Zor günlerden geçiyoruz ve COVİD-19 enfeksiyonu kapan insan sayısı artmaya devam ederken bir başka hastanın gözden kaçırılmaması gerekiyor: Parlamenter demokrasimiz. Son haftalarda gördüklerimize dayanarak yaptığımız değerlendirmeye göre hastanın durumu ciddi ve hastalığın nasıl seyredeceği belirsiz.
Avrupa Parlamentosu’nun üyeleri olarak bize düşen üye ülkelerin hükümetlerinin yanı sıra Komisyon’un çalışmalarını da yakın takibe almak ve Konsey ile birlikte ortak parlamentolar şeklinde faaliyet göstermektir. Olağan çalışma biçiminde üyeler komitede ve grup toplantılarında yasama dosyalarını hazırlar ve karşıt partilerin sorumlu raportörlerinin “gölge toplantılar” adını verdiği küçük bileşimlerde detaylar üzerine çalışılır. Ancak bu çalışma biçimi kriz dönemleri düşünülerek ele alınmamış: Birinci sorun karmaşık ve uzun prosedürlere sahip olması, ikincisi ise üyelerin ve personelin fiziksel mevcudiyetini gerektirmesi. Çok sayıda ulusal parlamentoda olduğu gibi, bir kanun tasarısının kabulü uzun yıllara yayılan bir zaman dilimi gerektirebilir. Bu zaman zarfında fikir alışverişi, tartışma ve uzlaşma süreçleri yaşanır. Prosedür, sorumlu parlamento komitesinin oluşumunu ve mevzunun çerçevesini oluşturarak parlamentodaki başlıca tüm politik güçlerin işbirliğini sağlamaya çalışan raportör üyenin adaylığını, içerir. Bir yasa önerisi üzerine genel oturumda yapılan tartışma ve oylama varılan doruk noktasıdır ancak aslında uzun ve girift bir sürecin sadece en son ve görünen parçasıdır. Tüm bunlar olağan koşullarda gerçekleşir.
Öngörülmeyen krizlerin gerilimi altındaki prosedürler
Kuşkusuz bu iyi örgütlenmiş süreçler asla bugün tanıklık ettiğimiz boyuttaki krizlerde test edilmemişti. Açıkçası hem Brüksel’de hem de Strasburg’da toplanmaya engel olacak boyutta bir olay olma ihtimali parlamentonun işleyiş kurallarının mimarlarının da aklına gelmemiştir.
Kriz kıtayı vurduğunda parlamento, virüsün üyeler ve personel arasında yayılmasını önlemek için iş yavaşlatma eğilimine girdi. O zamandan beri esasında herkes evinde çalışıyor ve çoğumuz kendi ülkemizdeyiz. Yıllık programı düzenledik ve AB’nin alması gereken acil önlemler için idareten iki genel kurul toplantısı yapıldı. Bu genel kurullarda fiziksel olarak katılım gösteren üyelerin çok azına söz hakkı verildi. Oylamaların eposta aracılığıyla yapılması, oy pusulasının evde çıkışının alınması ve işaretlendikten sonra tarayarak ya da fotoğrafını çekerek parlamentoya iletilmesi anlamına geliyor. Tabi bütün bunlar beraberinde kaçınılmaz teknik ve güvenlik sorunlarının ortaya çıkmasına neden oluyor. Komitelerin esas işleri, buna komisyondakilerin ve hükümet temsilcilerinin söz hakkı da dâhil, sanal oturumlarda bile asgariye indirildi.
Felce uğramış bir parlamento üye ülkeleri mutlu eder
Ve işte acı çeken hastamız zayıflıklarıyla mücadele ediyor. Oylama demokrasimizin kollarıdır. Ancak tartışma da kalbidir. Doğru düzgün tartışamazsak demokratik hastamız kalp krizi geçirecek. Ve izaha muhtaç başka riskler de söz konusu: Dijital dünyada bir demokrasinin var olması ancak teknolojik güvenlik sağlanırsa mümkün, sıradan eposta ile oylama bu güvenceyi veremez.
Parlamento açık bir biçimde felç olduğunda üye devletler keyifleniyor. Birkaç ay öncesine kadar hayata geçirmeyi ancak rüyalarında görecekleri kararları yasalaştırmak için gün doğduğunu düşünerek işe koyuluyorlar. Hükümetler ve devlet başkanları, parlamenterlerin doğrudan denetiminden kaçırıp halka yaptıkları gösterişli yardımları kullanarak, parlamenter demokrasinin işlemez hale geldiği fikrini cilalıyorlar.
Kimi ülkelerde hastaya konulan tanı ağır bir durum gösteriyor: Macaristan hükümetinin bir COVİD-19 diktatörlüğüne doğru son yönelimi bize parlamenter anayasal demokrasinin yaşamdan çok ölüme yaklaştığını gösteriyor. Komisyon dişlerini göstermedi. Sonuçta Başbakan Viktor Orban’a ve anti demokratik hareketlerine yönelik en yüksek sesli eleştiri Avrupa Parlamentosu’ndan geldi. Ancak adeta kış uykusuna yatmış bir parlamento nasıl politik güç gösterisi yapabilir?
Parlamenter demokrasiyi kurtarmak için yol haritası
Bu durumda hastayı nasıl kurtaracağız? Konu üzerine düşünmeye başlayacak bir alan açmalıyız. Bir parlamento ancak üyeleri birbiriyle konuşabiliyorsa adına layık olur. Bu durumda, gerekli dillerde uzaktan tercümeyi de mümkün kılacak bir bilgi teknolojileri altyapısı ihtiyaç. Maalesef yürürlükte olan parlamentonun hâlihazırdaki çözümleri, ancak artık işlerliği olan çözümlere ihtiyacımız var.
İkincisi saldırı dirençli bir oylama yöntemine ihtiyacımız var. Oylamada tahrifat yapacak girişimleri engelleyebilecek teknolojiler mevcut. Böylesi çözümler, evde yazıcısı olmayanların oy pusulalarını komşunun evinde ya da yakındaki bakkalda basmak zorunda kalanların dertlerine de çözüm olacaktır. Üyelerin kimliklerini doğrulamayı mümkün kılan, video bağlatışıyla çalışan bir çevrimiçi platform ve tek kullanımlık oylama butonu oylama sürecini güvenli kılmanın ötesinde sonraki toplantıların yeterli çoğunluğunun sağlanmasını da mümkün kılacaktır.
Neticede, en önemlisi bizi komadan çıkartıp hayata döndürecek bir kriz liderliği oluşturmak için politik iradeye sahip olmamız gerekiyor. Biz Yeşiller, parlamentonun yeniden çalışması için üstümüze düşeni yapıyoruz. Tüm siyasi partilerin üyeleri ve AB ülkeleri parlamentoları seslerini yükseltmeli. Yasama egemenliğini ve parlamento denetimini yeniden kazanmak bizim görevimiz. Demokrasinin geleceği en az virüsle mücadele kadar buna da bağlı.
--------------------------------------------------------
Bu metin İngilizce'den Türkçe'ye Hülya Osmanağaoğlu tarafından çevrilmiştir.