2014 yerel seçimleri, sonuçlarının hayatımıza maliyeti açısından, yerellerde olacaklara bakarak ve biraz da zamana yayarak değerlendirilebilir. 17 Aralık kasetlerinin piyasaya sürülmesiyle çığırından çıkan iktidar savaşları seçimleri hem bir güç gösterisine hem de yeni güç arayışlarına dönüştürdü. Başbakanın giderek daha fazla umut bağladığı ötekileştirici siyaset söylemi seçim sürecinin ana hattını oluşturdu. Seçim sürecinde olan bitenlerden bizi nelerin bekleyebileceğine ilişkin öngörüler çıkarılabileceği de reddedilemez.
Yaşadığımız yerlere, gündelik hayata bakmanın, anlamaya çalışmanın öneminin bir kez daha altını çizmek istiyorum. Günlük yapıp etmelerimizle hayatın bütünü arasındaki ilişkiyi kurmaktan söz ediyorum. Nitekim yerelle genel/“yüksek” siyaset arasında kurulan ya da kurulamayan ilişki mevcut politikaların bizi nasıl ve ne kadar içerdiğinin, hayatımıza olan mesafesinin de göstergesi. Kentte, ilçede, mahallede, kimlerin nerede, nasıl, hangi koşullarda yaşadığını görmeyen, bilmeyen, buna dair sözü olmayan hiçbir siyasî sürecin eşitlik ve özgürlükten, adalet ve barıştan yana bir şansı olamaz. “Herkesi” içermeyen bir özgürlük, adalet ve barış söyleminin varacağı yer olsa olsa güç ve iktidar paylaşımıdır; belli kişi ve grupları, pazarlık masasındaki tarafları işaret eder. O halde, o “herkes”in içinde kimler olduğunu, nasıl yaşadıklarını, nelerden nasıl etkilendiklerini, yaşadığımız yerlerde, gündelik hayatın içine yerleşmiş, olağanlaşmış, kanıksanmış dışlama mekanizmalarını, şiddet ve ayrımcılığın çok sayıda ve çeşitli biçimlerini bilmeye, görmeye, göstermeye ve buna göre hareket etmeye ihtiyaç var. Mesele şiddet ve ayrımcılığın gündelik hayat üzerinden kurulması ve sistematik hale gelmesidir. Erk’in biçimlediği ve belirlediği, sınırladığı bir hayata zorlamaktır. Eşit ve özgür yaşam şansını engellemektir. Hayatın şekillenmesinde söz sahibi olamadıkça, yerel politikalarda hesaba katılmadıkça kadınlar için adalet, eşitlik mümkün olmayacaktır.
Sınırlı sayıda da olsa cinsiyet eşitliğini gözeten, farklılıkları gören, kadınları hesaba katan iyi uygulamalar var. Bunlar sadece kadınların hayatını değil, toplumsal ve siyasal hayatı da dönüştürüyor. Bu uygulamaların en önemli yanı kenti, mahalleyi oranın yaşayanlarını muhatap alarak birlikte organize etmenin imkânlarını yaratması. Batman’da, Bursa Nilüfer’de, Diyarbakır Bağlar’da olduğu gibi mahalle komiteleri, sokak temsilcilikleri oluşturmuş, tüm bu örgütlenmelerde kadınların yer almasını sağlayan kotalara yer vermiş katılımcı, cinsiyet eşitlikçi belediyecilik örnekleri bunlar.1 BDP 2008’den beri, “ekolojik, katılımcı, özgürlükçü” bir yerel yönetim modelini hayata geçirme çabasında. Umut verici örneklere karşın, henüz bütünlüklü politika ve uygulamalara sahip, yaygın, hayata geçmiş bir “model”den söz etmek zor.
