“Hepimiz bu hikayelerde kendimizi görebiliriz”

röportaj

24 Haziran - 12 Temmuz 2019 tarihleri arasında Cenevre’de toplanan BM İnsan Hakları Konseyi 41. oturumu, Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliğine Dayalı Şiddet ve Ayrımcılığa Karşı Korumaya (SOGI)  ilişkin BM Bağımsız Uzmanının görevinin yenilenmesi konusunda karar alacak. Bu görevlendirmeye, 2016 yılında sadece beş oyluk bir farkla kılpayı karar verilmişti ve yenilenip yenilenmeyeceği belirsiz. Caroline Ausserer görevdeki bağımsız uzman Victor Madrigal-Borloz ile konuştu.

Teaser Image Caption
Uluslararası LGBTIQ aktivistleri ve ILGA (Uluslararası Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans ve Interseks Derneği), BM İnsan Hakları Konseyi Bağımsız Uzmanı ile birlikte bir toplantıdan sonra, Cenevre, Haziran 2019

1 Ocak 2018’de, halefiniz Prof. Vitit Muntarbhorn’un kişisel nedenlerle görevden çekilme ricası üzerine, Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliğine Dayalı Şiddet ve Ayrımcılığa Karşı Korumaya ilişkin BM Bağımsız Uzmanı olarak üç yıllığına siz görevlendirildiniz. Geçtiğimiz 1,5 yıla baktığımızda, en büyük başarılarınız ya da kazanımlarınız ve karşılaştığınız en büyük zorluklar konusunda neler söylersiniz?

Bu görev, tıpkı oluşturulması aşamasında olduğu gibi başarısı anlamında da tartışmalı olacağı bilinerek oluşturuldu. Hem Prof. Muntarbhorn hem de ben, devletlere, bu görevlendirmenin amacının sınırları test etmek değil cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı şiddet ve ayrımcılık konusunun ele alınması gereken çok acil bir görev olduğu fikri etrafında yeterli bir çoğunluk oluşturmak olduğu güvencesini vererek bir pratik ve bir teamüller bütünü yaratmaya odaklandık.

Karşılaştığınız en büyük zorluklar ve elde ettiğiniz en büyük başarı tam olarak neydi?

Bu görevin, oluşturulduğu koşullara sadık kalacak şekilde yürütülmesinin bir başarı olduğunu söyleyebilirim. Büyük zorluklar ise, kapalı kapılardı. Kapalı kapılar konusunda endişeliyim çünkü ne anlama geldiklerini bilmiyorum ve aslında diyalog geliştirmeme yönünde bir niyet varmış gibi görünüyor. İkincisi, sivil topluma ayrılan alan konusunda ciddi kaygılarım var. Cynthia Rothchild’den ödünç alarak, her zaman derim ki, sivil alanlar küçülmüyor, bilfiil küçültülüyor. Sivil toplum alanlarının yok edilmesinde, daha sınırlı kaynak akışında ve giderek daha fazla kaynağın şiddetin ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasından ziyade başka amaçlara bağlanmasında bir niyet var. Bu alanın korunmasını devletler açısından kesin bir zorunluluk olarak görüyorum.

“Bu görevi yürüten kişinin aklında bulundurması gereken en önemli şey, bu konular üzerine çalışan çok sayıda devlet, uluslararası örgüt, sivil toplum, NGO ve HRI olduğudur. Benim ilk ve öncelikli sorum her zaman ‘başka hiç kimsenin yapamayacağı şey nedir?’ olmuştur.”

Şu an burada Cenevre’de toplanmış bulunan İnsan Hakları Konseyi 41. oturumunda bu görevin yenilenmesi konusunda karar alınacak. Bu görevin oluşturulmasının çok küçük bir farkla kabul edildiğini göz önünde bulundurursak (bkz 2016 tarihli yazım) görevin uzatılması tehlikede gibi görünüyor. Yapılacak oylamaya ilişkin öngörüleriniz nelerdir?

Hiçbir öngörüm yok. Bu görevin yürütücüsü olarak görevin yenilenmesine ilişkin politikaya dahil olmamak konusundaki düşüncelerimi çok fazla dile getirdim. Bunun, siyasi aktörler, devletler ve sivil toplum arasındaki siyasi diyalog sürecine ait olduğunu düşünüyorum. Karar alıcılara tavsiyede bulunabileceğim tek husus, açık ki, bu üç yıl içinde, üç yıl önce varolan durumun çözülmediği ortaya çıkmıştır; bu görevin yenilenmeyeceğinin öngörülebileceğini düşündüğüm tek durum buydu. Ama yine de, bu konu devletlerin ve sivil toplumun kendi siyasi diyaloglarına ait olan bir konudur.

2016’da bu görevin tesis edilmesi konusunda sivil toplum hayati önemdeydi. Karar, 151 ülkeden 628 NGO’nun desteğini aldı. Bu görevin yerine getirilmesinde ve yenilenmesinde sivil toplumun rolü nedir?

