Barış Süreci’nde Kürt Kadın Hareketi ya da Önce (Neden) Kadınları Vurdular

Barış ümitlerinin yeşermeye başladığı 2013’ün Ocak ayında, sürecin kadınlar için hiç de kolay olmayacağını gösterircesine, Kürt kadın hareketinin en önemli figürlerinden Sakine Cansız, iki arkadaşı Fidan Doğan ve Leyla Söylemez ile birlikte, Paris’te öldürüldü. Müzakere ve barış süreçlerinde bile özgürlük mücadelesi içinde yer alan kadınlar için tehdit ve tehlikelerin sürdüğünü ispatlarcasına gerçekleştirilen katliamla Kürt kadın hareketinin simgeleşmiş ismi Sakine Cansız’ın şahsında belli ki genel olarak Kürt halkına ve Kürt hareketine, özel olarak Kürt kadınlarına ve Kürt kadın hareketine mesaj veriliyordu.

Müzakere ve barış sürecinde birinci aşama tamamlandı mı? İkinci aşamaya geçildi mi? AKP hükümeti güven verici adımları ne zaman atmaya başlayacak? Seçimler ve Suriye’deki iç savaşa müdahale ihtimaliyle birlikte süreç donduruldu mu?.. Bunlar ve benzeri soruların/belirsizliklerin gündemimizi meşgul ettiği şu günlerde, sürecin kadınlara ilişkin muhtemel sonuçları hakkında analiz yapmak hiç kolay değil. Ancak, gerek Rojava devriminde yaşananlar, gerekse Kürt kadın hareketinin uzun yıllara ve değişik mücadele deneyimlerine yaslanan birikimi kimi öngörülerde bulunmayı mümkün kılıyor. Rojava’da Kürtler toplumsal yaşamı yeniden inşa ederken barış ve savaş koşullarını peş peşe yaşadılar. Her iki evrede de inşa sürecinin kadınlar açısından önemli değişiklikler içerdiğini PYD eşbaşkanı Asya Abdullah şu sözlerle ifade ediyor:

Kadınsız nasıl devrim yapabilirsiniz! Kadınsız özgürlük olabilir mi? Kadın özgür değilse toplum nasıl özgürleşebilir? Kürt kadını örgütlü mücadelesiyle öyle bir noktaya geldi ki, hayatın her alanında kararlarımızı kendimiz veriyoruz. Rojava devriminin öncüsü kadınlardır. Siyasette, diplomaside, savaşta, sosyal sorunların giderilmesinde, halka hizmette, yeni ve demokratik sistemin, yeni ve demokratik ailenin tesisinde Kürt kadını öncüdür.[1]

Rojava deneyiminin önemi

Kuşkusuz, Türkiye’deki Kürt kadın hareketinin gerek amaçları gerekse politik faaliyet alanları, merkezî iktidardan bağımsızlaşmış, demokratik özerkliği inşaya başlamış Rojava’dan bir hayli farklı olacaktır. Ancak, DÖKH (Demokratik Özgür Kadın Hareketi) aktivistlerinin de sık sık vurguladığı üzere, Rojava’da gerçekleştirilenler genel anlamda Kürt halkı için olduğu kadar özelde Kürt kadınları için de önemli bir deneyim, zira toplumsal yeniden inşa sürecinde kadınların kazanımlarını ve karşılaştıkları engelleri ortaya koyuyor.

Yine de müzakere ve barış sürecinin ilerleyen aşamalarında ve sonucunda Kürt kadınlarının ne yaşayacağına bakmak için öncelikle Türkiye sınırları içindeki tarihsel gelişimi temel almak gerek. Ancak bu tarihsel gelişim sürecine bakarak Kürt kadınlarını bekleyen geleceğin soğuk savaş dönemindeki klasik ulusal kurtuluş mücadelelerinin sonuçlarıyla benzeşip benzeşmeyeceğine karar verebiliriz. Yani yüz binlerce kadını mobilize eden Kürt hareketi barışı kazandıktan sonra kadınları evlere, klasik erkek egemen ailelere ve toplumsal yaşam biçimlerine geri mi döndürecek?