Yerel yönetimlerde kadınların varlığı cinsiyet eşitliği politikalarında çok önemli. Nitekim yukarda verdiğimiz sınırlı örneklerin arkasında da belediye yöneticisi kadınların varlığını görüyoruz. Kadınlar aynı zamanda, yerel yönetimin kadın örgütleriyle, feministlerle bağını kurmaya/güçlendirmeye de yol açmakta. Buna karşın, yerel yönetimlerdeki çok düşük kadın “temsil” oranı kadınların yerel yönetimlerden sistematik olarak dışlanmasının en büyük kanıtı. 2014 yerel seçimleri öncesinde 2950 belediye başkanının 28’i kadındı. Belediye meclis üyeliklerinde kadın oranı yüzde 4’ü geçmiyordu. Türkiye’de 83 yılda seçilen 30 bin belediye başkanının yalnızca 82’si kadın. Cumhuriyet tarihi boyunca 42 ilde hiç kadın belediye başkanı olmadı.2
Kadınları da kadınların hayatını da dışlayan bir yerel yönetim, siyasetin cinsiyetçi yapısının da, hiyerarşik ve ötekileştirici siyaset yapma biçiminin de uygulama alanı gibi. Yerel yönetimin demokratik unsurlarla bağının zayıflığına işaret eder. Çoğu demokratik ülkenin aksine, yerel meclislerdeki kadın oranının parlamentodakinden düşük olması da yerel yönetimin ilişkilendirildiği unsurların demokratik olmadığının göstergesidir.
Seçim süreci
Seçim yerelin yöneticilerinin seçimiydi, ama ne yaşanan yerlerin ne gündelik hayatın nasıl şekillendirileceğine dair tek söz yoktu. Sadece sözün yerele dair olmaması değil, sözü söyleyen de yerelden değildi. Çoklukla parti başkanları ya da kurmayları konuştu. AKP’de neredeyse sadece başbakan konuştu.
Yerel yönetimler gündelik hayatı doğrudan etkileme, dönüştürme gücüne sahip. Hemen orada ve o anda. Adaletin, eşitlik ve özgürlüğün inşasında da, içinden çıkılmaz görünen büyük sorunların çözümünde de gözün gördüğü elin ulaştığı mesafededir. Yerele dair politikanın açtığı alan, hayatlar, tek tek hikâyeler üzerinden tanımlanmış, belirlenmiş sorun alanlarını, kategorilerin dışında kalanları, meselelerin farklı yüzlerini görme, bunlara farklı çözümler geliştirme imkânı verir. Dolayısıyla, yerelle merkez arasındaki bağın gücü ve nasıl kurulduğu bu politik alanın sınırları ve niteliğiyle ilgilidir. Son seçimler tam da yerel ile yaşanan yer ve gündelik hayat ilişkisinin neredeyse tümüyle koparıldığı bir görüntü sergiledi. Adayların belediyeyi nasıl yönetmeyi planladıklarını, hangi soruna nasıl bir çözüm önerdiklerini, hangi kaynakları nasıl dağıtacaklarını, neler yapmayı planladıklarını hiç duyamadık. Oralarda farklı kimliklerden kimlerin yaşadığının farkında olup olmadıklarını bilemedik. 17 Aralık’tan itibaren devletin, hükümetin, yerel idarenin güç ve iktidar paylaşımını, ittifaklarını gösteren yolsuzluk kayıtlarını dinledik.3
Merkezle yerel arasındaki bağ rant paylaşımına, gücün sürdürülmesi için kurulan ittifaklara dayandığında, ne gündelik hayatın düzenlenmesi, ortak yaşam alanlarının organizasyonu ne de hayatın bütününe dair herhangi bir düzenleme “herkes”i dikkate alan bir yaklaşım içerir. Burada yerle, yaşayanla kurulan ilişkinin niteliği muhataplık değil, sahipliktir artık; bugün egemen olan siyaset anlayışının bize gösterdiği pek çok örnekle de desteklendiği gibi. Siyasî partilerin il başkanlıklarında kadın sayısının bir elin parmaklarını geçmemesi tesadüf değildir. Son seçimlerde de adayların belirlenme yöntemleri de kampanyaları da erkeklerin kentleri, yerel idareleri ele geçirme savaşı gibiydi. Bir sorun çözme, özgürleşme aracı olarak politikayı ortadan kaldıran, alanını daraltan bu savaştan kadınlardan, mülksüzlerden, dışlananlardan yana bir sonuç çıkmasını beklemek hayal olurdu.
