illerini içerecek şekilde 30 ilde yaygınlaştırılmıştır. 2008-2012 döneminde valiliklerin koordinasyonunda yerel düzeyde hazırlanan ve uygulanan 5.792 SODES projesine toplam 674 milyon TL kaynak tahsis edilmiştir.”

Beş yılda sadece 674 milyon TL’lik bir kaynağın ağızlara bal çalmaktan öte bir işe yaramış olacağını ummak herhalde mümkün değildir, ama yine de dostlar alışverişte gösterilmektedir.    

İkinci göstermelik program hayvancılıkla ilgili. Arz yetersizliği nedeniyle kırmızı et fiyatları sürekli artış halinde. Hayvancılığı desteklemek yerine ithalatla fiyatları terbiye yoluna giden iktidar 2010 yılında başlatılan kasaplık canlı hayvan ve et ithalatına girişti. 2011 yılı ile 2012 yılı ilk sekiz ayını kapsayan dönemde yaklaşık 500 bin büyükbaş kasaplık canlı hayvan ile 1,7 milyon küçükbaş canlı hayvan ve 132 bin ton kırmızı et ithal edildi. Kırmızı et üretimi amacıyla, başta koyunculuk olmak üzere, hayvan sayısının artırılması ve besiciliğin yaygınlaştırılması önemini korumaktadır. Bu konuda Güneydoğu ve Doğu’da besiciliğe daha çok destek verilmesi gerektiği açıktır.

GAP kapsamında yapılanlar ise yine göstermelik. Bunlar 2013 Programı’nda şöyle ifade ediliyor: “GAP Eylem Planı kapsamında, hayvancılığın geliştirilmesi amacıyla büyük süt hayvancılığı işletmelerinin desteklenmesine ilişkin program 2009 yılında uygulanmaya başlanmıştır. 2010 yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde başlatılan ve etçi ırk hayvan yetiştiriciliği yapan büyük işletmelerin kurulmasının desteklenmesine ilişkin programa ise, 2012 yılında devam edilmiştir. Süt ve damızlık etçi sığır yetiştiriciliği yatırımlarına yönelik yatırım kredileri ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine yönelik işletme kredileri, yüzde 100 faiz desteği uygulanacak şekilde yürürlüğe konmuş olup aynı uygulama 2012 yılında da sürdürülmüştür.”

GAP gerçekten var mı?

Güneydoğu Anadolu Projesi adı altında yürütülene, ortaya bu isimle konulana verilen isim bir gerçeklik mi? Aslında, ortada GAP isimli bir plan yok. GAP İdaresi adı altındaki kurumun ise gerçekte bir iradesinin olduğunu söylemek pek mümkün değil.

GAP denince sanılıyor ki, dokuz ilden oluşan bölge için yapılmış bir plan var, bu bölge için ayrılmış bir bütçe var ve bu planın, bütçenin yürütücüsü de GAP İdaresi. Sanılıyor ki, bugüne kadar 35 milyar TL harcamayla gerçekleştirilen baraj, enerji, sulama ağırlıklı yatırımlar, GAP planı çerçevesinde yapıldı ve bu yatırımları GAP İdaresi yürüttü. Hiç ilgisi yok! Evet, ortada Türkiye elektrik enerjisinin yüzde 6-7’sini üreten büyük barajlar, elektrik santralleri var. Bin küsur hektar araziyi sulamayı hedefleyen ve ağır aksak yürüyen sulama kanalı inşaatları ve diğer kamu yatırımları var. Var olmasına var; ama, bunlar GAP başlıklı bir planın, iradenin altında yapılmıyor. GAP İdaresi 250 kişilik kadrosu ve 50 milyon TL yıllık ödeneği olan bir “ambalaj”. Güneydoğu illerine yapılan kamu yatırımları, tıpkı Mersin’e, Çorum’a, Artvin’e ya da Çanakkale’ye yapılan kamu yatırımları gibi, merkezden kararlaştırılıyor, ilgili kamu kuruluşlarına ayrılan bütçeden gerçekleştiriliyor. Barajların, kanalların sorumlusu DSİ (Devlet Su İşleri), yol yatırımlarının sorumlusu KGM (Karayolları Genel Müdürlüğü), okul yatırımlarının sorumlusu Milli Eğitim Bakanlığı, sağlık yatırımlarının sorumlusu Sağlık Bakanlığı, vs...

