Profesyonel medyanın av mevsimi mi?

Teaser Image Caption
Güneydoğu Asya’daki basın ve medya kuruluşları sıkça ‘sahte haber’ kaynakları olarak tanımlanıyor

(İki bölümlük yazının ilki)

Kamboçya’da gazeteciler casuslukla, Myanmar’da drone kullanmakla ya da sözde ‘resmi sırlar yasası’nı ihlal etmekle suçlanıp dava konusu oldular. Haber kanalları, yüklü cezalar karşısında Kamboçya’da da olduğu gibi iflas ettiler. Filipinler’de medya kuruluşları eleştirel haberlerden hoşlanmayan hükümet yetkilileri tarafından sürekli ‘sahte haber’ kanalları olarak yaftalanmakta.

Bunlar, Güneydoğu Asya’daki hükümetlerin, medyanın alanını daraltmak ve gazetecileri devletin söylemlerini sorgulayıp karşı çıkmasınlar diye susturmak ya da sindirmek için kullandıkları taktikler.

Kamboçya Bağımsız Medya Merkezi medya direktörü Nop Vy’in de belirttiği üzere: “Medya bağımsızlığının korunmaması bir gün demokrasinin de yok olacağı anlamına gelir.”

Medyayı sindirmek için kullanılan bu metodların çoğu tanıdık gelse de, Güneydoğu Asya’nın bazı bölgelerinde istisnai bir şekilde biraraya gelen faktörlerle birlikte nihai etkileri çok daha zehirleyici olur; çevrimici (online) ve sosyal medya alanlarında temel normların eksikliği, derin siyasi kutuplaşma, popüler, popülist ve/ya da otoriter liderlerin yükselişi, veya hepsinin biraradalığı.

Temmuz 2018 seçimleri öncesi muhalefeti ezmeye kilitlenmiş hükümet tarafından yönetilen Kamboçya’nın hassas siyaset alanına, ya da Kuzey Rakine eyaletinde çıkan çatışmalara karşı savunmaya geçen hükümeti ile Myanmar’a eklemlenen bu güçlü bileşim, ölümcül bir karışım olabilir.

1986 ‘Halk Gücü’ devrimini takiben güçlü köklere sahip olduğu söylense de Filipinler’de bile bir demokrasi mücadelesi var. Bu, aynı zamanda, özellikle Facebook olmak üzere, sosyal medya platformlarındaki ses, manipülasyon ve ‘ben kültürü’nün kamusal alandaki tartışmalara ve diyaloglara, siyasi alana – aynı zamanda diğer medya kanallarının hareketlerine ve güvenilirliklerine yaptığı etkinin bir laboratuvar ortamına dönüşmesine neden oluyor.

Cumhurbaşkanları ve başbakanların medyayı hedef almaları yeni bir mesele değil, devamı da gelecek. Ancak sosyal ve çevrimici medya platformlarındaki etkileşimlerinin turu -  yanlış bilgi, zarar vermeye yönelik tehditler ve tehlikeli söylemleri yayan fabrikalara dönüşmüş olmaları - haber, medya ve tartışmanın kesiştiği alanlara dağınık bir katman eklemekte.

Bütün bunlar, kamusal alanların organize bir şekilde yanlış bilgilerle bulanıklaştırılması üzerinden, medya özgürlüğü, demokratik toplumlarda ve geçiş sürecinde olanlarda medya alanları ve aynı zamanda ifade özgürlüğüne karşı tehdit oluşturuyor.

Buna karşılık, işlevsel toplum sisteminin gereği olan medyaya dair umursanmayan, tehlikli bir güvensizliğin tohumlarını da ekiyor olabilir.

Örneğin, Filipinliler, halen özgür basına değer vermekle birlikte, “beni daha çok endişelendiren medyanın güvenilirliğini gözardı edilmesine ve toplumun medyaya olan güvenini aşındırmaya yönelik girişimler,” diyor Filipinler Üniversitesi gazetecilik profesörü ve ‘Vera Dosyaları’ (Vera Files) adındaki online haber sitesinin kurucu üyelerinden Yvonne Chua, email röportajında.

