Marakeş’te düzenlenen 22. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP22) 7-18 Kasım 2016’da gerçekleşti. Paris İklim Antlaşması ile sonuçlanan COP21’den sonra, Marakeş’ten beklentiler çok da yüksek değildi. Ancak Paris Antlaşması yürürlüğe girmesi için aşılması gereken iki eşik olan küresel seragazı emisyonlarının en az 55%’ini oluşturan 55 tarafın anlaşmayı onaylaması eşiğini beklenenden hızlı geride bıraktı. Böylece, Marakeş İklim Zirvesi’nden tam üç gün önce, 4 Kasım 2016’da Paris İklim Antlaşması yürürlüğe girdi.
Paris İklim Antlaşması’nı taraflar onaylarken bir yandan da ABD’de Donald Trump ve Hillary Clinton arasında Başkanlık seçim yarışları devam ediyordu. Zaten Paris İklim Antlaşması’nın bu kadar hızlı yürürlüğe girmesinin asıl nedeni Obama’nın giderayak Trump’ın seçilmesi ihtimaline karşı taraflarla görüşüp bu anlaşmanın onay sürecini hızlandırması. Üzerine bir de 8 Kasım’da, zirvenin ertesi günü Donald Trump’ın seçildiği haberi geldi.
Donald Trump’tan niye bu kadar korktuk?
Donald Trump uzun yıllardır tanıdığımız bir iklim inkârcısı:
Küresel ısınma konsepti Amerikan üretimini baltalamak için Çinliler tarafından, Çinliler için uydurulmuştur.
NBC Haberler az önce yıllardır görülen en soğuk, dondurucu havanın geldiğini açıkladı. Ülkemiz hala KÜRESEL ISINMA EFSANESİNE para mı harcıyor?
Seçimlerde Trump’ın iki vaadi vardı: 1. Paris İklim Antlaşması’ndan çıkmak, 2. Meksika ile sınıra bedelini Meksikalıların ödediği bir duvar örmek.
Marakeş’e de bu korku hâkimdi. Trump’ın Başkanlık haberinin gelmesiyle birlikte iklim aktivistleri Trump’a karşı nasıl yola devam edeceklerini tartışmaya başladılar. COP22’nin ilk haftası sivil toplumun Trump’a rağmen iklim mücadelesini sürdüreceğini tartışırken, ikinci hafta Obama yönetiminden bürokratlar art arda yaptıkları basın açıklamaları ve resmi yan etkinlikler ile ABD’nin iklim değişikliğini azaltmaya yönelik kararlılığının altını çizdiler.
Özellikle Obama yönetimi iklim değişikliği özel elçisi Dr. Jonathan Pershing arka arkaya yaptığı basın açıklamalarıyla ve de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin özel olark yaptığı (ve muhtemelen iklim değişikliği konusunda bu sıfatla son kez konuştuğu) konuşmalarda altını çizdikleri tek bir şey vardı: “Trump’tan büyük piyasa dinamikleri var.”
Yani, Trump iklim değişikliğini inkâr etse ve hatta ABD’yi Paris İklim Antlaşması’ndan çıkarsa bile (Paris İklim Antlaşması’ndan dört sene boyunca çıkılamıyor, ancak kısa yol olarak Antlaşma makamı UNFCCC’den çıkılabilir bu da bir sene alır) yenilenebilir enerji dönüşümü başladı ve önünde hiçbir şey duramaz.
Yenilenebilir enerji önümüzdeki 30 sene içerisinde, 2016-2040 yılları arasında dünyanın en hızlı büyüyen enerji kaynağı olacaklar. Ancak, enerji ihtiyacı artmaya devam edecek ve de enerji ihtiyacında fosil yakıtların payı azalmayacak. 2040 yılında bile, Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre, enerji ihtiyacımızın %78’ini fosil yakıtlardan karşılamaya devam edeceğiz. Bu 1.5C, hatta 2C sınırında kalmak için bile kabul edilebilir bir fosil yakıt tüketim oranı değil.
Dünya Meteoroloji Örgütü’nün açıklamasına göre sanayileşme öncesi devire göre 1.2C’lik ısınmaya çok yaklaşmış durumdayız. Yani Paris İklim Antlaşması ve bilim insanları tarafından sınır kabul edilen 1.5C’lik küresel ısınmada kalmak istiyorsak hızlı hareket etmeliyiz. Yenilenebilir enerji piyasasının fosil yakıtları devre dışı bırakmasını beklemek için çok vaktimiz kalmadı.
Ben bu yazıyı yazarken COP22’nin üzerinden bir ay geçti ve Donald Trump’ın resmen Başkan olmasına bir ay kaldı. Peki, bu süre içinde neler oldu ve Trump’tan neler bekleyebiliriz?
Trump’ın seçimlerden sonra Paris İklim Antlaşması ve iklim değişikliği ile ilgili ilk açıklaması “Açık görüşlülükle inceleyeceğim” oldu. “Bunu pek duymuyor olabilirsiniz ama bu olayın diğer tarafında duran, sizinle aynı fikirde olmayan pek çok insan var.”
İklim değişikliği, aynı fikirde olabileceğiniz veya karşıt olabileceğiniz bir şey değildir. Bilim insanlarının %95 güven ile insanların iklim değişikliğinin asıl nedeni olduğunu kanıtladılar. Bilim, aynı fikirde olabileceğiniz bir şey değildir. Gerçektir.
Trump’ın Başkanlık koltuğuna oturacağı 20 Ocak tarihi yakınlaştıkça kabinesinde kimlerin olacağı da belli olmaya başladı.
Trump yönetiminde Dışişleri Bakanı Exxon Mobil’in yöneticisi Rex W. Tillerson olacak. Bir ay önce Trump’a iklim değişikliği konusunda doğru adımlar atması için rica eden, milyarlarca insanın hayatını etkileyecek kararları kimsenin sadece ideolojilere veya dayanağı olmayan fikirlere dayanarak alma hakkını bulundurmadığını söyleyen John Kerry’nin yerine, iklim değişikliğini yarım yüzyıl önce bilen ama halkı yanlış yönlendiren Exxon Mobil’in yöneticisi geçiyor.
Trump belki tek başına iklim mücadelesini ve de Paris İklim Anlaşması’nı durduramayabilir, ama yeni kabinesi ve yeni kabinenin Dışişleri Bakanının eski şirketinin Rusya ile 500milyar dolarlık petrol anlaşması durdurabilir.