Dijital Haklar Vakfı, Heinrich Böll Stiftung ile birlikte, “cinsiyetçi dezenformasyonun” yapısını bileşenlerine ayırmak, konuyla ilgili mevcut çalışmaları değerlendirmek ve ileride müdahale edilmesi gereken alanları belirlemek amacıyla dünyanın dört bir yanından araştırmacılarla bir dizi odak grup çalışması gerçekleştirdi. Yaşanmış deneyimleri Feminist metodolojinin süzgecinden geçiren siyasi yazılar, bu deneyimleri tepeden tırnağa tanımlara, teorilere ve politika önerilerine dönüştürür.
Cinsiyetçi Dezenformasyonu Tanımlamak
Sosyal medya, marjinal topluluklara, özellikle kadınlara, hiçbir yerde bulamadıkları kendilerini ifade etme olanağını tanıdığı için uzun bir süre takdirle karşılandı. Ne var ki, kadınların çevrimdışı alanlarda ataerkil bir pratik olarak susturuluşunun örnekleri çevrimiçi alanda da giderek daha fazla görülmeye başlandı. Kadınlar, çevrimiçi ortamlarda çoğunlukla bilginin silah gibi kullanılarak gerçekleştirilen şiddete erkeklerden daha fazla maruz kalıyorlar. Çevrimiçi mecraların hem kadınların seslerini duyurma hem de onları ezme aracı olarak işlev görmesi nedeniyle sosyal medyanın kadınlar için “iki ucu keskin bıçak” olarak nitelendirilmesine yol açıyor.[1]
Cinsiyetçi dezenformasyon, kadınları susturmak için kullanılan en son stratejilerden biri. Mevcut literatürde bu olgu, kötü niyetle yanlış veya yanıltıcı bilgilerin bir ölçüde eşgüdümlü biçimde yayılması anlamında kullanılan çevrimiçi dezenformasyon gibi tarif ediliyor. [2] Oysa cinsiyetçi dezenformasyon, kadınların toplum içinde düşman ya da kurban olarak olumsuz biçimde tasvir edilişini sürekli kılan cinsiyetçi ya da kadın düşmanı anlatıları kullanır. Özellikle kadın politikacıları, gazetecileri veya kamuya mal olmuş figürleri hedefleyen bu tür dezenformasyon kampanyalarının amacı, bu kadınların güvenilirliklerini sorgulamak, izleyicilerini kutuplaştırmak ve onları iktidar konumlarından uzaklaştırmaktır. Bazı durumlarda dezenformasyon kampanyaları, genel anlamda feminist hareketi baltalamayı amaçlar. Örneğin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü gösterileri İspanya’da Covid-19 pandemisinin yayılmasının nedeni olarak gösterilmiştir. Kadınların kendi sorunlarını dile getirme meselesi bu şekilde farklı mecralara çekilerek belirsizleştirildiği gibi, kadınlar hükümetleri eleştirmek veya diğer siyasi gündemleri zorlamak için pandeminin kurbanları olarak gösterilerek de sömürüldüler. [3] Dolayısıyla, kadın düşmanı yorumların veya üzerinde oynanmış cinsel içeriğin yayılmasının yanı sıra kadınların basmakalıp aşağı rollerde temsil edilmesi de cinsiyetçi dezenformasyon kampanyalarının bir parçasıdır.
