Sosyal medya ve ifade özgürlüğü - Yayınlar

 

Semahat Sevim

HBSD’DEN HABERLER

Sosyal medya ve ifade özgürlüğü

 

Sosyal medya kullanımının hızla artması modern toplumların bilgi paylaşımını köklü bir biçimde değiştirdi. Bugün dünyada kullanıcı sayıları baş döndürücü bir hızla artan 100 milyon instagram, 500 milyon twitter ve 1 milyardan fazla facebook kullanıcısından bahsediliyorsa, video paylaşım sitelerinde günde dört milyar video izleniyorsa, yepyeni bir iletişim paradigması inkâr edilemez bir hakikat olarak kendini dayatıyor demektir. Sosyal medya bir yandan bilgiyi herkesin kullanımına sunarken öte yandan yazılı, görsel ve işitsel içeriğin toplumlara kontrolsüz yayılması tahmin edilmesi güç sonuçlara da neden olabiliyor. Ülkeler arasındaki sınırları anlamsızlaştırarak bir bakıma kaldıran internet, küreselleşme, hukuk ve demokrasi tartışmalarının yeniden gözden geçirilmesini de zorunlu kılıyor. Etkileri sınırlarımızda hâlâ hissedilen “Arap Baharı” öncesinde sosyal medyada örgütlenen toplumsal muhalefet, siyaset üretme biçimlerini de hızla değiştiriyor. Yüzyılımızı biçimlendiren entelektüel tartışmalar artık dijital medya teknolojileri ışığında yeniden ele alınmak durumunda. Bu hedefle İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği (30 Mart 2013) sosyal medyayı ifade özgürlüğü tartışmalarının merkezine koyarak bu meseleyi farklı boyutlarıyla ele alan bir konferans düzenledi.

Sosyal medya gibi dinamik bir alanın ifade özgürlüğünün hukuksal çerçevesini ne kadar zorladığı, ulusal ve uluslararası düzlemde hukukî düzenlemelerin tartışıldığı ilk oturumda, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Yaman Akdeniz internetteki yasaklamaların hukukî dayanağının 2007’de değiştirilen 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun çerçevesinde olduğunun altını çizdi. Yasaklamaların sosyal ve siyasal gerekçesinin Atatürk’e hakaret, istismar, müstehcenlik ve çocukları koruma adı altında sunulduğunu; en bilinen yasaklama örneklerinden youtube engellemelerinin nedenleri arasında da Atatürk’e hakaret, çocukları uyuşturucu kullanmaya özendirme ve pornografik öğelerin varlığı iddialarının yer aldığını belirtti. Akdeniz Haziran 2013 itibariyle 24.914 siteye erişimin yasak olduğunu hatırlatarak bu sayının Türkiye’deki internet ve ifade özgürlüğünün düzeyini açıklayan en önemli verilerden biri olduğunu dile getirdi. Akdeniz’in üzerinde durduğu bir diğer konuysa sadece sitelerin değil, artık kullanıcıların da kavuşturmaya maruz kalmasıydı. Bu durumun en bilinen örneği ise müzisyen Fazıl Say’ın twitter’da yazdıklarından dolayı hapis cezası istemiyle yargılanmış olması.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Kerem Altıparmak da ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların daha çok kutsal değerler (din, Atatürk, devlet büyükleri, bayrak), müstehcenlik, şiddet ve terör gerekçesiyle getirildiğini, söz ve eylem arasındaki fark dikkate alınmadan sözün doğrudan şiddet kapsamında değerlendirildiğini ifade etti. Altıparmak ayrıca, AİHM kararlarında vurgulanan “düşük değerli ifade” kavramına değindi. Bu kavramla sözün niteliği ile sebep olduğu “zarar” arasındaki bağlantıya dikkat çekti. Kerem Altıparmak konuşmasında şiddet, terör, kutsallıklar ve müstehcenlikle ilgili alanlar ile ırkçı, ayrımcı dil kullanımına dair sorunlara eğildi. Şiddet ve nefret söyleminin karıştırıldığını vurgulayan Altıparmak bu nedenle birçok gazeteci, avukat ve öğrencinin cezaevinde olduğunu hatırlattı.

