Editörden…
Irkçılık ve milliyetçilik bir kitle orgazmı çeşidi olarak derinlerde göllenen bir tarihsizlik ve talihsizliğin sözde telafisini taşır. Eril özlemlerin paranoyası; zihni çevreleyen sayısız uyarana karşı hastalıklı bir çoğunluk tarifidir. Onun emanetçiliği ve benzerler arasında kurduğu irrasyonel bağ ötekine potansiyel bir düşmanlığı barındırır içinde.
Tarih bu potansiyelin, iktisadi süreçlerin itkisiyle insanın kanını donduran soykırımlara, hak ihlallerine ve ayrımcılıklara dönüşebileceğini gösterdi/gösteriyor.
Yirmi birinci yüz yılda da ırkçılık ve milliyetçilik bir utanç kaynağı olmaya devam ediyor.
Türkiye gibi vatandaşlığı, Müslüman, Sünni, Kemalist, erkek, heteroseksüel başat kimliği üzerinden çok içeride özetlemiş* bir ülkede ırkçı pratikler yasal sansürün gölgesinde zehirli bir sarmaşık gibi sivil hedefleri kuşatıyor ve karşı milliyetçiliklerin postulatı haline geliyor.
Milliliğin en tehlikeli tarafı aslında bu kuşatmanın sınıfsal,
kültürel ya da başka türden bir çerçevesinin net olarak çizilememesi.
Bu sayıda dert edindiğimiz şey öznesinin sosyolojik gerçekliğiyle
arasına mesafe koyan milliyetçiliğin tam da bir ayrımcılık hiyerarşisinde
kendini yeniden düzenlenmesi.
İşin en üzücü tarafı toplumun ezici çoğunluğunun ve resmi ideolojinin sistemli ayrımcılığına uğrayan LGBT bireylerinin zaman zaman bu ayrımcılığa katılması.
Kürt LGBT bireyleri olarak bu ruh halinden kurtulmanın ve başka türden düşlere* ihtiyaç duymayacağımız bir içtenlikte ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı daha ciddi ortak tavırlar almanın zamanı geldiğine inanıyoruz.
Türk ve Kürt milliyetçiliği dahil tüm ırkçı ve milliyetçi tutumların canımızı sıkan ortak bir dili var:
Cinsiyetçi, homofobik ve transfobik…
Fırat Kaya
hevjin dergisi
*Mallarme
*Pratibha Parmar
*Mallarme *Pratibha Parmar