Literatüre Genel Bakış
Cinsiyet normlarının ve klişelerin bu şekilde cinsiyetçi dezenformasyon olarak sınıflandırılması, tanım içeriğini doğru olmayan bilgilerin paylaşılmasının ötesine taşıyarak dezenformasyon tanımını önemli ölçüde belirsizleştirir. Aslında, bu tür yanıltıcı içerikler, cinsiyetçi dezenformasyon ile mezenformasyon (yanlış bilgilendirme, yanıltıcı bilgi) arasındaki çizgiyi bulanıklaştırır. [4] Bu çevrimiçi kötüye kullanım biçimlerinin her ikisi de kötü niyet unsurunu içerse de, mezenformasyon doğru olduğu inancıyla yaygınlaştırılır. Cinsiyet kimlikleriyle ilgili klişeler de bu özelliği taşıdığından, bu içerik biçimi amaç bakımından mezenformasyona, etki bakımından da dezenformasyona benzer. “Kötücül yaratıcılık — kodlu dil kullanımı; yinelemeli, bağlama dayalı görsel ve yazılı memler; ve diğer taktikler” ile birlikte cinsiyetçi dezenformasyon tanımlaması daha da problemli hale gelir. [5] Araştırmalar, bu gibi durumlarda gerekli olan durumsal aşinalık nedeniyle cinsiyetçi dezenformasyonun platform içerik denetleyicileri tarafından genellikle fark edilmediğini ortaya koydu.
Cinsiyetçi dezenformasyonun, teknik olarak farklı olsa da kamusal alanda tanınmış kadınları hedef alması bakımından benzerlik gösterdiği için toplumsal cinsiyete dayalı çevrimiçi tacizin bir biçimi olarak tanımlandığı da olmuştur. Aslında, toplumsal cinsiyete dayalı çevrimiçi tacizi içeren, hatta fiziksel şiddete yol açabilen cinsiyetçi dezenformasyon, mevcut literatürde yalnızca ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak değil, toplumun önemli bir parçasını oluşturan bir kesimi dışlama motivasyonu taşıması nedeniyle demokratik süreçlerin zayıflaması olarak da tanımlanmıştır. [6] Cinsiyetçi dezenformasyon, kadınlardan gelen devlet karşıtı itirazları susturmaya çalışan resmî ya da gayrı resmî ama yine de devlet güdümlü aktörler tarafından yayıldığında daha da içinden çıkılmaz hale geliyor. Sesini yükselten kadınları “kirli siyasete” bulaşmış olarak gösten botların ve trol ordularının yardımı, kadınların “maço popülizme” muhalefette ön saflarda yer aldığı ülkelerde toplumsal cinsiyete dayalı tacizin boyutunu daha da artırıyor. [7] Medya cinsiyetçi anlatıların daha da yaygınlaşmasında rol oynarken, bu aktörlerin de devlet destekli cinsiyetçi dezenformasyonu yaydığı kabul ediliyor, bu da her türlü hesap sorma girişimini daha da karmaşık hale getiriyor.
Mevcut Literatürdeki Boşluklar
Cinsiyetçi dezenformasyon üzerine yapılan araştırmalar, terimin tanımındaki belirsizlikleri açığa vururken, aynı zamanda neden olduğu etkileri ve cinsiyetçi dezenformasyonda katkısı olanları da ortaya çıkardı. Gelgelelim, dezenformasyonun niyet ve etkilerinin cinsiyetle ne ölçüde alakalı olduğunu tam olarak belirlemek için toplumsal cinsiyet azınlıklarının deneyimledikleri bu çevrimiçi şiddet biçimine ilişkin bakış açılarını da dikkate almamız gerekiyor. Cinsiyetçi dezenformasyonla ilgili literatürün çoğu, esas olarak bu cinsiyetçi saldırıların hedefi haline gelen kamuoyuna mal olmuş kadın figürlere odaklanıyor; oysa kamuoyunun gözü önünde olmayan kadınlar ve toplumsal cinsiyet azınlıkları da çevrimiçinde yayılan cinsiyetçi anlatılardan etkilenebiliyor. Bu nedenle, cinsiyetçi dezenformasyonun kapsamını kadınları ve toplumsal cinsiyet azınlıklarını da kapsayacak şekilde genişletmek gerekiyor.
