“Kadınlar burada Haziran-Eylül arasında dağa, yaylaya süt
sağmaya gider. Sabah 10’da yola çıkarız, bir saat sonra hayvanların yanına varırız.
Sütü sağarız yarım saat. Sonra sırtımızda 10 ila 25 litre sütle bir saat eve
yürürüz. Eve varmamız 12.30’u bulur. Tekrar işe koyuluruz, yemekti, çocuk bakımıydı,
süt kaynatmaktı derken saat 5’i bulur. Tekrar işe koyuluruz, iki buçuk saat
beriye1 gideriz; günde beş saat beri işi yaparız... Kırsal kalkınma
diyorsunuz, pek anlamadım, nedir bu? Ama biz kadınlar için beri yolunun
düzeltilmesi iyi olur, çok taşlı yol, ayaklarımızı kesiyor, çok yoruyor bizi,
bu yolu yaparsanız daha az yoruluruz... Ah keşke köyde bir traktör olsa, bizi
götürse beriye”.2
Bu cümleler Tatvan-Kavar havzası, Düzcealan (Kürtçe
adı Çorsin) köyünden bir kadına ait. Kavar altı köy, beş mezradan oluşan Van
gölü kenarında bir havza. Bu köylerden üçü 1990’larda devlet tarafından boşaltılıyor,
biri (Çorsin) yakılıyor, ikisi ise koruculuğu kabul etmek zorunda kalıyor.
Havzanın toplam nüfusu 1800 civarında. Nüfusun yüzde 88’i ilkokul veya altında
eğitim almış, yüzde 30’u okur-yazar değil. Okur-yazar olmayanların yüzde 79’u
kadın. 2008 rakamlarıyla, havzada kişi başına aylık gelir ortalama 109 TL,
medyan gelir ise 82 TL. Havza Türkiye açlık sınırının altında bir gelire sahip.3
Nüfusun yüzde 6’sının bedensel ve/veya zihinsel engeli bulunmakta. Havza
nüfusunun yüzde 60’ı 25 yaş altında. Havza tüm gelişmişlik göstergeleri açısından
Türkiye’nin en yoksul bölgesine denk gelmektedir.
1993’te köy
boşaltmaları sonucu İstanbul, İzmir, Manisa ve Mersin gibi illere göç etmek
zorunda kalan Kavarlılar 2000’lerin başından itibaren kendi imkânlarıyla
köylerine dönmeye başladılar. Benim Kavar’la tanışmam da bu geri dönüş dönemine
rastlıyor, Eylül 2008’e.
Yola çıkış
2008’de, Hüsnü Özyeğin
Vakfı yoksul kırsal alanlarda yaşam kalitesini arttırmaya yönelik kırsal kalkınma
programı geliştirmeye karar verdiğinde, kırsal kalkınma program direktörü
olarak Vakıf ile çalışmaya başladım. İlk altı ay, nasıl çalışacağımızı
belirlemeye çalışırken Türkiye’nin yoksul kırsal alanlarını geziyordum. Kırsal
kalkınma konusunda Türkiye ve dünyada neler yapıldığını araştırırken, “nasıl
bir kalkınma?” sorusuna cevap arıyordum. “Ne tür bir kalkınma olmalı? Kim ‘kalkındıracak’?
Niye biz ‘kalkındıranız’? Kim demiş masada yemek yemenin daha iyi olduğunu? Ya
kalkınma adına yaşamın çeşitliliğini yok edersek? Kim tanımlamış yoksulluğu?