BİR LABORATUVAR OLARAK FİLİPİNLER

Filipinlerde, son iki yılın siyasi ortamı, yanlış bilgilendirmeler, sahte haberler, paralı mesajlar ve trollerin sosyal medyayı işgalini, Cumhurbaşkanı Rodrigo Duterte ve hükümetine popülist anlamda destek veren ya da karşı duranlar etrafında dönen haberler ve kamusal tartışmaların serbestçe, şimdiye kadar görülmemiş seviyelerde nefret ve tehditlerle karıldığına tanıklık etti.

Bu çevrimici dünyada, aralarında onlarca yıllık geçmişleriyle günlük gündemini takip edenlerin de bulunduğu profesyonel medya kanallarının, Cumhurbaşkanının rakiplerince taraflı, kötülcül ve tutarsız iddia zincirlerinde hedef gösterilmesi – ya da sahte haber yaymakla suçlanmaları - sıradan hale geldi.

“Hiç bir teknoloji, bu kadar benzersiz bir global ölçekte sosyal medya kadar silaha dönüştürülmemişti,” diyor ‘Ağlaştırılmış Yanlış Bilgilendirmenin Mimarları: Filipinlerdeki Trol Hesapları ve Sahte Haber Yapımının Perde Arkası’ başlığı ile Şubat ayında yayınlanan rapor ( ‘Architects of Networked Dışınformation: Behind the Sçenes of Troll Account and Fake News Production ın the Philippines’ ).

Amerika’nın Massachussetts üniversitesi öğretim görevlisi Jonathan Corpuş Ong ve İngiltere’nin Leeds Üniversitesinde çalışan Jason Vincent Çabañeş tarafından kaleme alınan rapora göre, “Şimdilerin farklı araştırma yaklaşımları dünya çapında loptop ekranları ve akıllı telefonların kamusal tartışma alanını manipüle etmek, ana akım medya gündemini ele geçirmek ve siyasi sonuçları etkilemek amacıyla nasıl kullanıldığını çözümlemeye çalışıyor.”

Araştırma, günümüz siyasetçileri, idarecileri ya da her türlü kampanya yürüten her çeşit grubu, saygın halkla ilişkiler çalışanlarını, müşterilere açık sosyal medya şahsiyetlerini ve trol olarak görev yapmaktan imtina etmeyecek sıradan insanları içeren, yüksek korumalı ve organize hale geldiğini iddia ettiği oluşumu gün yüzüne çıkarıyor.

Raporun özet bölümünde, “Filipinlerde, siyasi analistlerin ve anaakım medyanın dilinde olan isimler, 2016’da Düerte’yi görülmemiş bir başarı ile iktidara getiren ‘Trol orduları’nı yönetmiş olan etkin sosyal medya kişiliklerine ait,” deniyor.

“Duterte’nin başkanlığında, ‘trollerin’ ya da fanatik destekçilerine atfen kullanılan adıyla ‘Dutertacılar’ın, siyasi söylemi değersizleştirdikleri, bağırışlarla paylaştıkları sahte haberler ve yüksek perdeden seslendikleri nefet söylemi ile muhalifleri susturdukları görüldü,” diyor rapor.

Filipinler, 2010 ve 2017 yılları arasında sosyal medya manipülasyonunun, ‘Ordular, Troller ve Başbelaları: Organize Sosyal Medya Manipülasyonuna dair Global Envanter’ ( ‘Troops, Trolls and Troublemakers: A Global Inventöry of Organized Social Media Manipülation’ ) başlıklı raporda takip edildiği 28 ülkeden biri.

Aralık 2017 tarihinde İngiltere’nin Oxford Üniversitesi Bilgisayarlı Propaganda Araştırma Projesi kapsamında yayınlanan çalışma raporuna göre, hükümet yanlısı ifadelerin yanısıra, taciz, trolleme ve otomatik açılan sahte hesaplar üzerinden “kullanıcılar ile negatıve etkileşim”e dair deliller sabit.