Siyasî partiler ne yaptı?
Siyasî partilerin adaylık koşullarına ilişkin teşkilatlarına yolladıkları genelgelerde, aday başvuru paralarının kadınlardan daha az alınması ya da alınmaması talimatıyla yerelin yöneticiliğinin kadınlarla bağının kurulduğu ilk cümleleri gördük.4 Kadın örgütlerinin kadınlardan para alınmaması için yıllarca verdiği mücadelenin sonucuydu bu. Farklı biçimlerde ifade edilse de diğer konu kadınlar için getirilen kotaydı.5 Ancak, bunun çok sınırlı sayıda parti tarafından ifade edildiğini ve çoğunda da uygulanmadığını belirtelim. BDP genelgesinde, eşbaşkanlık uygulaması olacağı ve kadına yönelik suç işlemişlerin adaylık başvurusunun kabul edilmeyeceği de açıklandı.
Adaylar, her zaman olduğu gibi, siyasî partilerin antidemokratik yapısı sonucu parti kurmayları ve genel başkan inisiyatifiyle belirlendi. Kentleri “ele geçirme stratejilerinin”, güç ve iktidar sahipleriyle ittifakların, pazarlıkların egemen olduğu bir adaylık süreci yaşandı. Ne tüzükteki kotanın, ne genelgelerde yer verilen eşitlik çağrıştıran kırıntıların, ne ön seçim kararlarının, ne de kadın kollarının hükmü oldu. 17 Aralık süreci zaten AKP karşıtlığı üzerinden siyasî hat oluşturma eğilimini iyice güçlendirip adayların da buna göre belirlenmesinde etkili oldu. Ancak, bu karşıtlık AKP’nin/başbakanın ayrımları iyice keskinleştirip derinleştirdiği, siyaseti “biz ve ötekiler” ikiliğine oturttuğu ve her türlü devlet aygıtını kullanarak kendinden olmayana savaş açtığı atmosferde “ötekileri” içeren politikaların benimsenmesi biçiminde yaşanmadı. Seçimleri büyük iktidar paylaşımlarının savaş meydanı haline getiren böyle bir siyasetin, kadınlar, lgbti’ler, yoksullar, “güçten” ve iktidardan yoksunlar için yapacağı şey daha da dışarı itmek/atmak olabilirdi, öyle de oldu.
Barış Demokrasi Partisi – Halkların Demokratik Partisi
Kendi gündemini oluşturarak çizdiği politik hattan yürüme iradesiyle, cinsiyet eşitliği ve kadınlar lehine attığı adımlarla Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), diğerlerinden ayrıldı. BDP ve Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP) adaylar kadınların etkin oldukları komisyonla belirlendi. Kadın adayların, kota getirilen yerlerin belirlenmesinde olduğu gibi, parti politikalarının oluşmasında ve hayata geçirilmesinde de uzun yıllardır Kürt kadın hareketinin verdiği mücadelenin, kadın örgütlülüğünün gücü ve etkisinin altını bir kez daha çizmek gerekir. Yerel yönetimlerde eşbaşkanlık uygulaması getirmeleri ise kadınların siyasetteki varlığı, cinsiyet eşitliği ve parti içi demokrasi açısından çok önemli tarihî bir adımdır. Seçim çalışmalarının izlediği seyir ise BDP’nin yerel yönetimlere yüklediği anlam ve önemin büyüklüğüne, gündelik hayatı ve yaşanan yeri siyasetin merkezine taşıdığına, bunun kurucu unsurlarından birinin kadın örgütlenmesi olduğuna dikkat çekiyor. Kadınlar lehine politikaların sürdürülmesi, güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması, lgbti bireyler dahil bütüncül bir toplumsal cinsiyet eşitliğinin tesisi, kadınların bu mücadelesinin devamına, kritik dönemlerin değişen öncelikleri karşısındaki direngen gücüne ihtiyacı gösteriyor. Kadın örgütlülüğünün varlığı “demokratik özerk yerel yönetimlerin” demokratikliğinin de özerkliğinin de güvencelerinden biri olacaktır.