Peki, GAP İdaresi neci? GAP İdaresi Ankara’da, şefliğini Bakanlar Kurulu’nun, enstrüman gruplarını DSİ, KGM gibi yatırımcı kurumların oluşturduğu orkestranın “mış gibi yapanı”. Sahne önünde görünmekte, ağzını açıp kapayıp şarkı söyler gibi yapmakta, ama aslında orkestrada bir rolü yok. Ancak, varlığı başka bir şeye hizmet etmekte. Neye? Güneydoğu illerine yapılan yatırımları, bölge için yapılmış yatırımlar ve bölgenin kalkınması için yapılmakta olan yatırımlar gibi takdime. Tıpkı diğer Türkiye illerine yapılan kamu yatırımları gibi, Güneydoğu illerine yapılan yatırımları alt alta toplayıp “Azgelişmiş bir bölgeye mahsus, bölge kalkınması için” yapılan yatırımlar olarak göstermeye. Bir ilüzyon bu. Çünkü ortada, tekrarlayalım, ne bölgesel bir plan var, ne de bölge kalkınmasıyla ilgili bir konsept ve onun icracısı, yetkili, yatırımcı bir irade. Bugün GAP İdaresi’ni lağvedin, Güneydoğu illerinde her şey kendi mecrasında akmaya devam eder ve hiçbir şey eksilmez. Ama bu fesih bir ilüzyonu, bölgesel kalkınma ilüzyonunu bozar.

GAP azgelişmişliği, eşitsizlikleri aşmanın, hatta akan kanı durdurmanın, barışı tesis etmenin “şifresi” gibi sunuluyor, ama gerçekte bir istismar aracı. Bölgedeki yoksul halkın isyanına karşı adeta bir yalancı emzik ya da bir elma şekeri. Kitleleri bir şeylere ikna etmenin sihirli sözcüğü. GAP denince akan sular duruyor. Çarpıcı örnek: Yukarıda da değindiğimiz gibi, AKP iktidarı İşsizlik Fonu’ndan 2008-2011 döneminde dokuz milyar TL’ye yakın kaynağı çekip aldı. İşsizler için, işsizlikle mücadele için oluşturulmuş fonun kaynakları çekip alınırken gerekçenin adı “GAP yatırımları”ydı. Devlet çarkının iç mekanizmalarını bilmeyen çoğumuz, hatta Meclis’teki çoğu milletvekili sandı ki, bu fondan alınan kaynaklar GAP isimli bir bütçeye kondu. Hayır, öyle olmadı, olmuyor. Çünkü böyle bir bütçe yok ki. Fondan çekilen kaynaklar merkezî bütçe havuzuna akıtıldı. GAP ismi böylece İşsizlik Fonu’ndan para çekmenin kutsal, itiraz etmenin önünü kesen bir aracı olarak kullanılırken, AKP iktidarı bütçe açıklarını daha düşük takdimin imkânını GAP sayesinde bulmuş oldu. O fonun kaynaklarına el atmadan GAP yatırımlarına merkezî bütçeden harcama yapılsaydı, bütçe açığı biraz daha artmış görünecekti, ama “GAP” ismi alet edilerek şimdi daha düşük görünüyor.