Tarihsel perspektiften bakınca

Kürt hareketinin dününü ve bugününü incelediğimizde, bu soruya hemen “Evet” diye cevap vermek haksızlık olur. Öte yandan, Kürt kadın hareketinin dünden bugüne mücadele deneyimine baktığımızda da, yine verilecek net bir “Evet” cevabı kadın mücadelelerinin tarihine yabancılaşmak anlamına gelecektir. Kuşkusuz, toplumsal mücadelenin ve hareketliliğin geriye çekildiği koşullarda kadınların toplumun diğer kesimlerinden çok daha hızlı biçimde kamusal alandan çekilmesi patriyarkal sistemin kaçınılmaz sonucu ve Kürt kadınları için de aynı tehlike mevcut. Öte yandan, bu çekilmenin boyutunu ancak kadınların patriyarkaya karşı verdikleri mücadele belirleyebilir. Yani Kürt kadınlarını barış sürecinde nelerin beklediğine ilişkin geliştirilecek bütün analizler Kürt kadın hareketinin gücüne ve hedeflerine odaklanmak ihtiyacındadır.                                        

Bugün meydanlarda beyaz başörtüleriyle pankart taşıyan kadınlar gördüğümüzde anlıyoruz ki, Barış Anaları eylemde. Kürt kadın hareketinin en bilinen simgeleri olan ve barış politikalarını anne olma duygusu üzerinden tanımlayan bu kadınlar çoğu zaman bütün Kürt kadın hareketinin annelik üzerinden politika yaptığı izleniminin oluşmasına neden oluyor. Kürt kadınları 90’ların başından beri politik özne olarak sokakta. Bu konudaki en bilinen görüntü, gazetelerde de sıkça yer verilmiş olan, ‘92 Newroz’unda Cizre ve Şırnak’taki eylemlerde kadınları en önde yürürken gösteren fotoğraf. Geçen yirmi yıl içinde, Kürt kadınları barış politikasının ve Kürt siyasal mücadelesinin en önemli bileşeni oldu.

Kuruluş temelleri Marksist-Leninist bir programla şekillenmesine rağmen, öncelikli vurgusu hep Kürt halkının kurtuluşu temelinde şekillenen PKK’ye kadınların katılımı ilk andan itibaren, kadınlar açısından geleneksel patriyarkal rollerin korunmasına önem veren ETA ile IRA’da olduğundan farklı şekillendi. Bunda ise belirleyici unsurun hareketin, Marksist-Leninist kökeninin yanı sıra, silahlı mücadelenin dağlarla sınırlı bir gerilla savaşının ötesine geçip, tüm coğrafyada kadınları, gençleri ve yoksul köylüleri içeren bir halk hareketi biçiminde çokkatmanlı bir yapıya bürünerek örgütlenmesi olduğu söylenebilir. Böylece, Kürt hareketinde yıllar içinde, kadınların konumunun ulusal kurtuluş hareketlerinin geleneksel erkek egemen çizgilerini aştığı gözlemlendi.

Kadınların eşi görülmemiş kazanımları

Erkek egemen örgütlenme anlayışına karşı zorlu bir mücadeleyi gerektiren bu süreç Kürt kadınları açısından böylesi bir harekette eşi görülmemiş kazanımlar elde edilmesini sağladı. Söz konusu süreç, 2001’den itibaren sadece kadınlardan müteşekkil 8 Mart kutlamalarıyla başladı; tümüyle özerk bir kadın örgütlenmesi, yüzde 40 kota uygulaması ve kotadan yararlanacak kadınları kadın örgütlenmesinin belirlemesi gibi uygulamalarla ilerledi. 2000’lerden itibaren töre adı altında işlenen cinayetlerde öldürülen kadınların cenazesinin yine kadınlarca sahiplenilmesi, hareketin toplumsal değer yargılarına karşı da erkek egemenliğiyle hesaplaşma sürecine girdiğini gösterdi. Bugün gelinen noktada, bir yandan Meclis’te temsil edilen, diğer yandan hareketin tüm kadın örgütlenmelerini DÖKH çatısı altında toplayan, eşzamanlı –ve ağırlıklı– olarak Avrupa’da ve gerilla mücadelesinde örgütlenen bir Kürt kadın hareketi mevcut. 