Kim kime göre yoksul? Kalkınma adına mı döşeniyor bu otobanlar? Kalkınmayı nasıl
insanîleştireceğiz? Adalet ve eşitlik olmadan kalkınma olur mu? Dili, kimliği
ve kültürü görmeyen bir kalkınma olur mu? Onurlu yaşam hakkı kalkınmanın
neresinde? Eşitsizlikleri gözardı eden bir kalkınma neye yarar…”4
Temel referans
noktamız kalkınma ve insan hakları ilişkisiydi. Kalkınmanın bir insan hakkı
olduğuna (kalkınma hakkı) inanıyorduk. 2008 sonuna doğru, Kırsal Kalkınma
Programı’nın temel ilkelerini belirlemiş (hak temelli, insanı merkez alan,
toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, doğal kaynakların sürdürülebilirliğini
gözeten, entegre, katılımcı, esnek bir program) ve ilk havza olarak Kavar’ı
seçmiştik.
Kavar Kırsal Kalkınma Projesi
Ekim 2008-Ocak 2009 arasında kadınlar, genç kızlar,
çocuklar gibi farklı gruplarla toplantılar yaparak Kavarlılarla programın
içeriğini ve yapılacak aktiviteleri belirledik. Bazen günlerce aynı konuyu tartıştığımız
oluyordu. Bu toplantılar üç-dört ay sürdü. Bu süreç ilk aylarda vakfa şüpheyle
bakan Kavarlıların güven duymalarının yolunu açtı:
“Devlet bize planlar kurmuş, bizim aramıza gönderiyor
bunları. Ben önce sağlıklı bulmadım, dedim ki ‘bunlar yabancı, aramıza almayalım’…
Bilemiyorduk, nedir ne değildir. Güvenmiyorduk. Ama şimdi değişti”.5
Aralık 2008’de, programın etkilerini gelecek yıllarda
sağlıklı değerlendirmemizi sağlayacak bir izleme-değerlendirme sistemi6
kurduktan sonra, Ocak 2009’da Kavar Kırsal Kalkınma Programı’nın faaliyetleri
başladı. Faaliyetleri kabaca sekiz bileşen altında toparlayabiliriz: sosyal
refah, ekonomik kapasitenin geliştirilmesi, altyapı, kadınların
güçlendirilmesi, örgütlenme ve sürdürülebilirlik, doğal kaynaklar, ortaklık ve
işbirlikleri, kırsal politikaların etkilenmesi.
Havzada ekonomik kapasitenin gelişmesi için bir
yandan on binlerce ceviz ağacı dikilirken, yıllardır büyük şehirlere savrulduğu
için en temel becerileri bile unutmuş Kavarlılara ağaç budama gibi eğitimler
verildi. Bir yandan havzadaki ahırlar ıslah edilirken, kadınlarla hayvan ve süt
hijyenine yönelik eğitimler yapıldı. Silajlık mısır ekimi yaygınlaştırılırken,
sosyal yaşamı canlandırmak için Japon Büyükelçiliği ile birlikte çeşitli
kültürel faaliyetlerin düzenlediği Yeniden Yaşam Merkezi kuruldu. Kadınlarla arıcılık
çalışmaları yapılırken üretilen ballar için pazar bulundu. Çocukların eğitim
hizmetine ulaşımını sağlamak için 90’lardan beri kapalı bulunan okullar
toparlanmaya başladı, anaokulları yapıldı, Kavar’ın YİBO’lara7
gitmek zorunda olan 6-7 yaşında çocukları için 8 yıllık bir okul inşa edildi.
Çocuk kütüphaneleri, film gösterimleri, çocuk koroları, tiyatro kulüpleri gibi
birçok sanatsal ve kültürel etkinlik devreye sokuldu. Her yıl Kavar festivali
düzenlenmeye başladı, her köyde kurulan köy odaları eğitim ve diğer etkinlikler
için toplanılabilecek sosyal bir alan açtı. Tüm bu faaliyetler 2011’de Kavar Kırsal
Kalkınma Kooperatifi’nin kurulmasıyla taçlandı. Kooperatif bünyesinde kurulan
süt toplama merkeziyle sütün pazarlanmasına başlanmıştır. Yine kooperatif
bünyesinde Kavar’ın hububatları paketlenip satılmaya, kadınlar tarafından
üretilen ballar tüketicilere ulaştırılmaya başlamıştır. Doğal kaynakların
geliştirilmesi ve sürdürülebilir kullanımı için mera iyileştirme ve geliştirme
faaliyetleri, meralara tohum ekimi, ağaçlandırma faaliyetleri, güneş
enerjisinin kullanımına yönelik çalışmalar yapılmıştır.