Raporda ‘siber orduların yoğunluğunu’ gösteren bir de işi haritası var – koyu kırmızı tonlar, organize sosyal medya kampanyalarını “kamuoyunu ele geçirme savaşı” için kullanan fazlaca organizasyon ve aktöre sahip ülkeleri gösteriyor. Filipinler, 4. seviyede turuncu renkle işaretlenmiş. Bu aynı zamanda Rusya’nın da seviyesi ve Amerika’nın bir tık altında – iki ülke de sosyal medya cephelerinde oldukça yoğun varlık göstermişlerdi. Çalışma, siberördüları, “sosyal medya üzerinden kamuoyunu manipüle etmek için and içmiş hükümet, ordu ve siyasi parti takımları” olarak tanımlıyor.

Dijital-çağ taktiği, ‘engellemek’ yerine kamu hissiyatını şekillendirmek ya da dönüştürmek için ‘yoğunlaşmak’ iken kabaca sansür miyadını doldurmuş bir görüntü arz ediyor.

Öte yandan, Filipinler televizyonunda keskin içerikli belgesellerin öncülüğünü yapmış, ödüllü televizyon gazetecisi Cecilia Lazaro’nun da belirttiği üzere, günümüz bilgi ortamında açılan çoklu cepheler düşünüldüğünde medya alanlarını korumak ve savunmak daha da zorlaştı.

“Yanlış bilgilendirmelere daha büyük ölçekte karşı koymak gerek – her bir sosyal medya girdisi, sayıca geleneksel medya kanallarının sahip olduğu takipçilere denk ya da aşan sayıda takipçisi ile, başlıbaşında bir geleneksel medya kuruluşuna denk düşmekte.”

Eşit oranda risk taşıyan durum ise, mevcut senaryonun ifade ve söz hürriyetinin değeri ve tanımını çarpıtma potansiyeli. “İfade etmede özgürlük doğruluğundan emin olmaksızın ve söylenene karşı hesap verebilirlik olmadan her şeyi söyleme özgürlüğü şeklinde yanlış tanımlandı,” diyor Lazaro email röportajında.

Eğer vazgeçilmez bir kurum olarak medyaya kamunun güveni sarsılırsa, hükümetlerin hali hazırda yürürlükte olan medya kontrol araçlarına sahte haberler gibi gerekçeler öne sürerek yeni yasalar eklemeleri kolaylaşır. Bir başka açıdan, medya da siyasi alan içindeki varlığını korumaya hevesini kaybetmiş bir kamu desteği ile karşı karşıya kalabilir.

ARANIYOR: DAHA FAZLA ÇALIŞMA

Güneydoğu Asya sosyal ve çevrimici medya kullanımında büyük bir pazar olarak görülse de, özellikle kendi bölgesinde, dijital davranışlar, sosyal medya üzerinden haber tüketimi ve bu platformların siyasi etkileşimdeki yeri konularında, en çok ihtiyaç duyulduğu bu dönemde, araştırma konusu olarak geride kalmış durumda.

Dijital haberler ya da çevrimici alanların kullanılması hakkında istatistiki verilere dayalı global raporlamaların çoğu Kuzey Amerika ve Avrupa’ya odaklanıyor. Çoğu Batılı hak savunucuları tarafından hazırlanan medya özgürlükleri indeksi de İnternet özgürlüğüne salt bağlantı ve erişim merceğinden bakan raporları ile artık yeterli gelmeyebilir.

Ancak bu bilgiler, sosyal medya alanını, yaygın sayılabilecek ‘hepimiz için serbest’ hissiyatından ziyade şeffaflaştırmak için gerekli araçlar. Sosyal medya, ne haberler ne de medya anlamına geliyor; sahte haberler ise haber bile değil, ancak sosyal medya Güneydoğu Asya’nın bilgi sahasından ayrıştırılamaz.

Şu rakamları bir göz atın. Reuters Enstitüsü Gazetecilik Çalışmaları tarafından desteklenen ‘Dijital haberler 2017 Raporu’nda, Malezya ve Singapur verilerine göre katılımcıların %60’ından fazlası (Malezya’da %67, Singapur’da %61) sosyal medyayı haber almak için kullanıyor. Bir sonraki sırada televizyon ve yakın takibinde yazılı medya var. Peki ya güven? Malezya’daki katılımcıların yalnızca %29’u haberlerin geneline güven duyarken, %32’sı kendilerinin seçtiği haberlere güvendiklerini beyan etmişler.  Medyanın kontrol altında olduğu Singapur’daki paralel yüzdeler ise %42 ve %46.