Dijital Haklar Vakfı (DRF), “cinsiyetçi dezenformasyonun” yapısını bileşenlerine ayırmak, konuyla ilgili mevcut çalışmaları değerlendirmek ve ileride müdahale edilmesi gereken alanları belirlemek amacıyla dünyanın dört bir yanından araştırmacılarla bir dizi odak grup çalışması gerçekleştirdi. Katılımcılar, basmakalıp anlatıların ve diğer görüşlerin ardındaki belirsiz niyetlerin bir sonucu olan bu tür bilgilerin yanlışlığına ilişkin benzer endişelere dikkat çekti. Bu çalışmalarda ayrıca cinsiyetçi dezenformasyonu anlamak için kesişimsel bir yaklaşımın önemli olduğu, sınıfsal, kastsal ve ırksal unsurların bu tür tacizlerin etkilerini daha da ağırlaştırdığı vurgulandı.
Birçok katılımcı, Küresel Güney’deki literatür eksikliğinden ve bunun sonucu olarak Batı merkezli deneyimlerin esas alınmasından yakındı. Cinsiyetçi dezenformasyonun yapısı ve etkileri büyük oranda bağlamsaldır, bu bağlamlardan gelen seslere kulak vermediğimiz sürece, tam anlamıyla kesişimsel bir cinsiyetçi dezenformasyon anlayışına varmamız mümkün değildir.
Odak grup çalışmalarında, cinsiyetçi dezenformasyona karşı geliştirilebilecek olası çözümler konusundaki tartışmalarda, genellikle içerik denetleyicilerin iradesine bağlı olması nedeniyle platform yönetimlerine dair ortak bir güvensizlik ön plana çıktı. Bir yandan kadınların ve toplumsal cinsiyet azınlıklarının çevrimiçinde daha fazla katılım göstermelerini sağlarken bir yandan cinsiyet kaynaklı tacizleri kolaylaştırdığı için anonimlik meselesinin de sorun yarattığı belirtildi. Tartışmalarda, genel olarak toplumdaki cinsiyetçi önyargılarla baş etmede daha etkili bir sonuç alabilmek için sosyal medya platformlarına güvenmek yerine, medyada toplumsal cinsiyet konusunda daha duyarlı bir habercilik anlayışını talep etmek ve cinsiyetçi anlatıları yaymayı reddetmek gerektiği vurgulanarak cinsiyetçi dezenformasyona karşı toplum odaklı yaklaşımlar desteklendi.
Cinsiyetçi dezenformasyon pek çok insan için belirsiz bir terim, ama bu belirsizliğin bize hem köstek hem de destek olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazı, son derece yerel ama aynı zamanda cinsiyetçi dezenformasyonla ilgili küresel tartışmalarla bağlantılı anlatıların ve bakış açılarının bir araya getirilmesinden yararlanılarak hazırlandı. Yaşanmış deneyimleri Feminist metodolojinin süzgecinden geçiren siyasi yazılar, bu deneyimleri tepeden tırnağa tanımlara, teorilere ve politika önerilerine dönüştürür.
Bu makale, “Perspectives on Gendered Disinformation (Cinsiyetçi Dezenformasyonla İlgili Görüşler)” başlıklı siyasi yazı dizisinin bir parçasıdır. Dizinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynakça
[1] Meco, L. (2019). #SHEPERSISTED. Women, Politics & Power in the New Media World.
[2] Boberg, E. (2021). Digital misogyny: Why gendered disinformation undermines democracy. Şu kaynaktan alınmıştır: https://www.mediasupport.org/bIogpost/digital-misogyny-why-gendered-dis…;
[3] Sessa, M. (2020). Misogyny and Misinformation: An Analysis of Gendered Disinformation Tactics during the COVID-19 Pandemic.
[4] Jones ve diğ. (2020). Engendering Hate: The contours of state-aligned gendered disinformation online.
[5] Jankowicz ve diğ. (2021). Malign Creativity: How Gender, Sex, and Lies are Weaponized Against Women
[6] Meco, L. & Wilfore, K. (2021). Gendered disinformation is a national security problem. Şu kaynaktan alınmıştır: https://www.brookings.edu/techstream/gendered-disinformation-is-a-natio….
[7] Meco, L. (2020). Why Disinformation Targeting Women Undermines Democratic Institutions. Şu kaynaktan alınmıştır: https://www.power3point0.org/2020/05/01/why-disinformation-targeting-wo….