Geri dönüş için “git ve gör”: Türkiye’nin politikası ve Suriye’deki durum

Makale

Suriye rejiminin 8 Aralık 2024’te düşmesi siyasi durumu önemli ölçüde değiştirmiş olsa da, Suriye’deki koşullar büyük ölçekli geri dönüşler için yetersiz ve güvensiz. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin “git ve gör” ziyaret politikası, geçici koruma altındaki Suriyelilerin geri dönmeye karar vermeden önce durumu ilk elden değerlendirmelerine olanak tanıyor. 

Okuma süresi: 6 dakika
Syrian refugees in Turkey on the way of Eid visit to their hometowns.

Dünyanın dört bir yanındaki Suriyeliler 8 Aralık 2024 tarihinde yeni bir gerçekliğe uyandı: Birincisi Esad Ailesinin 1970’ten bu yana Suriye üzerinde kurduğu demir yumruklu saltanatı, Baas Partisi’nin 1963’ten bu yana siyaset sahnesindeki tekeliyle birlikte çöktü. Suriye rejiminin beklenmedik bir şekilde ve hızla yıkılması, Suriye’nin siyasi ve sosyoekonomik görünümü ve ülke dışındaki Suriyelilerin geleceği hakkında birçok soruyu tetikledi. İkincisi ise bazı Avrupalı politikacılar Suriye rejiminin çöküşünü Suriyelilerin sığınma ve iltica talebinde bulunma tehdidinin ortadan kalkması olarak yorumladılar. Nitekim en az 10 Avrupa ülkesi Suriye vatandaşlarının iltica başvurularını işleme koymayı askıya aldı. Türkiye’de muhalefet, Esad’ın düşüşünden faydalanarak, Suriyelilerin Türkiye’de kalmaları için artık geçerli bir neden kalmadığını ifade etti. Hükümet ise daha akıllıca bir politika izleyerek geçici koruma altındaki Suriyelilerin geri dönmeden önce Suriye’deki durumu değerlendirmek üzere “git ve gör” ziyaretleri yapmalarına izin verdi. Ancak Suriye’deki koşullar, Suriye rejiminin düşmesine rağmen geri dönüş için olgunlaşmadı. Bu nedenle Türkiye, geçici koruma statüsünü yürürlükte tutmalı, “git ve gör” ziyaretlerinin süresini uzatmalı ve Suriye’de kamu ve kişi güvenliği sağlanana kadar geri göndermeme ilkesine uymalıdır.

Suriye’nin yeni geleceğine ilişkin soruların listesi uzun ve bunlardan biri de son 14 yılda sığınma ve iltica talebinde bulunan 4,3 milyon Suriyelinin geri dönüş ihtimaliyle ilgilidir. Suriye’deki siyasi manzara şüphesiz değişti. Bununla birlikte, çeşitli faktörler, güvenli bir menşe ülke olarak Suriye’ye geniş çaplı geri dönüş beklentisinin aleyhine işleyebilir.

Öncelikle, Suriye hükümetinin düşmesine rağmen Suriye’nin güvensiz olma hali devam etmektedir. Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu’nun Eylül 2024 tarihli raporunda “devam eden savaş suçları ve geniş çaplı bölgesel çatışma korkusu nedeniyle” savaşın şiddetlenebileceği uyarısında bulunulmuştur. Komisyon, Esad’ın düşüşünden sonraki ülke raporunu henüz yayımlamamış olsa da, kuzeydoğuda, kıyı bölgesinde  yaşanan çatışmalar ve İsrail’in işgali,  Suriye topraklarını Suriye’nin yeniden güvenli bir ülke olarak tanımlanmasının önündeki yolculuğu uzatan en son şiddet örneklerini temsil ediyor. Güvenlik sorunlarına paralel olarak, Suriye’deki insani güvenlik koşulları da aynı derecede kırılgandır ve bırakın geri dönmesi umulan çok sayıda Suriyeliyi, ülkede yaşayan Suriyeliler için bile temel hizmetler ve altyapı son derece yetersizdir. Ekonomik açıdan bakıldığında, Suriye’deki uzun süreli savaş nüfusun yüzde 90’ını yoksulluk içinde bırakmıştır. Barınma açısından bakıldığında, konut stokunun dörtte biri kısmen hasar görmüş durumdadır. Sağlık sektöründe, hastanelerin yüzde 43’ü ya kısmen ya da tamamıyla işlevsel durumda değil. Son olarak, özellikle eğitim tesislerinin zarar görmesi nedeniyle, 2.4 milyon Suriyeli çocuk okula gidemiyor.

Koşulları yeniden iyileştirmek ve geri dönenlerin ihtiyaçlarını karşılamak, önemli ölçüde 2011’den bu yana eski Suriye rejimine Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve AB tarafından uygulanan yaptırımların geleceğine bağlıdır. Konuyla ilgili iki görüş bulunmaktadır. Birincisi, yeni bir hükümet işbaşında olduğu ve gecikmeler daha fazla istikrarsızlık yaratabileceği için yaptırımların koşulsuz olarak kaldırılmasını savunuyor. İkincisi ise yeni hükümetin insan haklarına uygun bir sicil sergilemesi için koşullu bir yaklaşımı savunuyor. Uygulamada ABD ve AB karma bir yaklaşımı tercih etmektedir: Belirli sektörlere (örneğin bankacılık sistemi) yönelik yaptırımların sürdürülmesi ve diğerlerine (örneğin enerji ve ulaşım) kolaylık sağlanması.