Amerika merkezli ‘Biz Sosyaliz’ Kampanya ve Pazarlama Şirketi ile Hootsuite Sosyal Medya Yönetim Platformu tarafından hazırlanan ‘Dijital 2017’ raporuna göre, Güneydoğu Asya’nın 644 milyonluk nüfusunun %53’u İnternet kullanıcısı. Benzer bir şekilde, rapor 305.9 milyon insanın “aktif sosyal medya kullanıcısı” öldüğünün altını çizerek sosyal medyanın bölge nüfusuna oranını %47 olarak belirliyor.

Mevcut haliyle, mevcut dönem medya için en parlak dönem olmaktan uzak - ister dijital-yereli yayıncılar ister çevrimici (online) haber kanalları olan kurumsal kanallar (‘köklü medya organizasyonları’) olsun, özellikle bağımsızlar için.

KAMBOÇYA

Kamboçya’da Bağımsız Medya Kamboçya Merkezi’nin (CCİM) Şubat ayında yayınladığı rapor yerel gazetcilerin %83’unun ülkelerindeki medya özgürlüğünün düşüşe geçtiğine inandığını ortaya koydu. Bu veriler, Sınır Tanımayan Muhabirler derneğinin, Başbakan Hun Sen’in bağımsız medyaya karşı uyguladığı baskının “bağımsız medyanın enkaza dönüştüğü Kamboçya’da, bilgi verme özgürlüğündeki trajik düşüşü” beraberinde getirdiğini belirttiği Şubat ayı raporunun akabinde geldi.

2017 yılı Eylül ayında, İngilizce basılan ‘Cambodia Daily’ gazetesi, geriye dönük 6.3 milyon dolarlık vergi borcunu ödeyemediği için kapandı. Gazetenin ınternet faliyeti ve Facebook sayfası devam etmekte.

Ekim ayında, iki eski ‘Cambodia Daily’ muhabiri, belediye seçimleri döneminde yaptıkları geçmiş tarihli röportajların “suça teşvik” içerdiği gerekçesi ile suçlandılar. Kasım ayında, iki eski Radyo Özgür Asya muhabiri, Oun Chhin ve Yeang Sothearın, milli güvenliğe dair bilgileri yabancı bir devlete aktarmayı suç olarak tanımlayan yasa çerçevesinde tutuklandılar.

2017 yılı Ağustos ayının sonu itibariyle, RFA’nın Phnom Penh bürosundan Kamboçya’nın Kadın Medya Merkezi’ne kadar 32 farklı radyo istasyonu kapatıldı. Çoğunda, kapatılma gerekçesi, hükümetin tahsis ettiği yayın lisanslarının sözde ihlali idi.

Sınır Tanımayan Muhabirlierin raporuna göre kapatılan kanallarda çalışan muhabirlerin basın kartı talepleri enformasyon bakanlığı tarafından reddedildi.

“Gazetecilerimiz çalışırlarken korku ve güvensizlik hissediyor olabilirler,” diyor CCİM yetkilisi Nop Vy. Bağımsız medyanın kapatılması ve hükümetin basın kartı tahsis ederken uyguladığı ayrımcılığın günümüz Kamboçya medyasının karşı karşıya kaldığı öncelikli iki tehdit olduğunu da ekliyor. Üçüncüsü ise, Vy’a göre, ceza kanununun kullanılarak sosyal medya aktivistlerini sindirilmesi.

Halen aktif olan medya Temmuz ayı seçimleri öncesi oldukça tedirgin. Bir çok gazeteci bu makalede medya özgürlükleri konusunda yorumda bulunarak ya da telefon veya email üzerinden iletişime geçerek risk almak istemedi.