“Kavar’a
ilk defa sivil birileri geldi”
Kavar Kırsal Kalkınma Programı 2009-2013 arasında
uygulanmış, 2014 ise programın bitişinde bir geçiş yılı olarak tasarlanmıştır.
Kavar Havzası deneyimini farklı kılan temel unsurlardan biri program uygulama
ekibiyle hedef grup arasındaki ilişkilerin güvene dayalı olması, programın odağındaki
sosyal ve kurumsal kapasitenin inşası doğrultusunda köylülerin kendi
potansiyellerini keşfetmesidir. Bu keşif havzadaki köylerin bir kooperatif çatısı
altında örgütlenerek birlikte hareket etmesini sağlamıştır. Program süresince
kamu kuruluşları, sivil toplum, akademik kurumlar ve özel sektör katılımı
sağlanmıştır.
Kavar Havzası deneyimini farklı kılan bir diğer unsur
sosyal ve ekonomik güçlenme faaliyetlerinin elele gitmesi, çevre ve doğal
kaynakların da bu kalkınma sürecinde ihmal edilmemesidir. Kavar’daki kalkınma
deneyimi tek başına üretimi değil, insanın mutluluğunu odak alan bir yaklaşıma
sahiptir. Üretim ve gelir yanında kadınların toplumsal konumları, çocuklar,
engelliler, yaşlılar, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı, biyolojik
çeşitliliğin korunması, su kaynaklarının etkin kullanımı, yerel mimarinin
korunması, örgütlenme ve dayanışma gibi boyutlar kapsamlı ele alınmıştır.
Aralık 2013’te, beş yılın sonunda Kavar Kırsal Kalkınma
Programı’nın son değerlendirmesi yapıldı. Henüz değerlendirme raporu çıkmamış
olsa da ilk bulgular proje köylerinde kontrol köylere nazaran birçok olumlu
gelişmeye işaret ediyor:8 istihdam oranlarının artışı, kişi başı
ortalama reel gelirin artışı, büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayılarının artışı,
okullaşma oranının hem kız hem erkek çocuklarda artışı gibi.
Kalkınma ve barış
Kavar Kırsal Kalkınma Programı’nın çok önemli bir diğer
özelliği, Kavar köylerinin bir kısmının 90’larda boşaltılmış, bir kısmının da
korucu köyü olması nedeniyle, Türkiye’de çatışmalı bir bölgede uygulanan ilk
kapsamlı kalkınma programı olmasıdır. Programın köyler arası ilişkilerin
yeniden kurulması, köylerin kamuyla ilişkisinin güçlendirilmesi, bozulan
toplumsal yapının onarılması, kısacası toplumsal barışın güçlenmesi üzerinde
önemli bir etkisi vardır. Kavarlı bir köylü bunu şöyle dile getiriyordu:
“Bu havzaya dışarıdan gelenler hep askerlerdi. İlk
defa sivil birileri (vakıf) geldi”.9
Boşaltılmış köyden bir başka köylü:
“Bu proje sayesinde karşı köylerle (korucu köyleri)
ilişkimiz gelişti, artık beraber süt topluyoruz, birbirimize düşman gibi bakmıyoruz.”10
Her yaz batıdaki üniversitelerden üç-dört stajyer
programın bir parçası olarak çalıştı. 2011 yazında programda çalışan bir
stajyer şöyle diyordu:
“Kavar’da iki ay staj yapınca anladım Doğu’da
insanların neler çektiğini. Proje kapsamında yüzlerce kişi gelip gitti, hepsi
gördüklerinden etkilendi, projenin barış çabalarına bir etkisi olduğunu
düşünüyorum.”11
Tam da barış sürecinin konuşulduğu şu günlerde Kavar
Kırsal Kalkınma Programı’ndaki deneyim çok daha kıymetli. Süreç ilerledikçe,
bölge kırsalından büyük şehirlerin varoşlarına göç edenlerin bir kısmı geri
dönecek, Mahmur gibi kamplar boşalacak, dağdakiler inecek. Sayıları milyonları
bulan bu insanlar evlerine dönecek. En az 20 yıldır yuvadan, kırdan, tarladan,
üretimden uzak olan bu insanların çoğu bir ağacın nasıl budandığını bile hatırlamayacak.