ABD ve AB’nin yaklaşımı, Suriye’nin tam anlamıyla toparlanması ve yeniden inşası için uzun bir yolculuğa işaret ediyor. Bu nedenle, Suriyelilerin iyileşen yaşam koşullarıyla geri dönme arasında bağlantı kurmaları anlaşılabilir bir durumdur. Komşu ülkelerdeki Suriyeliler önlerine koydukları “bekle ve gör” stratejisini izliyor; yani genel siyasi istikrar, menşe bölgelerdeki güvenlik koşulları ve temel hizmetlere erişilebilirlik, hemen geri dönüş planlarını önceliyor. Buna ek olarak, geri dönenlerin sayısı, geri dönüşün aceleye getirilmesindeki isteksizliğe işaret ediyor. Eski Suriye rejiminin çöküşünden üç ay sonra, yaklaşık 301 967 Suriyeli, 4,3 milyon kişinin kayıtlı olduğu komşu ülkelerden geri döndü. Tarihsel olarak bakıldığında, çoğu sığınmacı ve mülteci, çatışma sona erdikten sonra bile evlerine dönmüyorlar. Çatışmanın sona ermesinden sonra, geri dönüşler olduğunda, genellikle düzensiz bir şekilde gerçekleşmekte, bitmesinin ardındaki  bir ila üç yılda ise zirve yapıyorlar; sonrasında geri dönüş hızı yavaşlıyor ya da yok denecek kadar azalıyor.

Yukarıdakiler ışığında, Türkiye’nin “git-gör” ziyaretleri yaklaşımı, Suriyelilerin Türkiye’de kalma hakkından yararlanırken geri dönüş konusunda bilinçli kararlar vermelerine olanak tanıdığı için makul bir yanıt olmuştur. Suriyelilerin Türkiye’deki deneyimi, sağlık ve eğitim hizmetlerinde karşılaştıkları zorluklar, işgücü piyasasında yaşadıkları ayrımcılık, ırkçılık ve nefret suçları nedeniyle sorunsuz geçmemiştir. Türkiye’den ayrılmak, daha önce de belirtildiği gibi, sınırın diğer tarafındaki manzaranın daha parlak olduğu anlamına gelmiyor. Yerel bir örnek olarak Halep’i ele alalım. Bu kent, Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin yüzde 42′sinin, yani 1,1 milyonunun memleketidir. Halep’te altı devlet hastanesi ve 60 sağlık ocağı yakıt ve elektrik sıkıntısı nedeniyle sadece kısmen faaliyet gösteriyor. Elektrik sıkıntısından bahseden Suriye Geçici Elektrik Bakanı, ülkedeki çoğu bölgeye her gün yaklaşık 2 saat devlet tarafından elektrik verildiğini ve üç yıl içinde elektriğin 7/24 verileceğini söyledi.  Bu nedenle, Türkiye’nin “git ve gör” ziyaret politikası, şehre dönmeyi düşünen insanlar için çok önemli olacaktır.

Ocak 2025’te yürürlüğe giren “git ve gör” politikası, 1 Temmuz 2025’te sona erene kadar her Suriyeli hane halkından bir kişinin altı ay içinde üç “git ve gör” ziyareti yapmasına izin veriyor. Suriyeli bir birey ya da hane halkı geri dönmeye karar verdiğinde kayıtlı olduğu ildeki Göç İdaresi Başkanlığı’na gönüllü geri dönüş başvurusunda bulunmalıdır. Ardından, yetkililer başvuru sahiplerinin parmak izlerini ve sabıka kayıtlarını doğruluyor ve onları bir mülakata davet ediyor. Gönüllü geri dönüş başvurusunun onaylanması üzerine, ilgili makam Türkiye’den çıkış yapılması istenen valiliğe seyahat izni veriyor.  Gönüllü olarak Türkiye’den çıkış yapıldığında geçici koruma statüsü sona eriyor. Söz konusu ziyaretleri ve genel olarak geri dönüşleri kolaylaştırmak için, Türkiye İçişleri Bakanlığı sınır kapılarının işlem kapasitesini günde 3 000 kişiden 15 000 – 20 000 kişiye çıkarma planını açıkladı.

Suriye’de üstesinden gelinmesi gereken birçok zorluğu da beraberinde getiren yeni bir siyasi gerçeklik oluşuyor. Komşu ülkelerdeki Suriyelilerin “bekle-gör” yaklaşımını tercih eden temkinli tutumu, bilgiye dayalı, gönüllü ve planlı geri dönüşün gerekliliğinin altını çiziyor. Türkiye’nin “git ve gör” ziyaretleri, pragmatik bir orta yol sunarak, geçici koruma altındaki Suriyelilerin hayatlarını değiştirecek kararlar almadan önce, koşulları ilk elden değerlendirmelerine olanak tanımıyor. Nihayetinde, sürdürülebilir bir geri dönüş çözümü, Suriye’nin halkına gerçek anlamda güvenlik, ekonomik istikrar ve temel hizmetleri sağlama kabiliyetine dayanmalıdır; oysa bu koşulların oluşması henüz çok uzaktır. O zamana kadar geri dönüş, yaygın bir hareketten ziyade sınırlı bir azınlık için bir seçenek olarak kalacaktır.


Bu yazı NCCR On the move, Neuchâtel Üniversitesi Sosyoloji Enstitüsü ve İzmir Barosu iş birliğiyle 9 Aralık 2023’te İzmir’de düzenlenen aynı adı taşıyan çalıştayda sunulan tebliğlerden hareketle hazırlandı ve ilk olarak “Geçici Koruma Kimi, Neyi ve Ne Kadar Koruyor?” blog serisinin bir parçası olarak İbrahim Soysüren’in editörlüğünde Göç Araştırmaları Derneği'nin internet sitesinde yayınlandı