Panelin bir diğer katılımcısı avukat Fikret İlkiz konuşmasını daha çok şahsî bilgilerin kamuya sızdırılması ve bu nedenle toplumda oluşturulan korkuya ayırdı. İlkiz sosyal medyanın ifade özgürlüğünde ulusal sınırları kaldırdığını da vurguladı. Ayrıca, sosyal medyanın sermaye yapısını da hatırlatan İlkiz konunun sınıfsal boyutunu gündeme getirdi.

Siyasal iletişimde sosyal medyanın rolünün tartışıldığı panelde, iktidardaki siyasal partilerin sosyal medyayı çok daha etkili kullanmaları üzerinde duruldu. Yeditepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünden Banu Akdenizli siyasal partilerin sosyal medyayı ve interneti, hangi yöntemlerle kullandığına ilişkin araştırmalardan örnekler verdi. Almanya Yeşiller Partisi Seçim Ekibi üyesi Lars Kreisler ise değişen alışkanlıklarla birlikte seçimlerin artık sokaklarda değil, sanal meydanlarda olduğunu belirtti; aynı zamanda, sosyal medyanın zaaflarını da dile getirdi. Kreisler’e göre, sosyal medya hızlı olmakla birlikte yüzeyseldi.

Son olarak, AKP milletvekili Öznur Çalık AKP üzerinden siyasal partilerin interneti ve sosyal medyayı kullanımına ilişkin bir sunum gerçekleştirdi. AKP’nin sosyal medyayı özellikle seçim sürecinde etkin olarak kullandığının, internet ve sosyal medya üzerinden vatandaşın sorunlarını dinleme ve çözüm bulma hedefinin olduğunun altını çizdi

“Dijital Aktivizm ve Sosyal Medya” başlıklı oturumda “Ötekilerin Postası” ve “change.org” deneyimi paylaşıldı; hacktivizmin son zamanlarda daha çok politik bir hal alarak bir mücadele yöntemine dönüştüğü vurgulandı. Bu oturumda konuşan Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Aslı Tunç, dijital aktivizmin tarihine ve Türkiye’deki hacktivizm örneklerine değinirken, “change.org” temsilcisi Serdar Paktin başlattıkları veya vesile oldukları imza kampanyalarıyla gündemde ne gibi değişiklikler yarattıklarını vurguladı. Oturumun en etkili sunumlarından birini yapan facebook’taki “Ötekilerin Postası” grubunun kurucularından Emrah Uçar grubun geçmişini ve özellikle geçen yılki açlık grevleri sırasındaki etkisini anlattı.

“Sosyal Medyada Yayın Politikaları” panelinde sosyal medya ile değişen yayıncılık ve internet haberciliği tartışıldı. Utopic Farm Yeni Medya Ajansı’ndan Yiğit Kalafatoğlu sosyal medya ve ifade özgürlüğünü birey, tüketici ve yayıncı açısından ele alan bir sunum yaptı, iletişimin kolaylaştığı ancak örgütlenmenin giderek zorlaştığı bir dönemde ifade özgürlüğünün önemi ve etkilerinden bahsetti.

Publik Sosyal Medya Ajansı’ndan Volkan Çağsal bağımsız internet gazetesi T24’ün tamamen sosyal medya üzerinden çalıştığını anlattı ve internet yayıncılığının finansal sorunlarının üzerinde durdu.

Türkiye’nin ilk tablet gazetesi Zete’nin kurucusu Nurcan Akad ise teknoloji ve gazetecilik ilişkisine değindi, tablet gazeteciliğinin geleneksel medyadan çok farklı imkânlar getirdiğini anlattı.