Sivil toplumun, şiddet ve ayrımcılıkla ilgili çalışmalarda devletin boş bıraktığı alanı doldurduğu çok açık. Devletin veri toplamayı reddettiği ya da ihmal ettiği dünyanın geniş bir kısmında bütün verinin sivil toplumdan geldiğini görüyorsunuz. Bu nedenle, devletlerin toplumsal kapsayıcılığı sağlama konusunda çabalarını ikiye katlamaları gereken bir durumda devletin yapması gereken işi tamamlayan sivil toplum örgütlerine teşekkür borçluyuz.

SOGI BM Bağımsız Uzmanı

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı şiddet ve ayrımcılığa karşı korumaya ilişkin BM Bağımsız Uzmanı, İnsan Hakları Konseyi’nin 32/2 sayılı kararıyla görevlendirildi ve BM İnsan Hakları Konseyi tarafından atandı.

Bağımsız uzman, bireylere cinsel yönelimleri ya da cinsiyet kimlikleri temelinde uygulanan şiddet ve ayrımcılığı ortadan kaldırma yollarıyla ilgili uluslararası insan hakları mekanizmalarının uygulanmasını değerlendirmek ve şiddet ve ayrımcılığın temel nedenlerini ele alıp tanımlamak üzere davet edildi.

Görev süresinin yenilenmesi için sivil toplumun ilgisi ve zorlaması ne kadar önemli?

Sivil toplum açısından bugün, beklentilerinin karşılanıp karşılanmadığını, hayal ettikleri şeyin bir vizyon olarak varolup olmadığını değerlendirmek istiyorum. Eğer bu görev, insanların gündelik yaşamlarıyla ilintiliyse o zaman sivil toplumun, görev süresinin yenilenmesi için çok çalışacağını düşünebilirim. Ama bu görev, çağrısında başarısız olmuşsa, sivil toplumun bunu bir öncelik olarak görmeyeceğini tahmin ediyorum. Görev süresinin yenilenmesine ilişkin yürütülen kampanyaların bunun kanıtı olduğunu düşüyorum ama eğer görev süresi yenilenirse ve önümüzdeki 18 ay boyunca da bu değerlendirmeyi birlikte üstlenmemiz önemli olacaktır.

Bağımsız uzman çok şey yapabilir: İnsan Hakları Konseyi’ne ve Genel Kurul’a rapor sunmak, devletlerle ve diğer ilgili paydaşlarla yapıcı bir diyalog geliştirmek, en iyi uygulamayı tespit etmek vb. Bütün bunların yanında bağımsız uzmanın rolü nedir? Odaklandığınız noktalar, yapılması ya da yapılmaması gerekenler nelerdir? Siz bu göreve neler kattınız?

Bu görevi yürüten kişinin aklında bulundurması gereken en önemli şey, bu konular üzerine çalışan çok sayıda devlet, uluslararası örgüt, sivil toplum, NGO ve HRI olduğudur. Benim ilk ve öncelikli sorum her zaman ‘başka hiç kimsenin yapamayacağı şey nedir?’ olmuştur. Ve ben buna öncelik vermeliyim. Milletler topluluğu tarafından BM’ye rapor sunmak sorumluluğu bu görevi yürüten, bu görevi geçici olarak emanet alan kişi olarak sadece bana verildi. Yapılmaması gereken en önemli şey şu: Başka birinin yaptığının aynısını yapmamaya çalışıyorum, başkalarının yaptıklarını anlamaya çalışıyorum ve anlamayı istiyorum ki onunla bir bağ kurabileyim. Çünkü bana göre, bağlantısallık bu konuda çok çok önemli.

“(Ö)ldürülen trans kadınlara dair veri yoktu çünkü veritabanlarındaki kayıtlarda erkek olarak görünüyorlardı yani cinsiyet kimlikleri tanınmamıştı.”

Son raporunuz “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı şiddet ve ayrımcılık konusunda farkındalığı artırmak için bir araç olarak veri toplama ve yönetimi” hakkındaydı. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı şiddet ve ayrımcılıkla mücadele etme ile veri toplamanın ilişkisini açıklayabilir misiniz?

Veri, kanıta dayalı olarak oluşturulması gereken iyi bir politika ve iyi bir hukuk sistemi için değerli bir araç ve ifadedir. İyi kararlar alabilmek için bilginizin temelinin ne olduğunu gerçekten bilmeniz gerekir. Bu, yerleşik fikirlere ve önyargılara dayanarak karar alma yöntemini terk etme önerisidir, ki tarihsel olarak LGBT konularıyla ilgili olarak bu yöntemin kullanıldığını düşünüyorum. Politikacıların, kesinlikle hiçbir kanıtı olmayan eşcinsellik ve pedofili arasındaki ilişki gibi popüler kültürün ürettiği doğrular olarak kabul edilen şeylere çok sık atıfta bulunduğunu görüyoruz. Hukuk sistemlerinde LGBTI bireylere yer vermeyen liderler ve politikacılar, herhangi bir kanıta dayalı olmadan konuşuyorlar, önyargılarıyla konuşuyorlar ve olumsuzlama niyetlerini, damgalamayı teşvik etme niyetlerini gösteriyorlar.