HDP kısa zamanda hazırlandığı seçimlerde, örgütlenmesini, parti yapısını, politikalarını, söylemini kendi bünyesinde hayata geçirme çabasında bir parti kimliği çizdi. Parti programında anlatıldığı gibi, “tüm demokratik muhalefet güçlerinin mücadele alanlarını ortak mücadele alanı olarak görmesi” umut verici. Öte yandan, Halkın Demokratik Kongresi’nden edindiği deneyime, belli bir yol almasına karşın parti örgütlenmesinin izleyeceği hat pek çok soruyla sınanmalara açık. Toplumsal cinsiyet eşitliği, farklı kimliklerin biraradalığı, toplumsal barış söyleminin altının tekrar tekrar çizilmesi lafla sınırlı kalmadı; yüzde 50 cinsiyet kotasıyla, eşbaşkanlık uygulamasıyla, lgbti’lerin adaylığı ve desteklenmesiyle alternatif politika ve uygulamalara tanık olmamış yerlere, hayatlara dokundu. Seçim kampanyalarında yerele özgü durumları içeren politikalardan pek de söz edilmemesi birçok gerekçesi olsa da büyük eksiklikti.
Cumhuriyet Halk Partisi
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçim stratejisini, gündemini AKP’ye göre belirledi. İktidar savaşlarında, kent savaşlarında, bu savaşın hedef aldığı, şiddet uyguladığı, dışladıklarıyla birlikte ve onlardan yana bir politik hat oluştur(a)madı. Cinsiyet eşitliğine dair bir politika, program göremedik ne yazık ki! Model alabileceği, işaret edebileceği Nilüfer belediyesi gibi CHP belediyeleri ve bunların her geçen gün umut veren örnek çalışmaları varken “CHP belediyeciliği” denebilecek bir modelin ortaya çıkmaması, parti politikasının yer ve yerin yaşayanlarıyla bağını ne kadar içerdiğini gösteriyor.
CHP’de adayları parti kurmayları ve genel başkan belirledi. Tüzüğe kota koyuldu, ama uygulanmadı. Kadınların listelerde neredeyse esamisi okunmadı.6 Bir lgbt bireyin adaylığı CHP için önemli bir adımdı. Belediye başkanlığı için ortalama 150 aday adayı kadından sadece 53’ü aday gösterildi. Bunların çok azı CHP’nin seçimi alma garantisi olan yerlerdendi; partilerinin gerekli desteği vermemesine karşın yaptıkları çalışmalarla parti oyunu artırdılar. Genel başkan her mitinginde kadınlara seslendi ve partiyi iktidara taşıyacak çalışmayı onlardan beklediğini söyledi. Samimi olduğu anlaşılan bu beklenti kadınları belediye yönetimlerinde görmeyi içermedi. Kurultayında koyduğu kotayı uygulamaması, kadınları destekleyecek araçları sunmaması, gerekli önlemleri almaması partideki yöneticiler değişse de CHP’de değişmeyen bir tavır olarak kayda geçti. Adaylık için CHP’ye başvuran kadın sayısının azalması CHP’nin tabanındaki kadınların bu anlamda partilerinden beklentilerinin de azaldığı biçiminde yorumlanabilir. CHP genel başkanı 3 Mayıs’ta aday, aday adayı, belediye başkanı ve il/ilçe başkanlıklarının yönetimlerindeki 800’ü aşkın kadınla Ankara’da bir araya geldi. Parti genel başkan yardımcılarının, genel merkez kadın kollarının da yer aldığı toplantıda İzmir’den, Erzurum’dan, Antalya’dan, Bodrum’dan, Sivas’tan vd. kadınlar seçim sürecinde CHP’de yaşananları, yaşadıklarını, partilerini sorgulayarak, eleştirerek haykırdılar, partilerinden, genel başkanlarından, yardımcılarından hesap sordular. Seçimlerin “mutsuz” ettiği sonuçlarından sonra da olsa bu sese kulak verilmesi önemli. Kendine dönüp bakmak için fazlasıyla malzeme içeren anlatılar ne kadar dikkate alınır bilinmez, ama umut verici. Bundan sonraki hiçbir seçimde “istenen nitelikte kadın aday bulamadık” gibi aşağılayıcı bir sözü CHP kurmaylarından duymamayı umalım.