Pandemide COP ertelenebilir ama salım azaltma hedefleri ertelenemez

Röportaj

Avrupa Parlamentosu (AP) Üyesi Michael Bloss, Paris Anlaşmasının beşinci yıldönümünün ardından AB İklim Yasası müzakereleri ve AB Almanya Dönem Başkanlığının performansına ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

Bu röportaj Beş Yılın Ardından Paris Anlaşması dosyamızın bir parçasıdır.

 

Lisa Tostado: 12 Aralık 2020, COP21’de onaylanan Paris İklim Anlaşması’nın 5. yıldönümü olacak. Kasım 2020’de İskoçya’da düzenlenmesi planlanan ancak seneye ertelenen COP26, Paris’ten sonraki en önemli konferans olarak görülüyor. Bunun sebebi de Glasgow’da Paris Anlaşması’nın planlandığı gibi işleyip işlemediğinin gözler önüne serilecek olması: anlaşma ülkelerin her beş yılda bir yeni ve daha iddialı iklim planları sunmalarını öngörüyor. Bu beş yılın ardından AB ve dünya hangi noktaya geldi? Sizce Paris Anlaşmasının onaylandığı 2015’e nazaran daha iyi bir durumda mıyız?

Maalesef geçen beş yıl içerisinde iklim krizinin etkilerinin kötüleştiğini ve doğal yangınlar, seller veya sıcak dalgaları şeklinde olsun, daha fazla yıkıma ve acıya yol açtığını gördük. Üstelik salımlarda, Paris’te anlaşıldığı üzere küresel ısınmayı 1,5 derecede tutma hedefinden çok uzaktayız. Basit bir örnek vereyim: her yıl milyarlarca euro fosil yakıt teşviklerine harcanıyor, AB çapında 137 milyar euro.

Diğer taraftan, tüm bunlar olurken, toplumsal farkındalık da büyük oranda arttı ve Avrupa’yı saran yeşil dalgayla beraber sandıklara yansımaya başlıyor, bu da politika değişiklikleri anlamına geliyor. Pek çok ülke ve AB 2050 yılı için karbon nötr olma hedefi koydu. Yeterli olmasa da doğru bir adım.

Paris Anlaşması, AB ve küresel iklim politikasını nasıl etkiledi? Büyük beklentileri karşılayabildi mi? Ulusal olarak belirlenmiş katkılara dair güncellemeler ne durumda?

Paris Anlaşması küresel iklim politikası için büyük bir adımdı ve halen AB için önemli bir referans olmaya devam ediyor. Şimdi, ülkeler anlaştıkları sıcaklık hedefine ulaşmak için son bilimsel gelişmelere ayak uydurmalılar; bu kolay olmayacak ama yapılmalı. Avrupa İklim Yasası, bu hedeflerin ulusal mevzuata dahil olmasını sağlayacak.

AB’nin ulusal olarak belirlenmiş katkı güncellemesine gelince, gözler 10-11 Aralık’taki Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne çevrilmiş durumda. AB üye ülkelerinin 2030 salım azaltma hedefine dair tutumları üzerinde bir anlaşmaya varamamaları riski halen var, bu korkunç bir gecikmeye yol açar. Diğer bir tehlike de Avrupa Parlamentosu’nun saf dışı bırakılarak demokratik karar alma sürecinin baltalanması. Çünkü Avrupa Parlamentosu’nun pozisyonu belli: %60 hedefini istiyoruz. Burada bile biz, %65 salım azaltmayı hedefleyen Yeşiller taviz vermiş olduk. Ancak, Zirve’nin en muhtemel sonucu %55’lik zayıf bir hedef olacak; Zirve de ulusal olarak belirlenmiş katkı güncellemeleri için verilen son güne yakın bir zamanda düzenlendiği için müzakereye zaman kalmayacak.

Önümüze bakarsak, 2021’de Glasgow’da düzenlenecek olan COP hakkındaki görüşleriniz nelerdir? AB’nin rolü ne olacak, ne olmalı? Hangi önemli konular ele alınacak? Hangi uluslararası ittifaklar ilerleme kaydetmemize ve en çok kirleten ülkeler de dahil olmak üzere yeterince ülkenin desteğini almamıza yardımcı olur?