Kürt kadın hareketinin neden örgütlendiği sorusuna cevap olarak, erkek egemenliğinin tüm toplumsal eşitsizliklerin ortaya çıkışında temel/önemli bir belirleyen olması öne çıkıyor. Yani Kürt kadınlar sadece kendilerini/kadınları erkek egemenliğinden kurtarmak için değil, erkek egemenliği nedeniyle ortaya çıkmış ya da güçlenmiş tüm baskıcı, hiyerarşik, şiddete dayalı iktidar ilişkilerini ortadan kaldırmak için örgütleniyor.[2]

Yeni dönem yeni yönelimler

Silahların sesinin duyulmadığı bugünlerde politik ihtiyaçların da değiştiğini görüyoruz. Kürt hareketi yeni dönemde örgütlülüğünü güçlendirmek için farklı çevrelerle ve kendi içinde toplantılar ve konferanslar örgütlemeye başladı. Kürt kadın hareketi de hem Türkiye’deki hem de Ortadoğu’daki kadın örgütleriyle düzenli temaslarını artırarak sadece kendi iç örgütlenmesinde değil, başta Türkiye’deki kadın hareketi olmak üzere bölgedeki tüm kadın hareketleriyle birlikte bir dönüşümü öngördüğünü gösterdi. BDP eşbaşkanı Gültan Kışanak Ortadoğu Kadın Konferansı’nın (31 Mayıs-2 Haziran) sonuç bildirgesini açıklarken bu yönelimi şöyle ifade etti:

Ortadoğu ve Kuzey Afrika değişimler yaşıyor, yeniden yapılanıyor. Bu kritik süreç biz kadınlar için hem olanak hem de risk demek. Bu değişim ve yeniden yapılanma sürecine örgütlü ve daha etkili katılmanın –kendi özgürlüğümüz için– bize de tarihsel sorumluluk yüklediğine inanıyoruz. Bu nedenle konferansımızın bu kritik ve tarihî sürece müdahil olma mekanizmalarına hizmet etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Konferans bileşeni tüm kadınlar olarak konferans amaç ve kararlarının takipçisi olacağımızı, benzer buluşmaları bir gelenek haline getireceğimizi açıklıyoruz.” (ETHA)

Gerek Gültan Kışanak’ın konferanstaki konuşmasından, gerekse değişik toplantılarda alınan kararlardan anlaşıldığı üzere, Kürt kadın hareketinin yeniden inşa sürecinden en önemli beklentisi Türkiye ve Ortadoğu’daki diğer kadın mücadeleleriyle kurulacak dayanışma ilişkisiyle güçlenmek. Benzer bir değerlendirmeyi DÖKH’nin 9-10 Nisan tarihli ara dönem toplantısı sonuç bildirgesinde görüyoruz. Bildirgede kadınların Kürt halkının içine girdiği yeniden inşa sürecinin kurucu öznesi olmaya karar verdiği ifade ediliyor:

           “…[Ö]zgürlük hareketinin en temel dinamiği olan biz kadınların, devrimci halk mücadelesini yükselterek  çözüm sürecine hazır olduğu ve bununla                           beraber müzakere süreçlerinde de cins mücadelesini radikalleştirerek öncülük rolümüzü oynamamız gerektiği, toplantıya katılan

               tüm kadın arkadaşlarımız tarafından vurgulanmıştır…

…Barış İçin Kadın Girişimi ve tüm Kürdistan’da ve Türkiye’deki kadın örgütlerinin ortak mücadelesine stratejik önem yüklemekteyiz…

