Güney Kafkasya’da Covid-19 – Hızlı Tepkiler ve Otoriter Refleksler

Güney Kafkasya’nın üç ülkesi, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan şimdiye kadar Korona virüsüyle iyi başetti. Devlet kurumlarını hızla kapatıp, sosyal hayatı durdurdular. Üç ülkenin de hükümetleri, tehdidin büyüklüğünün ve enfeksiyon oranlarındaki hızlı yükselişin sağlık sistemlerini çökertebileceğinin farkındaydı. Bu sebeple, başından itibaren sosyal ve ekonomik hayatın hızla kesintiye uğratılması ve enfekte vakaların artış hızının yavaşlatılması önemliydi. Fakat, hem ülkelerin aldıkları önlemler hem de vaka sayısı ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. 7 Nisan 2020 itibariyle 800’ün üstünde vaka sayısıyla Ermenistan bölgedeki en yüksek orana sahip, onu 650 vakayla Azerbaycan takip ediyor, Gürcistan’da ise enfekte insan sayısı 200’den az. Şimdiye kadar resmi ölü sayısı Azerbaycan’da 8, Ermenistan’da 7, Gürcistan’da ise sadece 2. [1]

 

Hızlı reaksiyonlar, farklı önlemler

Şubat ayı sonunda Gürcistan’da ilk Korona vakası teşhis edildikten sonra, Gürcistan hükümeti harekete geçmekte gecikmedi. Mart ayı başında bütün okullar kapatılmıştı. Takip eden haftalarda diğer önlemler de yavaş yavaş devreye sokuldu. Marketler, eczaneler, bankalar ve benzin istasyonları dışında bütün dükkanlar kapatıldı, ülke içi tüm toplu taşıma askıya alındı, yabancıların ülkeye girişine sınırlama getirildi. Mart ayı sonundan itibaren akşam 21.00 ve sabah 06.00 arası sokağa çıkma yasağıyla birlikte ilan edilen olağanüstü hal kapsamında sosyal hayata ek kısıtlamalar getirildi. Sokağa çıkma yasağı ihlalleri 3000 Lari ($950) veya birden fazla kez yasağı delenlere üç yıla kadar hapis ile cezalandırılıyor. Korona salgını çıkmadan önce ülke, hükümetteki Gürcistan Rüyası partisi ile muhalefet arasında Ekim 2020’de yapılacak milletvekilliği seçimleri öncesinde seçim yasasının değişmesine dair süregelen kavgalara sahne oluyordu. Virüsün ülkede yayılmaya başlamasıyla, Başbakan Gakharia yönetimindeki hükümet, Ulusal Sağlık Merkezi’nden uzmanların uyarılarını erkenden dikkate alara güncel vaka sayılarını ve alınan önlemleri şeffaf bir biçimde kamuoyuyla paylaştı. Halkın alınan önlemlere verdiği destek ve kurallara uymada gösterdiği disiplin son derece yüksek seviyede. Bu durum, Ekim seçimlerinde hükümetin elini güçlendirebilir. Muhalefet de şimdiye kadar alınan önlemleri destekler durumda ve iki taraf arasında söze dökülmemiş bir ateşkes var gibi.

Virüse karşı savaşta en büyük risk: Ortodoks Kilisesi

Ortodoks Kilisesi ve Patrik uzunca bir süre boyunca ekmek ve şarap ayininin olağan ritüellerine sıkı sıkıya bağlı kaldı ve Mart ayının ortalarına kadar Kominyon’a katılan herkes için aynı kaşığı kullanmaya devam etti. Gözlemciler, 21 Mart’ta ilan edilen olağanüstü halin kilisenin sosyal mesafe kurallarına uymamasına karşı bir tepki olduğunu iddia ediyor. Sonuç olarak, Patrik’in bile gözardı edemeyeceği yasal önlemler alındı[1]. Hükümet, Nisan ortasında gerçekleşecek Ortodoks Paskalya ayinlerinde bu kurallara saygı gösterilmeyeceğinden korkuyor, fakat kiliseye duyulan derin bağlılıktan çekindiği için de bunu şimdilik dile getirmekten kaçınıyor. Aralık 2019’da yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, kilise ordudan sonra halkın en güvendiği kurum. Halkın %50’si kilisenin performansını iyi olarak değerlendirirken hükümetin onaylanma oranı % 30, meclisin ise sadece %9[2]. Yıllardır homofobiyle ve geleneksel yaşamın katı savunucusu olmakla tanınan Gürcistan Ortodoks Kilisesi, virüsün kontrol altına alınması önündeki en büyük engellerden biri.