Kavar gibi kapsamlı, entegre, sosyal ve ekonomik çalışmaların elele gittiği,
insanı odağına alan hak temelli kalkınma programları barışın kalıcılığına da
olumlu etkide bulunacaktır.12
1 Beriye gitmek: Küçükbaş hayvanın sütünü sağmak için otlak/meraya
gitmek.
2 Düzcealan
köyü, evli, iki çocuk annesi, 28 yaşında kadın. Özyeğin Vakfı , Saha Araştırma
Raporu, Ayşe Gündüz-Hoşgör, Kavar,
Bitlis, Ağustos 2008.
3 2009
yılında, 4 kişilik hanenin aylık açlık sınırı 287 TL, aylık yoksulluk sınırı
ise 825 TL olarak tahmin edilmiştir. Kaynak: TÜİK Haber Bülteni: 2009 Yılı
Yoksulluk Çalışması Sonuçları,
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=10952.
4 Nurcan
Baysal, O GÜN, İletişim Yayınları, 2014, İstanbul, sf.14.
5 Nurcan
Baysal, O GÜN, İletişim Yayınları, 2014, İstanbul, sf.29.
6 Kavar
izleme-değerlendirme sisteminde etki analizi yöntemi kullanılmıştır. Program
tarafından yaratılan farkın bilimsel olarak ölçülmesi ve tekrarlanabilmesini
kanıta dayalı ortaya koyabilmek için Oxford Üniversitesi’nden Meltem Aran’ın
öncülüğünde geliştirilen sistemle, kontrol grubu köylerle programın uygulandığı
köylerdeki değişimi zaman içinde değerlendiren bir farkların farkı
(differences-in-differences) yöntemi benimsenmiştir.
7 Yatılı
Bölge Okulları
8 Development
Anlaytics’ten Meltem Aran tarafından yapılan değerlendirme çalışması henüz
bitmemiştir, burada ilk bulgular paylaşılmaktadır
9 Erkek,
Dibekli, Haziran 2013, röportajı yapan N. Baysal.
10 Erkek,
Yassıca, Aralık 2013, Özyeğin Vakfı toplantısı.
11 Genç kadın,
Temmuz 2012, röportajı yapan N.Baysal.
12 Nurcan
Baysal, “ Çözüm Sürecinde Kalkınma”, BİANET,
http://www.bianet.org/bianet/siyaset/151743-cozum-surecinde-kalkinma
--------------------------------------------------------------------
Nurcan Baysal
1975 Diyarbakır doğumlu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Yüksek lisansını Bilkent Üniversitesi’nde tamamladı. 1997-2007 arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na bağlı olarak Diyarbakır ve çevresinde kalkınma ve yoksulluk konularında projeler yürüttü. 2008-2013 arasında Hüsnü Özyeğin Vakfı’nda kırsal kalkınma program direktörü olarak çalıştı. Çeşitli uluslararası fon kuruluşları ve vakıfların Ortadoğu danışmanlığını yapıyor. İlk kitabı “O Gün” (2014) İletişim Yayınları tarafından yayımlandı.