…Yeni dönemin bir son değil yeni bir başlangıç olduğu inancımızla demokratik moderniteyi (vurgu bana ait) inşa etmede üzerimize düşen görevlerin verdiği heyecanla rolümüzü oynayacağımızın sözünü veriyoruz… (ANF)

Girilen süreçte kadın örgütlenmelerinin dayanışmasını ve mücadelelerinin ortaklaştırılmasını önemle vurgulayan Kürt kadın hareketi bu amaçla bölgesel düzeyde ve Türkiye sınırları içinde birkaç hedefi öne çıkartıyor. Kürt sorunu ve Ortadoğu’daki çatışma/savaş/işgal kaynaklı sorunlar dışında kadınların ortak mücadele zeminlerinin var olduğunu yine Ortadoğu Kadın Konferansı’nın (OKK) sonuç metininde görüyoruz: “Biz kadınlar kadına yönelik erkek ve devlet şiddetine, neoliberal politikalara karşı mücadele edeceğiz.” (ETHA)

Eşit temsil vurgusu

Kürt kadın hareketinin Türkiye ve Ortadoğu ekseninde örgütlemeye çalıştığı ortak mücadele, hiç kuşku yok ki, gelecek perspektifinin önemli bir yansıması. Ancak, tek başına bu kadın dayanışmasının kadınların yakın gelecekte Kürt toplumu içinde nasıl yer alacağını belirlemesi mümkün görünmüyor. Bu anlamıyla Kürt kadın hareketinin “eşit temsil” vurgusu gelecek tahayyülleri açısından önem kazanıyor.

Müzakere ve barış sürecinin başlamasının ardından Barış İçin Kadın Girişimi’nin (BİKG)* “eşit temsil” vurgusunu görüyoruz. BİKG, Birleşmiş Milletler’in 1325 sayılı kararına istinaden yaptığı çağrılarla gerçek bir barış sürecinin ancak kadınların temsiline yer veren bileşimlerle mümkün olduğunu ifade etti. Kürt kadın hareketi ise eşit temsil vurgusunu müzakere sürecinin ötesine taşıyarak demokratik modernitenin inşasının önşartı olarak gördüğünü belirtiyor. Halihazırda, Kürt hareketinin her düzeyinde cinsiyet kotası uygulanıyor. Gelinen aşamada, kotayı yüzde 40’ın ilerisine taşıyarak eşit temsili hedefleyen Kürt kadın hareketi aldığı her kararda “eşit temsil”in önemini vurguluyor:

Müzakere süreçlerinin kadın-erkek eşit temsiliyetini gözetmesi ve hükümetin bu temeldeki red tutumuna karşı mücadelenin yükseltilmesi … Akil kadınlar heyetinin oluşturulması; danışman, tanık, paralel, gözlemci müzakereci yöntemlerin hayata geçirilmesi için mücadele yürütülmesi…”[3]

Bugüne kadar Kürdistan’da kadınlar olarak verilen savaşla var olduk ve muazzam bir tecrübeye kavuştuk. Kadının içinde olmadığı bir müzakere ve yönetim biçiminin demokratik olmayacağını düşünüyor ve gerek yeni anayasanın gerekse de Kürdistan halkların statü tanımının cinsiyet özgürlükçü bir bakış açısıyla inşa edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.[4]

İlk somut adımı ise BDP-DTK örneklerinden bildiğimiz eşbaşkanlık uygulamasının KCK yürütme konseyinde de hayata geçirilmesinde görüyoruz. Kongra-Gel’in 30 Haziran-5 Temmuz tarihlerindeki genel kurulunda KCK Yürütme Konseyi eşbaşkanlığına Bese Hozat ve Cemil Bayık getirildi. Bese Hozat ve Cemil Bayık’ın da yer aldığı ve yeni oluşturulan altı kişilik genel başkanlık konseyinin de üç üyesini kadınlar oluşturuyor (ANF).

