Bu sene Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) 22.Taraflar Toplantısı (COP22) Marakeş’te gerçekleşti. Paris’te iklim değişikliği ile mücadele için uzlaşan ülkelerin Marakeş’ten beklentisi harekete geçmek için koşulların ve kuralların oluşmasıydı. Bu kısmen gerçekleşti, ancak bu yazının konusu bunların dışında Marakeş’teki taraflar toplantısının önemli konularından birisi olan tarım ve toprak meselesi.
Bugüne kadar UNFCCC toplantılarında kısaca geçilen tarım konusunda, Marakeş’te ayrıca bir karar çıkmasıiçin oldukça yoğun mesai harcandı. Konunun oldukça ateşli tartışmalara neden olduğunu söyleyebiliriz. Konunun başlıca iki tarafı var. Bir taraf tarımı, iklim değişikliği ile mücadele için bir araç olarak görürken diğer taraf gıda egemenliği ve/veya güvenliği açısından ele alıyor. Gelişmiş ülkelerin tarımda mitigasyon (tarımsal faaliyetten kaynaklı sera gazı salımı azaltımı) ve toprağın karbon tutma kapasitesine yaptığı vurguya karşılık gelişmekte olan ülkeler gıda egemenliği ve güvenliği kaygılarını dile getirdi.
Marakeş’teki müzakerelerde tarım ile ilgili tartışmalar, 8 Kasım’da SBSTA (Bilimsel ve Teknolojik Tavsiyeler için Yardımcı Grup) oturumunda başladı. Ekonomileri tarıma dayalı ve gelişmekte olan ülkeler adına söz alan temsilciler, gıda güvenliği ve açlıkla mücadelenin ilk öncelik olması gerektiğini, tarım meselesine adaptasyon ve adaptasyonun yan faydaları bağlamında bakmanın gerekliliğini vurguladı. İklim değişikliğinin tarıma dayalı ülkelerde kendini gösterdiğini, özellikle adaptasyon konusunda bir an önce harekete geçilmesinin, teknoloji ve finansman transferinin acil olarak gerektiğini belirttiler. Gelişmiş ülkelerin temsilcileri ise mitigasyon (azaltım) ve uyumun bir arada yürütülmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Toprağın, özellikle bir karbon yutağı olarak önemini ve karbon tutma kapasitesinin arttırılmasının azaltım için gerekli olduğunu savunuyorlar.
Toprak gerçekten de önemli bir karbon deposu. Okyanuslardan sonra ikinci sırada. Ancak toprağın tek fonksiyonu bu değil, birçokları için toprak gıdasını üretmek, geçimini sağlamak demek. Toprağı bir karbon yutağı olarak mitigasyon aracı haline getirme yaklaşımına karşı 15 Kasım’da içlerinde Action contre la faim, Alternatives-Canada, Attac-France, Biofuelwatch-UK/US, CCFD – Terre Solidaire, COAG (Coordinadora de Organizaciones de Agricultores y Ganaderos), Confédération Paysanne, Ecologistas en Accion’un da bulunduğu sivil toplum örgütleri “toprağımız karbondan fazlasıdır” diyerek bir basın açıklaması yaptı. Salım ve yutak arasında bir tazmin sisteminin oluşmasının tarım yapılan topraklarda baskı oluşturacağını söylüyorlar.
Ayrıca, iklim değişikliği etkileri nedeniyle zaten mağdur olan küçük çiftçinin bir de, topraklarının karbon yutakları oluşturmak için özel sektör tarafından talep edilmesi ile ikinci bir tehdit olarak arazi gaspıyla da karşı karşıya kalacağını belirtiyorlar. İklim değişikliği ile mücadele için bu tür bir yaklaşımın benimsenmesinin çiftçi hakları, gıda güvenliği ve ekolojik bütünlük açısından tehdit yaracağını savunurken ve benzer bir durumun REDD+ mekanizması ile ormanlarda yaşandığını hatırlatıyorlar.
Kısaca, birkaç ana soru var: İklim değişikliği ile mücadele için ihtiyacımız olan karbon yutaklarını artırmak mı yoksa karbon salımımızı azaltmak mı? Salımı azaltmak yerine tarımın bir “sera gazı muhasebe birimi” haline gelmesinin, geçimini topraktan sağlayan insanlar için sonuçları neler olacak?
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke temsilcilerinin sıkça bir araya geldiği, yukarıdaki gibi pek çok sorunun tartışıldığı iklim müzakerelerinde taraflar gıda güvenliğini teminat altına almanın, açlığı gidermenin ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı hassasiyetlerin önceliklendirilmesi konusunda anlaşamamış olsalar da Marakeş Sonuç Açıklaması’nda “tarım” yerini aldı. Müzakereler biterken COP22 Başkanlığı olarak Fas da bu konunun takipçisi olacağını ve gelecek sene Ocak ayında bir toplantı organize ederek çalışmaları sürdüreceğinin sözünü verdi.
Tarım ve iklim değişikliği konusu, Türkiye açısından da kritik. Çünkü Türkiye hem iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek Akdeniz Havzası içinde yer alan, iklim değişikliğinin etkilerini en derin şekilde hisseden ve hissedecek ülkelerden biri, hem de tarımsal gelirler ve toprak-su varlıkları açısından önemli bir tarım ülkesi. Bu da Türkiye’nin hem iklim eylemine geçiş için çok önemli nedenleri olduğunu hem de iklim müzakerelerindeki tarım tartışmalarında önemli bir aktör olarak yerini alması gerektiğini bize tekrar gösteriyor.