Raporlarınızda sıklıkla karşılaştığınız bir durum olarak “olumsuzlama”dan bahsetmeniz dikkat çekici. Hatta bunu “ihmal sonucu başkasının zarar görmesine neden olmakla eşdeğer” olduğunu söylüyorsunuz. Neden bu kadar güçlü sözcükler kullanıyorsunuz?

Verileri bir araya getirdiğinizde görmediğiniz herşeyi görürsünüz. Size bir örnek vereyim: İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonunda şiddet kayıtlarını tutmaya başlarken hemen fark ettik ki öldürülen trans kadınlara dair veri yoktu çünkü veritabanlarındaki kayıtlarda erkek olarak görünüyorlardı yani cinsiyet kimlikleri tanınmamıştı. Bu, trans kadınlar olarak kimliklerine derinden kök salmış temel nedenleri ele almanın bir yolu olmadığı anlamına geliyordu. Trans kadınların neden öldürüldüğünü analiz ederken hesaba katmamız gereken çok fazla faktör var. Bu faktörlerin tümü verilerde görünmediğinde politikacalara da tamamen görünmez oluyordu. Bu yüzden “ihmal sonucu başkasının zarar görmesine neden olmak” diyorum çünkü insanlar üzerinde böyle zarar verici bir etkisi var.

Victor Madrigal-Borloz ve Caroline Ausserer, BM İnsan Hakları Konseyi, Cenevre (Haziran 2019)

Devlet temsilcileriyle görüşmelerinizde düşmanlıkla karşılaşıyor musunuz? Düşmanca yaklaşan devletlerin temsilcileriyle konuşurken nasıl bir yön izliyorsunuz?

İlk ve en önemlisi, bu görevlendirmenin, Birleşmiş Milletler içinde güçlü bir kurumsallıkla kaleme alındığını bilmek. Bu, tipik olarak sadece iki durumla karşılaşacağım anlamına geliyor: ya bu görevlendirme belgesinde yazılanlara bağlı olan devletler—belgenin ifade ettiği pozisyonlara belki tam bir uyum sağlanamasa da diyalog kanallarının açık olacağını bildiğiniz bir bağlanma. Ya da bu görevlendirme belgesine bağlı olmayı reddeden devletler. Bunların sayısı giderek azalıyor ve bunu görmek çok güzel. Bu görevi yürüten kişi açısından kural, bütün yolları açık tutmak ve görevi yürüten kişinin ilgilendiği tek şeyin, kendi yetki alanları içindeki insanların öldürülmemesi, işkence görmemesi ve damgalanmamasıyla ilgilenen—inanıyorum ki gerçekten bu hedefi taşıyan büyük bir çoğunluk var— devletlere yardım etmek olduğuna dair bir anlayışın oluşturulmasını sağlamaktır. Devletler amacın bu olduğunu gördüğü sürece diyalogu sürdürme şansımız var demektir.

SOGI Bağımsız Uzmanı olmanın en iyi yanı nedir?

Öncelikle, görevde entelektüel bir meydan okuma var, ve sonra bu görevlendirmenin alanına giren konularla halihazırda ilgilenen devletlerle çalışmak gibi inanılmaz bir ödül var. Üçüncüsü, bu görevin oluşturulmasının varlık nedeni olan sivil toplumla çalışmaya devam etme fikri çok alçakgönüllüce ve inanılmaz bir ilham kaynağı. Ülkelere yaptığım ziyaretlerde, sahada neler olup bittiğini görmek açısından sağlam bir dayanak noktası olan sivil toplum çok önemli bir role sahip. Dördüncüsü, insan hakları ihlallerinin mağdurları. Hikayeleri çok duygusal ve dokunaklı. Günün sonunda, hepimiz kendimizi bu hikayelerde görebiliriz. Bu hikayeler hepimizde birşeyler uyandırıyor, hepimiz LGBTI olan birini sevebiliriz ve böyle bir hikayenin içine girebiliriz.

Göreviniz 2018’de başladı ve bu görevlendirmenin yenilenmesine ilişkin karar verilecek olmasından bağımsız olarak, 2020’nin sonuna kadar sürecek. Bundan sonraki planlarınız nedir ve raporlarınız ne hakkında olacak?

BM Genel Kurul’una sunacağım bir sonraki raporun toplumsal kapsayıcılıkla, İnsan Hakları Konseyine suncağım bir sonraki raporun dönüşüm terapisi ile ve 2020’de Genel Kurul’a sunacağım raporun kriminalizasyon ve sürüdürülebilir kalkınma hedefleri arasındaki ilişki üzerine olacağını duyurmuş bulunmaktayım.

Çok teşekkürler.