MYANMAR

Myanmar’da ordunun Rakhine eyaletindeki Arakan müslümanlarına karşı yürüttüğü operasyon hakkında haber hazırlayan iki Reuters muhabiri Aralık ayında tutuklandılar. Yetkililer, muhabirlerin 1923 sayılı Resmi Sırlar Kanunu çerçevesinde haber toplama nedeni ile değil, gizli devlet belgelerini bulundurmakla suçlandıklarını söylediler. İngiliz sömürge-döneminin mirası olan yasa, üst sınırdan 14 yıllık bir hapis cezası öngörüyor.

Wa Lone ve Kyaw Soe Oo isimli gazeteciler yapılan davet üzerine polis memurları ile bir akşam yemeği yediklerini ve kendilerine bir takım belgeler verildiğini söylediler. Reuters’ın haberine göre, Şubat 21 tarihinde yapılan duruşmada, bir tanık polis, sanıklar tutuklandığında ellerinde olan belgelerde yer alan içeriğin gazetelere çoktan yansımış olduğunu teyid etti.

Şubat 8 tarihinde, Reuters haber ajansı, iki muhabirin üzerinde çalışmakta olduğu Rakhine eyaletinde bir toplu mezarda gömülü olan 10 Arakanlı müslümanın öldürülmesi ile alakalı haberi yayınladı.

Wa Lone’un, Şubat 21 tarihindeki duruşma arasında sarfettiği, “Benim haber merkezinde olmam gerekir, ben bir gazeteciyim. Hiçbir zaman bir yanlış yapmadım. O yüzden, güçlü olmaya çalışıyorum,” şeklindeki sözler basına yansıdı.

Bangkok merkezli Güneydoğu Asya Basın Birliği’nin topladığı verilere göre, 2016 yılından Şubat 2018’e kadar, Myanmar’da çalışan 38 gazeteci tacize uğradı, fiziken saldırıya maruz kaldı ya da vize ihlalinden Burma’nın 1923 Resmi Sırlar Kanunu, telekominikasyon ya da basım ve yayıncılık kanununa kadar bir çok yasal gerekçe ile dava konusu edildiler.

Medyanın karşı karışya kaldığı bu zorlukların bir kısmı tanıdık gelse de, son beş yıllık süreçte kullanıcıların dünya çapında haber medyası bekçilerini atlatmasına imkan tanıyan demokratik alanlar olarak yüceltilen, hızlı akisli, hemen alevlenen çevrimici (online) alanlarda keskin köşelere sahipler.

HABER GİBİ AMA DEĞİL

Bugüne geri dönelim – çevrimici (online) alanlar, aynı zamanda, kendilerini haber formatında paketleyen ancak haberin ne pratiğini ne sistemini ne de etiğini takip etmeyen sayfaların da aracılığı ile içerik manipülasyonu ve yanlış bilgi dağıtımında bir arenaya dönüşmüş durumda.

Sınır Tanımayan Muhabirler, hükümet yanlısı bir Facebook sayfası olarak başlayan, daha sonra 2 milyondan fazla ziyaretçisi ile “Dijital haber alanında geniş yere sahip” hükümet yanlısı bir web sayfasına dönüşen Cambodia’s Fresh News (Kamboçya’nın Taze Haberleri) sitesini örnek gösteriyor.

Fresh News, RFA’in tutuklu gazetecilerinden Oun Chhin’in evinde yapılan aramada ele geçirilen görüntülerin polis tarafından sızdırıldığını söylererek, gazeteciyi pornografik içerikli videolar çekerken ve içinde yer alırken gösterdiği iddia edilen bazı fotoğraflar yayınladı.

Myanmar’ın patlamaya hazır ortamında Internet ve sosyal medya, Rakhine krizine dair son derece güçlü sahte bilgi ve imajların da aralarında bulunduğu materyallerle yanıp tutuşuyordu.

Ortam o kadar kötüleşmişti ki Associated Press ajansının 2016 yılında Güneydoğu Asya’da balıkçılık sektöründe baskı altında işçilik konusunda hazırlanan yazı dizisi ile Pulitizer kazanan gazeteciler arasında olan Esther Htuşan, aldığı çevrimici (online) tehditler ve kendisini Yangon’daki evine kadar izleyen kimliği belirsiz erkekler nedeni ile ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.