Çözüm ve barış sürecinde ne olacağını anlamak için dünden bugüne bakarak Kürt kadın hareketini analiz ettiğimizde, ulusal kurtuluş hedefli bir örgütün içerisinden doğan, ancak ulusal kurtuluş hedefinin yanı sıra, başta Kürt kadınlar olmak üzere Türkiye’deki ve bölgedeki tüm kadınların mücadelesinin parçası/ortağı olmayı hedefleyen bir Kürt kadın hareketi görüyoruz. Türkiye özelinde ise bu hareketin unsurlarının gerek kitlesellikleri gerekse örgütlenmelerinin gücüyle kadın mücadelesinin en etkin gücü haline geldiği yadsınamaz. Kürt kadın milletvekilleri de dâhil olmak üzere, hareketin çok sayıda aktivisti kendini feminist olarak tanımlarken, feminist hareket gerek Kürt hareketinin merkezi gerekse Kürt kadın hareketi tarafından ittifak olarak değerlendiriliyor (Savunma 2011, PJA 2002).

Bu anlamıyla, Kürt kadın hareketi –özellikle köken itibariyle– ulusal nitelikleri ağır basan bir hareket olmasına rağmen, esas olarak Türkiye’deki kadın hareketinin bir bileşeni olarak analiz edilmeyi hak ediyor. Tüm bu mücadele ve örgütlenme deneyimlerinin, önlerine koydukları en somut iki hedefi –Ortadoğu’daki kadın hareketlerinin ve örgütlerinin mücadele birliği/dayanışması ve toplumsal yeniden inşa sürecinin her aşamasında kadınların eşit kurucu özne olarak yer alması– hayata geçirmeleri esnasında önemli katkılar sağlayacağı ortada. Bu süreçte elde edecekleri her kazanımın sadece Kürt kadınların gelecekteki hayatlarında değil, başta tüm Türkiyeli kadınlar olmak üzere Ortadoğu’daki kadınların/toplumların hayatında önemli etkilere sahip olacağı kesin. Sürecin henüz çok başındayız, ilerleyen dönemde bu etkileri olumlu ve olumsuz yönleriyle, ileri ve geri adımlarıyla tartışmaya devam edeceğiz kuşkusuz.

Kaynakça

Express, sayı 137, Eylül 2013, İstanbul.

PJA, Özgür Yaşamda Israr ve Açılım, PJA 4. Kongresi, Çetin, İstanbul, 2002.

Emek Özgürlük Demokrasi Bloku 2011 Seçimleri Kadın Adaylar Broşürü.

Demokratik Özgür Kadın ve Demokratik Toplum Savunması; Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına Sunulmak Üzere, Diyarbakır, 2011.

Amed Kadın Konferansı sonuç metni http://www.firatnews.com/news/kadin/dohk-amed-konferansi-ortadogu-birligine-onculuk-etmeli.htm

Ortadoğu Kadın Konferansı sonuç metni

 http://www.etha.com.tr/Haber/2013/06/03/kadin/ortadogu-kadin-konferansi-sonuc-bildirgesi-aciklan/

DÖKH 9-10 Nisan ara dönem toplantısı http://www.firatnews.com/news/kadin/dokh-muzakere-surecinde-kadin-temsiliyeti-gozetilmeli.htm

www.barisicinkadinlar.com

http://www.firatnews.com/news/guncel/bayik-karayilan-ve-hozat-anf-ye-konustu.htm

[1] Express, sayı 137, Eylül 2013, İstanbul.

[2] Emek Özgürlük Demokrasi Bloku 2011 Seçimleri Kadın Adaylar Broşürü.

* Detaylı bilgi için http://barisicinkadinlar.com/