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Adalet ve kalkınma Partisi (AKP), baskı ve şiddet ortamının, derin toplumsal ayrışmaların egemen olduğu otoriter siyaset biçimiyle, seçimlerin memleket genelinde olağanüstü koşullarda yaşanmasının tüm gereklerini yerine getirdi. Hiçbir demokratik unsurun izlerini taşımayan, kimlik çatışmalarını, toplumsal gerilimleri körükleyen bir siyasal yapıdan cinsiyet eşitliği çıkmaz elbet! Bunu yerelin yönetiminin birey inisiyatiflerine kapı açan dünyasında genel parti politikalarının dışına düşenlere bakmanın, yapılmayanı yaptırmaya zorlamanın önemini saklı tutarak söylüyorum.
AKP’nin genelgesinde meclis üyesi adayların üçte birinin kadın olmasını, aday belirleme komisyonlarında kadın kollarının yer almasını belirtmesinin, uygulamaya, Başbakan’ın ağzından çıkanlara baktığımızda bir imaj meselesinden öte anlamı olmadığını anlıyoruz. Buna karşılık, başbakanın kadınlar aleyhine ettiği her lafı havada kapıp durumdan vazife çıkaranların ânında ülkenin çeşitli yerlerinde bunu hayata geçirdiklerini biliyor, görüyoruz.
Seçim sonuçları
Siyasî partiler adaylarını neredeyse son dakika açıkladı. Kadınlar, cinsiyet eşitliği politikaları parti programlarından, seçim genelgelerinden ne kadar dışlandıysa aday listelerinden de o kadar dışlanmıştı. BDP ve HDP dışında kadın adayların oranları çok düşüktü.7 Seçim sonrasında açıklanan resmî rakamlara göre, AKP’nin 817 belediye başkanının 7’si (yüzde 0.8), CHP’nin 232 belediye başkanının 7’si (yüzde 3), MHP’nin 169 belediye başkanının 1’i (yüzde 0.5), BDP’nin 100 belediye başkanının 24’ü (yüzde 24) kadın.8 Toplam 1381 belediye başkanının ise 39’u (yüzde 2.82) kadın. 2014 yerel seçimleri sonucunda BDP’nin resmî sayılara dahil edilmemiş 68 kadın eşbaşkanıyla birlikte 107 kadın belediye başkanı oldu. BDP’nin eşbaşkanlık uygulamasının yarattığı artış dışında kadın temsilinde önemli bir değişiklik olmadı.
Mevcut siyaset kadınları, onların gündelik hayatlarını dışlasa da hemen her yerde örgütlenen kadınlar kendi seçim çalışmalarını yürüttüler; siyasî partileri izleyerek, talepler listesi oluşturup adaylara, partilere ileterek, kadın talepleri doğrultusunda kampanyalar yürüterek, basın açıklamalarıyla seslerini daha geniş kesimlere ulaştırmaya çalışarak… Adalet, eşitlik ve özgürlüğün, barışın tesisinde alternatif siyasetin olmazsa olmazlarına dikkat çektiler. Kadınlar, kadın örgütleri, hayatlarına ve yaşadıkları yere sahip çıktılar, Adana’da, İzmir’de İstanbul’da, Mersin’de, Ankara’da, Muğla’da… Kadın Koalisyonu’nun seçim süresince yaptığı siyasî parti izlemesi belediyelerin cinsiyet politikalarının izlenmesi biçiminde devam ediyor, siyasete müdahalenin araçlarını geliştirerek siyasal ve toplumsal katılımın koşullarını zorluyor.
