"Müdahil olmak, gerçekçi olabilmenin tel yoludur" Heinrich Böll
Heinrich Böll, edebiyatıyla savas sonrası Almanyası’nın demokratiklesmesine önemli katkılarda bulunan yazarlardan biriydi. Topluma müdahil olma ve politikaya aktif olarak katılma çagrısında bulundu ve bunu, gerçekçi olabilmenin tek yolu olarak tanımladı. Içinde bulundugumuz yıl onun otuzuncu ölüm yıldönümü. Arap baharının yarattıgı cosku, bu bölgenin insanlarının çogunda otoriter rejimlerden kurtulus ümidini yesertti. Özellikle kadınların protestolara yogun biçimde katılması, cinsiyet demokrasisi açısından da önemli adımların atılmasına cesaret edebilme yönündeki umudu arttırdı. Ancak, bölgedeki gelismeler birçok insana muhalefet etmekten korkmayı adeta yeniden ögretti: Mısır’daki seri idam cezaları, Libya’da toplumsal çatısmaların yeniden baslaması, Suriye’deki rejimin ve radikal Islâmcı güçlerin baskılarından kaçıs. Kadınlar bu kez de sürecin çift taraflı kaybedenleri oldular: sadece politikadan uzaklastırılmakla kalmadılar, maruz kaldıkları tecavüzler ve kölelestirme bölgeyi yeniden mesgul eden bir konu oldu. Türkiye’de de Gezi protestolarının üzerinden iki yıl geçmis olmasına karsın, bilançonun hâlâ belirsiz oldugu söylenebilir. Tam da bu yüzden sivil toplumun gelisiminin izlenmesi ve demokratiklesmede oldugu kadar otoriter egilimlerin geriletilmesi veya durdurulmasındaki rolünün belirlenmesi daha fazla önem kazanmıs bulunuyor. Tüm bu nedenlerin ısıgında, bugün Türkiye sivil toplumuna bir göz atmak istiyoruz: Türkiye sivil toplumu nerede duruyor? Otoriter egilimlere karsı savunmada STK’ların rolü nedir? Sivil toplum örgütlerinin sınırları nerededir? Ve özellikle Türkiye’deki çatısmaların sivil çözümünde, bu örgütler hangi rolü oynamaktadır?
18 Nisan 2015,
Saat 18.30-20.00 arası
Açılıs Konusması: Ralf Fücks, Heinrich Böll Stiftung Dernegi Es Baskanı
Nejat Tastan, Nebahat Akkoç, Soli Özel ve Delal Dink’in katılımlarıyla
20.00 Kokteyl/Resepsiyon –
Vedalasma Dr. Ulrike Dufner, HBS Dernegi Türkiye Temsilcisi