Daha adil ve ekolojik bir değer yaratımını mümkün kılmak

Yeni Alman hammadde politikası, geri dönüşümü güçlendirmek ve tedariki daha fazla dağıtım kanalı, üretim ve işleme kapasitesi aracılığıyla sürdürülebilir bir şekilde güvence altına alma göreviyle karşı karşıya. Aynı zamanda, yüksek hammadde rezervlerine sahip ülkelerin kendi zenginliklerinden faydalanabilmelerini de sağlamalı.

Güçlü ve yenilikçi bir ekonomi olarak, iklim-nötr ve dijital teknolojiler için acil ihtiyaç duyduğumuz hammaddenin tedarikini ekolojik ve sosyal açıdan adaletle güvence altına alma sorumluluğumuz var. Sorumluluğumuz özellikle küresel güneye karşı. Madenciliğin sonuçlarından esasen buradaki ülkeler mustarip ve artı değer büyük ölçüde kaynak ülkeler dışında yaratılıyor.

Lityum, nadir toprak elementleri ve bakır gibi hammaddeler olabildiğince verimli kullanılmalı, geri dönüştürülmeli veya yerlerine başka maddeler konmalı. İşte bu noktada döngüsel ekonomi stratejisi veya AB Ekotasarım Yönetmeliği devreye giriyor. AB Ekotasarım Yönetmeliği'nin, örneğin ürünlerin dayanıklılığı, yeniden kullanılabilirliği ve onarılabilirliği ile ilgili olarak AB genelinde net kriterlerin tanımlanmasını mümkün kılması bekleniyor. Şu da açık: Daha fazla rüzgar türbini, yarı iletken, ısı pompası ve dijital elektrik sayacı için, başka bir deyişle geleceğin teknolojileri için, geri dönüştürülmelerinden evvel Avrupa'da ve dünya genelinde daha büyük miktarlarda kritik hammaddeye ihtiyaç var. 

Hammaddelerin çıkarılması ve işlenmesi çevreyi etkiliyor, dahası enerji, zaman ve sermaye yoğunlar. Bir hammadde yatağının keşfi ve araştırılması ile endüstriyel kullanımı arasında onlarca yıl geçebiliyor. Bu da hammadde sektöründe gücün tekelleşmesine neden olan bir unsur. Çin gibi bazı ülkeler geçmişte madencilik ve işlemeye yönelmişlerdi. Çinli şirketler, ki bazıları devlete ait bazılarıysa devlet desteklidir, dünya çapında stratejik madencilik haklarını ve işleme kapasitelerini güvence altına aldılar; madencilik, işleme ve nakliye altyapısı yatırımlarını birleştirdiler.

İzleyeceğimiz strateji, geri dönüşümü güçlendirmeli ve daha fazla tedarik yolu, üretim ve işleme kapasitesi ile arzı güvence altına almalı. Aynı zamanda, doğal bir metal veya mineral zenginliğin ne yerel nüfus, ne de çevre ve iklim için olumsuz sonuçlara yol açmasına izin verilmeli. Bu ülkelerin kendileri de, ekolojik ve sosyal açıdan adil bir şekilde değer yaratma zincirine yerel düzeyde yapılacak eklemeler ile bu zenginlikten faydalanabilmeli.

Bu nedenle biz bir demokrasi olarak, daha fazla yerel değer yaratan, krizlere dayanıklı, sürdürülebilir ve refah yaratan hammadde tedarik zincirleri için ortaklıklara daha fazla odaklanmak istiyoruz. Şili veya Moğolistan gibi hammadde zengini ülkeler ortaklıklara, Alman yatırımlarına ve çevre dostu teknolojiler konusunda teknik uzmanlığa açık. Şili'de devlete ait bir şirket ve büyük bir Alman grubu, oradaki bakır üretimini modernleştirmek ve daha sürdürülebilir hale getirmek için 2022 başından bu yana işbirliği yapıyor. İyileştirilmiş çerçeve koşulları ve mesela bir hammadde fonu gibi finansman araçları şirketlerimizin çeşitliliğe gitmesini ve ortaklarımızla fırsatları değerlendirmesini destekleyebilir. Şili veya Yeni Zelanda ile yapılacak adil ticaret anlaşmaları da sürdürülebilir hammadde tedarikini güçlendirebilir.

Kendi ülkemizde de çevre koruma ile hammadde çıkarmanın nasıl bir arada yürütülebileceğini göstermemiz gerek. Buna ulusal madencilik mevzuatının modernize edilmesi de dahil. Hammadde çıkarma teknolojileri piyasa olgunluğuna getirilmeli ki ortaklıklarımızda karşılıklı fayda sağlayacak şekilde kullanılabilsin. Maden çıkarma sektöründe daha fazla mali şeffaflık ve hesap verebilirlik için uluslararası girişim EITI’nin (Extractive Industries Transparency Initiative) küresel standardını uyguluyoruz. Alman maden çıkarma sektöründe şeffaf finansal akışlar aracılığıyla uluslararası alanda önemli bir mesaj da veriyoruz. Bu şekilde dünya genelinde maden çıkarma sektöründe yolsuzlukla mücadeleye de destek vermiş oluyoruz.

Jeopolitik belirsizliklerin ve demokrasiler ile otokrasiler arasındaki küresel sistemik rekabetin hâkim olduğu bu çağda, her iki tarafın da çıkarına ve sürdürülebilir olan bir planlamayı teşvik etmek için özellikle hammadde sektöründe eşit zeminde ortaklıklar kurmak elzem.


Franziska Brantner Ekonomi ve İklim Eylemi Bakanlığı'nda dış ticaret, Avrupa, dijital ve inovasyon politikalarından sorumlu meclis sekreteri olarak görev yapıyor.


This article first appeared here: www.boell.de

This article is licensed under Creative Commons License