Kazana atılası cadılar, Zozan Özgökçe - Yayınlar

Zozan Özgökçe

‘90’lı yıllarda tamamen Van’da yaşamaya başladım. Daha önce ailemin politik kimliği sebebiyle il il dolaştık. İlkokulu Diyarbakır’da okudum. Orada okurken evde konuştuğumuzdan başka bir dilde konuşmak gerektiğini öğrendim. Çocukça, okulda konuştuğumuz dile “okul dili” diyordum. Türkiye’nin başka kentlerinde yaşarken bana en yakıcı gelen kimliğim Kürt kimliğimdi. Adımı ailem hukukî dava yoluyla almıştı. Küçükken, altı ay boyunca kimliğim olmamış. Ailem dava açmış ve kazanmış. Belki de kazanmamızın sebebi ismimde X, Q, W harflerinin olmamasıdır. Lise ve üniversite, batı illerinde yaşadığım için Kürt kimliği mücadelesiyle geçti. Üniversitenin ardından Van’a geldikten sonra, Kürt kimliğimden çok, kadın olduğum için yaşadığım ayrımcılıklar kimliğimin toplum tarafından nasıl görüldüğünü sorgulamamı sağladı. Kürttüm, kadındım ve iki kez mağdur oluyordum. Başka Kürt kadınlara göre, okuryazar oluşum, sosyal yaşama katılmama ciddi engellerin konmayışı, ailem nezdinde “kız çocuğu olmama rağmen” değerli oluşum benim avantajlarımdı.

Yerel bir gazete olan Prestij’de yazılar yazıyordum. Kadınlar hakkında yazdıkça kadın okuyucuların arttığı bilgisini aldım. Ayrıca, bir gün yerel bir televizyonda, Uçan Süpürge’den Halime Güner’in konuşmasında benimkilere benzer düşünceleri duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. O dönemlerde, Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı (KİHEP) Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği tarafından yürütülüyordu. O programa katılınca Feminist olduğumu anladım. Yaşamıma akseden her uygulamayı, her yaşantıyı sorguluyordum. Bu eğitim programı sayesinde, zihnimde uçuşan soru işaretlerinin cevaplarını bulabildim. Daha sonra benim gibi düşünen kadınlara ulaşmaya başladım. Burada, benim için önemli olan bir kişiden de bahsetmeliyim. Kız kardeşim Zelal (şu anda mülteci olarak İsveç’te yaşıyor) ile sürekli ev içinde ve dışında yaşadığımız olayları konuşurduk. Her konuşmamızda, “biz bunu erkek olsaydık yaşar mıydık?” sorusunu sorardık ve cevabımız hep “hayır” olurdu. Evet, yaşadıklarımız kadın olduğumuz içindi. Annem de, biz de, komşu kızları da yaşadığımız olumsuzlukları kadın olduğumuz için yaşıyorduk. Bize çizilen geleneksel kadın rolünü reddediyorduk, reddettiğimiz için de şiddet görüyorduk. 

Yedi kadın bir araya gelerek Van Kadın Derneği’ni kurduk; ardından, bir mahallede Kadın Danışma Merkezi, sonra bir sığınmaevi kurduk. Bunun yanı sıra, kampanyalar, eğitimler, seminerler, paneller, film festivalleri, meslekî kurslar düzenliyoruz. Politik olarak bağımsız feminist ve antimilitarist bir dernek olduğumuzu sürekli deklare ettik. Hatta tüzüğümüzde üye olma koşullarına “Kendisini antimilitarist, antifaşist, feminist olarak tanımlayan ve buna göre bir dil kuran ve yaşam geliştirenler üye olabilir” diye bir ibare ekledik. Tabii böyle olunca, tüm iktidar odaklarını karşımıza almış olduk. Kadınları ikincil konuma iten her türlü hiyerarşik yapı ve ideolojilere (din, ulus-devlet kurgusu, militarizm, aile, milliyetçilik gibi) karşı durma bilincimiz geliştikçe iktidar odakları bizleri “kazana atılması gereken cadılar” olarak gördü. Şu günlerde, deprem sonrası yaptığımız faaliyetlerden dolayı hakkımızda açılan davayla uğraşıyoruz. Deprem sonrası yaptığımız çalışmaların PKK ve KCK’ye sempati ve güven kazandırma amaçlı olduğu iddia ediliyor. VAKAD deprem ertesi yalnız, eşi vefat etmiş, sığınma evinde kalan, eşi cezaevinde olan, ailesinden ölüm tehdidi aldığı için kaçan kadınlara ulaştı; bu kadınların ve çocukların aynî ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Kadınlara ve öğrencilere burslar verdi. İmza kampanyası düzenledi. İki mahallede kadın ve çocukların yaşadıkları travmayı atlatmalarına yönelik etkinliklerin organize edildiği çadırlar kurdu. VAKAD deprem sonrası köy köy gezdi ve her köyde beşer gün kalarak kadınlara eğitimler verdi, sorunlarını gündemleştirdi, raporlaştırdı. Bunlar eğer suçsa, insan olmak da suçtur, feminist olmak daha da büyük bir suçtur. Çünkü kadınlar olarak hakkımızı aramamız ve bu doğrultuda eylememiz hiçbir iktidarın istediği bir şey değildir.

-------------------------------------------------------------------------

Zozan Özgökçe

Antimilitarist feminist aktivist. 2003’den bu yana çeşitli kadın örgütlerinde gönüllü olarak görev aldı. VAKAD (Van Kadın Derneği) kurucularından. Van Demokrasi Platformu, Türkiye Barış Meclisi Van Girişimi, Van Kent Konseyi gibi VAKAD’ın üye olduğu karma platformlarda çalıştı. 2004-2009 yılları arasında Van Belediyesi Meclis üyeliği yaptı. Çeşitli dergi, haber sitelerinde köşe yazıları yazmaktadır