Güneydoğu illerine yapılan her tür irili ufaklı kamu yatırımı yaratılan ilüzyonla “GAP bölgesel yatırımları” olarak takdim edilirken, bugün anlaşılmış bulunuyor ki, bunlar ağırlıkla Batı’da yerleşik kapitalist üretimin enerji ihtiyacı için yapılmış yatırımlar ve şimdi ağırlıkla bunun için kullanılıyor. Bölge topraklarının ihtiyacı olan sulama yatırımları toplamda çok az pay alıyor ve ancak yüzde 15’i gerçekleştirilmiş durumda. Ve yine yılları bulan avutmalar ve bölge halkını müteşekkir kılarak sürdürülecek bu vodvilin sonunda, o sulamanın nimetlerinden bölgenin büyük toprak sahipleri yararlanacak, yoksul Kürtler ise zengin Kürtlerin ücretli kölesi olacaklar.

Sahici bölgesel gelişmenin aktörlerinin merkezî değil, yerel olması gerekir. Bölgesel hedefler yerel aktörleri, belediyeleri, yerel örgütlenmeleri karar sürecine katarak belirlenmeli, icrası yerel organlara bırakılmalı ve denetimi merkez ile yerelin işbirliğinde gerçekleştirilmeli. GAP bölgesel bir plan olmadı, bölgesel gelişmeye de yaramadı ve böyle sürecek. Yerel aktörleri dışlayarak, yerele ihtiyacı olanları vermeden... Ama hem Güneydoğu’nun hem Türkiye’nin diğer bölgelerinin yerel odaklı demokratik gelişme, ilerleme ihtiyacı ve beklentisi sürüyor, sürecek. GAP oyununa bir kez daha gelmeden, avunmadan, kanmadan, ama dersler çıkarmış olarak, yerel odaklı, katılımcı, demokratik, eşitlikçi gelişme ve büyümenin modelleri üzerine daha çok düşünmek gerek.

GAP toprakları ve eşitsizlik

Kürt sorununun ekonomi politiğinin odağında bölgenin toprak mülkiyeti, bölge tarımındaki üretim ilişkileri, en ağırlıklı yeri tutar. Çünkü bölgenin ekonomisinde tarım kilit özelliğe sahip ve kente yoğun göç yaşanmış olması gerçeğine rağmen, tarım ve tarıma dayalı sanayilerin bölge için önemi uzun zaman başat özellik taşıyacağa benzemektedir.

Türkiye’de geniş ve potansiyeli yüksek topraklar denince akla hemen Güneydoğu gelir. 2001 tarihli TÜİK Tarım Sayımı verilerine göre, yeraltı ve yerüstü su potansiyeli yüksek bu coğrafyanın toprakları, Türkiye topraklarının yüzde 10’u, ekonomik olarak sulanabilir arazisi ise Türkiye toplamının yüzde 20’si büyüklükte. Güneydoğu Anadolu Projesi alanında 3,2 milyon hektar ekilebilir arazi var. Bu alanın yaklaşık 1,7 milyon hektarı sulanabilir arazi, kalanı ise kuru bitkisel üretim alanı. 2008-2012 dönemine ait GAP Eylem Planı 1060 bin hektar sahada sulamayı hedefliyor ve bu kapsamda 1232 kilometre uzunluğunda ana kanal yapımı öngörüyor. Ne var ki, bunların ancak yarısının inşaatına başlanabilmiş durumda.

Toprak suyu beklerken mülkiyet ne durumda? Bölgede özellikle Diyarbakır ve fianlıurfa toprak mülkiyeti eşitsizliğinin en yüksek olduğu merkezler. TÜİK’in tarım sayımı verilerine göre, Diyarbakır’da topraksız ve az topraklı ailelerin oranı yüzde 42 (22 bin aile). Bunlar toprakların ancak yüzde 4’üne sahipler. Buna karşılık Diyarbakır’da, toprakların yüzde 41’den fazlası ailelerin yüzde 3’ünün kontrolünde. fianlıurfa’da da 10 milyon dekara yakın arazinin yüzde 30’una yakınının ailelerin yüzde 1,5’una ait olduğu görülüyor.