Seçim sürecine cinsiyet politikalarında değişiklik iradesinin, bir ilerlemenin söz konusu edildiği öncül süreçlerin içinde girmedik. Aksine, kadınlar kazanımlarını kaybetmemek, taleplerini ise gündemde tutmak için mücadeleye devam ediyor. Bugüne kadar savaşın, erkek egemenliğinin binbir çehresiyle boğuşmak zorunda kaldılar. Belli ki önümüzdeki iki seçimin varlığıyla siyaset kadınlara kolay günler vadetmiyor. Türkiye’nin toplumsal ve siyasal oluşumu belli ki aşağı yukarı dalgalanmalarla devam edecek. Bu dalgaların ne tepeleri ne de dipleri haklar ve özgürlükler hakkında doğru projeksiyonlar çıkarmak için uygun. Buralardan ufku görmek kolay olmuyor. Bugün siyasal ortama bakarak tüm kazanımların silinmekte olduğunu düşünenler olabilir; dün iktidar rüzgârıyla çok yol aldığımızı düşünenler olduğu gibi. Oysa politika öne çıkan bileşenlerden daha karmaşık bir şey.
1 BDP belediyelerinin bazılarında belediye başkanlarının sekreterliğine erkeklerin getirilmesi, belediye birimlerinde kadın müdür sayısının artırılması, Bağlar belediyesinde sürücülük eğitiminden sonra kadınların belediyenin otobüs sürücüleri olarak istihdam edilmesi, kadın pazarcılar projesiyle Diyarbakır’da pazar yerinin kadınlara tahsis edilmesi gibi. Nilüfer belediyesinin mahalle komiteleri gibi. (İlknur Üstün, “Yerelden Yerel Seçime, Adaletten Barışa”, Amargi Feminist Dergi, sayı 32)
2 Kadın Koalisyonu web sayfasından alınmıştır. http://www.kadinkoalisyonu.org/tr/node/186
3 Bu ittifakların kadınların hayatı üzerinden nasıl hemencecik ve güçlü bir biçimde kurulduğunu ve merkezle yerel bağlantısını Amargi Dergi’nin 32. sayısındaki “Yerelden Yerel Seçime, Adaletten Barışa” yazısında ele almıştım.
4 Kadınlar için başvuru ücretinin AKP ∂ oranında uygulanacağını, CHP alınmayacağını (fakat belediye başkanlığı aday adaylığı için 250 TL, belediye ve il genel meclis üyeliği için 100 TL dosya ücreti alınmasına, partinin düzenlediği, katılım bedeli 250 TL olan yerel yönetici eğitimlerine katıldığına dair bildirim koşuluna yer verilmiştir), MHP alınmayacağını (ancak uygulama yere göre farklılaşmıştır), BDP ve HDP alınmayacağını açıklamıştır.
5 AKP “her üç meclis üyesi adayından birinin kadın olmasına dikkat edilmesi”ni, aday listelerinin oluşturulmasında il ve ilçe kadın kollarının yer almasını belirtmişti. BDP kadınlar için yüzde 40 kota uygulayacağını, 23 yerde belediye başkanlığına kadın kotası koyduğunu açıkladı. HDP yüzde 50 kota koyduğunu açıkladı.
6 CHP’nin kadın belediye başkan adaylarının oranı yüzde 4,5’ti.
7 2014 Yerel Seçimlerinde Siyasi Partilere ve Seçim Yerlerine göre Kadın Belediye Başkanı Adaylarının Sayı ve Oranları için http://www.kadinkoalisyonu.org/tr/node/192
8 http://www.ysk.gov.tr/cs/groups/public/documents/document/ndq0/mda0/~ed…
Kadın başkanlar kimi parti teyidi ile kimi isimlerden ayrıştırılarak belirlenmiştir. Seçime bağımsız giren Ahmet Türk, BDP sayısına dahil edildi.