AB yeniden, iklim politikasının küresel lideri olmalı, güçlü bir Avrupa İklim Yasası bağlamında iddialı bir 2030 hedefi bunun gerçekleşmesi için şart.

COP26 gündemindeki önemli konular iklim finansmanı, küresel karbon ticaretine ve halkın iklim eylemlerine katılımına ilişkin kurallar olacak. Zengin bir ekonomik blok olan ve iklimin yanı sıra insan haklarında da kendini lider olarak gören AB’nin, bu konularda güçlü ve adil sonuçlara kesinkes ulaşılması için müzakerelerde ağırlığını koyması gerekiyor. Bu, geçiş maliyetlerinin adil dağılımı, karbon dengeleme projelerinin yerel topluluklara zarar vermemesini ve salımı gerçekten düşürmelerini sağlayacak önlemler ve iklim krizinden en çok etkilenenlere iklim politikalarında söz hakkı verilmesi sağlayacak güçlü mekanizmalar anlamına geliyor.

ABD’nin potansiyel bir müttefik olarak geri dönmesi harika oldu. Ayrıca Çin ve Hindistan gibi önemli aktörlerle birlikte de çalışmalıyız; net sıfır hedefini koymalarına rağmen biraz daha iddialı davranmaları gerekiyor ve buna ulaşmak için biraz desteğe ve baskıya ihtiyaç duyabilirler.

Michael Bloss

Stuttgart’da büyüyen Michael Bloss, Dresden ve Londra’da Uluslararası İlişkiler ve Küreselleşme ve Kalkınma okudu. BM Kalkınma Grubu’na danışmanlık yaptı. Baden-Württemberg bölge parlamentosunda ve Brüksel’de AP üyesi Ska Keller için çalıştı. 2019’da Avrupa Parlamentosuna seçildi. AP’de Sanayi ve Enerji Komitesi’nde tam üye ve Çevre Komitesi’nde yedek üyedir. Ayrıca Climate Core Group’da koordinatör ve Yeşiller/EFA Grubu’nda Sanayi Stratejisi ve Avrupa İklim Yasası gölge raportörüdür.

Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu ve AB Konseyi arasındaki görüşmeler bu kez daha farklı gibi çünkü AB Konseyi’nin, sizin de yakından takip ettiğiniz AB İklim Yasası üzerinde sadece kısmi yetkisi bulunuyor. AB İklim Yasası müzakereleri sizce ne durumda?

Görüşmeler şimdilik yavaş ilerliyor, şu ana kadar sadece açılış toplantısı yapıldı. Bu haliyle de olsa süreci nihayet başlattığımız için mutluyuz, iklim eylemi söz konusu olduğunda kaybedecek vaktimiz yok. Ama tabii ki Avrupa Parlamentosu’nun iklim yasası bir paket halinde ve tüm unsurları dikkate almadan yapabileceğimiz müzakereler sınırlı. Özellikle CO2 salımlarının önümüzdeki yıl ne kadar azaltılacağını belirlememiz çok önemli ve AB Konseyi’nin tutumuna bir an önce karar vermesi gerekiyor. Bu olur olmaz müzakerelere gerektiği gibi başlamayı umuyoruz, Avrupa Komisyonu’nun önerisine Avrupa Parlamentosu’nca yapılan önemli eklemeleri savunuyor olacağız.

10-11 Aralık 2020’deki AB Zirvesi’nden beklentiniz nedir? 27 üye ülke de Paris Anlaşması’yla uyumlu yeni bir 2030 hedefinde uzlaşır mı? Halen aşmamız gereken engeller hangileri? Bu İklim Yasası’yla AB rol model olabilir mi?

AB Zirvesi’nde 2030 hedefinin belirlenmesi çok önemli. Bu, AB Konseyi’nin iklim yasası müzakerelerindeki pozisyonunu belirleyecek. Çevre bakanlarının son AB Çevre Konseyi’nde pozisyonlarını belirlememiş olmaları çok üzücü. Kararı patronlarına bırakmayı seçtiler. Şimdi Macaristan ve Polonya bu önemli kararı, AB’nin yeni hukuk devleti mekanizmasını engellemek için kullanabilir.