Diyarbakır ve fianlıurfa’da gözlenen yüksek toprak temerküzü, uzun yıllara dayanan feodal mülkiyet ilişkilerinin bir mirası. Cumhuriyet tarihi boyunca el yakan sorunlardan biri oldu toprak reformu. Hiçbir iktidar toprak ağalarını karşısına alacak bir reforma cesaret edemedi. Miras yoluyla ve büyük toprak sahiplerinin kent burjuvazisine dönüşmesi sürecinde belli toprak parçalanmaları olsa da, Güneydoğu’da hâlâ bir toprak reformunu gerektirecek mülkiyet uçurumu var. Ama kim yapacak? AKP iktidarı Kürt toprak beylerini karşısına almak yerine onlarla ittifak arayışında. Sulama yatırımları ile tarım kapitalistlerine dönüşmeleri beklenen Kürt feodalleri AKP için bulunmaz müttefik.

Kürt siyasî hareketi ise doğuşunda anti-feodal bir söyleme, yoksul köylülüğü taban sayan bir profile sahip iken, zaman içinde “ulusçu” damarı ağır basınca, Kürt feodalleriyle hesaplaşmayı gündemden düşürdü, yoksul köylüyü topraklandırma maddesini programının neredeyse en arka sıralarına attı.

Kürt nüfus tarım kökenli. fiimdilerde çoğu açlık ve şiddetten yılarak kent merkezlerine işsiz kitleler olarak yığılmış durumda. Kentteki bu potansiyelin yanında, Güneydoğu nüfusunun hâlâ yüzde 45’i kırlarda ve önemli bir kısmı topraksız ya da yeterli toprağa sahip değil.

 Bölgede resmî olarak yüzde 15’in üzerine çıkmış olan tarım dışı işsizliği azaltmanın yolu tarıma dönüşte yatıyor. Etkili bir toprak reformuyla devletin toplulaştırdığı iki milyon hektar araziye büyük toprak sahiplerinden kamulaştırılacak başka arazilerin katılması ve bunların topraksız, az topraklı köylünün tasarrufuna verilmesi, onların demokratik kooperatiflerde örgütlenerek üretim, pazarlama, kredi alanlarında bu örgütlülükle hareket etmelerinin zemininin yaratılması gerekiyor.

Bir de bölgenin mayınlı toprakları var. Toplamı 13.600 hektarı bulan bu bereketli toprakların mayından arındırılmasıyla ortaya topraksız köylüye dağıtılacak önemli büyüklükte bir arazi çıkıyor. Mayınları temizleme işi TSK’ya bırakılmış, ama parası merkezi bütçeden ödenecek. Gelin görün ki, bu konuda da 2012 sonuna kadar somut bir adım atılamadı.

 

Toprak mülkiyetinde büyük eşitzsizlik

 

İşletme sayısı

(Çiftlik)

Arazi Payı

(Dekar %)

Türkiye Geneli

3076650

184348232

Topraksız Aile

1,8

0

Az Topraklı

32,2

5,3

Küçük-Orta

64,7

83,3

Zengin Köylü

1,3

11,3

Diyarbakır

50743

4201714

Topraksız Aile

13,6

0

Az Topraklı

28,6

4,1

Küçük-Orta

54,5

54,7

Zengin Köylü

3,3

41,2

fianlıurfa

51747

9821677

Topraksız Aile

0,6

0

Az Topraklı

26,4

3,6

Küçük-Orta

71,5

71,3

Zengin Köylü

1,5

28,7

Kaynak: Tüik, 2001 Tarım Sayımı Veritabanı

Mustafa Sönmez

ODTÜ İdari İlimler Fakültesi 1978 mezunudur. Tüm İktisatçılar Birliği’nde, DİSK’e bağlı sendikalarda ve çeşitli kurumlarda araştırmacı–uzman olarak çalıştı. Birçok gazete ve haber dergisinde yazarlık ve yayın yönetmenliği yaptı. Türkiye ekonomisi üzerine 20’den fazla kitap yayımladı. 2009’dan bu yana Cumhuriyet gazetesi köşe yazarıdır.