Ermenistan ve Azerbeycan: Daha yavaş ama daha katı kısıtlamalar

Mart ayı ortasında Ermenistan da olağanüstü hal ilan etti. O sırada, 23 Şubat’ta ilk Korona vakasının ülkeye İran’dan giriş yaptığını belirlemiş ve o sınırını çoktan kapatmıştı. Genelde, Güney Kafkasya’daki vakaların pek çoğu ya İran’dan gelenler ya da İtalya’dan ülkeye dönen kişilerden kaynaklanıyordu. Ermenistan vatandaşlarının pek çoğu, ya komşu ülkelerde (en çok da Rusya’da) ya da AB ülkelerinde çalışıyorlar. Ermenistan hükümeti sosyal hayat ve dükkanların açılış kapanış saatleri konusunda başta daha esnek davrandı. Fakat vaka sayısı katlanarak artmaya başlayınca çok katı tedbirler aldı. Kamu kurumlarını ve hayati olmayan tüm dükkânları kapatmanın yanı sıra büyük toplantıları yasaklayıp, ülkeye girişleri durdurdular. Şu anda Ermenistan vatandaşlarının sadece belli rotalarda yürümeye izinleri var ve bunu yaparken de kendileri hakkında bütün önemli bilgilerin ve eve dönüş koşullarının yazılı olduğu bir belge taşımak zorundalar. İşverenler ise çalışanlarına işe gitmelerinin ne kadar gerekli olduğunu açıklayan bir sertifika vermek zorunda.

Bölgedeki diğer iki ülkenin aksine Azerbaycan, Mart ayı sonunda olağanüstü hal ilan etmedi, sadece 20 Marttan itibaren sosyal izolasyon önlemlerini uygulamaya koydu. Bu önlemlerle 65 yaş üstü kişilerin evden çıkmaları ve 10 kişinin üzerindeki grupların kamuya açık yerlerde bir araya gelmesi yasaklandı. Ayrıca ülkenin tamamında ve özellikle başkent Bakü’de seyahat kısıtlamaları söz konusu. Sadece temel ihtiyaçlarla ilgili dükkanlar açık kalırken restoranların çalışma saatlerine de sınır getirildi. 5 Nisan itibariyle Azerbaycan hükümeti kuralları daha da katılaştırdı. Azerbaycanlılar şu anda evlerini ancak polisten telefon mesajıyla izin alarak ya da özel çalışma belgesi sayesinde terkedebiliyorlar. Polis dışında ordu da bu kuralların uygulanmasında rol alıyor.

Otoriter eğilimler

Nevruz kutlamaları sebebiyle halka seslenen Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev bu fırsatı, muhalefete doğrudan saldırmak için kullandı ve muhalefetin Korona krizindeki rolünün muhaliflere karşı daha katı eyleme geçilmesini elzem kılacağını söyledi. Ona göre muhalefet, provokasyonlarla ülkedeki huzursuzluğu ve paniği körüklüyordu. Alivey, otoriter bir tavırla krizi muhalefetin üzerine attı ve onların “beşinci kol” (ülke içindeki hainler) olduğunu belirtti. Aliyev’e göre eğer olağanüstü hâl ilan edilirse “beşinci kolun temsilcilerinin izole edilmesi tarihi bir sorumluluk olacaktı”[3]. Hükümeti eleştirenler ise Bakü’nün İran sınırını çok geç kapattığını ve virüsün ülkede yayılmasına sebep olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla Azerbaycan’daki Korona krizi son iki yılda muhalefete karşı alınan önlemlerde yaşanan gevşemenin tersine çevrildiği bir süreç haline gelebilir. Başkan’ın konuşmasından hemen sonra bazı muhalefet liderlerinin evlerine polis baskınları düzenlendi ve bazıları ise tutuklandılar.

Ermenistan, parlamentodaki tartışmalı görüşmeler sonucunda geçirilen bir yasa ile cep telefonları, yani hareket verilerinin virüsün yayılmasını önlemek için kullanılmasının önünü açtı. Bu kanun olağanüstü hâl süresince yürürlükte kalacak, sonrasında ise veriler imha edilecek. Yine de devrim sonrası hükümetin iletişim politikalarıyla ilgili pek çok eleştiri var ve bu karar da aynı bağlamda değerlendirilmekte. Korona virüsü ile ilgili sahte haberlerin yayılmasını önlemek için hükümet gazetelerde ve sosyal medyada bazı haber ve makalelerin yayınlamasına yasak getirdi. Bu önlemlerin aynı zamanda özellikle hastanelerdeki feci durumla ilgili haber yapmak isteyen bağımsız ve eleştirel medyayı ve gazetecileri de etkilediği görünüyor.

Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki tartışmalı Dağlık Karabağ bölgesinde parlamento ve başkanlık seçimleri (uluslararası kamuoyu tarafından tanınmasa da) 31 Mart tarihinde gerçekleşti. Konuyla ilgili seçim kampanyalarını “normal” zamanlardaki gibi sürdürülemediği ve seçimlerin kendisinin virüsün yayılmasını hızlandırdığı yönünde eleştiriler geldi. Seçimlerin ilk turunda Başbakan Arayik Harutyunyan %49 oy alarak mutlak çoğunluğu az farkla kaçırdı. Harutyunyan, eski, yozlaşmış elitlerin temsilcisi olarak görülüyor ve siyasi değişim vadetmiyor. Seçimlerin yapılmasına izin veren demokratik seçimle başa gelmiş Ermenistan hükümeti, ülkenin ilerici kesimlerinin gözünde prestij kaybetmiş oldu. Gözlemciler bu kavgayı, Karabağ’daki illegal seçimlere Azerilerin bir tepkisi olarak yorumluyor. Ayrıca Ermanistan’da pek çok askerin hastalanması, Azerbaycan’ın ülkenin zayıf zamanında saldırabileceği yönündeki korkuları tetikliyor.

Sosyo-ekonomik sonuçlar

Güney Kafkasya’nın bu üç ülkesinin de sosyal güvenlik sistemleri oldukça zayıf. Pek çok insan hizmet sektöründe, turizm ve tarımda, güvencesiz olarak çalışıyor. Ülkelerin işsizlik rakamları yüksek, pek çok insan ya kayıt dışı çalışıyor ya da geçimi tarımsal üretime bağlı. Ermenistan ve Gürcistan için tarım ve turizm, madencilikle birlikte en önemli sektörler. Pek çok Ermeni ülke dışında, özellikle de Rusya’da çalışıyor. Bu işçilerin ülkelerine gönderdikleri paralar, Ermenistan ekonomisinin temel kaynaklarından biri. Hem aileler hem de ülke ekonomisinden şu anda bu gelir kaleminden mahrum kalmış durumda. Karantinanın diğer bir sonucu ise aile içi şiddet. Özellikle kadınlara yönelik şiddet bu üç ülkenin de sabit sorunları arasında ve evde izolasyon koşullarında bu sorun daha da kötüleşiyor.

Azerbaycan’da ekonomi, temel olarak petrol ve doğalgaz gelirlerine bağımlı. Dolayısıyla ülke, Suudi Arabistan ile Rusya arasından fiyat savaşı sebebiyle düşen petrol fiyatlarından muzdarip (hali hazırda ham petrolün varili 30 Dolar mertebesinde).

Gelecekte, bu üç ülkenin de vatandaşları artan enflasyon problemiyle karşı karşıya kalacak. Para birimlerini desteklemek için açıklanan istikrar paketleri ve şirketlere sağlanan finansal yardım ya tamamen buharlaşacak ya da çok az kişiye fayda sağlayacak. Toplumsal faydaları olsa da pek çok insan yardımlara başvuramıyor çünkü zaten hükümetlerin bu zamana kadar göz yumduğu kayıt dışı sektörlerde çalışıyor. Asgari geçim seviyesinin altında emekli maaşı alan yaşlıların yanında hizmet sektöründe çalışan pek çok genç insan da gelirlerini tamamen kaybetmiş durumda. Şu an bulunabilen işler evlere servis alanında, bunlar da hem sağlık açısından riskli hem de düşük ücretli işler. Gürcistan’da pek çok insan yazlık ev inşaatları sebebiyle borç içinde. Bu da ülkenin ekonomik anlamda tek taraflı olarak turizm ve hizmet sektörlerine odaklanmasının olumsuz bir sonucu.

Bütün eski Sovyet ülkeleri gibi Güney Kafkasya ülkeleri de 1990 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte derin ekonomik, sosyal ve siyasi krizlere girdiler. Bu sebeple, bu toplumların bir nebze de olsa kendi kendine yetebilme ve zorluklara dayanabilme yeteneği var, akut kriz durumlarında birbirlerine yardım etmeyi biliyorlar. Buna rağmen önümüzdeki yıllarda bu salgının sosyo-ekonomik olarak ülkelerin kalkınmasına uzun süreli ve derin etkileri olacak. Azerbaycan’da bu durum demokratik gelişmelere etki edebilir ve ülkeyi daha otoriter önlemler almaya itebilir. Kadife Devrim sonrası demokratik yollarla seçilen Ermenistan hükümeti içinse bu büyük bir stres testi olacak. Gürcistan’da iktidardaki Gürcü Rüyası Partisi ile parlamentonun muhalif kanadı arasında süregelen uzlaşmazlık ise sadece bir süre için beklemeye alındı.