Kırsal kalkınmada alternatif ve yeni yaklaşımlar

 

Yonca Verdioğlu

Kalkınma Merkezi, Tohum İzi ve Heinrich Böll Stiftung dernekleri, Kalkınma Merkezi Derneği’nin 2011’de Türkçe ve Kürtçe olarak yayıma hazırladığı “Kırsal Kalkınmada Alternatif ve Yeni Yaklaşımlar” kitabından yola çıkarak 16-17 Kasım 2012 tarihlerinde Kadir Has Üniversitesi’nde aynı başlıkla uluslararası bir konferans düzenledi. Konferansta gıda, nüfusun evrimi, toplumsal cinsiyet, kırsal yaşam biçimleri, kırsal kalkınma ve politikaları alanında çalışma ve görüşler dile getirildi. Neredeyse tüm konuşmacıların ortaklaşa dikkat çektiği nokta neoliberal politikaların kırsal alan üzerindeki yıkıcı etkileriydi.

Halen Wageningen Üniversitesi’deki Geçiş Süreçleri kürsüsünün başında bulunan, tarım-köylülük konularındaki görüşleriyle tanınan ve büyük ilgi uyandıran “yeni köylülük” tezinin sahibi Jan Douwe van der Ploeg “Köylülük” başlıklı ilk panelin konuşmacılarındandı. Ploeg köylülüğün ortadan kalkmadığını, kendini yeniden oluşturduğunu, özellikle uluslararası krizde önemli bir rol üstlendiğini vurguladı. Avrupa, Çin ve Brezilya deneyimlerinin üzerinde durarak şöyle dedi: “Toplumların her ne kadar kültürel, tarihsel ve ekonomik farklılıkları olsa da kırsal kalkınma politikaları konusunda birçok ortak yönleri bulunuyor. Genel tarım piyasasının biyoçeşitliliği, çevreyi korumayı ve kaliteli gıda teminini sağlayamadığını görüyoruz. Aksine, kapitalist piyasa bunları tehdit ediyor, tüm kırsala zarar veriyor. Kırsal kalkınma politikalarına dahil olan yoksullukla mücadele, eşitliğin sağlanması mevcut piyasalarla gerçekleşemiyor, daha fazla eşitsizliğe neden olarak büyük hasarlara yol açıyor.” Ploeg’e göre, yeni oluşan köylü pazarları gerek fiyat avantajı gerekse kaliteli gıda anlamında tüketicilere bir fırsat sunuyor. Ayrıca, bu pazarlar toplamda önemli bir katma değer oluşturmanın yanı sıra, çevre kirliliğine ve biyoçeşitliliğin azalmasına neden olmuyor.

“Köylülük” oturumu; İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat doktoru, Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Murat Öztürk’ün kısa süre önce tamamladığı “1980 Sonrası Yıllarda Türkiye’de Tarımda ve Kırda Dönüşüm Dinamikleri” adlı araştırma raporundan yola çıkarak yaptığı “Yeni Kırsal Gruplar ve Kırsal Grupların Dönüşümü” sunumu ve Hollanda Wageningen Üniversitesi Kalkınma Sosyolojisi ve Antropolojisi bölümünden yardımcı profesör Joost Jongerden’in “Kır-Kent Ayrımının Ötesinde: Kalkınma İçin Yeni Bir Uzam” başlıklı sunumuyla devam etti.

“Gıda” başlıklı oturumda, dünyada 250 milyon küçük çiftçi üyesi bulunan La Via Campesina Avrupa Koordinasyonu’ndan Paul Nicholson gıda egemenliği kavramının bir yurttaşlık hakkı olarak ele alınması gerektiğini savunarak gıda egemenliğini gıda üretme ve gıdaya erişim olarak tanımladı. Bask Çiftçi Sendikası’nın da üyesi olan Nicholson şöyle konuştu: “Eskiden köylüler bir sorun olarak görülüyor, modası, zamanı geçmiş ve ihtiyaç dışı olarak algılanıyordu. Çözümün endüstriyel çiftçilik, modernleşme olduğu vurgulanıyordu. Ama bugün artık köylü tarımının faydası kabul ediliyor.” Nicholson gıda egemenliğinin neoliberal politikaların başarısızlığı karşısında yeni bir bakış açısı sunduğunu, mevcut gıda krizi, iklim değişikliği ve kırsaldaki istihdam sorunlarına karşı, yerel ekonomiyi ve yerel kimlikleri savunmaya katkıda bulunmak için önemli bir fırsat olduğunu dile getirdi. Oturumda aynı zamanda Boğaziçi Tüketim Kooperatifi gibi Türkiye’den de çeşitli alternatif gıda zinciri uygulamaları ele alındı.

“Kırsal Kalkınma ve Toplumsal Cinsiyet” başlıklı oturumda konuşan Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Ayşe Gündüz Hoşgör şu değerlendirmeyi yaptı: “Kırsal kalkınma dediğimiz kavram iktisadî temelli olabilir, ama alternatif kırsal kalkınma yaklaşımında eşitlikten yana ideolojik bir duruş söz konusu. Kalkınma aslında ideolojik temelde bir değişimi hedefliyor.” Hoşgör söz konusu olanın tek bir ideoloji olmadığını, birçok uygulamanın feminizmden de etkilendiğini ve önümüzdeki dönemlerde de kalkınma kavramını dönüştürmeye devam edeceğini dile getirdi. Bu oturumun bir diğer konuşmacısı olan Sur Belediye Başkan yardımcısı Gülbahar Örmek 2009’da çalışmalara başladıkları ilk günlerde onlarca kadının parasal yardım, gıda yardımı, kömür yardımı için başvuruda bulunduğunu, bunun kaymakamlık, valilik gibi devlet kurumları üzerinden yürütülen yardım ve muhtaç bırakma politikalarından kaynaklandığını ifade etti. Yoksullukla mücadele konusunda büyük sorun arz eden bu algıya karşı belediye sınırları içinde yaşayanların çoğu mevsimlik gezici tarım işçisi kadınlarla birlikte başlattıkları “çalı süpürgesi üretme projesi” ile kısa sürede birçok kadına ulaşabildiklerini ve bu algıyı kırabildiklerini söyledi.

Konferansa ayrıca, aralarında Türkiye’nin son göçerlerinden Sarıkeçililer Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran, Hatay’ın Vakıflı köyünden organik tarım üreticisi Bedros Kehye, Kırsal Kalkınma Girişimi üyeleri ve Türkiye’nin birçok bölgesinden kişi ve kurum da katıldı. Konferansın ikinci günü, ilk günkü panellerde ele alınan konularda düzenlenen atölye çalışmalarıyla devam etti.