Eğer Zirve’de bir iklim hedefi üzerinde uzlaşılacaksa bu muhtemelen %55 olur. Bu AB’nin küresel sorumluluğu açısından yeterli değil. Çok zengin bir bölgeyiz, daha fazlasını yapmaya gücümüz yeter. Avrupa Parlamentosu en az %60 istiyor ve araştırmalar gösteriyor ki bu tamamen mümkün. Dünyamız çoktan yanıyor, ısınma halihazırda 1,2 derece, Paris hedeflerine bağlı kalabilmek için salımları olabildiğince çabuk azaltmalıyız. Ancak, güçlü hedeflerin yanı sıra güçlü bir denetim ve hesap verilebilirlik tedbirleri getiren iddialı bir iklim yasası, AB’yi küresel bir rol model yapabilir.

Şu ana kadar AB Almanya Dönem Başkanlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? İklim yanlısı bir Başkanlık mı oldu? En büyük eksikleri neler? Neleri başardılar?

Maalesef, genellikle Alman Hükümetinin, AB Almanya Dönem Başkanlığı planlarıyla ilgili (iklim politikasının öncelikli olduğunu belirttikleri) açıklamaları ve yaptıkları arasında fark oluyor. AB Konseyi Ekim ayında iklim hedefi kararı almadı, şimdi Aralık ayında da aynısı olabilir. Her şey bu haftaki Zirve’ye bağlı. Eğer AB Konseyi 2030 hedefinde bir uzlaşmaya varamazsa bu, Almanya Dönem Başkanlığı ve tüm AB için büyük bir başarısızlık olur, zira ulusal olarak belirlenmiş katkı güncellemelerini BM’ye vaktinde veremezler.

İddialı iklim hedeflerinin yasayla korunması önemli ancak bu hedeflere nasıl ulaşılacağına dair planların da olması gerekiyor. 1,5 derece hedefine giden yolun açılması için AB düzeyinde acilen ne yapılmalı? Önümüzdeki aylarda hangi girişimleri yakından takip edeceksiniz?

CO2 için, yol açtığı toplumsal maliyeti de kapsayan doğru bir fiyat belirlemeliyiz; bilim insanları bunun salınan ton başına 180 euro olduğunu tahmin ediyor. Ben de AB Emisyon Ticareti Sistemi reformunu yakından takip ediyor olacağım. Eğer bu iş doğru yapılırsa karbona uygun bir fiyat koyarak salımları azaltmak mümkün olabilir. Daha açık olmak gerekirse bu, kömür döneminin kapanmasını hızlandırır, yeni iklim hedeflerine ulaşmak için de buna ihtiyacımız var. Ama şimdiki sistemde büyük sorunlar var, örneğin bedava verilen karbon emisyon sertifikaları; ayıbımızı örtmekte yetersiz kalan sistemi etkili bir iklim politikası aracına dönüştürmek için bu sorunu halletmeliyiz.

Bu endüstrimizi dönüştürmeye yardımcı olmakla kalmaz, fosil yakıtları öngörülenden daha kısa sürede bırakmamızı da sağlar. Almanya’da kömür döneminin 2038’de kapanması öngörülüyor ve bu çok geç. Üstelik fosil gaz kullanımını da bırakmalıyız; endüstrinin temiz bir “geçiş yakıtı” olarak satmaya çalıştığı gaz hakkında bilimin ne dediği gayet açık: gaz hiçbir şekilde temiz değil. Diğer taraftan, yeni doğal gaz altyapılarına, AB fonları da dahil olmak üzere, büyük yatırımlar yapılmaya devam ediliyor. Bu, önümüzdeki yıllarda da fosil gaz kullanımına devam etmek zorunda kalmamıza yol açabilir. Finansal hareketlerin geçiş süreciyle uyumlu olmasını sağlamalıyız. Bu da fosil yakıtlara verilen bütün desteklerin son bulması ve özel yatırımların doğru yerlere gitmesi için teşvik edilmeleri anlamına geliyor.

Görüşleriniz için çok teşekkür ederiz.